Renksiz ve Sivil (!) Anayasa - III
RENKSİZ VE SİVİL (!) ANAYASA
III. BÖLÜM
Yazımın bu bölümünde, geçtiğimiz günlerde Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın başında bulunduğu kurumu kalkan olarak kullanıp, değiştirilmesini ya da değiştirilmesinin teklif edilebilmesini tartışmaya açmayı vazife edindiği, 1982 Anayasası’nda değiştirilemeyecek ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek hükümler olarak yer alan ilk üç madde ile, bu maddeleri koruma altına alan 4. madde üzerinde durmak istiyorum.
Öncelikle, yine her iki metindeki ilgili maddeleri hatırlayalım;
Genel Esaslar (1982 Anayasası)
I. Devletin şekli
Madde 1 - Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
II. Cumhuriyetin nitelikleri
Madde 2 - Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
III. Devletin bütünlüğü, resmi dili, bayrağı, milli marşı ve başkenti
Madde 3 - Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Milli marşı İstiklal Marşı dır.
Başkenti Ankara dır.
IV. Değiştirilemeyecek hükümler
Madde 4 - Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
Genel Esaslar (AKP taslağı)
Devletin şekli
Madde 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
Cumhuriyetin nitelikleri
Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına dayanan, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti
Madde 3- (1) Türkiye Cumhuriyeti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.
(2) Resmî dili Türkçedir.
(3) Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
(4) Millî marşı “İstiklâl Marşı”dır.
(5) Başkenti Ankara’dır.
Madde 1.
Her iki metinde yer alan 1. madde hükmünden de anlaşılacağı üzere, rejim değişikliğinin, daha doğrusu adım adım değiş(tiril)mekte olan rejimin yerine getirilmesi düşünüleni koymak için “henüz” erken olsa gerek ki, ilk maddeye dokunulmamış. Ya da, “cumhuriyet ama içini istediğimiz gibi doldurabileceğimiz bir cumhuriyet” mantığı ile bir uyutma taktiği olarak da düşünülebilir. Saik ne olursa olsun, çok ılımlı bir davranış vesselam…
Madde 2.
AKP taslağı ile, 82 Anayasası’nın 2. maddesindeki “milli” unsurlar, “milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde” ibareleri çıkarılmak sureti ile, tıpkı başlangıç hükümlerinde yapıldığı gibi siliniyor. Ancak bundan da önemlisi, 82 Anayasası’nın 2. maddesinde başlangıç hükümlerine atıfta bulunarak, “başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan” bir Türkiye Cumhuriyeti nitelendirilirken; zaten başlangıç hükümlerinde Atatürk’e ve ulusal bütünlüğümüze dair hiçbir temel ilke bırakmayan AKP taslağında, atfı kabil başlangıç hükümleri olmadığından, doğal olarak atıfta bulunmaya gerek dahi görülmemiş olmasıdır.
Yeri gelmişken, anayasaların başlangıç hükümlerinin önemine ve işlevine de kısaca değinmekte fayda görüyorum. Anayasamızın başlangıç hükümleri, hukuki açıdan kesin ve emredici norm niteliği taşımamakla birlikte, mevcut anayasa ve diğer yasa hükümlerinin yorumlanmasına katkıda bulunur. AKP hükümetinin kendisine engel olarak görüp rahatsızlığını dile getirmekten çekinmediği yüksek yargı mahkemesi kararlarının çoğunda da Anayasamızın başlangıç hükümlerine atıfta bulunulduğu unutulmamalıdır.
Madde 3.
AKP taslağının bu maddesinde, 82 Anayasası’ndakinden farklı olan tek husus dilimiz ile ilgili hükümdür. 82 Anayasası’nda bu husus, “Dili Türkçe’dir.” olarak yer almışken, AKP taslağında “Resmi dili Türkçedir.” şeklinde yer almıştır. İlk bakışta çok büyük bir fark yokmuş, önemsiz bir değişiklikmiş gibi görünse de aslında bu değişiklik ile “Devletin vatanı ve milletiyle bölünmez bütünlüğü” yerle bir edilebilir ki bu bütünlüğü korumayı devletin görevleri arasında saymayan bir anlayıştan aksi yönde bir adım beklemek de zaten hata olurdu. Bu noktaya, devletin temel amaç ve görevlerini düzenleyen 5. maddeyi de kapsayacak olan bir sonraki yazımda yeniden değineceğim.
Şimdi tekrar, taslakta yapılan “resmi dil” ayrımının nelere sebep olabileceğine dönelim.
Yüce önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün dilimize verdiği önemi, bu uğurda yaptığı devrimleri ve elde edilen başarıyı bir bütün halinde değerlendirdiğimizde, dilimizin toplumumuzu birleştirici özelliği sanıyorum ki daha da anlam kazanacaktır. Bu noktadan hareketle, “resmi dil” ayrımına girmek, akla hemen “ana dil” gibi başka ayrımları getirecektir. Bu tip ayrımların ise, toplumu ayrıştıracağı, dil ile başlayan bu ayrışmanın zamanla kültür, tarih gibi ortak başka değerler üzerinde devam edeceği muhakkaktır. Takdir edersiniz ki bu ayrışmalar zamanla özerklik talebi ve tanınması sonucunu doğuracak, üniter yapının yok olmasına neden olacaktır.
Asıl konumuzdan uzaklaşmamak adına, 3. maddede dil konusunda yapılan değişikliği burada yorumlarınıza bırakıyor, dikkatlerinizi mevcut anayasamızın “Devletin şekli, Cumhuriyetin nitelikleri” gibi temel esasları düzenleyen ilk üç maddesini, değiştirilemeyecek ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddeler olarak nitelendirmek sureti ile koruma altına alan 4. maddeye çekmek istiyorum.
Hatırlayacak olursanız, AKP hükümeti tarafından hazırlatılan anayasa taslağının ilk metninde, 4. maddeye yer verilmemişti. Yoğun tepkiler üzerine 4. madde aynen alındı ancak bu kez de madde numarası değiştirilerek taslaktaki 134. maddeye eklenip (gönüllerden de uzaklaştırmak için midir bilinmez) gözlerden uzaklaştırıldı. (*) Yani AKP hükümeti, her zaman uyguladığı “nabız yoklama” yöntemi ile önce adım attı, kamu oyunun nabzını tuttu ve sonra geri adım attı.
Hiç şüphe yok ki, anayasamızın 4. maddesini kaldırmak demek, ilk üç maddenin değiştirilebilmesinin, değiştirilmesinin teklif edilebilmesinin yolunu açmak demektir. İlk üç maddede yer alan esaslarla sorunu olmayan hiç kimse, ne bu esasları koruma altına alan bir maddeyi yok etmek sureti ile değiştirilmesinin önünü açmak ister; ne de bu maddelerin değiştirilebileceğine/değiştirilmesinin teklif edilebileceğine dair tartışmalara çanak tutar.
İşte bu noktada yazı dizimin 1. bölümünde belirtmiş olduğum anayasa yapma nedenlerine atıfta bulunarak, bir –karşı- devrimin tamamlanıp ilan edilmesi için en önemli araç olan anayasa ile neden bu kadar çok uğraşıldığının altını bir kez daha çizmek istiyorum.
Son olarak “küçücük” bir hatırlatma; değiştirilmesi ve değiştirilmesinin teklif dahi edilmesinin mümkün olmadığı ilk üç madde hükümlerinde, taslak anayasada “küçücük” değişikliklere gidilmiştir. AKP hükümetinin bu tutumu, ilk olarak kendilerinin ortaya attığı “anayasal suç” kapsamına girer mi acaba, ne dersiniz?..
(*) Madde 134- (1) Anayasanın değiştirilmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte biri tarafından yazılı olarak teklif edilebilir. Ancak, Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
…
30.11.2008
III. BÖLÜM
Yazımın bu bölümünde, geçtiğimiz günlerde Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın başında bulunduğu kurumu kalkan olarak kullanıp, değiştirilmesini ya da değiştirilmesinin teklif edilebilmesini tartışmaya açmayı vazife edindiği, 1982 Anayasası’nda değiştirilemeyecek ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek hükümler olarak yer alan ilk üç madde ile, bu maddeleri koruma altına alan 4. madde üzerinde durmak istiyorum.
Öncelikle, yine her iki metindeki ilgili maddeleri hatırlayalım;
Genel Esaslar (1982 Anayasası)
I. Devletin şekli
Madde 1 - Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
II. Cumhuriyetin nitelikleri
Madde 2 - Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
III. Devletin bütünlüğü, resmi dili, bayrağı, milli marşı ve başkenti
Madde 3 - Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Milli marşı İstiklal Marşı dır.
Başkenti Ankara dır.
IV. Değiştirilemeyecek hükümler
Madde 4 - Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
***
Genel Esaslar (AKP taslağı)
Devletin şekli
Madde 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
Cumhuriyetin nitelikleri
Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına dayanan, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti
Madde 3- (1) Türkiye Cumhuriyeti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.
(2) Resmî dili Türkçedir.
(3) Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
(4) Millî marşı “İstiklâl Marşı”dır.
(5) Başkenti Ankara’dır.
***
Madde 1.
Her iki metinde yer alan 1. madde hükmünden de anlaşılacağı üzere, rejim değişikliğinin, daha doğrusu adım adım değiş(tiril)mekte olan rejimin yerine getirilmesi düşünüleni koymak için “henüz” erken olsa gerek ki, ilk maddeye dokunulmamış. Ya da, “cumhuriyet ama içini istediğimiz gibi doldurabileceğimiz bir cumhuriyet” mantığı ile bir uyutma taktiği olarak da düşünülebilir. Saik ne olursa olsun, çok ılımlı bir davranış vesselam…
Madde 2.
AKP taslağı ile, 82 Anayasası’nın 2. maddesindeki “milli” unsurlar, “milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde” ibareleri çıkarılmak sureti ile, tıpkı başlangıç hükümlerinde yapıldığı gibi siliniyor. Ancak bundan da önemlisi, 82 Anayasası’nın 2. maddesinde başlangıç hükümlerine atıfta bulunarak, “başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan” bir Türkiye Cumhuriyeti nitelendirilirken; zaten başlangıç hükümlerinde Atatürk’e ve ulusal bütünlüğümüze dair hiçbir temel ilke bırakmayan AKP taslağında, atfı kabil başlangıç hükümleri olmadığından, doğal olarak atıfta bulunmaya gerek dahi görülmemiş olmasıdır.
Yeri gelmişken, anayasaların başlangıç hükümlerinin önemine ve işlevine de kısaca değinmekte fayda görüyorum. Anayasamızın başlangıç hükümleri, hukuki açıdan kesin ve emredici norm niteliği taşımamakla birlikte, mevcut anayasa ve diğer yasa hükümlerinin yorumlanmasına katkıda bulunur. AKP hükümetinin kendisine engel olarak görüp rahatsızlığını dile getirmekten çekinmediği yüksek yargı mahkemesi kararlarının çoğunda da Anayasamızın başlangıç hükümlerine atıfta bulunulduğu unutulmamalıdır.
Madde 3.
AKP taslağının bu maddesinde, 82 Anayasası’ndakinden farklı olan tek husus dilimiz ile ilgili hükümdür. 82 Anayasası’nda bu husus, “Dili Türkçe’dir.” olarak yer almışken, AKP taslağında “Resmi dili Türkçedir.” şeklinde yer almıştır. İlk bakışta çok büyük bir fark yokmuş, önemsiz bir değişiklikmiş gibi görünse de aslında bu değişiklik ile “Devletin vatanı ve milletiyle bölünmez bütünlüğü” yerle bir edilebilir ki bu bütünlüğü korumayı devletin görevleri arasında saymayan bir anlayıştan aksi yönde bir adım beklemek de zaten hata olurdu. Bu noktaya, devletin temel amaç ve görevlerini düzenleyen 5. maddeyi de kapsayacak olan bir sonraki yazımda yeniden değineceğim.
Şimdi tekrar, taslakta yapılan “resmi dil” ayrımının nelere sebep olabileceğine dönelim.
Yüce önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün dilimize verdiği önemi, bu uğurda yaptığı devrimleri ve elde edilen başarıyı bir bütün halinde değerlendirdiğimizde, dilimizin toplumumuzu birleştirici özelliği sanıyorum ki daha da anlam kazanacaktır. Bu noktadan hareketle, “resmi dil” ayrımına girmek, akla hemen “ana dil” gibi başka ayrımları getirecektir. Bu tip ayrımların ise, toplumu ayrıştıracağı, dil ile başlayan bu ayrışmanın zamanla kültür, tarih gibi ortak başka değerler üzerinde devam edeceği muhakkaktır. Takdir edersiniz ki bu ayrışmalar zamanla özerklik talebi ve tanınması sonucunu doğuracak, üniter yapının yok olmasına neden olacaktır.
Asıl konumuzdan uzaklaşmamak adına, 3. maddede dil konusunda yapılan değişikliği burada yorumlarınıza bırakıyor, dikkatlerinizi mevcut anayasamızın “Devletin şekli, Cumhuriyetin nitelikleri” gibi temel esasları düzenleyen ilk üç maddesini, değiştirilemeyecek ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddeler olarak nitelendirmek sureti ile koruma altına alan 4. maddeye çekmek istiyorum.
Hatırlayacak olursanız, AKP hükümeti tarafından hazırlatılan anayasa taslağının ilk metninde, 4. maddeye yer verilmemişti. Yoğun tepkiler üzerine 4. madde aynen alındı ancak bu kez de madde numarası değiştirilerek taslaktaki 134. maddeye eklenip (gönüllerden de uzaklaştırmak için midir bilinmez) gözlerden uzaklaştırıldı. (*) Yani AKP hükümeti, her zaman uyguladığı “nabız yoklama” yöntemi ile önce adım attı, kamu oyunun nabzını tuttu ve sonra geri adım attı.
Hiç şüphe yok ki, anayasamızın 4. maddesini kaldırmak demek, ilk üç maddenin değiştirilebilmesinin, değiştirilmesinin teklif edilebilmesinin yolunu açmak demektir. İlk üç maddede yer alan esaslarla sorunu olmayan hiç kimse, ne bu esasları koruma altına alan bir maddeyi yok etmek sureti ile değiştirilmesinin önünü açmak ister; ne de bu maddelerin değiştirilebileceğine/değiştirilmesinin teklif edilebileceğine dair tartışmalara çanak tutar.
İşte bu noktada yazı dizimin 1. bölümünde belirtmiş olduğum anayasa yapma nedenlerine atıfta bulunarak, bir –karşı- devrimin tamamlanıp ilan edilmesi için en önemli araç olan anayasa ile neden bu kadar çok uğraşıldığının altını bir kez daha çizmek istiyorum.
Son olarak “küçücük” bir hatırlatma; değiştirilmesi ve değiştirilmesinin teklif dahi edilmesinin mümkün olmadığı ilk üç madde hükümlerinde, taslak anayasada “küçücük” değişikliklere gidilmiştir. AKP hükümetinin bu tutumu, ilk olarak kendilerinin ortaya attığı “anayasal suç” kapsamına girer mi acaba, ne dersiniz?..
(*) Madde 134- (1) Anayasanın değiştirilmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte biri tarafından yazılı olarak teklif edilebilir. Ancak, Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
…
30.11.2008