Dikkat!!! İzleniyorsunuz!!!
Geçtiğimiz günlerde eşinin yurt dışına çıktığı söylentisiyle Uğur Dündar' ı da Ergene-kon soruşturması içine çekmeye çalışıp da, milyonlarca izleyicinin önünde Uğur Dündar' dan zılgıtı yiyince, bu kez hırslarını alamayıp 3 kişi olduğu ve Vakit-Zaman mürekkebi bir yazar kadrosuyla Uğur Dündar hakkında kitap yazmaya başladılar.
Bunun öz hazırlığı olarak Zaman gazetesinde Uğur Dündar' ın eşinin yurt dışı seyahatlerini gösterir liste yayınladılar.
Bu bilgi yine Devlet içindeki birileri tarafından gazeteye servis edildi.
Mehmet Y. YILMAZ
mehmetyilmaz@hurriyet.com.tr
http://www.hurriyet.com.tr/_yazarlar/images/148b.jpg
Yakalamazsanız suç ortağısınız!
VAKİT Gazetesi dün Uğur Dündar ve eşine ait yurtdışına çıkış ve yurda giriş tarihlerini yayımladı.
Evli bir kadının yurtdışına tek başına çıkmasında nasıl bir kötülük olduğunu bilmiyorum.
Ama belli ki bu iddiayı Ergenekon davasının iddianamesine kadar sokmayı başaranlar ve sonra da gazete manşetlerinde takip edenler için bu pek uygun görülmeyen bir davranış.
İşin bu kısmıyla ilgili değilim. Bu tiplerin kafalarının içinin sapıklıkla dolu olduğunu, başı açık bir kadın gördüler mi kendilerinden geçtiklerini ve o nedenle bu tiplerin çevrelerindeki kadınların sıkı sıkıya örtünmelerini bu nedenle çok doğru bulduğumu söyleyeyim sadece.
Sorun, sadece devletin bilebilmesine olanak olan kişisel bilgilerin, bir gazeteciye baskı yapmak için bu tiplerin eline nasıl olup da geçtiğidir.
Bu kayıtlara ulaşabilme olanağı olanlar belli. Bilgisayarlarda yapılacak bir iz sürme, bu kişisel bilgilerin kimler tarafından elde edilip, bu gazeteye servis edildiğini bulmaya yeterli.
İçişleri Bakanı: Beşir Atalay.
İçişleri Bakanlığı Müsteşarı: Osman Güneş.
Emniyet Genel Müdürü: Oğuz Kağan Köksal.
Şu anda bu işten sorumlu tutmamız gereken üç kişinin isimleri bunlar. Makamları büyük, devlet tecrübeleri de var.
Bir emirleri ile bu suçu kimin işlediğini bulma olanağına sahipler.
Hiç zaman geçirmeden kişilik haklarımızı herkesin gözünün önünde ihlal edenleri yakalayıp, ortaya çıkarmak ve bu yaptıklarının hesabını sormak herkesten önce onların görevidir.
Bu emri vermekte geciktikleri her gün, o bakanlıkta yuvalanmış çetenin marifetlerine ortak olacaklar demektir.
Türkiye, her geçen gün karanlık bir şantaj ülkesine dönüşüyor.
Bugün gazetecileri susturmak için uygulanan bu yöntemlerin yakın bir gelecekte "hoşa gitmeyen" herkese yöneleceğini söylememe gerek var mı?
Bu faşizm ile mücadele etmekte tereddüt edeceğimizi düşünüyorlarsa çok yanılıyorlar.
.................................................. .
Madem ki izleniyoruz, o halde rahat edelim.
En lezzetli yemekleri ağzımızı şapırdatarak yiyelim, yerken eşimiz dostumuzu telefonlarla arayalım, internetten yazışalım.
Gerine gerine os...ralım, geğirelim,
Sevgililerimizle kaçak göçek buluşmaktan vazgeçelim, Taksim'de,Kızılay'da GÜndoğdu'da en kalabalık saatlerde buluşup herkesin göreceği yerlerde gezelim.
Partnerimizle perdeler açık, avaz avaz sevişelim.
Rüşveti alenen alıp verelim, komisyon pazarlıklarını internetten canlı yayınlayalım,
Değil mi ki izleniyoruz, bari izleyenleri de eğlendirelim. Artık ağızları mı sulanır, mastürbasyon mu yaparlar onların bileceği iş.
Bunun öz hazırlığı olarak Zaman gazetesinde Uğur Dündar' ın eşinin yurt dışı seyahatlerini gösterir liste yayınladılar.
Bu bilgi yine Devlet içindeki birileri tarafından gazeteye servis edildi.
Mehmet Y. YILMAZ
mehmetyilmaz@hurriyet.com.tr
http://www.hurriyet.com.tr/_yazarlar/images/148b.jpg
Yakalamazsanız suç ortağısınız!
VAKİT Gazetesi dün Uğur Dündar ve eşine ait yurtdışına çıkış ve yurda giriş tarihlerini yayımladı.
Evli bir kadının yurtdışına tek başına çıkmasında nasıl bir kötülük olduğunu bilmiyorum.
Ama belli ki bu iddiayı Ergenekon davasının iddianamesine kadar sokmayı başaranlar ve sonra da gazete manşetlerinde takip edenler için bu pek uygun görülmeyen bir davranış.
İşin bu kısmıyla ilgili değilim. Bu tiplerin kafalarının içinin sapıklıkla dolu olduğunu, başı açık bir kadın gördüler mi kendilerinden geçtiklerini ve o nedenle bu tiplerin çevrelerindeki kadınların sıkı sıkıya örtünmelerini bu nedenle çok doğru bulduğumu söyleyeyim sadece.
Sorun, sadece devletin bilebilmesine olanak olan kişisel bilgilerin, bir gazeteciye baskı yapmak için bu tiplerin eline nasıl olup da geçtiğidir.
Bu kayıtlara ulaşabilme olanağı olanlar belli. Bilgisayarlarda yapılacak bir iz sürme, bu kişisel bilgilerin kimler tarafından elde edilip, bu gazeteye servis edildiğini bulmaya yeterli.
İçişleri Bakanı: Beşir Atalay.
İçişleri Bakanlığı Müsteşarı: Osman Güneş.
Emniyet Genel Müdürü: Oğuz Kağan Köksal.
Şu anda bu işten sorumlu tutmamız gereken üç kişinin isimleri bunlar. Makamları büyük, devlet tecrübeleri de var.
Bir emirleri ile bu suçu kimin işlediğini bulma olanağına sahipler.
Hiç zaman geçirmeden kişilik haklarımızı herkesin gözünün önünde ihlal edenleri yakalayıp, ortaya çıkarmak ve bu yaptıklarının hesabını sormak herkesten önce onların görevidir.
Bu emri vermekte geciktikleri her gün, o bakanlıkta yuvalanmış çetenin marifetlerine ortak olacaklar demektir.
Türkiye, her geçen gün karanlık bir şantaj ülkesine dönüşüyor.
Bugün gazetecileri susturmak için uygulanan bu yöntemlerin yakın bir gelecekte "hoşa gitmeyen" herkese yöneleceğini söylememe gerek var mı?
Bu faşizm ile mücadele etmekte tereddüt edeceğimizi düşünüyorlarsa çok yanılıyorlar.
.................................................. .
Madem ki izleniyoruz, o halde rahat edelim.
En lezzetli yemekleri ağzımızı şapırdatarak yiyelim, yerken eşimiz dostumuzu telefonlarla arayalım, internetten yazışalım.
Gerine gerine os...ralım, geğirelim,
Sevgililerimizle kaçak göçek buluşmaktan vazgeçelim, Taksim'de,Kızılay'da GÜndoğdu'da en kalabalık saatlerde buluşup herkesin göreceği yerlerde gezelim.
Partnerimizle perdeler açık, avaz avaz sevişelim.
Rüşveti alenen alıp verelim, komisyon pazarlıklarını internetten canlı yayınlayalım,
Değil mi ki izleniyoruz, bari izleyenleri de eğlendirelim. Artık ağızları mı sulanır, mastürbasyon mu yaparlar onların bileceği iş.