Alıntı:
EKREM ÖZBEK rumuzlu üyeden alıntı
Benim de bir sorum olacak ve soruma doğru yerde mi cevap arıyorum bunu bilemiyorum ama ilgilenen olursa çok memnun olacağım.
Sorum şu ki bir borçlunun borcunun icra yoluyla tahsil edilmesi gerektiğinde, haciz olayı kimlerin mekanlarında yapılır. Yani borçlunun babasının, kayınbabasının, amcasının, halasının,dayısının yada ayrılalı 13 yıl olmuş eski eşinin evinde bu şekilde bi haciz yapmaya ve yaptırmaya bi davacı vekilinin hakkı varmıdır. Bir avukat bu şekilde ki bi olayda davacı vekilinin göstereceği adreslerde icra işlemi yapılır diye kanun maddesi var ve ben buna dayanarak istediğim yerden istediğim eşyaya haciz işlemi yaparım, eşyaları kaldırırım diyor. Borçlunun babasının yapacağı itiraz 3 ayda sonuçlanır gelen mahkeme kararını da ben temyize gönderirim 2 yılda da temyiz sonuçlanır ve ben bu arada haciz edilen malları satışa çıkartırım diye söylüyor. Bu işin hukuki prosedürü ve süreci bu şekildemidir. Eğerki asıl boçlu olmayan baba yada kayınbaba bu şekildeki bi olayda ne yapmalıdırki bu kendileriyle uzaktan yakından alakası olmayan bi olaydan uzak kalabilsin? İstihkak ispatı için illaki evlerindeki eşyalara ait fatura beyan etmelimidir.Borçlunun kendileriyle birlikte yaşamadığını söz ile beyan etmeleri yeterlimidir?
Bir diğer sorum da eğerki ben bu borcumu belirli taksitlerle ödemek istiyorum dersem ve avukatta bu taksit miktarlarını kabul etmezse icra memurundan haciz yoluyla eşyanın kaldırılmasını hemen talep edebilirmi?
Saygılarımla...
Çok kapsamlı bir soru. Bilgimin olduğu konularda kısmen cevap vereyim. X şahsın borcu için hacizin kimlerin mekanından yapılacağı sorusunun cevabı çok geniştir. Teşebbüs için herhangi bir sınır yoktur. Yani her adrese gidilebilir. Ancak bunun altının evrakla, beyanlarla, bilgilerle desteklenmesi lazım olur ki, yapılan işlem legal olabilsin. Teşebbüs başka, haciz başka ve haczedilen malları muhafaza etmek (kaldırmak) başka aşamalardır. Teşebbüs için sınır yoktur. Haciz ise avukatın sorumluluğu almasına bağlıdır. Muhafaza ise en az uygulanan, delil ve işaret olması durumunda cesaret edilebilecek bir eylemdir. Sizin örneğinizde, borçlunun babasının evine gidildi. Baba; borçlunun burada yaşamadığını, şu adreste yaşadığını, şu kadar zamandır bu adrese gelmediğini, evde kendisine ait bir diş fırçası bile olmadığını beyan eder (gösterirse) ve komşu ve kapıcılar da bu yönde beyan verirse, alacaklının da elinde delil niteliğinde bir bilgi-belge yoksa (herhangi bir duyum da olabilir, kredi kartı ekstre adresi, abonelik gerektiren fatura adresi de olabilir) icra memuru da burada haciz işlemi yapılmasına sıcak bakmayacaktır.Bu sadece süreci izah etmeye yarayan sanal bir örnektir.
İstihkak davaları (bahsettiğiniz itiraz) en süratli bir şekilde neticelendirilen dava türüdür. Mahkemeler hızlı bir şekilde karar verirler. Ayrıca belli bir tutarın altında kalan konular kanun gereği temyiz edilemez. Bu tutar belli periyodlarla değişiyor.
Diyelim ki 3 ay sürdü, istihkak iddia eden taraf davayı kazandı. Haciz edilen eşyaların değeri de yukarıda bahsedilen limitin üstünde olduğundan alacaklı tarafından temyiz edildi. Öncelikle 2 yıl süreceğini sanmıyorum. İkincisi ise bu aşamada sanmıyorum ki bir alacaklı veya vekili eşyaları satışa çıkarmaya cesaret etsin. Üçüncü şahıslar her zaman korunmuştur hukukumuzda. Daha sonra bu işten çok zararlı çıkmış, tazminat ödemek zorunda kalmış alacaklı örnekleri vardır.
Fatura ibrazı tabi ki önemli bir unsurdur. Ancak ondan önce ileri sürülmesi başkaca argümanlar vardır. Borçlunun orada yaşamadığı, burada ilgisinin olmadığı vs. gibi. Kapıcının ve komşuların beyanları da çok önemlidir.
Böyle bir durumda baba ve kayınbaba mutlaka bu iddialarını haciz tutanağına geçirmeli, yapılan işlemin kanunsuz olduğunu dair şerh düşmeye çalışmalı ve ilk 24 saat içinde bir avukatla görüşmesi önemlidir.
Son sorunuza gelince, evet anlaşılmadığı sürece alacaklı avukatının takibi devam ettirmeye tabi ki hakkı vardır.O bir alacaklıdır ve teoride taksit, iskonto yapmak zorunda değildir. Aslolan kanuni alacağının bir an önce ödenmesidir.
Borçların tasfiyesinde, kanaatimce primer amaç her zaman ödemek olmalıdır.Aksi halde maddi-manevi sıkıntılar uzun yıllar devam edebiliyor ve borçlular bir şekilde bu işi halletmemiş olmanın pişmanlığını yaşıyor, daha sonraki zamanlarda... Bir hukukçu vasıtasıyla, iyi pazarlık yaparak, borçların iki tarafın da menfaatine olacak şekilde protokole bağlanması sanıyorum sizin için de en isabetli aksiyon olacaktır.