Re: Tarım bağkuru ssk çakışması
Tarih : 07.03.2005
Yargı Mercii : Yargıtay 10.H.D.
Konu : Çifte sigortalılık
Gönderen : Av.Hayrettin Özgen
Karar Metni :
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
Esas :2004/12393
Karar :2005/2290
Tarih :07.03.2005
• BAĞ-KUR SİGORTALILIĞI İLE SSK SİGORTALILIĞININ ÇAKIŞMASI
• ÇİFTE SİGORTALILIK
• ZORUNLU BAĞ-KUR VE SSK SİGORTALILIĞI
• BASKIN ÇALIŞMA
ÖZET: Davacı, Bağ-Kur sigortalılığının 31.12.1982 tarihi itibariyle sona erdiğine, bu tarihten sonra Bağ-Kur’ a prim borcu bulunmadığına ve tahakkuk ettirilen prim borcunun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacının Anonim Şirket kurucu ortaklığına dayalı Bağ-Kur sigortalılığı yönünden, her ne kadar davacının kurucu ortağı olduğu devam ettiği Ticaret ve Sanayi Odasının yazısından anlaşılmakta ise de, davacının Anonim Şirketin faaliyetinin 31.12.1982 tarihinde sona erdiği iddiası, giderek Ticaret ve Sanayi Odası kaydının ortaya koyduğu karineni aksinin ispatının mümkün bulunması karşısında öncelikle bu husus ilgili vergi dairelerinden şirket ve davacıya ait tüm kayıtlar ile şirkete ait yasal kayıt ve defterler celp edilmek sureti ile yöntemince araştırılıp irdelenmelidir. Sonuçta şirketin ticari faaliyetinin sona erdiği tarihte davacının kendi nam ve hesabına çalışması söz konusu olamayacağından, Bağ-Kur sigortalılığının da bu tarih itibariyle sona erdiği kabul edilmelidir. 01.01.1982 tarihinden itibaren Libya’ da 07.06.1985 tarihinden itibaren 506 Sayılı Kanunun kapsamında hizmet akdine dayalı olarak çalışıp çalışmadığı da yöntemince araştırılmalı ve sonuçta her iki sosyal güvenlik kurumuna tabi çalışmalarının çakışması halinde; bir kimsenin ayrı sürede hem Bağ-Kur’ lu hem de Sosyal Sigortalar Kurumu Sigortalısı olmasına yürürlükteki yasalar gereği olanak bulunmaması, başka bir ifade ile sosyal güvenlik sisteminde çifte sigortalılığa yer verilmemesi nedeniyle bu defa davacının Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi çalışmasına ilişkin tüm belgeler ve bu arada özellikle ilgili vergi dairesine verilmiş beyannameler ve diğer belgeler çerçevesinde baskın çalışmasının hangisi olduğu araştırılmalı ve sonuçta serbest meslek kazancı davacının ekonomik yaşamına etkin ise Bağ-Kur’ lu; aksi halde, Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi sigortalı sayılmalıdır.
Davacı, Bağ-Kur sigortalılığının 31.12.1982 tarihi itibariyle sona erdiğine, bu tarihten sonra Bağ-Kur’ a prim borcu bulunmadığına ve 1982-1991 dönemine ilişkin olarak tahakkuk ettirilen 4.235.000.000.- TL. prim borcunun iptaline karar verilmesi istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacı ve davalılardan Bağ-Kur Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Mustafa Arınmış tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı 1479 Sayılı Kanunun 24. maddesidir.
Anılan maddeye göre; Limited Şirket ortakları ile Anonim Şirket Kurucu Ortakları ve Yönetim Kurulu Üyesi olan ortakları Bağ-Kur sigortalısı sayılırlar.
Dava sonucu bakımından; Anonim Şirket kurucu ortaklığına dayalı Bağ-Kur sigortalılığının 31.12.1982 tarihinden itibaren Şirketin ticari faaliyeti sona erdiğinden bahisle sona erdiğinin tespiti ve bu tarihten sonraki Bağ-Kur prim borcunun iptali istemine ilişkindir.
Dava dosyasındaki bilgi ve belgelerden davacının Anonim Şirket kurucu ortaklığından dolayı 24.12.1977 ile 31.10.1991 tarihleri arasında ticaret sicil kaydının bulunduğu ve bu nedenle davalı Bağ-Kur’ un kendisini Bağ-Kur sigortalısı kabul ederek, re’ sen prim tahakkuk ettirdiği, keza aynı dönem içinde 07.06.1985-31.12.1985 ve 01.01.1986-31.01.1989 tarihleri arasında davacının zorunlu Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi olarak çalıştığı 01.10.1982-01.06.1985 tarihleri arasında Libya’ da çalıştığını beyan ettiği anlaşılmaktadır.
Davacının Anonim Şirket kurucu ortaklığına dayalı Bağ-Kur sigortalılığı yönünden; Her ne kadar davacının kurucu ortağı olduğu Anonim Şirketin tüzel kişiliğinin 31.10.1991 tarihine kadar devam ettiği Ticaret ve Sanayi Odasının yazısından anlaşılmakta ise de; davacının Anonim Şirketin faaliyetinin 31.12.1982’ de sona erdiği iddiası, giderek Ticaret ve Sanayi Odası kaydının ortaya koyduğu karinenin aksinin ispatının mümkün bulunması karşısında; öncelikle bu husus ilgili vergi dairelerinden şirket ve davacıya ait tüm kayıtlar ile şirkete ait yasal kayıt ve defterler celp edilmek suretiyle yöntemince araştırılıp irdelenmelidir. Sonuçta şirketin ticari faaliyetinin sona erdiği tarihte davacının kendi nam ve hesabına çalışması söz konusu olamayacağından, Bağ-Kur sigortalılığının da bu tarih itibariyle sona erdiği kabul edilmelidir. 01.10.1982 tarihinden itibaren Libya’ da 07.06.1985 tarihinden itibaren 506 Sayılı Kanun kapsamında hizmet akdine dayalı olarak çalışıp çalışmadığı da yöntemince araştırılmalı ve sonuçta her iki sosyal güvenlik kurumuna tabi çalışmalarının çakışması halinde; bir kimsenin aynı sürede hem Bağ-Kur’ lu hem de Sosyal Sigortalar Kurumu sigortalısı olmasına, yürürlükteki yasalar gereği olarak bulunması, başka bir ifade ile Sosyal Güvenlik - sisteminde çifte sigortalılığa yer verilmemesi nedeni ile bu defa davacının SSK. ya tabi çalışmasına ilişkin tüm belgeler ve bu arada özellikle ilgili vergi dairesine verilmiş beyannameler ve diğer belgeler çevresinde baskın çalışmasının hangisi olduğu araştırılması ve sonuçta serbest meslek kazancı davacının ekonomik yaşamına etkin ise, Bağ-Kur’ lu; aksi halde, SSK. ya tabi sigortalı sayılmalıdır.
Mahkemece belirtilen madde ve hukuki esaslar göz önünde tutulmadan yetersiz delillere dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmesi ve yine; davacının davaya konu dönem dahilinde olmak üzere 07.06.1985 ile 31.12.1985, 01.01.1986 ile 31.01.1989 tarihleri arasında SSK. ya tabi zorunlu sigortalılığın bulunması giderek çakışan sigortalının varlığı halinde, yukarıda da ifade edildiği üzere sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılığı yer verilmemesi nedeni ile baskın çalışmanın geçtiği sosyal güvenlik kuruluşundaki sigortalılığı itibar edilmesi gereği karşısında, yargılama sonucunda varılacak kararın sosyal sigortalar – kurumunun hak – alanını doğrudan ilgilendirmesi itibari ile, davacının bu duruma husumet yöneltmesi yerinde bulunmasına rağmen yazılı şekilde SSK. hakkındaki davanın pasif husumet ehliyeti yokluğundan bahisle reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekili ve davalı Bağ-Kur vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazlar kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 07.03.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yani dava açmanız gerekmekte.Avukat bulunuz derim.
İyi günler...