Re: Miras Reddi
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2001/2-220
K. 2001/240
T. 14.3.2001
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI :
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle davacılar, H. A'ın ölümünde terekesinin borca batık olduğunun tesbiti ile mirasın hükmen reddine karar verilmesini, alacaklı SSK. Genel Müdürlüğüne karşı açtıkları bu davada istemişlerdir.
Davalı davanın Medeni Kanunun 546. maddesinde gösterilen sürede açılmadığını, aynı kanunun 550. maddesi uyarınca "süresi içinde ret etmeyen mirasçı, mirası kayıtsız ve şartsız iktisap etmiş olup" aleyhine bakiye alacak davası açıldıktan sonra ret hakları olmadığını, bunun hakkın kötüye kullanılması olduğunu savunmuştur.
Mahkeme tarafların bu konuda bir iddiası olmadığı ve bu yönde bir delil gösterilmediği halde, davacılardan F'nin söz konusu borcun doğumundan sonra İcra İflas Kanunun 278. maddesinde gösterilen nitelikte malı muris H'den iktisap etmiş bulunması sebebiyle, terekenin açıldığı anda borca batık olduğunun kabul edilemeyeceğinden söz ederek davayı red etmiştir.
Yerel mahkeme ile Yargıtay dairesi arasında uyuşmazlık davanın hukuki nitelemesi ile hakimin bu davada tarafların iddia ve savunmaları dışına çıkıp çıkamayacağı yönlerinin belirlenmesinde toplanmaktadır.
Medeni Kanunun 545. maddesinde mirasçının mirası reddi iki cümle halinde düzenlenmiştir. Birinci cümlede yer alan kayıtsız şartsız red ( Hakiki Red ) konusu bu davada uygulama dışındadır. İkinci cümle "mütevaffanın vefatı anında terekenin borca müstağrak olduğu şayi veya sabit olursa miras red edilmiş olur" biçiminde ki, karineye ilişkindir. Bir çok yargı kararında ( 23.12.1942 tarihli 24/29 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.2.1984 tarihli 2/66-239 sayılı; Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 17.5.1977 tarihli 4007/4186 sayılı Kararları vs. ) ve ilmi yazılarda ( Prof. Dr. Zahit İmre, Prof. Dr. Hasan Erman, Miras Hukuku, 1995, sf. 343 vd.; Prof. Dr.N. Kocayusufpaşaoğlu, Miras Hukuku, 1987, sf. 619, vd ;Prof. Dr. Bülent Köprülü, Miras Hukuku Dersleri, 1985, sf.374 vd.; Prof. Dr. M.Kemal Oğuzman, Miras Hukuku, 1990, sf. 343 vd. Prof. Dr. Ali Naim İnan, Prof. Dr. Şeref Ertaş, Miras Hukuku 2000, sf. 424 vd. ) bu ret, hükmi red olarak isimlendirilmektedir. Kanunumuz hakiki rette süre ile kayıtlı ve mirasçıların tek taraflı irade açıklamasını öngördüğü halde, söz konusu "hükmi reddin" sonuç doğurması için herhangi bir irade açıklaması ya da dava yolu öngörülmemiştir. Dahası Reddin kendiliğinden oluştuğu kabul edilip mirasın açılma ile kendiliğinden mirasçıya intikal edeceği ( M.K. 539 ) yönündeki kurala bir istisna getirilmiştir. Meğer ki mirasçı olabilecek kişi sarih irade beyanıyla ya da Medeni Kanunun 550. maddesinin ikinci cümlesinde açıklanan davranışlarla mirası kabul etmiş olsun.
Gerçekte de mirası hükmen red etmiş sayılan kişi, tereke alacaklıları aleyhine husumet yönelterek bu durumun tesbitini isteyebileceği gibi; bunu def'i yolu ile de ileri sürebilir. Esasen borç tehdit altında bulunan kişinin bu tesbit davası icra iflas kanunun 72. maddesinde düzenlenen menfi tesbit davasından ibarettir. O nedenle borçtan kurtulmada, diğer davalardaki usuli prosedür çerçevesinde incelenip karara bağlanacağı açıktır.
"Hakim iki taraftan birinin talebi olmaksızın re'sen bir davayı tetkik ve hal edemez" ( HUMK. 72 ) "Kanunu Medeni ile muayyen hükümler mahfuz olmak üzere hakim her iki tarafın iddia ve müdafaaları ile mukayyettir..." ( HUMK.74 ) "Kanunun tayin eylediği istisnalardan başka hakim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya iddia sebeplerini re'sen nazarı dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek hallerde dahi bulunamaz" ( HUMK. 75/1 )Ancak, tarafların ortaya koydukları iddialar ve bunların sabit olduğunu gösteren, yine taraflarca getirtilen deliller çerçevesinde" ...re'sen Türk kanunları mucibince hüküm verir" ( HUMK.75/1 ).
Şu halde, terekenin açıldığı anda borca batık olup olmadığı ölüm anında murise ait olan mallar, alacaklar ve borçlar dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Gerek İcra İflas Kanunun 277 ve müteakip maddelerinde gösterilen borçlunun ( murisin ) mallarının borca yetmemesi halinde başkalarına geçmiş olan mallara müracaat imkanı ve gerekse Medeni Kanunun, 558. maddesinde belirlenen murisin iadeye tabi tasarruflarına müracaat imkanı doğrudan gözetilemez. Bunlar terekenin ( tesahüp ) sahiplenildiğini gösteren davranışlar değildir. Zira her iki hal de de mirasçının böyle bir malı sahiplenmesi mirasın açılmasından önce oluşmuş olaylardır. Ancak şartları oluştuğunda alacaklıların, gerek İcra İflas Kanunun 278. maddesi uyarınca ve gerekse Medeni Kanunun 558. maddesi uyarınca, muristen bir mal iktisap eden; fakat mirası red etmiş olan mirasçıya, müracaat edebilecekleri tabiidir. Böyle bir iddia ortaya konmadan ( HUMK.74 ) hakim İcra İflas Kanunun 278. maddesi uyarınca iptal davası ya da bir sav varmış gibi, davacının iktisaplarına ait tasarrufun iptal edilebileceğinden, söz ederek terekenin borca batıklığı sebebi ile davacıların borçlu olmadığını tesbitine ilişkin davayı mahkemenin reddetmesi usule ve yasaya aykırıdır. Bozma nedenidir.
SONUÇ : Davacı vekillinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ) oybirliği ile karar verildi.