Avukatın Üzeri Aranamaz!
Avukatın Üzeri Aranamaz!
14 Haziran 2007 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu değişiklikleri sonrasında karakollarda, yol denetimlerinde veya şüphe üzerine kolluk tarafından avukatların üzerleri ve aracı aranmaya çalışılmaktadır.
Yapılan uygulama aşağıdaki gerekçelerle tamamen hukuka aykırıdır:
Öncelikle, avukatın üzerinin, aracının, konutunun aranamamasında hukuki yararı korunan kişi avukat değil, müvekkilidir. Avukatın aranabilmesi, müvekkilin avukatına tam olarak güvenebilmesinin önüne geçecektir. Bu nedenle avukatın üzerinin aranamaması kişiye özel bir ayrıcalık değil, avukatın yapmakta olduğu kamu hizmetinin ve bağımsızlığının bir gereğidir.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 58.maddesinin 1.fıkrasına göre
’’…Avukat yazıhaneleri ve konutları ancak mahkeme kararı ile ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak Cumhuriyet savcısı denetiminde ve baro temsilcisinin katılımı ile aranabilir. Ağır cezayı gerektiren suçüstü halleri dışında avukatın üzeri aranamaz’’
27 Ağustos - 7 Eylül 1990 tarihleri arasında Havana’da toplanan Suçların Önlenmesi ve Suçluların Islahı üzerine Sekizinci Birleşmiş Milletler Konferansı tarafından kabul edilen ve Türkiye’nin de taraf olduğu Avukatların Rolüne dair Temel Prensipler’in (Havana Kuralları) 16 vd. maddelerine göre:
“16. Hükümetler avukatların a) hiç bir baskı, engelleme, taciz veya yolsuz bir müdahaleyle karşılaşmadan her türlü mesleki faaliyeti yerine getirmelerini; b) yurt içinde ve yurt dışında serbestçe seyahat etmelerini ve müvekkilleriyle görüşebilmelerini; ve c) kabul görmüş mesleki ahlak kurallarına, görevlerine, standartlarına uygun faaliyette bulundukları için kovuşturma veya idari, ekonomik veya başka tür yaptırımla sıkıntı çekmemelerini veya tehditle karşılaşmamalarını sağlar.
22. Hükümetler, avukatlar ile müvekkilleri arasında mesleki ilişkiler kapsamındaki bütün haberleşme ve görüşmelerin gizli olduğunu kabul eder ve buna saygı gösterir.”
2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun 9. maddesine göre ise:
“Polis, tehlikenin veya suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla usûlüne göre verilmiş sulh ceza hâkiminin kararı veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mülkî âmirin vereceği yazılı emirle; kişilerin üstlerini, araçlarını, özel kâğıtlarını ve eşyasını arar; alınması gereken tedbirleri alır, suç delillerini koruma altına alarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre gerekli işlemleri yapar.”
“…Polis, tehlikenin önlenmesi veya bertaraf edilmesi amacıyla güvenliğini sağladığı bina ve tesislere gelenlerin; herhangi bir emir veya karar olmasına bakılmaksızın, üstünü, aracını ve eşyasını teknik cihazlarla, gerektiğinde el ile kontrol etmeye ve aramaya yetkilidir. Bu yerlere girmek isteyenler kimliklerini sorulmaksızın ibraz etmek zorundadırlar. Milletlerarası anlaşmalar hükümleri saklıdır.”
Görüleceği üzere Avukatlık Kanunu md. 58 ile PVSK md. 9 arasında özel kanun / genel kanun ilişkisi bulunmaktadır. Bu nedenle de özel kanun olan 1136 sayılı Avukatlık Kanunu uyarınca avukatın üzeri aranamaz.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 16.12.1992 tarihli bir Alman avukatının bürosunun aranması ile ilgili kararında ise şu yönde bir karar vermiştir:
“Aranan kişi avukat olduğunda, mesleki gizliliğe tecavüz edilmesi adaletin gereği gibi dağıtılması üzerinde olumsuz sonuçlar yaratarak, Sözleşme'nin 6. maddesinde güvence altına alınan hakları da ihlal edebilir. Ayrıca başvurucunun mesleki itibarını da etkileyebilecek bir durumdur. Olayda demokratik bir toplumda gerekli olmayan müdahale nedeniyle özel yaşama saygı hakkının, konuta saygı hakkının, haberleşmeye saygı hakkının ihlali sonucuna varılmalıdır. Bu gerekçeyle 8.madde ihlal edilmiştir”
Önleme araması niteliğinde olan cezaevi girişlerinde ve havaalanlarında ise avukatın duyarlı kapıdan geçtiğinde sinyal vermemesi halinde üzerinin elle aranması mümkün değildir. Ancak sinyal alınması durumunda elle aramayı kabul etmeyen avukatın girişine izin verilmez. Elle arama yapılması durumunda dahi, avukatın yanındaki ve üzerindeki evraklar okunamaz, incelemeye tabii tutulamaz.
Yukarıdaki düzenlemelere aykırı olarak avukatın üzerinin aranmaya çalışılması, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 257 hükmü gereğince Görevi Kötüye Kullanma suçunu teşkil etmektedir.
Sonuç olarak; Ağır cezayı gerektiren suçüstü halleri dışında ve önleme aramasında duyarlı kapıdan sinyal alınması dışında avukatın üzeri aranamaz. Üzerimizin hukuka aykırı aranmasında ısrar edilmesi durumunda bu uygulamayı kabul etmeyelim, kazanılmış hakkımızı savunalım.
Haklarınızı savunurken yaşayacağınız her türlü problemde Avukatlara Saldırı Grubu – Gönüllü Müşahitlerden 24 saat destek alabilirsiniz.
İletişim için :
Avukatlara Saldırı Grubu
14 Haziran 2007 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu değişiklikleri sonrasında karakollarda, yol denetimlerinde veya şüphe üzerine kolluk tarafından avukatların üzerleri ve aracı aranmaya çalışılmaktadır.
Yapılan uygulama aşağıdaki gerekçelerle tamamen hukuka aykırıdır:
Öncelikle, avukatın üzerinin, aracının, konutunun aranamamasında hukuki yararı korunan kişi avukat değil, müvekkilidir. Avukatın aranabilmesi, müvekkilin avukatına tam olarak güvenebilmesinin önüne geçecektir. Bu nedenle avukatın üzerinin aranamaması kişiye özel bir ayrıcalık değil, avukatın yapmakta olduğu kamu hizmetinin ve bağımsızlığının bir gereğidir.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 58.maddesinin 1.fıkrasına göre
’’…Avukat yazıhaneleri ve konutları ancak mahkeme kararı ile ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak Cumhuriyet savcısı denetiminde ve baro temsilcisinin katılımı ile aranabilir. Ağır cezayı gerektiren suçüstü halleri dışında avukatın üzeri aranamaz’’
27 Ağustos - 7 Eylül 1990 tarihleri arasında Havana’da toplanan Suçların Önlenmesi ve Suçluların Islahı üzerine Sekizinci Birleşmiş Milletler Konferansı tarafından kabul edilen ve Türkiye’nin de taraf olduğu Avukatların Rolüne dair Temel Prensipler’in (Havana Kuralları) 16 vd. maddelerine göre:
“16. Hükümetler avukatların a) hiç bir baskı, engelleme, taciz veya yolsuz bir müdahaleyle karşılaşmadan her türlü mesleki faaliyeti yerine getirmelerini; b) yurt içinde ve yurt dışında serbestçe seyahat etmelerini ve müvekkilleriyle görüşebilmelerini; ve c) kabul görmüş mesleki ahlak kurallarına, görevlerine, standartlarına uygun faaliyette bulundukları için kovuşturma veya idari, ekonomik veya başka tür yaptırımla sıkıntı çekmemelerini veya tehditle karşılaşmamalarını sağlar.
22. Hükümetler, avukatlar ile müvekkilleri arasında mesleki ilişkiler kapsamındaki bütün haberleşme ve görüşmelerin gizli olduğunu kabul eder ve buna saygı gösterir.”
2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun 9. maddesine göre ise:
“Polis, tehlikenin veya suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla usûlüne göre verilmiş sulh ceza hâkiminin kararı veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mülkî âmirin vereceği yazılı emirle; kişilerin üstlerini, araçlarını, özel kâğıtlarını ve eşyasını arar; alınması gereken tedbirleri alır, suç delillerini koruma altına alarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre gerekli işlemleri yapar.”
“…Polis, tehlikenin önlenmesi veya bertaraf edilmesi amacıyla güvenliğini sağladığı bina ve tesislere gelenlerin; herhangi bir emir veya karar olmasına bakılmaksızın, üstünü, aracını ve eşyasını teknik cihazlarla, gerektiğinde el ile kontrol etmeye ve aramaya yetkilidir. Bu yerlere girmek isteyenler kimliklerini sorulmaksızın ibraz etmek zorundadırlar. Milletlerarası anlaşmalar hükümleri saklıdır.”
Görüleceği üzere Avukatlık Kanunu md. 58 ile PVSK md. 9 arasında özel kanun / genel kanun ilişkisi bulunmaktadır. Bu nedenle de özel kanun olan 1136 sayılı Avukatlık Kanunu uyarınca avukatın üzeri aranamaz.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 16.12.1992 tarihli bir Alman avukatının bürosunun aranması ile ilgili kararında ise şu yönde bir karar vermiştir:
“Aranan kişi avukat olduğunda, mesleki gizliliğe tecavüz edilmesi adaletin gereği gibi dağıtılması üzerinde olumsuz sonuçlar yaratarak, Sözleşme'nin 6. maddesinde güvence altına alınan hakları da ihlal edebilir. Ayrıca başvurucunun mesleki itibarını da etkileyebilecek bir durumdur. Olayda demokratik bir toplumda gerekli olmayan müdahale nedeniyle özel yaşama saygı hakkının, konuta saygı hakkının, haberleşmeye saygı hakkının ihlali sonucuna varılmalıdır. Bu gerekçeyle 8.madde ihlal edilmiştir”
Önleme araması niteliğinde olan cezaevi girişlerinde ve havaalanlarında ise avukatın duyarlı kapıdan geçtiğinde sinyal vermemesi halinde üzerinin elle aranması mümkün değildir. Ancak sinyal alınması durumunda elle aramayı kabul etmeyen avukatın girişine izin verilmez. Elle arama yapılması durumunda dahi, avukatın yanındaki ve üzerindeki evraklar okunamaz, incelemeye tabii tutulamaz.
Yukarıdaki düzenlemelere aykırı olarak avukatın üzerinin aranmaya çalışılması, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 257 hükmü gereğince Görevi Kötüye Kullanma suçunu teşkil etmektedir.
Sonuç olarak; Ağır cezayı gerektiren suçüstü halleri dışında ve önleme aramasında duyarlı kapıdan sinyal alınması dışında avukatın üzeri aranamaz. Üzerimizin hukuka aykırı aranmasında ısrar edilmesi durumunda bu uygulamayı kabul etmeyelim, kazanılmış hakkımızı savunalım.
Haklarınızı savunurken yaşayacağınız her türlü problemde Avukatlara Saldırı Grubu – Gönüllü Müşahitlerden 24 saat destek alabilirsiniz.
İletişim için :
Avukatlara Saldırı Grubu