İşe iade davasında iş güvencesi geçerliliği için süre tespiti
Merhabalar,
Bende şimdiden destek verecek tüm forum üyelerine teşekkür ederim.
Uzun süredir takip ettiğim için kısa ve net sorular sorulmasında sağlam bir prensip oturtulduğu için elimden geldiğince buna sadık kalacağım ancak konuyu açıklayabilmek için kısaca özetlemek zorundayım.
03.03.2008 tarihinde Uluslararası bir menşeli bir şirkette bir departmanın yöneticisi olarak göreve başladım. Bu aşamada bu pozisyonun ihtiyaçtan acil olarak açıldığı, şu anda bu görevi yürüten ( aynı zamanda farklı bir departmanın da yöneticisi olan) kişinin doğum iznine ayrılacak ve işlerin tamamen kontrolsüz kalacağı sebebi ile yurtdışından bu pozisyonun farklı bir departmanlaşmaya giderek asaleten yürütülmesi konusunda onay alındığı ancak bütçe yılının tam ortası olması sebebi ile bu kadro için henüz ayrılmış bir maaş bütçesi olmadığı için yeni bütçenin onaylanacağı 2008 Ekim ayına dek bordromun piyasada gayet iyi bilinen seçme &yerleştirme ve Bordrolama hizmeti veren bir şirkette olacağı, bu dönem zarfında içerideki tüm çalışanlarla birebir aynı şartlarda çalışacağım; sadece bordromun o şirket üzerinde olacağı belirtildi ve ben bunu kabul ettim.
Ben sözkonusu taşeron firma ile belirsiz süreli bir sözleşme yaptım ve bu sözleşmede XYZ kişisi ABC firması için ...Müdürü olarak çalışacaktır, kişinin ana kadroya geçmesi durumunda %X yerleştirme bedeli alınacaktır, her ay sonunda taşeron firma kendi komisyonunu da ilave ederek bir fatura yollayacak, bu faturada maaş bedeli olarak kendilerine ödendiğinde taşeron firma çalışana ücretini ödeyecektir şeklinde idi. Bu sözleşmenin bir kopyası bende de bulunmakta.
Ekim ayına dek süreç bu şekilde devam etti. Gerçekten de eylül ayının 26'sında yurtdışından bütçe ve kadro onayım geldi. Bende 01 Ekim 2008 tarihli ve imzalı sözleşme ile ana kadroya geçtim.
Sözleşmemde açıkça belirtilen bir kısın önemlidir. Burada ''XYZ kişisi 01.10.2008 itibariyle bünyemizde işe başlamıştır, ancak bu kişinin tüm yasal süreçlerinde ( kıdem, ihbar, yıllık izin vb.) firmaya hizmet vermeye başladığı 03.03.2008 tarihi esas alınacaktır'' demektedir.( Bu cümle birebire aktarımdır )
Genel müdür ile yaşanan bazı etik konular gereği genel müdürüm bana 23.03.2009 tarihinde ekonomik kriz nedeniyle yürüttüğüm görevin artık iptale dildiği ve 30.04.2008 tarihi itibariyle sözleşmemin sona ereceğini yazılı olarak ( ancak metnin tamamı ingilizcedir) bildirmiştir. Nisan sonuna dek ssk'lılığımın devam edeceği ancak işe fiilen devam etmeme seçeneğim olduğu yazılmıştır. Sözlü olarak da fiilen orada olmamamı istemiş, kullanımımda olan bilgisayarım,oda anahtarlarım,cep telefonum ve giriş kartım benden alınmıştır ( yazılı bir tutanak yoktur )
İşe izinsiz devam etmenin sıkıntı yaratacağı maddesi uyarınca kendisinden bunu yazılı olarak talep ettim ancak alamadım. Ancak pekçok yazılı ve şahit kanalı ile işe devam etmemem için şirketin irade kullandığını ispatlar durumdayım.
Yerime aynı görev için eleman alındığını öğrenmem ( kişisadece diğer firma için zorunlu ihbar dönemini geçiriyor ) ve işten ayrıldığım gün şirkette çalışan tüm personele ortalama %8 zam yapılması nedeniyle - ki bu maddeler zaten çıkış sebebini geçersiz duruma düşürmekte- işe iade davası açma yoluna gitmek istiyorum.
Ancak bu noktada İnsan Kaynakları ve İş hukuku konusunda bilgi sahibi arkadaşlarımın net uzlaşamadıkları bir nokta var.
Bu nokta iş güvencesinin temel kurallarından biri olan altı aylık sürenin hesaplanması ile ilgili.
Birinci görüş, benim işe başlangıcımın, yani ana işverenin sigortaya geçiş tarihi olarak 01 Ekim'i kullanarak 23 Mart'ta ihbar edilen süre arasında geçen zamanın altı aydan kısa olması sebebi ile davanın reddedileceği şeklinde
İkinci görüş ise, benim 2008 Mart ayından itibaren fiilen orada aynı görevi yürütüyor olmam, kadromun geldiği Ekim ayında taşerondan ayrılırken hiçbir ihbar önelinin ödenmemesi ve sözleşmeye de açıkça servis süresi olan Mart ayı tüm yasal süreçler için geçerlidir ibaresinin eklenmesi ile asıl işverenin tüm haklarımı koruyarak devraldığı, hatta şu an bana hem 15 günlük yıllık izin paramı ödemesi, hemde dört haftalık ihbar süresi vermesi ile bunu kendisinin de kabullendiğini, bu kapsamda bakıldığında altı aylık iş güvencesi sürecini zaten aştığım şeklindedir.
Bu iki görüşten hangisinin doğru olduğu dava sürecini temelden etkileyecektir. Hatta eldeki veriler eğer dava kabul edilirse mevcut veriler ışığında davanın lehime sonuçlanma ihtimali oldukça yüksek gözükmektedir. Ancak bu süre konusunda içimi rahatlatamamaktayım.
Bu konudaki görüş ve deneyimleriniz benim için son derece önemlidir. Çeşitli kaynaklardan Yargıtay kararlarını incelemekteyim ancak ben benzer bir örneğe maalesef ulaşamadım.
Bu konuda eğer sizde varolan herhangi bir yargıtay kararını benimle paylaşmanızı rica ederim.
Destekleriniz için şimdiden teşekkür ederim.
Bende şimdiden destek verecek tüm forum üyelerine teşekkür ederim.
Uzun süredir takip ettiğim için kısa ve net sorular sorulmasında sağlam bir prensip oturtulduğu için elimden geldiğince buna sadık kalacağım ancak konuyu açıklayabilmek için kısaca özetlemek zorundayım.
03.03.2008 tarihinde Uluslararası bir menşeli bir şirkette bir departmanın yöneticisi olarak göreve başladım. Bu aşamada bu pozisyonun ihtiyaçtan acil olarak açıldığı, şu anda bu görevi yürüten ( aynı zamanda farklı bir departmanın da yöneticisi olan) kişinin doğum iznine ayrılacak ve işlerin tamamen kontrolsüz kalacağı sebebi ile yurtdışından bu pozisyonun farklı bir departmanlaşmaya giderek asaleten yürütülmesi konusunda onay alındığı ancak bütçe yılının tam ortası olması sebebi ile bu kadro için henüz ayrılmış bir maaş bütçesi olmadığı için yeni bütçenin onaylanacağı 2008 Ekim ayına dek bordromun piyasada gayet iyi bilinen seçme &yerleştirme ve Bordrolama hizmeti veren bir şirkette olacağı, bu dönem zarfında içerideki tüm çalışanlarla birebir aynı şartlarda çalışacağım; sadece bordromun o şirket üzerinde olacağı belirtildi ve ben bunu kabul ettim.
Ben sözkonusu taşeron firma ile belirsiz süreli bir sözleşme yaptım ve bu sözleşmede XYZ kişisi ABC firması için ...Müdürü olarak çalışacaktır, kişinin ana kadroya geçmesi durumunda %X yerleştirme bedeli alınacaktır, her ay sonunda taşeron firma kendi komisyonunu da ilave ederek bir fatura yollayacak, bu faturada maaş bedeli olarak kendilerine ödendiğinde taşeron firma çalışana ücretini ödeyecektir şeklinde idi. Bu sözleşmenin bir kopyası bende de bulunmakta.
Ekim ayına dek süreç bu şekilde devam etti. Gerçekten de eylül ayının 26'sında yurtdışından bütçe ve kadro onayım geldi. Bende 01 Ekim 2008 tarihli ve imzalı sözleşme ile ana kadroya geçtim.
Sözleşmemde açıkça belirtilen bir kısın önemlidir. Burada ''XYZ kişisi 01.10.2008 itibariyle bünyemizde işe başlamıştır, ancak bu kişinin tüm yasal süreçlerinde ( kıdem, ihbar, yıllık izin vb.) firmaya hizmet vermeye başladığı 03.03.2008 tarihi esas alınacaktır'' demektedir.( Bu cümle birebire aktarımdır )
Genel müdür ile yaşanan bazı etik konular gereği genel müdürüm bana 23.03.2009 tarihinde ekonomik kriz nedeniyle yürüttüğüm görevin artık iptale dildiği ve 30.04.2008 tarihi itibariyle sözleşmemin sona ereceğini yazılı olarak ( ancak metnin tamamı ingilizcedir) bildirmiştir. Nisan sonuna dek ssk'lılığımın devam edeceği ancak işe fiilen devam etmeme seçeneğim olduğu yazılmıştır. Sözlü olarak da fiilen orada olmamamı istemiş, kullanımımda olan bilgisayarım,oda anahtarlarım,cep telefonum ve giriş kartım benden alınmıştır ( yazılı bir tutanak yoktur )
İşe izinsiz devam etmenin sıkıntı yaratacağı maddesi uyarınca kendisinden bunu yazılı olarak talep ettim ancak alamadım. Ancak pekçok yazılı ve şahit kanalı ile işe devam etmemem için şirketin irade kullandığını ispatlar durumdayım.
Yerime aynı görev için eleman alındığını öğrenmem ( kişisadece diğer firma için zorunlu ihbar dönemini geçiriyor ) ve işten ayrıldığım gün şirkette çalışan tüm personele ortalama %8 zam yapılması nedeniyle - ki bu maddeler zaten çıkış sebebini geçersiz duruma düşürmekte- işe iade davası açma yoluna gitmek istiyorum.
Ancak bu noktada İnsan Kaynakları ve İş hukuku konusunda bilgi sahibi arkadaşlarımın net uzlaşamadıkları bir nokta var.
Bu nokta iş güvencesinin temel kurallarından biri olan altı aylık sürenin hesaplanması ile ilgili.
Birinci görüş, benim işe başlangıcımın, yani ana işverenin sigortaya geçiş tarihi olarak 01 Ekim'i kullanarak 23 Mart'ta ihbar edilen süre arasında geçen zamanın altı aydan kısa olması sebebi ile davanın reddedileceği şeklinde
İkinci görüş ise, benim 2008 Mart ayından itibaren fiilen orada aynı görevi yürütüyor olmam, kadromun geldiği Ekim ayında taşerondan ayrılırken hiçbir ihbar önelinin ödenmemesi ve sözleşmeye de açıkça servis süresi olan Mart ayı tüm yasal süreçler için geçerlidir ibaresinin eklenmesi ile asıl işverenin tüm haklarımı koruyarak devraldığı, hatta şu an bana hem 15 günlük yıllık izin paramı ödemesi, hemde dört haftalık ihbar süresi vermesi ile bunu kendisinin de kabullendiğini, bu kapsamda bakıldığında altı aylık iş güvencesi sürecini zaten aştığım şeklindedir.
Bu iki görüşten hangisinin doğru olduğu dava sürecini temelden etkileyecektir. Hatta eldeki veriler eğer dava kabul edilirse mevcut veriler ışığında davanın lehime sonuçlanma ihtimali oldukça yüksek gözükmektedir. Ancak bu süre konusunda içimi rahatlatamamaktayım.
Bu konudaki görüş ve deneyimleriniz benim için son derece önemlidir. Çeşitli kaynaklardan Yargıtay kararlarını incelemekteyim ancak ben benzer bir örneğe maalesef ulaşamadım.
Bu konuda eğer sizde varolan herhangi bir yargıtay kararını benimle paylaşmanızı rica ederim.
Destekleriniz için şimdiden teşekkür ederim.