Re: Faşizme 1-2 (arkayı 4'leyelim beyler)
Her tür sivriliğin törpülendiği,
sıradanlığın, sürüden biri olmanın
makbul kılındığı toplumsal bir ruh halidir.
Hakimiyet kayıtsız, şartsız makulündür.
Kendine güveni olmayan ya da kendine aşırı güveni,
cahil cesaretinden kaynaklanan kişi ve toplumların
sık sık içine düştüğü bir arızdır bu.
Örf ve ananeleri yüceltmek en çok sığındıkları şeydir.
Örf anane dedikleri şeylerin yıkılmaktan
başka işlevi olmayan anlamsızlıklar silsilesi olduğunu
bu okumuş cahillere anlatamazsınız.
Beşik kertmesinin, başlık parasının,
kadının başından sopayı, karnından sıpayı
eksik etmemenin de, bir zamanlar bu toplumun
en güzide örf ve adetleri arasında olduğunu
hatırlatmanız bile fayda etmez bunlara.
Kendileri gibi düşünmeyen herkesi
milli ve öz değerlerimize
( her ne demekse bu )sahip olmamakla suçlayan
sürekli bir düşünsel / düşünmesel
perişanlık halidir yaşadıkları.
Her tür uç düşünceyi sansürlerler.
Ve bu tür düşünce sahiplerinin bunu
sadece uç ve orijinal olmak için yaptıklarını sanırlar
Düşüncenin tarihinden bi’haber kafalara
bunu anlatmaya çalışmak abesle iştigaldir.
Sonsuza dek oldukları yerde patinaj yaparlar.
Bu yüzden bunlara zaman harcamaya değmez.
Zaten sorun sadece kişi olarak bunlar olsa umursamaz geçersiniz.
Ancak sorun toplumsaldır.
Vasatın Faşizmine zemin hazırlayan bu okumuş cahil ahlakçılığıyla mücadele etmek gerekmektedir.
Ortalamanın Faşizmine, bizim gibi
makule hasret bırakılmış toplumlar sığınırlar.
Ülkemizde hiç bir şey makul ölçülerde
yaşanamadığından, toplumun bir tepki olarak
makule sığınması doğaldır.
Hele tüm yakın tarihi bizim gibi
kavga-gürültüyle geçmiş bir toplumun
bunu yapması daha da anlaşılır bir durumdur.
Her gelenin gideni arattığı ülkemizde,
basiretsiz yöneticilerin
“ makul çıtasının yüksekliğini “
sürekli düşürmesi sonucu makul artık yerlerde sürünmektedir.
İçinde bulunulan durum aslında iki boyutlu ve basittir.
İşin birinci boyutu günlük yaşamda / reel politikada
bu sıradanlığa teslim olmak, ikinci boyutu ise
düşünsel yaşamda bunu yapmaktır.
Önce ikinci boyut için son noktayı koyalım.
Fikir üretmek için yola çıkıp, zihinlerini ortalamanın
bu faşizmine teslim edenlerin
ciddiye alınacak bir yanı olamaz.
Makulun bataklığında bir gül olmak,
varabilecekleri en iyi noktadır.
Birinci boyuta gelince ;
günlük yaşamımızda burnumuza dayatılan
ortalamanın bu faşizmine teslim olmanın sonucu,
sürekli bir geriye gidiş / gericileşme demektir.
Ülkemizin son 30 – 40 yılının özetidir bu.
Yöneticilerin sıradanlığı ve refleksle
toplum yönetme / yönetememeleri ise
işin sadece tuzu biberidir.
Tuz – biber deyip geçmeyin.
Son 1 Mayıs olaylarına baktığınızda
bu tuzun-biberin bizi getirdiği noktayı göreceksiniz.
Yaşananların günümüz gerçekliği ve konjektürü ile hiç bir ilgisi yoktur.
Zaten bu ülkede konjektüre ve ülke gerçeklerine bakarak politika üreten
kim kalmıştır ki ?
İşçilerin sabahın 6’sından itibaren dayaktan geçirilmesi normaldir.
Başbakan’ın ,Vali’nin ve Emniyet Müdürü’nün
açıklamalarından anlaşılan aslında budur.
O hoş olmayan görüntüler, hiç şık olmadı edebiyatına bakmayın siz.
Yoldan geçen turistin sırtına jopu,
bir polis memuru değil
ortalamanın faşizmine müsamaha
gösteren bu toplumun çoğunluğu indirmiştir.
Ne hazindir ki, bir yerlerde birileri
BARBAR TÜRKLER dediğinde,
en çok hoplayıp-zıplayan da bunlar olacaktır.
Taksimi 1 Mayıs’a sonsuza kadar kapatmak,
işçilerine ve onların meslek örgütlerine
yasakladığın Taksim’de,
ertesi gün polislere basketbol oynatmak.
Ülkenin geldiği / getirildiği düzey ve durum budur.
Efendim biz buna zaten karşı çıkıyoruz demek
durumu maalesef kurtarmamaktadır.
Makulun bataklığına, ortalamanın faşizmine
teslim olmanın sizi getireceği yer,
olduğunuz yerde patinaj yapmaktan başka ne olabilirdi ki ?
Gericilikten ve sürekli gerilemeden şikayet edenlerin dikkatine sunulur.
Ayhan Ünlü