Re: Din üzerine...
Sayın Humble,
Konuyu ayrı bir başlık altında açmanızı, diğer konudan uzaklaşmamak adına sizden rica ettim ama siz aynı konu altında devam etmeyi tercih ettiniz. Burada ahkam kesmek niyetinde değilim ama hatırlatmak isterim ki sitemizin de birtakım kuralları var. O konu bu tartışmanın yeri olmadığı ve bu tartışma ile asıl konudan uzaklaştığımızı fark ettiğim için konuyu ayrı bir başlık altına taşıdım, sizin adınıza değil kendi adıma. Bu tartışma ilk sizin iletinizle başladığı için, doğrusu da sizin iletinizi ve devamını taşımak idi ben de sadece bunu yaptım, evet konuyu siz açmışsınız gibi göründü ama zaten konuyu ilk açan da sizdiniz. Kaldı ki; bu konunun ayrı bir başlığa taşınmasında ya da sizin tarafınızdan açılmış olmasında gocunulacak hiçbir şey yok, lütfen rahat olunuz.
Din konusunun daha doğrusu insanların dini anlayış ve yaşayış biçimlerinin tartışılmasından, insanların inançlarından ya da inançsızlıklarından (Ki bu bile bence bir inançtır.) dolayı yargılanmasından son derece rahatsızım. Her zaman söylediğim şeyi yineliyorum; “Din Allah ile kul arasındadır ve orada da kalmalıdır.” Buradan hareketle, birilerinin kalkıp din kisvesi altında Allah ile kul arasına girmesinden, insanların duygu ve inançlarını sömürmesinden de rahatsız olduğumu, bu rahatsızlıktan ötürü bu tip tartışmalara girdiğimi bilmenizi isterim. Eğer, birileri dini ve vicdanları sömürmese, siyasete, ticarete ya da herhangi bir çıkarına alet etmese zaten mesele kalmayacaktır. İşte o zaman ısıtılıp ısıtılıp önümüze sürülen türban tartışması bile ortadan kalkacaktır.
Elbette hiçbirimiz birilerini yargılayacak, haklarında hükme varacak ve de düzeltmeye çalışacak kadar yetkin olmadığımız gibi o hakka da sahip değiliz. Ancak bunu başka biri, bana ya da herhangi birine yaptığı zaman doğamız gereği tepki gösteriyorum ki göstermeliyiz de. Burada da tepki gösterdiğim şey dikkat ederseniz insanların düşünceleri, görüşleri değil tavır ve üsluplarıdır. İsterseniz daha anlaşılır olması için biraz daha açayım, yine aynı örnekten yola çıkarsak, biri 9 yaşında bir kız çocuğunun evlenmesi din ya da töreye göre meşrudur derse o kişi için üzülür, hatta kaygı duyarım. Belki sorumluluk bilinci ile doğrusunu (Benim doğrumun karşımdakinin doğrusu olamayacağının bilincinde olarak ve dayatmadan.) anlatmaya da çalışırım ama bundan öteye asla gitmem. Yolun açık olsun der, ben de kendi yoluma devam ederim. Ama ben bunu kimseye yapmadığım halde, birilerinin sırf kendi doğruları ile benim doğrularım kesişmiyor diye beni “Müslüman olmamakla” itham etmesini de kabullenemem. Tüm tepkim ve sorduğum soru da bunun bir yansımasıdır.
Kişinin kendinden eminliği konusu ve verdiğim yanıta göre beni, kendimden emin olmadığım noktasına getirmeye çalıştığınıza dair düşünceme gelecek olursak;
Madem niyetiniz beni düşünmeye sevk etmekti, ben de düşündüm ve düşündüğümü yazdım. Şöyle ki;
“…kendi mümin liğinden Allah katında emin olan herkes yapılan her dini yoruma - Yani bizler müslüman değil miyiz diye soru sorup teyit alma ihtiyacı hissetmez! öyle değil mi?” dediniz.
İlk önerme : Kendinden emin olan kimse bu soruyu sormaz.
İkinci önerme: Dilek Hanım bu soruyu yöneltti.
Çıkarım: Öyleyse Dilek Hanım kendinden emin değil.
Şimdi yine konuyu kaydırdığımı düşüneceksiniz ama sadece sizin mantığınızdan ve yazınızdan çıkardığım sonuçlara göre yorum yapıyorum. Bu durumda beni konuyu kaydırmakla değil sadece sizi yanlış anlamakla itham edebilir, ne demek istediğinizi benim de nereyi yanlış anladığımı izah etmekle yetinebilirsiniz.
Soruyu ironik olarak sormadığım konusundaki ısrarlarınıza gelelim. Burada maalesef bana bu hususu dayatmaya çalışıyorsunuz, ben size tüm iyi niyetimle soruyu hangi saikle sorduğumu belirttim, elbette inanıp inanmamak size kalmış, açıkçası sizi buna inandırmak gibi bir kaygım da olmadığı için sadece tanım ve kısacık bir yorum yapacağım, bundan sonra siz yine istediğinize inanabilirsiniz.
KELİME: İroni
AÇIKLAMA
Antik çağ Yunan düşünürü Sokrates'in konuşturma yöntemi... Yunanca soruşturma anlamına gelen eironeia sözcüğünden yapılan ironi, antik çağ Yunan düşünürü Sokrates'in tartışma ve karşısındakileri konuşturma yöntemidir. Sokrates, bir çeşit diyalektik olan ironi yöntemiyle, karşısındakileri sorguya çekerek sonuca varırdı. Anlatmak istediği gerçeği kendisi söylemez, bu yöntemle karşısındakilere buldururdu.
(İroni kelimesi bazı sözlüklerde “alay etme” ve “karşısındakinin hiçbir şey bilmediğini ima etme” anlamında da yer alır ki benim niyetim asla bu değildi, bunu da yanlış anlamalara mahal vermemek adına özellikle belirtiyorum.)
Şimdi benim soruyu yöneltirken baz aldığım yukarıdaki tanımdan hareket ederek, o soru ile benim sayın mdrn’den, bizim (O forumda biz kelimesini kullandığım için yine “biz” diyorum.) yani benim gibi düşünenlerin müslüman olmadığını düşündüğüne dair yanıtı almak istediğimi görmenizi ümit ediyorum. Sayın mdrn soruma yanıt verse idi verdiği yanıta göre belki bu çeşit bir sorgulama devam edecekti. (Yine yanlış anlamalara mahal vermemek için buradaki sorgunun tartışma adabı içindeki sorgu olduğunu da belirteyim.)
Bu açıklamalarımdan sonra, yine aynı fikirde olursanız inanın diyecek hiçbir şey yok, saygı duyuyor ve yolunuz açık olsun diyorum.
Son olarak, “Ama ben din konusunun herkesin bilgi açısından eşit düzeyde olmadığı konu dışı bir site forumunda müzakere edilmesinden yana değilim.” cümlenizle başından beri eleştirdiğim önyargılı davranış şeklini sergilediğinizi düşünüyorum. Din konusu, herkesin bilgi açısından eşit düzeyde olmadığı için değil, herkesin dini inanç ve dini yaşayış şeklinin farklı olabileceği ve bu farklılıklara saygı gösterilmesi gereğinden dolayı bu tip ortamlarda müzakere edilmemeli deseydiniz anlardım. Din konusunda kimin ne kadar bilgiye sahip olduğunu ya da sahip olduğu bilginin doğruluğunu bilmek mümkün değildir. İki kişi aynı dini bilgilere sahip olabilir ama bilgilerini farklı değerlendirip dinini farklı yaşayabilir. Bu bize, dini bizim gibi yaşamayan ya da algılamayanın dini bilgisinin olmadığına ya da bizimkinden aşağı düzeyde olduğuna hükmetme hakkı ve yetkisi vermez. Ayrıca, müzakereye giren herkesten eşit bilgi düzeyine sahip olmasını beklersek müzakerenin de hiçbir anlamı kalmaz, öyle değil mi? ;)
Saygılar.