Cevap: Kooperatif üyeliğinden istifa
Kooperatiften ayrılmak isteyen ortak Yönetim Kuruluna yazılı müracaat ederek talebini iletir.
Çoğunlukla yapılan; Kooperatif Yönetim Kurulu uygun görürse ayrılmayı kabul eder, uygun görmezse reddeder.
BU durumda Ortak için iki yol vardır. Yönetim Kurulu Kararının Genel Kurulda görüşülmesini ister. Ancak Ülkemizdeki Kooperatifçilere göre kanun ve nizam kendileri olduğundan, bu talebi 3-5 ay sonra yapılacak Genel Kurula göndermezler bile.
Mevzuatta bu konuda bir boşluk var. 3-5 ay bekledikten sonra istifası Genel Kurula sunulmayan bir ortak; Yönetim Kurulu kararının iptali için dava açamaz. Genel Kurula da sunulmadığından Genel Kurul kararı olmadığı için bir dava hakkı yok. Aradan geçen aylar içinde kooperatif devamlı kendisine ödeme yapması için yazı gönderir.
1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 13. maddesinde ortağın anasözleşmeye uygun olarak yapacağı isteğe rağmen kooperatifin istifayı kabulden kaçınması halinde ortağın çıkma dileğini noter aracılığı ile kooperatife bildirmesi halinde çıkmanın gerçekleşeceği düzenlenmiş olup, davalı kooperatif anasözleşmesinin 13. maddesinde de bu hükme paralel bir düzenleme yer almıştır.
Böylece, Kanun bir diğer istifa şeklini kabul etmiş. Noter yoluyla gönderilmesi halinde, talep Kooperatife ulaştığında ortak istifa etmiş sayılır. Yani burada Yönetim Kuruluna hiç bir inisiyatif bırakılmamıştır.
Madem bu durumu kanuna koydunuz, o zaman istifanın Yönetim Kuruluna yapılıp, Genel Kurula sunulması hükümlerini kaldırın. Vatandaş Noter yolunu bilmiyorsa aylarca beklemesin.
Aslında; Ortağın istifa bildirimi, hukuken yenilik doğurucu nitelikte olup, kooperatife ulaştığı anda sonuç doğurur. Yukarıda anılan 13. maddenin yazılış biçimi ortağın istifasının kooperatifçe kabulünü gerekli kıldığı izlenimi yaratmakla beraber noter aracılığı ile yapılan bildirime özel önem verilmek suretiyle, noter aracılığı ile yapılan bildirimin kabulünün gerekli bulunmadığı vurgulanmıştır. Bu durumda ortağın yenilik doğurucu nitelikteki istifa idaresini ilk olarak noter vasıtasıyla kooperatife duyurması ortaklıktan çıkmanın gerçekleşmesi için yeterlidir.
İstifasının gerçekleştiği tarihten sonra yapılan genel kurullarda kararlaştırılan aidat borcundan ortak sorumlu tutulabilir mi? Sorusu akla gelebiliyor:
Kural olarak ortak, üyesi olduğu davacı kooperatifin belirlediği aidat borçlarının, sonradan istifa etmiş olsa dahi istifa tarihine kadar doğan kısmından sorumludur.
Ortak, istifa tarihinden sonra doğan aidat borçlarından sorumlu değil ise de istifadan sonra daireyi kooperatife geri vermeyip, kullanmaya devam etmiş ve genel hizmetlerden yararlanmakta ise, bu yararlanmanın karşılığı olan genel giderlerden sorumlu olacaktır.
İnşaat giderlerine gelince; eğer istifa, bütün konutlar yapılıp ortaklara dağıtıldıktan sonra ise; sadece çevre, genel gider gibi giderlere ortak olmasa da iştirak zorundadır. Zira bunlardan istifade etmektedir.
Ama, konutlar tamamen bitmemiş, bir kısmı halen yapılmakta ise;
    Ortak ayrıldığı güne kadar kooperatife ödemiş olduğu miktarı (içinden bütün yılların genel giderleri kesildikten sonra) alır, konutunu iade eder. Bu ortağın büyük zarar girmesidir.
    Konutu iade etmek istemiyorsa; kooperatif mahkeme yoluyla konutu geri alır, yukarıda söylediğimiz şekilde parasının iadesine mahkeme karar verir. Bu arada da oturduğu zamana ait ecri misil ödemeye mecbur kalır. BU da kişiye büyük bir zarardır.
    Ortak olmamasına rağmen, sadece İnşaat giderleri ve genel giderleri ödemeyi kabul eder.
Bu konudaki Yargıtay Kararını aşağıya alıyorum:
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi
Esas No : 2012 / 4748    Karar No: 2012 / 6471   Karar Tarihi: 06.11.2012
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalının davacı kooperatifin üyeliğinden ayrıldığını, ancak daireyi kullanmaya devam ettiğini, ödenmeyen toplam altı aylık aidat alacağının tahsili için başlatılan icra takibinin davalının itirazı üzerine durduğunu, davalının itirazında haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile % 40 icra inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, 2008 yılında yapılan genel kurul toplantısında alınan kararlar gereği isabet eden ödemeleri yaptığını, ibraname imzalandığını ve dairenin tapusunu aldığını, daha sonra müvekkilinin noter aracılığıyla gönderdiği ve 3.7.2009 tarihinde tebliğ edilen istifaname ile kooperatif üyeliğinden ayrıldığını, ayrıldıktan sonra yapılan 2009 genel kurulunda alınan aidat borçlarından sorumlu tutulamayacağını, müvekkilinin borcunun bulunmadığını savunarak, davanın reddini ve kötüniyet tazminatının tahsilini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davalının kooperatif üyeliğinin tek taraflı irade beyanı ile sona erdiği, yerine bir başkasının alındığının iddia edilmediği, halen kendisine devredilen daireyi kullandığı, istifa eden ancak kooperatif hizmetlerinden yararlanan kişilerin bu hizmetlerin karşılığı olan aidatları ödemek zorunda olduğu, aksi düşüncenin aynı durumda olan ancak kooperatiften istifa etmeyen üyelerle davalı arasında bir eşitsizliğe yol açacağı, öte yandan ortak olmayan kimselerin kooperatif hizmetlerinden yararlandığı ölçüde sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre sorumlu olacağının kabul edildiği, kooperatif hizmetinden faydalanan eski ortağın aidat yükümlülüğünden kurtulduğunu kabul etmenin hukuken mümkün olmadığı gerekçesiyle, davanın kabulüyle itirazın iptaline, %40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- ) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.
2- ) Dava, aidat alacaklarının tahsili için davalı aleyhine girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 13. maddesinde ortağın anasözleşmeye uygun olarak yapacağı isteğe rağmen kooperatifin istifayı kabulden kaçınması halinde ortağın çıkma dileğini noter aracılığı ile kooperatife bildirmesi halinde çıkmanın gerçekleşeceği düzenlenmiş olup, davalı kooperatif anasözleşmesinin 13. maddesinde de bu hükme paralel bir düzenleme yer almıştır.
Ortağın istifa bildirimi, yenilik doğurucu nitelikte olup, kooperatife ulaştığı anda sonuç doğurur. Yukarıda anılan 13. maddenin yazılış biçimi ortağın istifasının kooperatifçe kabulünü gerekli kıldığı izlenimi yaratmakla beraber noter aracılığı ile yapılan bildirime özel önem verilmek suretiyle, noter aracılığı ile yapılan bildirimin kabulünün gerekli bulunmadığı vurgulanmıştır. Bu durumda ortağın yenilik doğurucu nitelikteki istifa idaresini ilk olarak noter vasıtasıyla kooperatife duyurması ortaklıktan çıkmanın gerçekleşmesi için yeterlidir.
Somut olayda, noter aracılığı ile gönderilen istifa iradesinin kooperatife ulaştığı tarihte istifa gerçekleşmiştir. Yönetim kurulunun noter aracılığı ile gönderilen istifanın kabulüne karar vermesine gerek olmadığından, bu kararın istifanın gerçekleştiği tarihe bir etkisi bulunmamaktadır.
Davalı, istifanın 3.7.2009 tarihinde ulaştığını savunmuş olup, tebliğe dair belge dosyada yok ise de, 15.7.2009 tarihinde istifanın yönetim kurulunca kabulü kararı, istifanın en geç bu tarihte ulaştığı anlamına gelmektedir.
Mahkemece davalının noter aracılığı ile gönderdiği tek taraflı istifa ile üyeliğin sona erdiğine dair gerekçesinde sona erme tarihi belirtilmemiş ise de, varılan sonuç bu açıklamalar ışığında ve çerçevesinde doğru olmuştur.
Takip konusu aidat borcu 30.8.2009 tarihli genel kurulda kararlaştırılmıştır. Bu durumda, taraflar arasındaki çekişme, davalının istifasının gerçekleştiği tarihten sonra toplanan 30.8.2009 tarihli genel kurulda kararlaştırılan aidat borcundan davalının sorumlu tutulup tutulamayacağı noktasında toplanmaktadır.
İstifanın ulaştığı tarihten sonra toplanan genel kurullarda inşaat finansmanı için aidat tahsiline dair alınan kararlar, istifa eden ortağı bağlamaz. Zira, istifa eden ortağın aynı Kanun'un 53'ncü madde uyarınca genel kurul kararının iptalini dava etme hakkı bulunmamaktadır.
Kural olarak davalı, üyesi olduğu davacı kooperatifin belirlediği aidat borçlarının, sonradan istifa etmiş olsa dahi istifa tarihine kadar doğan kısmından sorumludur.
Takibin salt istifadan sonra başlatılması olgusu, istifadan önce doğan bu sorumluluğu kaldırmaz. İstifa tarihinden sonra doğan aidat borçlarından sorumlu değil ise de istifadan sonra daireyi kooperatife geri vermeyip, kullanmaya devam etmiş ve takip tarihine kadar genel hizmetlerden yararlanmakta ise, bu yararlanmanın karşılığı olan genel giderlerden de sorumlu olacaktır.
Bu durumda, mahkemece takibe konu alacakların istifa tarihinden önce doğup doğmadığı belirlenip, davalının istifasından önceki döneme ait olması durumunda inşaat finansman ve ayrıca genel giderlerden genel kurulda kararlaştırılan temerrüt faizi ile birlikte üye sıfatıyla sorumlu olduğu benimsenmeli, davalının istifasından sonraki döneme ait olması durumunda ise, takipte istenen aidat alacağı kapsamında hangi kalemlerin yer aldığı tespit edilerek kooperatif hizmetlerinden yararlanma söz konusu ise bu yararlanmanın karşılığı olan genel giderlerden yasal oranda temerrüt faiziyle birlikte olmak üzere BK'nun vekaletsiz iş görme hükümlerine göre talepte bulunulabileceğinin ilke olarak kabulüyle bu konuda taraf delilleri toplanarak, uzman bilirkişi vasıtasıyla kooperatifin defter ve kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak ek rapor alındıktan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
3- ) Kabule göre de kooperatif ortağı olmadığı mahkemece kabul edilen davalının yasal faiz yerine, kooperatif genel kurulunca kararlaştırılan faiz oranı üzerinden sorumlu tutulması doğru olmamıştır.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan sebeplerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 06.11.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.