Hukuki NET sitesinde paylaşımda bulunmak, soru sormak ve cevap yazmak için üye olun. Üyelik ücretsizdir.

Yetki Kullanımı ve Rücu

23-09-2008 18:53:50 önder71 #

Yetki Kullanımı ve Rücu

YETKİ KULLANIMI VE RÜCU

I-GİRİŞ;

Rücu ne demektir? Sorusunun en genel ve kısa cevabı; bir memurun yetki kullanırken veya görev yaparken, bir zarara sebep olması ve bu zararın devlet tarafından giderilmesine müteakip, devlet tarafından, zarara neden olan memura bu zararın ödettirilmesidir. Bu ödeme gerekirse memurun icraya verilmesi yöntemi ile gerçekleşecektir.
Rücu, memurun mali sorumluğu ile ilgili bir husus gibi algılansa da, memurun rücu ile ilgili sorumluluğu tayin esnasında, kusurunun tespiti sırasında adli ve disiplin sorumluluğunu da tartışılır ve göz önüne alınır niteliğine dikkat çekmek sanırım gereklidir.
Danıştay 5.Dairesinin 03/06/2008 tarih ve 2007/7369 esas, 2008/3234 sayılı kararında (http://www.danistay.gov.tr), kamu görevlilerinin yetki kullanmaları ve devleti zarar uğratmaları halinde, rücu ile ilgili işlemlerin yürütülmesi ve zararın yetki kullanan kamu görevlisinden tahsil edilmesine yönelik, vatandaşlara bu yönde talepte bulunma ve dava açma hakkının da bulunduğu vurgulanarak, hukuk sistemimize yeni ve dikkat çekici bir takım kriterleri taşınmıştır.
Bundan böyle, yetki kullanan idareci, kullandığı yetki nedeni ile doğan zararı cebinden ödeyecek ve bu mali sorumluluğu nedeni sıkı takibe ve davaya konu olabilecektir. Burada artık idare resen hareket etme kabiliyetinde değil, mahkeme kararı ile vatandaş tarafından zorlanma durumuna gelmiş bulunmaktadır. Yeni kararda getirilen bu hususların geçmişe yürümesi de mümkündür. Bu yeniliklerden birkaç hususa burada yer vermek sanırım anlaşılır olmak adına faydalı olacaktır.
1-“Rücu mekanizmasının işletilmesi, kamu kurumunun yetkileri arasında bulunmakla birlikte, idarenin bunu kendiliğinden yapmadığı durumlarda, yurttaşların bunu sağlamak amacıyla idareye başvurmalarına bir engel bulunmamaktadır.” (Danıştay 5.Dairesinin 03/06/2008 tarih ve 2007/7369 esas, 2008/3234 sayılı kararı-http://www.danistay.gov.tr)
2-“Kamu hizmeti görevlilerinin kişisel kusurundan kaynaklanan zararın karşılığı olarak ulusal ya da uluslararası bir Mahkemece hükmedilen tazminat devlet tarafından zarara uğrayan kişiye ödendikten sonra ilgili kamu kurumu tarafından sorumlu personele rücu edilmemesi, bu yükün toplum üzerinde bırakılması anlamına geleceğinden, her yurttaş ve özellikle kamu görevlilerinin kişisel kusuru nedeniyle zarara uğrayıp yargısal süreci başlatmış olan yurttaşlar, ilgili personele rücu edilmesini sağlamak amacıyla idareye başvurabilir ve bu başvurularının reddi üzerine de dava açma hakkını kullanabilirler.” (Danıştay 5.Dairesinin 03/06/2008 tarih ve 2007/7369 esas, 2008/3234 sayılı kararı-http://www.danistay.gov.tr)
3-“Kamu hizmeti görevlilerinin hukuka aykırı eylem ve işlemlerinden ve kendi kusurlarından doğan zararı toplum ödemek zorunda değildir.” (Danıştay 5.Dairesinin 03/06/2008 tarih ve 2007/7369 esas, 2008/3234 sayılı kararı-http://www.danistay.gov.tr)
Olur mu böyle şey…demenin artık kimseye bir faydası yoktur. Aleyhine karar verilen veya işlem tesis edilen memur veya vatandaş, artık kendi hakkında hukuka aykırı karar veren idarecilerin mali sorumluluklarını yerine getirmesinde etkin şekilde inisiyatif ve hak sahibi konumuna gelmiştir.
Tabi yenilikler bu hususlar ile sınırlı değildir. Ayrıca bu kriterler sadece polisler için değil, savcılar, öğretmenler, siyasi otoriteler (başbakan, bakan) üst düzey yöneticiler (müsteşar, genel müdür, daire başkanı, yardımcısı, il müdürleri ve yardımcıları) kısaca yetki kullanan her kademedeki kamu görevlisi için söz konusudur.
Eski karar ve uygulamalarda da benzer sonuçlar içeren içtihatlar bulunmaktadır. Örneğin Danıştay 5.Dairesinin 10/11/1997 tarih ve 1995/ 3611 esas, 1997/ 2485 sayılı kararında (http://www.danistay.gov.tr); “Anayasanın 129.maddesinin 5.fıkrası uyarınca kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlar nedeniyle idare aleyhine açılan davalarda tazminata hükmedilmesi halinde, idarenin ödemek zorunda kaldığı tazminatı yasal yollara başvurarak ilgili kamu görevlisinden tahsil etme zorunluluğu bulunduğu ve bu anayasal zorunluluk nedeniyle dava dilekçelerinde ayrıca rücu talebinde bulunmaya gerek olmadığı” belirtilmektedir. Kararın devamında da Anayasanın sözü edilen maddesindeki (kendilerine rücu edilmek (kaydıyla) ibaresi; kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlar nedeniyle idare aleyhine açılan davalarda tazminata hükmedilmesi halinde, idarenin ödemek zorunda kaldığı tazminatı yasal yollara başvurarak ilgili kamu görevlisinden tahsil etme zorunluluğunu ifade etmekte ve bu Anayasal zorunluluk nedeniyle bu gibi hallerde davacıların, dava dilekçelerinde ayrıca ve mutlaka rücu talebinde bulunmaları gerekmemektedir.” Şeklinde, rücunun zorunluluğu ile ilgili hususlara yer verilmiştir.
Yazılı basın tetkik edildiğinde de, yetki kullanan ve şahsi kusurları bulunan yöneticilerin rücu ile ilgili olarak işleme tabi tutuldukları da görülmektedir. Örneğin, www.haber7.com’un verdiği habere göre “İçişleri Bakanlığı eski müsteşarlarından Yahya Gür ve Emniyet eski Genel Müdürü Turan Genç hakkında 'rücu' davası açılmış, Özel hayatının ihlal edildiği gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvuran Avukat Taner Kılıç'ın yaklaşık 6 yıl süren davasının sonuçlandığı ve Türkiye’nin, Kılıç'a tazminat ödemek zorunda kaldığı, Parayı faiziyle ödeyen Hazine ise Borçlar Kanunu'nun 41. maddesi uyarınca kusuru bulunan bürokrattan parayı istediği, Bir başka ifadeyle eski müsteşar ve emniyet müdürüne "Sizin kusurunuz yüzünden devlet tazminat ödedi. Bu parayı hazineye ödeyeceksiniz" şeklinde yeni tutum içine girildiği haberde belirtilmiştir. (http://www.haber7.com/haber/20080623...a-odeyecek.php)


II-AÇIKLAMALAR;

Rücu ile ilgili süreç; hakkında kısa bir ön bilgi faydalı olacaktır. Anayasamızın 129.maddesi ile 657 sayılı yasanın 13.maddesi çerçevesinde, kamu görevlileri yetki kullanırken bir zarara neden olursa, doğrudan kendileri hakkında tazminat davası açılmamakta, idare aleyhine dava açılamaktadır. Tabi ki bu dava idare mahkemesinde açılacak ve sonuçlanacaktır. Aşağıda yer alan Danıştay kararı da bu hususa dikkat çekmektedir.
Danıştay 10.Dairesinin 02/11/1999 tarih ve 1999/1746 esas, 1999/5356 sayılı kararında (http://www.danistay.gov.tr); “Anayasa'nın 125.maddesi son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kuralına yer verilmiş bulunduğundan; 129.maddesinin 5.fıkrasında memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak ancak idare aleyhine açılabileceği hükme bağlandığından; 657 sayılı Yasa'nın 13.maddesinde de kişilerin kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı, bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine dava açacakları ve kurumun genel hükümlere göre sorumlu personele rücu hakkının saklı olduğu belirtildiğinden ve olayda işkence sonucu ölüm olayı görevli polis memurunun şahsi görevden ayrı kusurundan değil, yukarıda tanımlanan anlamda idareyle bütünleşerek, idarenin verdiği görev, yetki ve olanakları kullanarak hizmet sırasındaki görev kusuru nedeniyle meydana geldiğinden; davalı idarenin ölüm olayının personelin şahsi kusuru nedeniyle meydana geldiği bu nedenle idarelerinin tazmin sorumluluğu bulunmadığı yolundaki iddiasının da dayanağı bulunmamaktadır.”
Davaların idare mahkemelerinde zarar gören davacılarca açılması, memurun kurtulduğu anlamına gelmiyor. Zira idare mahkemesinde tazminat ödemeye mahkum olan idare ödediği tazminatı, sebep olan memurdan tahsil ve talep etme yükümlülüğü altına girmiştir. Bu sadece idare içinde bir konu gibi algılansa da, Danıştay 5.Dairesinin 03/06/2008 tarih ve 2007/7369 esas, 2008/3234 sayılı kararında belirtilen ve benzer nitelikli önceki içtihatlarda yer alan tespit ve değerlendirmeler ışığında, artık mağdur olan ve dava açıp kazanan personel veya vatandaşın, aleyhe işlem tesis eden yönetici ve görevlilerden rücu yolu ile şahsi hesap sorma ve rücu miktarı paranın faizi ile birlikte bu idarecilerin maaşlarından icra yolu ile veya mal varlıklarından tahlis etme yolu açılmış ve tüm açıklığı ile Danıştay 5.Dairesinin kararında ifade edilmiştir.

Şimdi konunun daha anlaşır olması açısından, işlemlere göre konuyu ayrı ayrı anlatmak sanırım faydalı olacaktır.

A-TERFİ İLE İLGİLİ İŞLEMLERDE;

Terfiye hak kazandığı halde, terfi ettirilmeyen bir personel açtığı davaya kazanmasına müteakip devletten çeşitli miktarda para almaktadır. Eğer terfi işleminin iptali ile birlikte tazminat davası da açmış ve kazanmış ise veya terfi davasını kazanmasına müteakip, bu kararın kesinleşmesine yani Danıştay tarafından onaylanmasına müteakip, 2577 sayılı yasanın 13.maddesi çerçevesinde 60 gün içinde tazminat davası açmış ve kazanmış ise, burada çeşitli kalemlerden devletçe ödeme söz konusu olacak ve bu ödemelerin hepsinin kaynağı hukuka aykırı yetki kullanımından doğacaktır.

Bu giderler;
a-Yargılama giderleri
b-Avukatlık ücreti
c-Posta giderleri
d-Tazminat
f-Faiz ödemesi, şeklinde gündeme gelebilecektir.
Tüm bu kalemler rücuya konu olabilecektir. Zira bu devlet kasasından çıkan tüm paraların sarf nedeni hukuka aykırı olarak kullanılan yetkidir.
Özetle davayı kazanan personel, ayrı bir dilekçe vererek, devletçe ödenen tüm paraların sebep olan ve yetki kullanım durumunda bulunan idarecilere yüklenmesi isteminde bulunabilecek, bu talep yerine getirilmediği takdirde ilgili personel bu red işlemi hakkında dava açarak rücu işleminin mahkeme kararına dayalı biçimde ve zorla faizi ile birlikte yerine getirilmesini sağlayabilecektir. Bu arada devlet zararını resen harekete geçerek tahsil etmeyen rücu işlemlerini başlatmayan görevliler hakkında da suç duyurusunda bulunma yolu her zaman açık olacaktır. Elde edilen mahkeme kararın uygulamama halinde de, bu kez ikinci kez tazminat ve rücu ile sorumluluk aynı idareciler hakkında doğabilecektir.

B-TAYİN İŞLEMLERİ;

Her tayin talebinin reddine ilişkin işlem tazminata neden olmasa da, bazı tayin işlemlerinin yapılmaması nedeni ile tazminat da söz konusu olabilmektedir. Kaldı ki yargılama giderleri, posta ücretleri, avukatlık ücretleri her kaybedilen davada devletçe ödenen giderlerdir. Bu giderler haricinde, ayrıca tazminat davası açılması ve kazanılması da mümkündür. Örneğin ağır hasta olan eşinin yanına tayın olmak isteyen ancak bu talebi baskın bir kamu yararı olmaksızın yerine getirilmeyen bir personelin, manevi tazminat davasını atama işleminin iptali ile birlikte açması mümkündür.
Özetle idare aleyhine sonuçlanan her davada
a-Yargılama giderleri
b-Avukatlık ücreti
c-Posta giderleri
d-Faiz ödemesi, gündeme gelecektir. Ayrıca şartları var ise tazminat ödemesi de gerçekleşecektir.
Tayin ile ilgili davayı kazanan personel, tayin talebini yerine getirmeyen görevliler hakkında dilekçe vererek, kazandığı davaya ilişkin devlet kasasından ödenen tüm meblağların yetki kullanan, aleyhe karar veren yönetici ve görevlilerden tahsil edilmesini isteyebilecek, bu talep üzerine harekete geçilmemesi halinde de idare mahkemesine dava açıp, mahkeme kararı ile idareyi bu rücu işlemine zorlayabilecektir.

C-DİSİPLİN İŞLEMLERİ;

Disiplin soruşturmasının memuru manevi yönden baskı altına aldığı ve zarara uğrattığı bu açıdan bir an evvel bitirilmesinin gerektiği Danıştay kararları ile sabittir.
Soruşturmanın gereksiz yeri uzatılması veya soruşturma sonunda hukuka aykırı ceza verilmesi halinde de yine tazminat ve rücu işlemleri söz konusu olabilecektir.
Örneğin, bir öğrencinin okuldan ilişiğinin kesilmesi sonucunu doğuran hukuka aykırı bir işlem nedeni ile doğacak tazminat davası ve yargılama giderlerinin, bu işlemde imzası ve onayı bulunanlarca ödenmesi gerekecektir. Bu işlemi idare kendiliğinden yapmaz ise, davacı tarafın başvurusu üzerine yargı kararı ile bu sonuca idare Danıştay kararı doğrultusunda zorlanabilecektir. Bu durumda artık idare mahkeme kararını yerine getirip getirmeme kıskacında kalacak, ikinci bir sorumluluk doğmaması açısından aradan geçen faizleri de üstlenerek zararı idareciler ceplerinden karşılayacaktır. Hukuka aykırı biçimde ihraç edilen ve görevine geri dönen memurlar içinde aynı hususlar söz konusu olacaktır.


D-SİCİL İŞLEMLERİ;

Sicilleri objektif doldurmayan, idareci hakkında adli ve idari soruşturma başlatılması ve idare aleyhine tazminat davası açılması mümkündür.
Somut vakalarda her kademeden memur için rastlanmaktadır. Örneğin keyfi sicil doldurma nedeni ile yapılan şikayet üzerine “İçişleri Bakanlığı'nın Vali Güvenç hakkında verdiği "soruşturma izni verilmemesine" ilişkin karara yapılan itirazı görüşen Danıştay 1. Dairesi, itirazı haklı buldu. Vali Güvenç'in yargılamasına vize veren Danıştay 1. Dairesi, "Şikayetçinin 2005 yılı sicilinin garez veya özel amaçla gerçeğe aykırı doldurulduğu sonucuna ulaşıldığı, bu itibarla ilgiliye isnat edilen eylemin, hakkında soruşturma yapılmasını gerektirecek nitelikte bulunduğu anlaşıldığından, itirazın kabulüyle, İçişleri Bakanlığı'nın soruşturma izni verilmemesine ilişkin kararının kaldırılmasına, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na, gönderilmesine oyçokluğuyla karar verildi." (http://www.haberler.com/erzurum-vali...urmasi-haberi/)
Bu ceza davasının yanında disiplin soruşturması açılması mümkün olduğu gibi tazminat davasının da açılması mümkündür.

E-MAHKEME KARARINI USULE UYGUN YERİNE GETİRMEMEK;

Görünürde mahkeme kararını yerine getirip, birkaç gün sonra etkisiz hale getirmek gibi, dolanlı veya direk yerine getirmeme şeklinde ki eylemler nedeni ile açılacak tazminat davalarının parasal tutarları rücuya yargılama giderleri birlikte konu olabilmektedir.

F-DEVLET ARAÇLARININ KULLANIMANDAN DOĞAN ZARARLAR VE RÜCU

Rücu işlemleri sadece yöneticileri değil her kademedeki memurları da etkilemektedir. Örneğin haksız yere kelepçe takmak şeklinde ki bir idari eylem veya haksız bir yakalama veya haksız göz altına alma, savcıyı ve adli kolluk görevlilerini sorumluluk altına itebilecektir. Bunun yayında her kademede ki memur için her an karşılaşılma durumunda olan devlet aracı ile zarara sebep olma ve rücu ilişkisi, dikkate değer bir diğer husustur.
Danıştay 10.Dairesinin 15/10/1996 tarih ve 1995/ 1806 esas, 1996/ 5983 sayılı kararında (http://www.danistay.gov.tr); “İdare azanının görev sırasında hizmet araçlarını kullanarak yaptığı eylem ve işlemine ilişkin kişisel kusurun kasti suç niteliği taşısa bile hizmet kusuru oluşturacağı ve bu olaydan dolayı meydana gelen zararın idarece tazmin edilmesi gerektiği… Olay nedeniyle yapılan ceza yargılaması sonunda, ölüme sebep olan jandarma tim komutanı tam kusurlu bulunarak, dikkatsizlik ve önlemsizlik nedeniyle cezalandırılmıştır. Ancak bu durumun davalı idarenin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı sadece idareye söz konusu kişiye rücu etme imkanı vereceği açıktır. Zira bir kamu görevlisinin görev sırasında hizmet araçlarını kullanarak yaptığı eylem ve işlemlere ilişkin kişisel kusurun suç niteliği taşısa bile, hizmet kusuru oluşturacağı idare hukukunun bilinen ilkelerindendir.”


G-SAYIŞTAY DENETİMİ VE TESBİTİ SONRASINDA RÜCU:

Konumuz ile çok ilgili olmasa da, sadece memurların ve idarecilerin personel ve vatandaş aleyhine hukuka aykırı işlim tesis etmesi nedeni ile değil, devlet parasını sarf ve harcama konusunda da rücu anlamında sorumluluğu bulunduğunu ifade etmek sanırım daha aydınlatıcı olacaktır.
Danıştay 5.Dairesinin 30/05/1997 tarih ve 1997/785 esas, 1997/1185 sayılı kararında (http://www.danistay.gov.tr) “Anayasanın yukarıda sözü edilen 160. maddesine göre Sayıştay kararlarının kesin hüküm niteliğini taşıdıkları kuşkusuzdur. Sayıştay'ın 21.8.1989 gün ve 187 sayılı ilamıyla, mevzuata aykırı olarak ödenmiş olduğu tespit edilen ... liranın tahakkuk memuru ve saymandan tahsiline karar verilmiş olup; 832 sayılı Yasanın 64/2. maddesi hükmü uyarınca bu miktarın İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre bu görevlilerden tahsil edilmesi gerektiği gibi, tazminle yükümlü tutulan tahakkuk memuru ile saymanın haksız ödemeden yararlanan kişi olan davacıya özel hukuk hükümleri çerçevesinde rücu haklarının saklı bulunduğu da açıktır. Bu durumda, davalı idarece kamu gücü kullanılarak davacının maaşından doğrudan kesinti yapılmak suretiyle mevzuata aykırı ödemenintahsili yoluna gidilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığından, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir” ne karar verilmiştir.
Sayıştay Genel Kurulunun 14/06/2007 tarih ve 5189/1 sayılı kararında 5018 sayılı Kanun Çerçevesinde Sorumlu Tutulacak Görevli ve Yetkililerin Belirlenmesi Hakkında tespit ve değerlendirmeler yapılmıştır.
Bu karara göre, devlet zararından sorumlu tutulabilecek ve rücuya tabi olabilecek sorumlular tespit edilmiştir.

1- Harcama Yetkilileri
a) Harcama Yetkililerinin Genel Sorumluluğu
b) Kurul, Komite veya Komisyon Üyelerinin Harcama Yetkisinden Doğan Sorumluluğu
c) Harcama Yetkisinin Devri Halinde Sorumluluk
d) Görev Ayrılığı Nedeniyle Yetki Devrinde Harcama Yetkisinden Doğan Sorumluluk
e) Vekâlet Görevi Nedeniyle Yetki Devrinde Harcama Yetkisinden Doğan Sorumluluk

2- Gerçekleştirme Görevlileri
a) Ödeme Emri Belgesini Düzenlemekle Görevlendirilen Gerçekleştirme Görevlisinin Sorumluluğu
b) Ödeme Emri Belgesine Eklenmesi Gereken Taahhüt ve Tahakkuk Belgelerine İlişkin Sorumluluk
c) Kurul, Komisyon veya Benzeri Bir Organca Düzenlenen Gerçekleştirme Belgelerinde Sorumluluk
d) Elektronik Ortamda Oluşturulan Ortak Veri Tabanına Bilgi Girişine Esas Olacak Belgelere İlişkin Sorumluluk

3- Muhasebe Yetkilisinin Görev ve Sorumlulukları
a) Muhasebe Yetkilisinin İmza Kontrol Görev ve Sorumluluğu
b) Ödemeye Esas Belgelerin Eksikliği ve Maddi Hata Bulunması Durumunda Sorumluluk.
c) Muhasebe Yetkilisinin Gideri Hak Sahibine Ödeme Görevi
d) Muhasebe Yetkilisinin Gelir ve Alacakları Tahsil Görevi

Bu sayılanlar yanında üst düzey yönetici ve bakanlarında sorumlu olabileceği anılan karardan anlaşılmaktadır.


H-MEMURUN SORUMLU TUTULMAYACAĞI HALLER;

İdarenin kusursuz sorumluluğu veya sosyal risk ilkesinden hareket ile idareye kusur yüklenmeden tazminatla sorumlu tutulduğu hallerde, doğal olarak kusur aranmadığı için rücu ilişkisi de gündeme gelmeyecektir.
Danıştay 10.Dairesinin 06/11/1997 tarih ve 1996/ 2383 esas, 1997/ 4163 sayılı kararında (http://www.danistay.gov.tr); “İdare, kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, "hizmet kusuru" veya "kusursuz sorumluluk" ilkeleri gereği tazmin edilmektedir. Öte yandan, nedensellik bağı idarenin tazmin sorumluluğunun mutlak koşulu da değildir. İdarenin faaliyet alanıyla ilgili, önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemediği bir takım zararları da, nedensellik bağı aranmadan "sosyal risk" ilkesi gereğince tazmini gerekmektedir.” Şeklinde ki karadan da, idarenin kusur sorumluluğu haricinde de, tazminat ile sorumlu tutulabildiği anlaşılmaktadır.
Örneğin ana cadde üzerinde bir terör olayı ve gösterisi nedeni ile işyerinin camları kırılan aracı yakılan kişilere sosyal risk ilkesinden hareket ile ödenen tazminat sonrasında rücu gündeme gelmeyebilecektir.


III-SONUÇ;

1-Artık rücu işlemleri idarenin tekelinde ve kontrolünde yürütülmeyecektir.
2-Rücu işlemleri, disiplin ve adli soruşturmaları da tetikleyecek ve yetkiyi hukuka aykırı kullanan kişiler sadece mali değil, disiplin ve adli sorumluluk açısından da daha fazla soruşturulabileceklerdir.
3-İptal veya tazminat davası açan bir personel veya vatandaş, davayı kazanmasına müteakip yargılama giderleri, avukatlık ücreti, posta giderleri ile tazminat miktarının devletçe ödenmesi sonrasında, dilekçe ile başvuruda bulunarak, bu tutarların hepsinin yetki kullanan idareciler ve görevliler üzerinde bırakılmasına ilişkin talepte bulunması, bundan sonra mümkün ve olağan hukuki bir yol olacaktır.
4-Bu başvurunun reddi halinde de, ilgili personel veya vatandaşın bu red işleminin iptali ve rücu işleminin tamamlanması için dava açmasının hukuken mümkün olduğu anlaşılmaktadır.
5-Davanın kazınılması sonrasında, rücu işleminin bir mahkeme kararına dayalı biçimde yerine getirilmesi zorunluluğu doğacaktır. Bu arada gecikme, yargılama giderleri ve faiz işlemesi gündeme gelebilecek, bu hususlar ile ilgili ayrı başvuru hakkı, resen idarece bu zararın karşılanmaması halinde gündeme gelebilecektir.
6-“Ben yaptım, ben verdim…gitsin mahkemede bozdursun” şeklinde ki mantık arktık eskimiş ve sahiplerini yakar hale gelmiştir. Bu yönetim tarzı, idareciler için oldukça riskli ve bedeli ağır bir yönetim anlayışına dönüşmüştür. Hukuka ayrı işlemin bedeli şahsi olarak, yetki kullananlarca ödenmesi, bugüne kadar açılan davalardan bile haberi olmayan klasik idareciler için katlanılması mümkün olmayan sonuçlara gebedir. Artık keyfi yetki kullanımı sonucunda, zarar ve giderler toplum tarafından değil bizzat bu yetkiye iştirak eden görevli ve yöneticiler tarafından ödenmesi gerekecektir.
7-Ayrıca konunun sadece idarecileri ilgilendirdiğini söylemek mümkün değildir. İdari eylem boyutu ile alt kademedeki memurda bu sorumluluğu taşıyacak ve yaşayacaktır.



Önder ÖZLEM




™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.

♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.

Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.

Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi vd.

® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir.

‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.

📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.

This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.