Alıntı:
sakar rumuzlu üyeden alıntı
Sigorta Poliçesi Genel Şartlarının A.5.5.maddesinin dayanağını teşkil eden Karayolları Trafik Kanununun 48.maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin ikinci fıkrasındaki yönetmelik düzenlemesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97.maddesinde yukarıda anılan yasa hükmün tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasa da yer alan hükmü dikkate almadan salt; ( mücerret ) 0.50 promil üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin, yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir."
--------
Yukarıdaki bölüm:
YHGK
E:2004/11-217
K:2004/212
T:7.4.2004 tarihli kararından aktarılmıştır
YazdığInız yazının devamı veya 2005 tarihli bir başka Yargıtay HUKUK Genel Kurlunun kararında şu şekilde ifadeler yer almaktadır.
"Kasko Sigorta Genel Şartları'nın A. 5-5 maddesinin dayanağını teşkil eden Karayolları Trafik Kanunu'nun 48. maddesine göre, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç kullanması yasaklanmıştır. Sözü edilen yasaklamayı düzenleyen KTK'nın 48. maddesinin ilk fıkrasında (alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayollarında araç kullanmaları yasaklanmış) olup, aynı maddenin ikinci fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde yasaklama yetkisi Karayolları Trafik Yönetmeliği'nin 110. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmünün tekrarlanmasını müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarını ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan güvenli araç sürme yeteneğini kaybetme hükmü dikkate almadan, mücerret 0.50 promil üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesi, yasal dayanağı bulunmadığından geçersizdir. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde poliçede genel şart olarak kabulü mümkün değildir. Bu itibarla, yasa hükmü uyarınca kandaki promil oranı dikkate alınmaksızın olayın sürücünün alkolün etkisi nedeniyle güvenli sürüş yeteneğini kaybetmesi sonucu meydana gelip gelmediğinin saptanması önem kazanmaktadır. Zira, alkolün etkisi kişilerin bünyesine göre değişik sonuçlar ortaya çıkarabilmektedir. Nitekim, dava konusu olayda da, aralarında nöroloji uzmanı bir hekimin de bulunduğu bilirkişi kurulunca verilen 09.11.2001 günlü ek raporda davaya konu olayın sürücünün alkolün etkisinde kalması sonucu meydana geldiği belirtilmiştir. Bu durumda davanın reddine karar verilmesi gerekirken, alkol seviyesinin yönetmelikte belirlenen 0.50 promilin altında kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi yerinde görülmemiş ve davalı sigortacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile hükmün bozulması gerekmiştir..."
ÖZETLE;
1-Olayın meydana geldiği tarih ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı arasında geçen süre oldukça uzun olmaktadır. Zira yerel mahkeme kararı, bu kararın Yargıtal Dairesinde temyizi ve bu temyiz sonrasında yerel mahkemece tekrar direnme kararının verilmesi, bu direnme kararının temyizinin Yargıtay genel kurulunda yapıldığını göz önüne aldığınımza, OLAYIN 2000 veya 2001 yılında gerçekleştiğini anlamak çok zor değil.
2- Mahkemeler karar verirken, olayın geçtiği tarihteki mevuzatta göre karar veriler. Tek isnisnası lehe kanun hükmünün geriye yürÜMESİDİR.Bu durumun da konumuz ile ilgisi yoktur.
3-2000 veya 2001 yıllarında geçerli olan 2918 sayılı yasanın değil de, 2003 yılında değişiklik yapılan 2918 sayılı yasanın 48/6.maddesine baktığmızda " (Değişik fıkra: 08/01/2003 - 4785 S.K./3. md.) Yönetmelik ile belirtilen miktarların üzerinde alkollü araç kullandığı tespit edilen sürücülerin" ibaresinin çok açık biçimde yasa metninde yer aldığını göreceğiz. Bu durumda 2003 yılından itibaren, yönetmelikte alkolün promil cinsenden belirlenmesine imkan verildiği ve bu durumun kanun hükmü halinde düzenlendiğini söylemek mümkün gibi gözükse de, yasanın bu maddesinin eski halini araştırıp bulduğumuzda "(Değişik: 21/5/1997-4262/4 md) Yönetmelik ile belirtilen miktarların üzerinde alkollü araç kullandığı tespit edilen sürücülerin" ibaresinin yasanın eski halinde de mevcut olduğu görülmektedir.
4-Yönetmeliklerin iptal yetksinin Danıştaya ait bir yetki olduğu da belirtmek gerekecektir. Ancak bir hukuk sisteminde onlarca birinci sınıf hakimin bir yönetmelik maddesinin hukuka aykırı olduğunu belirtmesi, başka bir hukuk kolunun aynı nitelikteki hakimlerin ise bu yönetmelik hükmünün hukuka uygun olduğunu kabul ederek karar vermesi, hoş bir durum değildir.
Yasanın açık hükmü ve Yargıtay kararını işin doğrusu pek bağdaştırıp anlayamadım. Yüzlerce alkol konulu açılan davada Danıştay başkanlığının da uygulaması göz önüne alındığında, Yargıtay hukuk Genel kurulunun bu kararının, tazminat ve hukuk davaları haricinde bir sonuç doğurmayacağını söylemek mümkündür.
Ancak, bu durum sizin tesbitinizi güçlendiriyor. Çelişkili kararların olması, biz vatandaşlar için anlaşılması zor.