Bu vatan hepimizin (mi?) !!!
"Bugün gazetesinin detaylarını açıkladığı ‘Kürt açılımı” tartışmalara neden oldu. Dağlara yazılan "Ne Mutlu Türküm Diyene" yazısının yerine DTP'li Sırrı Sakık alternatif yazıyı buldu: “Bu vatan hepimizin”
Ben Sırrı Sakık'ın bu cümlesini hayatı boyunca içselleştirmiş, Anayasa'mızın 66. maddesine göre "Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlanmış" bir Türk yurttaşı olarak, Sırrı Sakık'ın sözlerini kendimi bildim bileli haykırırım. "Bu vatan hepimizin..."
"Ne mutlu Türküm diyene" ile "Bu vatan hepimizin" arasında gerçekte en küçük bir fark göremeyen bir yurttaş olarak, her iki güzel cümlenin gereklerini yerine getirip getiremediğimizi sorgulamak istedim bu yazıda...
Mesela Kurtuluş Mücadelesinin en zorlu anlarında BMM'ye gönderilen 25 Aralık 1920 tarihli telgrafta şöyle yazar:
"Elazığ vilayeti vasıtasıyla, Ankara Büyük Millet Meclisi Riyaseti’ne;
Sevr Muahedesi mucibince Diyarbekir, Elaziz, Van ve Bitlis vilayetlerinde müstakil bir Kürdistan teşekkül edilmesi lazım geliyor. Binaenaleyh bu teşkil edilmelidir. Aksi takdirde bu hakkı silah kuvvetiyle almaya mecbur kalacağımızı beyan ederiz.
Batı Dersim Aşiret Reisleri"
Koçgiri isyanıdır bu. İstediklerini alamamışlardır.
1925 Şeyh Sait İsyanı. Musul gitmiştir ama yine istenilenler alınamamıştır.
Sonuçları açısından üzücü olsa da 1937 Dersim İsyanı. İstenilen bölge yine alınamamıştır.
Peki bunca kan ve gözyaşı bölgedeki biçare marabanın mı haklı isyanının karşılığıdır?
Hayır... Bölgede gözü olan emperyalistler eşliğinde ya aşiret Ağalarının, ya tarikat Şıhlarının....
Maraba hayrına Toprak Reformu, Köy Enstitüleri, sağ siyaset tarafından akamete uğratılmış, Ağalar , Şıhlar Devlet makamlarında itibar görmüş ve 1950'lerden beri Devlet-Feodal-Şıh ilişkisi bir demokraside olmaması gerektiği şekilde yasak aşkın üçgenini oluşturmuştur.
Başkanı Kanco Aşiretinden DTP'ye o halde sormak boynumuzun borcudur:
Bu vatan hepimizinse, aşiret düğünlerinde kilolarca altını takmayı biliyorsunuz da, Doğuya yatırım yapma işini neden hep Devletten bekliyorsunuz?
Madem Marksist geçiniyorsunuz da neden bölgenin iliğini sömüren feodal yapıya tek bir eleştiri getiremiyorsunuz?
Son sözüm de oradaki maraba, biçare Kürt kardeşime;
Ne zaman Ağa'nın, Şıh'ın otoritesini kıracaksın, kırmak bir yana, ne zaman gerekirse ölmek pahasına bunlara başkaldıracaksın?
Bunu yapmadan "bu vatan hepimizin" diyorsan hadi oradan...
Ben tıkır tıkır vergi verirken, Irak'tan kaçak mazot getirme hakkını sana vermiyor ve hakkımı helal etmiyorum.
Ben elektriği, suyu tasarruflu harcamaya çalışırken, sana kaçak, bedava elektrik, su kullanma hakkı vermiyorum.
Ben sağlığım bozuk ve kesem elvermemesine rağmen Devlete yük olmaktan hicap duyup, başvuruda bulunmayan bir yurttaş olarak, sana yeşil kart destesi karma hakkı vermiyorum.
Batımda susuz, elektriksiz köyler varken, töre belasına yerleşim yerinin 3 kilometre dışına iki haneli mezra kurma ve sonrasında nerede su, nerede elektrik, nerede bu Devlet deme hakkı vermiyorum.
Sen hakkını önce Ağa'ndan, sonra Şıh'ından isteme cesareti göster, ben sana yine kurban olayım.
Bu vatan hepimizin...
Ben Sırrı Sakık'ın bu cümlesini hayatı boyunca içselleştirmiş, Anayasa'mızın 66. maddesine göre "Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlanmış" bir Türk yurttaşı olarak, Sırrı Sakık'ın sözlerini kendimi bildim bileli haykırırım. "Bu vatan hepimizin..."
"Ne mutlu Türküm diyene" ile "Bu vatan hepimizin" arasında gerçekte en küçük bir fark göremeyen bir yurttaş olarak, her iki güzel cümlenin gereklerini yerine getirip getiremediğimizi sorgulamak istedim bu yazıda...
Mesela Kurtuluş Mücadelesinin en zorlu anlarında BMM'ye gönderilen 25 Aralık 1920 tarihli telgrafta şöyle yazar:
"Elazığ vilayeti vasıtasıyla, Ankara Büyük Millet Meclisi Riyaseti’ne;
Sevr Muahedesi mucibince Diyarbekir, Elaziz, Van ve Bitlis vilayetlerinde müstakil bir Kürdistan teşekkül edilmesi lazım geliyor. Binaenaleyh bu teşkil edilmelidir. Aksi takdirde bu hakkı silah kuvvetiyle almaya mecbur kalacağımızı beyan ederiz.
Batı Dersim Aşiret Reisleri"
Koçgiri isyanıdır bu. İstediklerini alamamışlardır.
1925 Şeyh Sait İsyanı. Musul gitmiştir ama yine istenilenler alınamamıştır.
Sonuçları açısından üzücü olsa da 1937 Dersim İsyanı. İstenilen bölge yine alınamamıştır.
Peki bunca kan ve gözyaşı bölgedeki biçare marabanın mı haklı isyanının karşılığıdır?
Hayır... Bölgede gözü olan emperyalistler eşliğinde ya aşiret Ağalarının, ya tarikat Şıhlarının....
Maraba hayrına Toprak Reformu, Köy Enstitüleri, sağ siyaset tarafından akamete uğratılmış, Ağalar , Şıhlar Devlet makamlarında itibar görmüş ve 1950'lerden beri Devlet-Feodal-Şıh ilişkisi bir demokraside olmaması gerektiği şekilde yasak aşkın üçgenini oluşturmuştur.
Başkanı Kanco Aşiretinden DTP'ye o halde sormak boynumuzun borcudur:
Bu vatan hepimizinse, aşiret düğünlerinde kilolarca altını takmayı biliyorsunuz da, Doğuya yatırım yapma işini neden hep Devletten bekliyorsunuz?
Madem Marksist geçiniyorsunuz da neden bölgenin iliğini sömüren feodal yapıya tek bir eleştiri getiremiyorsunuz?
Son sözüm de oradaki maraba, biçare Kürt kardeşime;
Ne zaman Ağa'nın, Şıh'ın otoritesini kıracaksın, kırmak bir yana, ne zaman gerekirse ölmek pahasına bunlara başkaldıracaksın?
Bunu yapmadan "bu vatan hepimizin" diyorsan hadi oradan...
Ben tıkır tıkır vergi verirken, Irak'tan kaçak mazot getirme hakkını sana vermiyor ve hakkımı helal etmiyorum.
Ben elektriği, suyu tasarruflu harcamaya çalışırken, sana kaçak, bedava elektrik, su kullanma hakkı vermiyorum.
Ben sağlığım bozuk ve kesem elvermemesine rağmen Devlete yük olmaktan hicap duyup, başvuruda bulunmayan bir yurttaş olarak, sana yeşil kart destesi karma hakkı vermiyorum.
Batımda susuz, elektriksiz köyler varken, töre belasına yerleşim yerinin 3 kilometre dışına iki haneli mezra kurma ve sonrasında nerede su, nerede elektrik, nerede bu Devlet deme hakkı vermiyorum.
Sen hakkını önce Ağa'ndan, sonra Şıh'ından isteme cesareti göster, ben sana yine kurban olayım.
Bu vatan hepimizin...