Re: Sevgili köpekler
KİMİ KÖPEKLERE ÖVGÜ...
KİMİ İNSANLARA SÖVGÜ...
Başıboş, soyu belirsiz sokak köpeklerini bilirsiniz. Kimi bir lokma yiyecek için gelip geçenlere yaltaklanır, kimi çöplerini karıştırdığı ya da artıkları ile geçindiği evlerin önünden geçerken sizi havlayarak kovalamaya kalkışır, ama geri dönüp de “hoşt!” dediğinizde kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırıp kaçar. Ama “has” köpekler de vardır. Üzerine varınca kuyruğunu kıstırıp kaçmaz, dikleşir; kendinden güçlü olana da karşı koyar. Dahası, ekmeğini yediği insanları korumak için kendi yaşamını ortaya koyar, ölümü göze alır, bu uğur da ölür de. Ne ki, uğurlarında göze aldığı efendilerinin bile kendisini hırpalamasına, dövmesine boyun eğmez. Buna kalkışanlara önce dişlerini gösterir, hırlar, uyarır onları. Üstlerine varılacak olursa da kendisini korumaktan geri kalmaz. Böylelerine eğlenesiniz diye eziyet edemezsiniz. Ağızlarından lokmalarını, önlerinden yemeklerini alamazsınız.
İnsanlar da böyle değil midir? Kimi bir lokma ekmek için nasıl da yaltaklanır! Kimi mangalda kül bırakmazken “hoşt!” denince nasıl da süner, sıvışır! Ama kimi de görevi, değerleri uğruna dövüşmesini ve ölmesini bilir!..
Bu yaltaklanan sünüp sıvışan “insan”ları mı yeğlersiniz, yoksa o boyun eğmeyen, görevi uğruna ölümü kazan alan “hayvan”ları mı?
Öte yandan, bahçesinde ya da bir köşesinde yetiştiği evi bırakıp da bir başka evin kapısında oraya alınabilmek için yalvar yakar olan bir köpek gördünüz mü hiç? Bunu ancak kimi insan yapar.
Kimi insanların başka ulustan insanlarla birleşerek kendi yurduna ve insanlarına saldırmalarının tersine, başka köpeklerle birleşerek kendi evine, bahçesine, onu besleyip büyütenlere, yavruyken koruyup gözetenlere saldıran köpekleri de göremezsiniz. Derler ki kuduza yakalanan köpeklerin bile en son saldıracağı kişi sahibiymiş; ona zarar vermemek için uzaklaşmaya çalışırmış. İnsanların kimileri kudurmuş köpekten de beter…
Köpeklerin, ister beğenelim ister beğenmeyelim, tüm davranışları yalındır, açıklıkla bellidir. Ama insan öyle mi? İnsan, kendine özgü ve büyük bir ustalıkla dantel gibi işlediği toplumsal ve siyasal yalan dolan örgüsü, konuşma yeteneğinden başlayarak bugün elektronik aşamaya eriştirdiği ve büyük çoğunlukla olguları çarpıtmak ve kitleleri koşullandırmak , uyutmak için kullandığı iletişim yeteneği, yaratıp geliştirdiği ideolojik yaklaşımlar… gerçekleri çıplak gözle görülemeyecek ölçüde bulandırmış, karartmıştır.
Söz gelimi:
Belki müdürü için atıp tutan bir memurun, o memur ansızın oraya girdiğinde nasıl da birden başkalaşarak yaltaklandığını hemen oracıkta görebiliriz ama, hükümeti eleştirip duran bir büyük gazetenin yöneticileri, patronlarının bir devlet ihalesini kapatabilmeleri için birdenbire aynı hükümete övgüler düzmeye başladığından işler oldukça toz dumandır. Artık ülkenin yüksek çıkarları, ekonominin kötü gidişten kurtarılması, hükümetin yanılgısından döndüğü… yaygaraları arasında iş kotarılacaktır.
Rektörünün yaptığı haksızlığı, belki sabah işine gelirken yaşadığı trafik sıkışıklığının ya da gece karısıyla didişmiş olmasının neden olduğu sinirlilikle, uluorta eleştiren bir dekan, o rektör sopanın ucunu şöyle bir gösterince, el ayak öpmeye başladığında, YÖK yasasının, “direnseydim fakultenin kadrolarını vermeyecekti” gibi bir gerekçenin arkasına saklanması karşısında adama inanabilirsiniz de. Ama bu arada “has” bir köpeğe biri sopa gösterecek olsa, başına neler gelebileceğini hiç usunuza getirmezsiniz.
Bağrında doğup büyüdüğü, ekmeğini yediği, koruyup gözetildiği ülkesinin halkının alın terinin birikimi olan kamu kuruluşlarının malını parasını hırsızlamanın, yabancı sömürgenlerle birleşip kendi ulusunun kanını iliğini sömürmenin, olmayacak şey ama, bir köpeğin yabancı köpeklerle birleşip onu besleyip büyütenlere saldırmasından hiç de başka olmadığını, küreselleşme, özelleştirme, ekonominin canlandırılması palavralarını, çığırtkanlarının köşebaşlarını tutmuş olmaları yüzünden, hemen öyle kolayca algılamak pek de olanaklı değildir.
Yabancı efendilere kapılanarak ve onların iplerini koyuvermesiyle kendi vatandaşlarını öldürenlerin bu saldırganlıklarını, aynı efendilerin komutlarıyla insan hakları, demokrasi, siyasal çözüm gibi içeriğinden soyutlanan kavramlarla savunanlar oldukça üzerimize çöken sis daha da yoğunlaşmakta, görüş uzaklığı iyice azalmaktadır. Sonunda düşünce özgürlüğü gibi yüce bir kavramın arkasına gizlenerek bu yurdun bağımsızlığını, bu nedenle de düşünce özgürlüğünü gerçekten savunanları karalayarak sindirip susturmaya çalışan hainler, bunların etkisinde kalan ve burnunun ucunu bile göremeyen yurttaşlar, eli kalem tutanlar, hatta nedense bilim adamı denen vurdumduymaz kişilerle kuşatılmaktayız.
Ben türünün yüzakı köpekleri, türünün yüzkarası sözümona insanlara yeğliyorum. Hiç olmazsa onlar, kimi siyasetçilerin dilini konuşmuyorlar. Yalnız havlayabiliyorlar.
Bu gibi insanlarla türünü karşılaştırdığım için köpeğim Darti’den özür dilerim.
PROF.DR. ÇETİN YETKİN
///////
Gerçek bir cumhuriyet çocuğu,
Gerçek bir aydın
yıllar önce yazmış, aydınlatmak istemiş bu halkın, bu ulusun yolunu...
Yıllar sonra bir kez daha okutmaktan bir kez daha utanır olduk...
YAZIKLAR OLSUN!