Adli Tatil Başladı
Adana Barosu'nun adli tatilin başlaması nedeniyle basına yaptığı açıklama metni aşağıdadır.
Bilindiği üzere, 1 Ağustos ile 5 Eylül arası adli tatildir.
Adliyelerin yıl içerisindeki yoğun mesaisine ayak uydurmaya çalışan meslektaşlarımızın adli tatillerinde birazcık olsun dinlenmeleri ve yeni bir yıla taze bir zihin ve dinlenmiş bir vücutla başlamaları hepimizin temennisidir.
Adliye koridorlarında günlük koşuşturmalar, müvekkillerin davalarını en iyi şekilde takip etme kaygısı, dosyalar içine gömülerek savunma ve cevap hazırlamak, bilgisayar başında saatlerce kafa yormak, ekonomik sıkıntılarla boğuşmak gibi sürekli stresin içinde yaşayan meslektaşlarımızın en iyi tatili hak ettiklerine inanıyoruz. Gönül isterdi ki, avukatların yaşam koşulları daha iyi olsun ve daha güzel günlerde daha güzel tatiller yapsınlar.
Ancak, ülke gündeminde yaşanan siyasi ve hukuksal gelişmeler, adliye camiasını ve bu bağlamda meslektaşlarımızı da yoğun şekilde ilgilendirmekte ve birer hukukçu olarak ülke sorunlarına kafa yormamıza yol açmaktadır. Hiçbir hukukçu, ülke sorunlarına duyarsız kalamaz ve kalmamalıdır.
Daha önce yaptığımız basın açıklamalarında, ülkemizi son günlerde meşgul eden siyasi ve hukuksal gelişmelere değinilmiş, topluma sağduyu çağrısı yapılmış, hukuka ve hukukçuya saygı beklentisi içerisinde olduğumuzu, gelişmelerle ilgili önyargıdan kaçınılmasını ve hukukun herkese lazım olduğunu vurgulamıştık.
Biz Adana Barosu olarak, meslektaşlarımızın günlük hayatta karşılaştıkları sorunların yanında mesleki ve kültürel ihtiyaçlarının karşılanması gibi rutin sayılabilecek çalışmalarımız yanında, ülke gündemini meşgul eden sorunlarla ilgili olarak da tavır ve görüşlerimizle her zaman gündemde olmaya çalışıyoruz.
Ülkemiz, sürekli ve hızlı bir sosyal değişim içerisindedir. Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş sosyal çalkantıları da beraberinde getirmektedir. Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş evresi de benzer sorunları getirecektir. Bu tür bir değişim ve gelişim sürecinde sorunların yaşanması doğaldır. Çünkü benzer sorunları aynı süreçten geçmiş olan gelişmiş toplumlar da daha önce yaşamışlardır.
Şüphesiz toplumsal değişmeler hukukla yakından ilgilidir. Her toplum, bünyesinden kendine uygun olduğunu düşündüğü hukukunu yaratır. Ancak bu yerel hukuk, gelişmelere paralel olarak diğer toplumlarla kültürel ilişkilere de girerek, evrensel bir nitelik kazanır. Gelişmiş toplumlarda artık evrensel hukuk ilkeleri, özgürlük; eşitlik ve sosyal adalet gibi önemli standartlar kazanmıştır. Bu çağdaş hukuk standartları insanlığın en önemli kazanımlarıdır.
Şüphesiz büyük Atatürk'ün "çağdaş uygarlık düzeyi" olarak gösterdiği hedef doğrultusunda hukukumuz büyük mesafe katetmiştir. Büyük Atatürk, batının emperyalist yüzü ile mücadele ederken, yaşam şekli ve hukuk konusunda yönünü batıya dönmüştür.
Bugün de insanımızın değişim ve gelişim yönü Atatürk'ün gösterdiği "çağdaş uygarlık" yörüngesinden kopmayacak şekilde olmalıdır.
Hukuksal sorunlarımızı, hukukun çağdaş ve evrensel ilkelerinden ayrılmadan çözmeliyiz.
Cumhuriyetin kurum ve kuruluşları, hükümetler, yasama meclisi, yargı organları, üniversiteler, ordumuz ve diğer tüm organlar; hukukun kendilerine verdiği yetki çerçevesinde görev ifa ederken, bireysel hak ve özgürlükler de göz ardı edilmemelidir. Bir tek bireyin dahi hak ve özgürlüğünün ihlal edilmesi o toplumda hukukun eksikliğini göstermek için yeterlidir.
Bu bağlamda, günlük yaşamda sürekli hissettiğimiz ülkemizdeki hukuksal ve siyasi sorunların yoğunluğu karşısında keyifli bir adli tatil yapmanın güçlüğü ortadadır.
Ülkemiz önemli siyasi nitelikli davalarla karşı karşıyadır.
Anayasa Mahkemesi, "Kapatama Davası" konusundaki kararını verdi. Bu karar siyasi kamplaşma içerisindeki kesimleri tatmin eder mi bilemeyiz. Ama şu bir gerçek ki, biz hukukçulara düşen görev, mahkeme kararına saygı duymaktır. Bu karardan alınacak çok öneli dersler vardır. En önemlisi de siyasi iktidarın ciddi şekilde uyarılmış olmasıdır. Umarız ki bu uyarıdan bir ders alarak, kendi partisel çıkarlarını bir kenara bırakarak toplumun ve ülkenin acil sorunlarına öncelik tanır. Bu bağlamda AB sürecinin hızlandırılmasının aciliyet arzettiğini belirtmeden geçemeyeceğiz.
Ergenekon davası ile kapatma davası arasına sıkışmış yalnız ve güzel ülkemizin güzel insanları, bu sıkışıklık arasında bir de acımasız terör belasının hedefi olmaktadırlar.
Ancak, bu ülke sorunlarını çözebilecek güç ve kabiliyettedir.
Her şeye rağmen aydınlık bir Türkiye..
Her şeye rağmen bireysel hak ve özgürlüklerin zedelenmediği bir Türkiye..
Her şeye rağmen hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını ilke edinmiş bir Türkiye.
Her şeye rağmen etnik ve dinsel ayrımcılığın unutulduğu, kardeşliğin ön plana çıktığı bir Türkiye.
….Ve böyle bir Türkiye'de; hukuk camiasının çileli aktörleri olan sevgili meslektaşlarıma gönüllerince geçirecekleri bir adli tatil diliyoruz. 31.07.2008
Adana Barosu
Bilindiği üzere, 1 Ağustos ile 5 Eylül arası adli tatildir.
Adliyelerin yıl içerisindeki yoğun mesaisine ayak uydurmaya çalışan meslektaşlarımızın adli tatillerinde birazcık olsun dinlenmeleri ve yeni bir yıla taze bir zihin ve dinlenmiş bir vücutla başlamaları hepimizin temennisidir.
Adliye koridorlarında günlük koşuşturmalar, müvekkillerin davalarını en iyi şekilde takip etme kaygısı, dosyalar içine gömülerek savunma ve cevap hazırlamak, bilgisayar başında saatlerce kafa yormak, ekonomik sıkıntılarla boğuşmak gibi sürekli stresin içinde yaşayan meslektaşlarımızın en iyi tatili hak ettiklerine inanıyoruz. Gönül isterdi ki, avukatların yaşam koşulları daha iyi olsun ve daha güzel günlerde daha güzel tatiller yapsınlar.
Ancak, ülke gündeminde yaşanan siyasi ve hukuksal gelişmeler, adliye camiasını ve bu bağlamda meslektaşlarımızı da yoğun şekilde ilgilendirmekte ve birer hukukçu olarak ülke sorunlarına kafa yormamıza yol açmaktadır. Hiçbir hukukçu, ülke sorunlarına duyarsız kalamaz ve kalmamalıdır.
Daha önce yaptığımız basın açıklamalarında, ülkemizi son günlerde meşgul eden siyasi ve hukuksal gelişmelere değinilmiş, topluma sağduyu çağrısı yapılmış, hukuka ve hukukçuya saygı beklentisi içerisinde olduğumuzu, gelişmelerle ilgili önyargıdan kaçınılmasını ve hukukun herkese lazım olduğunu vurgulamıştık.
Biz Adana Barosu olarak, meslektaşlarımızın günlük hayatta karşılaştıkları sorunların yanında mesleki ve kültürel ihtiyaçlarının karşılanması gibi rutin sayılabilecek çalışmalarımız yanında, ülke gündemini meşgul eden sorunlarla ilgili olarak da tavır ve görüşlerimizle her zaman gündemde olmaya çalışıyoruz.
Ülkemiz, sürekli ve hızlı bir sosyal değişim içerisindedir. Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş sosyal çalkantıları da beraberinde getirmektedir. Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş evresi de benzer sorunları getirecektir. Bu tür bir değişim ve gelişim sürecinde sorunların yaşanması doğaldır. Çünkü benzer sorunları aynı süreçten geçmiş olan gelişmiş toplumlar da daha önce yaşamışlardır.
Şüphesiz toplumsal değişmeler hukukla yakından ilgilidir. Her toplum, bünyesinden kendine uygun olduğunu düşündüğü hukukunu yaratır. Ancak bu yerel hukuk, gelişmelere paralel olarak diğer toplumlarla kültürel ilişkilere de girerek, evrensel bir nitelik kazanır. Gelişmiş toplumlarda artık evrensel hukuk ilkeleri, özgürlük; eşitlik ve sosyal adalet gibi önemli standartlar kazanmıştır. Bu çağdaş hukuk standartları insanlığın en önemli kazanımlarıdır.
Şüphesiz büyük Atatürk'ün "çağdaş uygarlık düzeyi" olarak gösterdiği hedef doğrultusunda hukukumuz büyük mesafe katetmiştir. Büyük Atatürk, batının emperyalist yüzü ile mücadele ederken, yaşam şekli ve hukuk konusunda yönünü batıya dönmüştür.
Bugün de insanımızın değişim ve gelişim yönü Atatürk'ün gösterdiği "çağdaş uygarlık" yörüngesinden kopmayacak şekilde olmalıdır.
Hukuksal sorunlarımızı, hukukun çağdaş ve evrensel ilkelerinden ayrılmadan çözmeliyiz.
Cumhuriyetin kurum ve kuruluşları, hükümetler, yasama meclisi, yargı organları, üniversiteler, ordumuz ve diğer tüm organlar; hukukun kendilerine verdiği yetki çerçevesinde görev ifa ederken, bireysel hak ve özgürlükler de göz ardı edilmemelidir. Bir tek bireyin dahi hak ve özgürlüğünün ihlal edilmesi o toplumda hukukun eksikliğini göstermek için yeterlidir.
Bu bağlamda, günlük yaşamda sürekli hissettiğimiz ülkemizdeki hukuksal ve siyasi sorunların yoğunluğu karşısında keyifli bir adli tatil yapmanın güçlüğü ortadadır.
Ülkemiz önemli siyasi nitelikli davalarla karşı karşıyadır.
Anayasa Mahkemesi, "Kapatama Davası" konusundaki kararını verdi. Bu karar siyasi kamplaşma içerisindeki kesimleri tatmin eder mi bilemeyiz. Ama şu bir gerçek ki, biz hukukçulara düşen görev, mahkeme kararına saygı duymaktır. Bu karardan alınacak çok öneli dersler vardır. En önemlisi de siyasi iktidarın ciddi şekilde uyarılmış olmasıdır. Umarız ki bu uyarıdan bir ders alarak, kendi partisel çıkarlarını bir kenara bırakarak toplumun ve ülkenin acil sorunlarına öncelik tanır. Bu bağlamda AB sürecinin hızlandırılmasının aciliyet arzettiğini belirtmeden geçemeyeceğiz.
Ergenekon davası ile kapatma davası arasına sıkışmış yalnız ve güzel ülkemizin güzel insanları, bu sıkışıklık arasında bir de acımasız terör belasının hedefi olmaktadırlar.
Ancak, bu ülke sorunlarını çözebilecek güç ve kabiliyettedir.
Her şeye rağmen aydınlık bir Türkiye..
Her şeye rağmen bireysel hak ve özgürlüklerin zedelenmediği bir Türkiye..
Her şeye rağmen hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını ilke edinmiş bir Türkiye.
Her şeye rağmen etnik ve dinsel ayrımcılığın unutulduğu, kardeşliğin ön plana çıktığı bir Türkiye.
….Ve böyle bir Türkiye'de; hukuk camiasının çileli aktörleri olan sevgili meslektaşlarıma gönüllerince geçirecekleri bir adli tatil diliyoruz. 31.07.2008
Adana Barosu