Dolaylı mağdurluk
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurularda dolaylı mağdurluk tabiri yer almakta. Buna göre yakın akraba dolaylı mağdurluk sıfatından faydalanarak AİHM' e gidebilmekte. Sorum şu; gayrisahih nesepli çocuk dolaylı mağdur sıfatına haiz midir?
Bir diğer sorum farklı bir konuya ilişkin. (A) ve (B) nişanlıdırlar. Seyir halinde iken birden çapraz ateşe maruz kalmış ve (B), başından aldığı kurşunlarla hayatını kaybetmiş (A) ise yaralı olarak kurtulmuştur. Ateşi açan emniyete mensup sivil polislerdir. Gerekçe olarak dur ihtarina uyulmaması ve maktul (B)' nin terör örgütüne mensup olduğu ileri sürülmüştür. Olayın iç yüzünde ise polis sadece şüphe dolayısıyla dur ihtarı çekmeden ateş açmıştır. Polis vazife ve salahiyeti ile ilgili kanunda polise verilen yetki de kast ve taksirin mevcut olmaması gerekir. Nitekim (A), 4 gün boyunca işkence gormüş, nişanlısının terör örgütüne mensup olduğuna ikna edilmeye çalışılmıştır. Bu süreç esnasında polis (B)' nin terör örgütüne mensup olduğunu ve bir operasyonla ölü olarak ele geçirildiğini basına duyurmuştur. (A) ise bütün işkencelere rağmen suçlamaları kabul etmemiş ve tam teşekküllü bir devlet hastanesinden ikenceye maruz kaldığına ilişkin bir rapor almıştır. Dava da ise polislerin müdahalesi uygun bulunmuştur. Bu karara süresi içinde itiraz eden (A) tekrar ret kararı ile karşılaşmıştır. Tüm iç hukuk yollarını tükettikten sonra (A), işkenceye maruz kaldığı için(md3)' e , nişanlısının ölümü için dolaylı mağdur olarak(md2)' ye ve etkili başvuru yolu olarak md 13' e dayanarak AİHM' e başvurmuştur.
(A), dolaylı mağdur olarak başvuruda bulunabilir mi?
(A), eğer Ağır Ceza Mahkemesinin ilk kararına itirazda gecikmiş olsaydı AİHM zaten Türkiye' de bu başvuru yoluna başvurulsa dahi sonuç alınamaz ( Bu kanaate eski yargı kararlarımıza dayanarak ulaşsa.) diyerek başvuruyu kabul edebilir mi?
(A), AİHM' in verdiği olumlu bir kararla (Tüm başvuraları açısından) Türkiye' de TCK md 130' a dayanarak bir dava açma hakkına sahip olur mu?
Değerli yorumlarınız için şimdiden teşekkürler.
Bir diğer sorum farklı bir konuya ilişkin. (A) ve (B) nişanlıdırlar. Seyir halinde iken birden çapraz ateşe maruz kalmış ve (B), başından aldığı kurşunlarla hayatını kaybetmiş (A) ise yaralı olarak kurtulmuştur. Ateşi açan emniyete mensup sivil polislerdir. Gerekçe olarak dur ihtarina uyulmaması ve maktul (B)' nin terör örgütüne mensup olduğu ileri sürülmüştür. Olayın iç yüzünde ise polis sadece şüphe dolayısıyla dur ihtarı çekmeden ateş açmıştır. Polis vazife ve salahiyeti ile ilgili kanunda polise verilen yetki de kast ve taksirin mevcut olmaması gerekir. Nitekim (A), 4 gün boyunca işkence gormüş, nişanlısının terör örgütüne mensup olduğuna ikna edilmeye çalışılmıştır. Bu süreç esnasında polis (B)' nin terör örgütüne mensup olduğunu ve bir operasyonla ölü olarak ele geçirildiğini basına duyurmuştur. (A) ise bütün işkencelere rağmen suçlamaları kabul etmemiş ve tam teşekküllü bir devlet hastanesinden ikenceye maruz kaldığına ilişkin bir rapor almıştır. Dava da ise polislerin müdahalesi uygun bulunmuştur. Bu karara süresi içinde itiraz eden (A) tekrar ret kararı ile karşılaşmıştır. Tüm iç hukuk yollarını tükettikten sonra (A), işkenceye maruz kaldığı için(md3)' e , nişanlısının ölümü için dolaylı mağdur olarak(md2)' ye ve etkili başvuru yolu olarak md 13' e dayanarak AİHM' e başvurmuştur.
(A), dolaylı mağdur olarak başvuruda bulunabilir mi?
(A), eğer Ağır Ceza Mahkemesinin ilk kararına itirazda gecikmiş olsaydı AİHM zaten Türkiye' de bu başvuru yoluna başvurulsa dahi sonuç alınamaz ( Bu kanaate eski yargı kararlarımıza dayanarak ulaşsa.) diyerek başvuruyu kabul edebilir mi?
(A), AİHM' in verdiği olumlu bir kararla (Tüm başvuraları açısından) Türkiye' de TCK md 130' a dayanarak bir dava açma hakkına sahip olur mu?
Değerli yorumlarınız için şimdiden teşekkürler.