İlim ve Tekfin
Yıl 1963...
27 Mayıs İhtilali sonrası hazırlanan 1961 Anayasası hükümleri gereğince, ülkemiz 15 yıllık perspektiflerle I. ve II. 5 Yıllık Kalkınma Planlarını uygulamaya koyarak planlı ekonomiye geçiyor. 1960'da kurulan Devlet Planlama Teşkilatı'nda pırıl pırıl beyinler ülkenin geleceğini planlamaya başlıyor. Aynı yıl, doğa bilimlerinde temel ve uygulamalı akademik araştırmaları desteklemek ve genç araştırmacıları teşvik edip, özendirmek amacıyla Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TUBİTAK) kuruluyor. Bunlar 1961-1965 arasında CHP hükümetleri döneminde oluyor ve Başbakan İsmet İnönü...
Milliyetçi Cephe Hükümetleri ile önce Devlet Planlama Teşkilatı, "planlama gominist işi" önyargısından hareketle bilimsellikten uzaklaştırılıp takunyalılar ile dolduruldu ve sonunda asli işlevini yitirdi.
Bugün; neden binbir güçlükle ürettiğiniz pancarı, tütünü arz fazlası diye satamadığınızdan yakıyor, ürettiğinize maliyetinin kat be kat altında fiyatla bile alıcı bulamıyorum diyorsanız, ya da üniversite okuyacağım diye dünya kadar para harcadım. Devlet, üniversite binasıydı, öğretim elemanının maaşıydı, öğrenci yurduydu falandı filandı diye benim ödediğim vergileri harcadı, sonunda mesela Ziraat Fakültesi'nden Ziraat Mühendisi olarak mezun oldum. İş bulamadım, meğerse memlekette fazladan 70.000 Ziraat Mühendisi varmış diyorsanız eğer, Devlet Planlama Teşkilatı'nı bu hale getirenleri bir daha düşünün.
Plan falan derken, 12 Eylül Darbesi ise bilimin özerkliğine darbeyi vurdu, Türk Tarih Kurumu , Türk Dil Kurumu gibi Ata yadigarı Kuruluşlar kapatılırken, TUBİTAK da bu darbeden etkilendi ancak herşeye rağmen ayakta kalmayı başarabildi.
Benim kuşağım bir nebze başarılıysa; bizleri başka fezalara götüren, bu fezada olmamızın bilimsel sırlarını önümüze açarak, hayata daha bir sıkı ve insanca tutunmamızı sağlayan TUBİTAK'ın 1967'den bu yana yayınlanan o güzelim dergisi Bilim ve Teknik'e çok şey borçludur. Bilim ve Teknik, ben dahil sadık okurlarının bir kısmını bilim adamı etmedi belki ancak, bizlere hayata dogmalardan arındırılmış bilimsel bakış açısının ne demek olduğunu öğretti, okurunun ufkunu açtı yıllar boyunca...
Geçen sene 41. yılıydı derginin ve birileri 41 kere maşallahı çekmişti yayıncı Kuruluşa...
2 kez Cumhurbaşkanı ve 2 kez de Anayasa Mahkemesi kapısından dönen TUBİTAK Kanunu, maşallahçıların son yıllarda her alanda olduğu gibi "bizim olur inşaallah" zihniyetine daha fazla dayanamadı ve 13 Ağustos 2008'de yasalaştı.
Bilim ve Teknik Dergisi son sayısında doğumunun 200. yılı münasebetiyle Darwin'i kapak yapmıştı ancak TUBİTAK Başkan Yardımcılarından birinin vetosu ile kapak ve içerideki 15 sayfalık kapak konusu değiştirildi, derginin Genel Yayın Yönetmeni görevden alındı.
O zaman;
Bu raylar bu hızı kaldırmaz diyen bilim adamlarına inat, kara tren raylarında hızlı tren yürütmeye kalkıp Pamukova'da 41 kişinin ölmesine, 89 kişinin yaralanmasına neden olanlara,
Apronda deve keserek, uçaklarını bakım yapmadan uçurabileceğini sanan ancak her seferinde yeni yeni kazalarla yanıldıkları sabit olanlara,
Bu işin güvenli yapılabilmesi için, şu vasıfta eğitilmiş insan ve şu kadar kişi başına şu kadar metrekare alan tahsis edilmelidir diyen uzmanlara inat, tarladan gelmiş eğitimsiz insana balık istifi alanlarda tersane işçiliği yaptırıp, neredeyse gün aşırı işçi ölümlerine neden olup, buna rağmen doğru düzgün önlem almaktan imtina edenlere,
Tesisat önemli iştir, hele yakıt tesisatları mutlaka kontrol altına alınmalıdır diyenlere inat, dağın başına kaçak Kuran Kursu konduranların sırtını sıvazlayıp, 13 kız çocuğunun ölümünden sorumlu olanlara
RAM OLMAYA devam ediniz...
"Bunlar, bu ülkeye bir çivi çakmış mı, taş taş üstüne koymuş mu" diyor ya birileri. Bu işlerin gerçekte adım adım çivisi çıkıyor.
Bilimin yerini ram olunanların ilmi alınca, teknik de kaçınılmaz olarak tekfini gerektirir. Ölüm Allah'ın emri, ancak, bu kadar kolay ve bilimsel olmayan sebeplerden kıçınıza pamuk tıkatmak sizin çoğunlukçu demokratik tercihiniz ise, hiç kusura bakmayın, insanlar layık oldukları şekilde yaşar, yönetilir ve ölürler...
Tekfin : Kefenleme
27 Mayıs İhtilali sonrası hazırlanan 1961 Anayasası hükümleri gereğince, ülkemiz 15 yıllık perspektiflerle I. ve II. 5 Yıllık Kalkınma Planlarını uygulamaya koyarak planlı ekonomiye geçiyor. 1960'da kurulan Devlet Planlama Teşkilatı'nda pırıl pırıl beyinler ülkenin geleceğini planlamaya başlıyor. Aynı yıl, doğa bilimlerinde temel ve uygulamalı akademik araştırmaları desteklemek ve genç araştırmacıları teşvik edip, özendirmek amacıyla Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TUBİTAK) kuruluyor. Bunlar 1961-1965 arasında CHP hükümetleri döneminde oluyor ve Başbakan İsmet İnönü...
Milliyetçi Cephe Hükümetleri ile önce Devlet Planlama Teşkilatı, "planlama gominist işi" önyargısından hareketle bilimsellikten uzaklaştırılıp takunyalılar ile dolduruldu ve sonunda asli işlevini yitirdi.
Bugün; neden binbir güçlükle ürettiğiniz pancarı, tütünü arz fazlası diye satamadığınızdan yakıyor, ürettiğinize maliyetinin kat be kat altında fiyatla bile alıcı bulamıyorum diyorsanız, ya da üniversite okuyacağım diye dünya kadar para harcadım. Devlet, üniversite binasıydı, öğretim elemanının maaşıydı, öğrenci yurduydu falandı filandı diye benim ödediğim vergileri harcadı, sonunda mesela Ziraat Fakültesi'nden Ziraat Mühendisi olarak mezun oldum. İş bulamadım, meğerse memlekette fazladan 70.000 Ziraat Mühendisi varmış diyorsanız eğer, Devlet Planlama Teşkilatı'nı bu hale getirenleri bir daha düşünün.
Plan falan derken, 12 Eylül Darbesi ise bilimin özerkliğine darbeyi vurdu, Türk Tarih Kurumu , Türk Dil Kurumu gibi Ata yadigarı Kuruluşlar kapatılırken, TUBİTAK da bu darbeden etkilendi ancak herşeye rağmen ayakta kalmayı başarabildi.
Benim kuşağım bir nebze başarılıysa; bizleri başka fezalara götüren, bu fezada olmamızın bilimsel sırlarını önümüze açarak, hayata daha bir sıkı ve insanca tutunmamızı sağlayan TUBİTAK'ın 1967'den bu yana yayınlanan o güzelim dergisi Bilim ve Teknik'e çok şey borçludur. Bilim ve Teknik, ben dahil sadık okurlarının bir kısmını bilim adamı etmedi belki ancak, bizlere hayata dogmalardan arındırılmış bilimsel bakış açısının ne demek olduğunu öğretti, okurunun ufkunu açtı yıllar boyunca...
Geçen sene 41. yılıydı derginin ve birileri 41 kere maşallahı çekmişti yayıncı Kuruluşa...
2 kez Cumhurbaşkanı ve 2 kez de Anayasa Mahkemesi kapısından dönen TUBİTAK Kanunu, maşallahçıların son yıllarda her alanda olduğu gibi "bizim olur inşaallah" zihniyetine daha fazla dayanamadı ve 13 Ağustos 2008'de yasalaştı.
Bilim ve Teknik Dergisi son sayısında doğumunun 200. yılı münasebetiyle Darwin'i kapak yapmıştı ancak TUBİTAK Başkan Yardımcılarından birinin vetosu ile kapak ve içerideki 15 sayfalık kapak konusu değiştirildi, derginin Genel Yayın Yönetmeni görevden alındı.
O zaman;
Bu raylar bu hızı kaldırmaz diyen bilim adamlarına inat, kara tren raylarında hızlı tren yürütmeye kalkıp Pamukova'da 41 kişinin ölmesine, 89 kişinin yaralanmasına neden olanlara,
Apronda deve keserek, uçaklarını bakım yapmadan uçurabileceğini sanan ancak her seferinde yeni yeni kazalarla yanıldıkları sabit olanlara,
Bu işin güvenli yapılabilmesi için, şu vasıfta eğitilmiş insan ve şu kadar kişi başına şu kadar metrekare alan tahsis edilmelidir diyen uzmanlara inat, tarladan gelmiş eğitimsiz insana balık istifi alanlarda tersane işçiliği yaptırıp, neredeyse gün aşırı işçi ölümlerine neden olup, buna rağmen doğru düzgün önlem almaktan imtina edenlere,
Tesisat önemli iştir, hele yakıt tesisatları mutlaka kontrol altına alınmalıdır diyenlere inat, dağın başına kaçak Kuran Kursu konduranların sırtını sıvazlayıp, 13 kız çocuğunun ölümünden sorumlu olanlara
RAM OLMAYA devam ediniz...
"Bunlar, bu ülkeye bir çivi çakmış mı, taş taş üstüne koymuş mu" diyor ya birileri. Bu işlerin gerçekte adım adım çivisi çıkıyor.
Bilimin yerini ram olunanların ilmi alınca, teknik de kaçınılmaz olarak tekfini gerektirir. Ölüm Allah'ın emri, ancak, bu kadar kolay ve bilimsel olmayan sebeplerden kıçınıza pamuk tıkatmak sizin çoğunlukçu demokratik tercihiniz ise, hiç kusura bakmayın, insanlar layık oldukları şekilde yaşar, yönetilir ve ölürler...
Tekfin : Kefenleme