Şiir Ve Bağsızlık
ŞİİR VE BAĞSIZLIĞI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
.../..
Edebi eserlerin bir dalı olan şiir şekil ve içerik olarak bir bütünü temsil eder; yaratıcı aklın sentezlediği algılama ve bunu söz ile yeniden yorumlamanın sınırı olduğu söylenemez. Bu bağlamda, genel geçer ölçülerden söz etmek tartışmalara konu olsa bile doğru bir yaklaşım olmasa gerek. Yazın dili olarak şiir özde diğer anlatım şekillerinden ayrılmak durumundadır. En kısa ve öz olarak ve belki de sözcüklerin en çarpıcı olanlarını anlamlı bir bütünlük oluşturacak şekilde bir araya getirmek şiiri diğer anlatımlardan ayıran en büyük özellik olsa gerek. Hassas bir terazi değildir söz-konusu olan. Aklın sentezlediği, bilgi ve bilinç ile üste çıkarttığı doğru, yanlış ? iyi, kötü ? güzel, çirkin -in toplumsal olarak karşılıklı olarak üretilmesi ve bellek ile aktarılması bir yönden özgür birey ile genel algılama arasında bir çelişki doğururken öte yandan karşılıklı iletişim yolları açık bulundukça yapılacak tartışmalar ile de bir özdeşleşmeyi yaratacaktır ki bu da yeninin sentezlenmesi olarak yer edinecektir. Yer ve zamana göre değişmez evrensel tek doğru söz-konusu olmadığına göre genel ve özel çelişkisi de her zaman var olacaktır. Bireysel farklılaşma zaman zaman çok uç boyutlara bile taşınacak ve gerçek-üstü denilen bir tarzı ortaya koyacaktır. Gerçek-üstü algılama ve yorumlama aslında gerçeğin ve algılanan olgunun düşsel olarak farklılaştırılmasından başka bir şey değildir. Boyutların ve şekillerin görsel zenginliği renk, ışık ve derinlik ile bir araya geldiğinde aynı ve benzer olguların çok farklı görsel zenginliğini ortaya koyabilmektedir. Düşünsel olarak ?olmayanı yaratmak?- ancak olanla ilişkilendirilmek ve benzeştirilmekle mümkün olabilmektedir. Bu da bir yönüyle aslında var olanın farklı boyutta görüntülenmesinden başka bir şey değildir. Bu açıdan şiirde sür-realist ?gerçek-üstü- bir anlatım olabilir mi? Sorusu ile karşılaşmak mümkündür. İlk bakışta bu soruya olumlu yanıt verilebileceği düşünülse de, pek olası görülmemektedir. Her şeyden önce sürekli değişmekle birlikte kullanıla gelen anlatım araçları sözcüklerden yeni ve bilinmeyen sözcükler bulmak gerekir ki böylesi bir anlatımın paylaşılmasının olanaklı olduğunu söylemek olanaklı değildir. Öyle ise şiir bir hayal kurmak ya da düş dünyasını uç noktalarda zorlama sanatı olarak değerlendirilemez. Şiirde anlamlı bir bütünlükten kastedilen ise evrensel genel-geçer bir anlam bütünlüğü elbette değildir. Gerek yazan kişide ve gerekse yorumlayan,paylaşılan ?okuyucu- kişilerde bir anlam, bir duygu , bir düşünce ,bir eleştiri, karşı-eleştiri, yargı, üzüntü, sevinç ve belki de nefret, aç-gözlülük,kin vs. yönlerinden bir çağrışımı içermek durumunda olması şiirdeki anlam bütünlüğünü oluşturan öge olsa gerek. Şairin şiirinde anlatmak istediği, bakışı ve yorumu ile okuyan her kişinin anladığı ve yorumunun çok farklı olması mümkündür. Ancak, her okuyanda yeni bir çağrışım ya da olanı düş dünyasında farklı ve belki de aynı algılama ile ?içselleştirme/öznelleştirme/benzeşme- iz-düşümler yakınlaşıp uzaklaşacaklardır. Şiir paylaşıma açıldığı andan itibaren ayrı bir noktaya düşecek ve şairden bağımsızlaşacaktır. Buna şiirin bağsızlaşması demek olasıdır. İz-düşümler bu bağsızlık sayesinde gelecekteki okuyanları da etkileyen bir unsurdur.
-------------------------adını ben koydum
-------------------------o aldı başını gitti
Şiirle uğraşı bir açıdan bir yaşam biçimidir; ve şiir zaman zaman canlı bir organizma,zaman zaman dışımızdan bize uzanan bir ışık seli, zaman zaman yakalayabildiğimiz ölçeklerde onunla yolculuklara çıktığımız bir soyutlama sanatıdır. Ondaki yaşam dilimini yakalayabildiğimiz ölçüde şiir bir gerçekliktir; gerçekliğin ta kendisi değil tabi ; onun bir uzanımı ve ustaca ise gerçeğe bir uzanımdır. Şiir sanatında ustalık gerçekliği yansıtabilen imgelemeleri yakalayabilmektir. Sanat toplum içindir Tüm sanatsal çalışmalarda sanatçının öznelliği yarattığı sanatına/eserine yansır. Bu öznellik duyumsama boyutudur. Öznel nesnelin uzanımı olduğuna göre gerçekliğin bu iki yanını yeniden nesnele dönmesiyle birlikte ele aldığımızda bir birinden tamamen ayırmak ya da tek düze bir etkimeyi benimsemek idealist bir yaklaşımın ürünü olabilir.
Hiçbir okuyucuda hiçbir duyguyu çağrıştırmayan, güneşsiz ve gölgesiz, yağmursuz ve dolusuz, karsız ve boransız, börtü böceksiz, gülsüz bülbülsüz, insansız ve hayvansız, acısız sevinçsiz, özlemsiz umutsuz, aşksız hasretsiz vs sözcükler yığınını şiir sayabilir miyiz?
.../..
Edebi eserlerin bir dalı olan şiir şekil ve içerik olarak bir bütünü temsil eder; yaratıcı aklın sentezlediği algılama ve bunu söz ile yeniden yorumlamanın sınırı olduğu söylenemez. Bu bağlamda, genel geçer ölçülerden söz etmek tartışmalara konu olsa bile doğru bir yaklaşım olmasa gerek. Yazın dili olarak şiir özde diğer anlatım şekillerinden ayrılmak durumundadır. En kısa ve öz olarak ve belki de sözcüklerin en çarpıcı olanlarını anlamlı bir bütünlük oluşturacak şekilde bir araya getirmek şiiri diğer anlatımlardan ayıran en büyük özellik olsa gerek. Hassas bir terazi değildir söz-konusu olan. Aklın sentezlediği, bilgi ve bilinç ile üste çıkarttığı doğru, yanlış ? iyi, kötü ? güzel, çirkin -in toplumsal olarak karşılıklı olarak üretilmesi ve bellek ile aktarılması bir yönden özgür birey ile genel algılama arasında bir çelişki doğururken öte yandan karşılıklı iletişim yolları açık bulundukça yapılacak tartışmalar ile de bir özdeşleşmeyi yaratacaktır ki bu da yeninin sentezlenmesi olarak yer edinecektir. Yer ve zamana göre değişmez evrensel tek doğru söz-konusu olmadığına göre genel ve özel çelişkisi de her zaman var olacaktır. Bireysel farklılaşma zaman zaman çok uç boyutlara bile taşınacak ve gerçek-üstü denilen bir tarzı ortaya koyacaktır. Gerçek-üstü algılama ve yorumlama aslında gerçeğin ve algılanan olgunun düşsel olarak farklılaştırılmasından başka bir şey değildir. Boyutların ve şekillerin görsel zenginliği renk, ışık ve derinlik ile bir araya geldiğinde aynı ve benzer olguların çok farklı görsel zenginliğini ortaya koyabilmektedir. Düşünsel olarak ?olmayanı yaratmak?- ancak olanla ilişkilendirilmek ve benzeştirilmekle mümkün olabilmektedir. Bu da bir yönüyle aslında var olanın farklı boyutta görüntülenmesinden başka bir şey değildir. Bu açıdan şiirde sür-realist ?gerçek-üstü- bir anlatım olabilir mi? Sorusu ile karşılaşmak mümkündür. İlk bakışta bu soruya olumlu yanıt verilebileceği düşünülse de, pek olası görülmemektedir. Her şeyden önce sürekli değişmekle birlikte kullanıla gelen anlatım araçları sözcüklerden yeni ve bilinmeyen sözcükler bulmak gerekir ki böylesi bir anlatımın paylaşılmasının olanaklı olduğunu söylemek olanaklı değildir. Öyle ise şiir bir hayal kurmak ya da düş dünyasını uç noktalarda zorlama sanatı olarak değerlendirilemez. Şiirde anlamlı bir bütünlükten kastedilen ise evrensel genel-geçer bir anlam bütünlüğü elbette değildir. Gerek yazan kişide ve gerekse yorumlayan,paylaşılan ?okuyucu- kişilerde bir anlam, bir duygu , bir düşünce ,bir eleştiri, karşı-eleştiri, yargı, üzüntü, sevinç ve belki de nefret, aç-gözlülük,kin vs. yönlerinden bir çağrışımı içermek durumunda olması şiirdeki anlam bütünlüğünü oluşturan öge olsa gerek. Şairin şiirinde anlatmak istediği, bakışı ve yorumu ile okuyan her kişinin anladığı ve yorumunun çok farklı olması mümkündür. Ancak, her okuyanda yeni bir çağrışım ya da olanı düş dünyasında farklı ve belki de aynı algılama ile ?içselleştirme/öznelleştirme/benzeşme- iz-düşümler yakınlaşıp uzaklaşacaklardır. Şiir paylaşıma açıldığı andan itibaren ayrı bir noktaya düşecek ve şairden bağımsızlaşacaktır. Buna şiirin bağsızlaşması demek olasıdır. İz-düşümler bu bağsızlık sayesinde gelecekteki okuyanları da etkileyen bir unsurdur.
-------------------------adını ben koydum
-------------------------o aldı başını gitti
Şiirle uğraşı bir açıdan bir yaşam biçimidir; ve şiir zaman zaman canlı bir organizma,zaman zaman dışımızdan bize uzanan bir ışık seli, zaman zaman yakalayabildiğimiz ölçeklerde onunla yolculuklara çıktığımız bir soyutlama sanatıdır. Ondaki yaşam dilimini yakalayabildiğimiz ölçüde şiir bir gerçekliktir; gerçekliğin ta kendisi değil tabi ; onun bir uzanımı ve ustaca ise gerçeğe bir uzanımdır. Şiir sanatında ustalık gerçekliği yansıtabilen imgelemeleri yakalayabilmektir. Sanat toplum içindir Tüm sanatsal çalışmalarda sanatçının öznelliği yarattığı sanatına/eserine yansır. Bu öznellik duyumsama boyutudur. Öznel nesnelin uzanımı olduğuna göre gerçekliğin bu iki yanını yeniden nesnele dönmesiyle birlikte ele aldığımızda bir birinden tamamen ayırmak ya da tek düze bir etkimeyi benimsemek idealist bir yaklaşımın ürünü olabilir.
Hiçbir okuyucuda hiçbir duyguyu çağrıştırmayan, güneşsiz ve gölgesiz, yağmursuz ve dolusuz, karsız ve boransız, börtü böceksiz, gülsüz bülbülsüz, insansız ve hayvansız, acısız sevinçsiz, özlemsiz umutsuz, aşksız hasretsiz vs sözcükler yığınını şiir sayabilir miyiz?