Adli sicil kaydı-memuriyet
On altı yıl kesintisiz memur olarak görev yaptım .Görevle  ve görev yeri ile hiç alakası olmayan. Ne var ki bir çok insanın başına gelebilecek bir hukuk olayı benimde başıma geldi davayı geri çekmelerine rağmen kamu davasından ve 1995 yılında  özel evrakta tahrifattan  10 ay ceza aldım. Cezam paraya çevrilip tecil edildi ve T.C.K 31ve 33 maddesinde yer olmadığına karar verildi . Hakkımda verilmiş mahkumiyet kararının adli sicil kayıtlarından silinmesi için müracaatta  bulundum 23.02.2000 Tarihinde  silinme kararını aldım.Çalıştığım kuruma verdim, kurumda 2001 haziran ayına kadar çalıştım  yani sicil silindikten sonra.1,5 yıl  daha çalıştım yani .ceza aldıktan sonra 6,5yıl göreve devam ettim adli sicil arşiv kaydım var diye görevime son verildi.. T.C.K 95 md fıkrası tecil edilmiş  ceza iyi halli olarak 5 yıl sonra mahkumiyetin vaki olmamış sayılacağını öngörmektedir. Fakat Ne hikmet se? İdare hukuk mahkemesi de açmış olduğum davayı ret etti .Peki burada  95 md.  neye yaradığını  neyi ifade ettiğini bilen bana bi söylesin.                                                                                               Ben söyleyeyim ben ve benim gibi olanlar için  95 md hiçbir şeyi  ifade etmiyor. Çünkü paraya çevrilip tecil edilmiş memurun memuriyet statüsü dışına çıkarılarak bazı olumsuzluklar içine atılmasında bir çelişki olması gerekir.Tesadüfi suçlu ile suçu itiyat edilmiş olanlar ayrılmalıdır. Zaten tecilin gayesiyle bağdaşmaz  eşitlik ilkesine aykırıdır.
Para cezası almış ve tecil edilmiş memurun görevine son verilip daha sonra memnu hakları almaları halinde yeniden memur olarak atanacağı, AMMA genel müdür yetkisinde denilmektedir.Peki cezası paraya çevrilip tecil edilmiş görevine son verilen memuru hukuk göreve döndürmezken sizce genel müdür göreve başlatır mı ?ne dersiniz Bu ne anayasanın eşitlik ilkesine ne adalet ilkesine nede insan haklarına sığmaz.Verilmiş hak geri alınmaz derler zaman zaman duyarız bunu bizim memur olma hakkımız var hukuksal olarak ama kimlere dilekçe yazdık ise hep olumsuz cevap aldık .Görevden ayrıldıktan sonra başka bir yere hükümlü kadrosundan işe girmek için müracaatta bulundum hükümlü olmadığım 647 sayılı kanunun 3506 sayılı kanunla değiştirilen 4/4md hükümlerine göre mahkumiyet para cezası olduğu için hükümlü olmadığım söylendi işe giremedim tabi bu işi de kaçırdık. Şimdi ne hükümlü kadrosundan ne hükümsüz kadrosundan işe alınmıyoruz.BEN NE HÜKÜMLÜYÜM NE DE HÜKÜMSÜZÜM neyim ben ? Bir bilen var mı? Konu tam bir komedi .Beni 10 ay ceza evine koysalar daha iyi olurdu hiç olmasa hükümlü kadrosundan işe girerdik.Şimdi ise ömür boyu mahkum ettiler psikolojim bozuldu ,kalp hastası oldum ömür boyu hap kullanmam lazım , aile düzenim de bozuldu .Maddi ve manevi sıkıntılar içine düştüm evimi de satmak zorunda kaldım.Yine bu durumda olan benim gibi binlerce insanın bulunduğu kanaatindeyim. Örneğin :su borcunu ödemediği için su sayacı mühürlenen ve hayati gereksinimi olan su ihtiyacını karşılamak için sayacının mührünü açtığı için kamu davası açılarak hakkında bir yıl ceza alan ve cezası ertelenen,Yine evine yakacak alacak parası olmadığı için soğuk kış gününde çocuklarının donmaması için bir ağaç kesip evine götüren bir insanın yine kamu davasından bir yıl ceza alarak tecil edilen cezadan dolayı Devlet memurluğuna son verilen binlerce insanın bu sorunu nasıl çözülecek, mağduriyeti nasıl giderilecek.bu durumda olup yuvaları dağılan,işten atılan bir babanın çocukları olarak çevresinde sabıkalının çocukları diye anılan bir topluluk yaratılmaktadır.Geleceğin teminatı olan çocuklarımızın ilerde sağlıklı bir birey olarak devletine ve milletine bağlı bir insan olması nasıl beklenir? Yine tüm insanların arşiv kayıtları araştırılsa sanırım 3/1bölüm iş yapamaz duruma gelir.Arşiv kayıtlı olanlar memur, müteahhit karnesi, milletvekili vb. olabiliyorlar ama bizler memuriyete devam edemiyoruz.Bu da anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olması gereğinde olduğunu düşünmekteyim.Buda zaten anayasanın 76 md var. Anayasanın 49 md devlet çalışanların hayat seviyesini yükseltmek,çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır. Denilmesine rağmen bizlerde işsizler kervanına katıldık.Benim görüşüm 657sy D.M.K.48/A-5 md 1992 yılında yapılan değişikliğe göre cezası paraya çevrilip tecil edilmiş benim gibi görevine son verilmek suretiyle mağdur edilmiş binlerce insanın bu değişikliğin eski haline döndürülerek,bu kanunun yeniden gözden geçirilerek tecil müessesesinin yeniden işlerlik kazandırılması ve cezası bir yıl ve bir yıldan az olanların sicil kaydı silindikten sonra arşiv kayıtlarından da silinerek çocuklarının geleceğinin de karartılmaması için ben ve benim durumumda olan insanlara bir şans verilmesi sosyal adalet ve kalkınmanın da gereği için bir çalışma yapılarak binlerce insanın mağduriyetinin giderilmesi gerekir. Bunca affa rağmen hep kapsam dışında tutuldu. Küçük bir hata sonucu sanırım kimse bu durulara düşmek istemezdi .Bir defaya mahsus olmak üzere af kapsamı içine alınarak bu mağduriyetlerin giderilmesinin uygun olacağını düşünmekteyim.
Bazı kimseler suç işlemiş olabilir.Ancak bu kişiyi suça iten suç işleme temayülü değil içtimai zaruretleri,medeni,fikri düşkünlük halleri olabilir.bu kişiler için infaz mutlak zaruret arz etmeyebilir.Bunların ilerde suç işleyebileceği tasavvur edilemez.Artık suç yerine suçlu ilk plandadır.
Sonuç olarak 657 D.M.K. 48/A5 md. de sayılan kurumla ilgili zimmet,rüşvet,ihaleye fesat karıştırma v.b. gibi suçlarla hata sonucu kurumla ilgisi olmayan suçla aynı olmamalıdır.
657 sayılı D.M.K 98.md b fıkrası gereğince ilgilinin görevine son verilmesi mümkün olmaması gerekir ancak 48/A5 md devlet memuru olamaz demektedir.Daha sonra memnu haklarını aldıktan sonra memur olabilirler.Bildiğiniz üzere memnu hak iadesi kaldırıldı.
T.c.k. bir madde diyor ki;Devlet memuru olamaz…fakat yine T.c.k. bir madde de derki memnu haklarını aldıktan sonra devlet memuru olabilir.Bu durum çelişki yaratmaktadır ve bir çok insanın mağduriyetine neden olmaktadır.647 sayılı kanunun 4/4 maddesi uyarınca para cezası olduğu için kişi yine eski hükümlü sayılmaz.Yine bu durumda olan binlerce mağdur insan bulunduğu kanaatindeyim.Mademki kurum benim gibileri suçlu diye işten çıkarıyor fakat idare yetkisinde geri alabiliyor.Bu nasıl bir görüştür insan haklarına aykırıdır bence.
ÇELİŞKİ YARATILMAKTADIR YA DEVLET MEMURU OLABİLİR YADA OLAMAZ
Bu yazdıklarım hiçbir kurum ve kişileri itaam etmek maksadı ile degil sadece bir görüs beyanımdır
SAYGILARIMLA.
Yönetimin Notu: Forum kurallarına uyunuz.
Para cezası almış ve tecil edilmiş memurun görevine son verilip daha sonra memnu hakları almaları halinde yeniden memur olarak atanacağı, AMMA genel müdür yetkisinde denilmektedir.Peki cezası paraya çevrilip tecil edilmiş görevine son verilen memuru hukuk göreve döndürmezken sizce genel müdür göreve başlatır mı ?ne dersiniz Bu ne anayasanın eşitlik ilkesine ne adalet ilkesine nede insan haklarına sığmaz.Verilmiş hak geri alınmaz derler zaman zaman duyarız bunu bizim memur olma hakkımız var hukuksal olarak ama kimlere dilekçe yazdık ise hep olumsuz cevap aldık .Görevden ayrıldıktan sonra başka bir yere hükümlü kadrosundan işe girmek için müracaatta bulundum hükümlü olmadığım 647 sayılı kanunun 3506 sayılı kanunla değiştirilen 4/4md hükümlerine göre mahkumiyet para cezası olduğu için hükümlü olmadığım söylendi işe giremedim tabi bu işi de kaçırdık. Şimdi ne hükümlü kadrosundan ne hükümsüz kadrosundan işe alınmıyoruz.BEN NE HÜKÜMLÜYÜM NE DE HÜKÜMSÜZÜM neyim ben ? Bir bilen var mı? Konu tam bir komedi .Beni 10 ay ceza evine koysalar daha iyi olurdu hiç olmasa hükümlü kadrosundan işe girerdik.Şimdi ise ömür boyu mahkum ettiler psikolojim bozuldu ,kalp hastası oldum ömür boyu hap kullanmam lazım , aile düzenim de bozuldu .Maddi ve manevi sıkıntılar içine düştüm evimi de satmak zorunda kaldım.Yine bu durumda olan benim gibi binlerce insanın bulunduğu kanaatindeyim. Örneğin :su borcunu ödemediği için su sayacı mühürlenen ve hayati gereksinimi olan su ihtiyacını karşılamak için sayacının mührünü açtığı için kamu davası açılarak hakkında bir yıl ceza alan ve cezası ertelenen,Yine evine yakacak alacak parası olmadığı için soğuk kış gününde çocuklarının donmaması için bir ağaç kesip evine götüren bir insanın yine kamu davasından bir yıl ceza alarak tecil edilen cezadan dolayı Devlet memurluğuna son verilen binlerce insanın bu sorunu nasıl çözülecek, mağduriyeti nasıl giderilecek.bu durumda olup yuvaları dağılan,işten atılan bir babanın çocukları olarak çevresinde sabıkalının çocukları diye anılan bir topluluk yaratılmaktadır.Geleceğin teminatı olan çocuklarımızın ilerde sağlıklı bir birey olarak devletine ve milletine bağlı bir insan olması nasıl beklenir? Yine tüm insanların arşiv kayıtları araştırılsa sanırım 3/1bölüm iş yapamaz duruma gelir.Arşiv kayıtlı olanlar memur, müteahhit karnesi, milletvekili vb. olabiliyorlar ama bizler memuriyete devam edemiyoruz.Bu da anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olması gereğinde olduğunu düşünmekteyim.Buda zaten anayasanın 76 md var. Anayasanın 49 md devlet çalışanların hayat seviyesini yükseltmek,çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır. Denilmesine rağmen bizlerde işsizler kervanına katıldık.Benim görüşüm 657sy D.M.K.48/A-5 md 1992 yılında yapılan değişikliğe göre cezası paraya çevrilip tecil edilmiş benim gibi görevine son verilmek suretiyle mağdur edilmiş binlerce insanın bu değişikliğin eski haline döndürülerek,bu kanunun yeniden gözden geçirilerek tecil müessesesinin yeniden işlerlik kazandırılması ve cezası bir yıl ve bir yıldan az olanların sicil kaydı silindikten sonra arşiv kayıtlarından da silinerek çocuklarının geleceğinin de karartılmaması için ben ve benim durumumda olan insanlara bir şans verilmesi sosyal adalet ve kalkınmanın da gereği için bir çalışma yapılarak binlerce insanın mağduriyetinin giderilmesi gerekir. Bunca affa rağmen hep kapsam dışında tutuldu. Küçük bir hata sonucu sanırım kimse bu durulara düşmek istemezdi .Bir defaya mahsus olmak üzere af kapsamı içine alınarak bu mağduriyetlerin giderilmesinin uygun olacağını düşünmekteyim.
Bazı kimseler suç işlemiş olabilir.Ancak bu kişiyi suça iten suç işleme temayülü değil içtimai zaruretleri,medeni,fikri düşkünlük halleri olabilir.bu kişiler için infaz mutlak zaruret arz etmeyebilir.Bunların ilerde suç işleyebileceği tasavvur edilemez.Artık suç yerine suçlu ilk plandadır.
Sonuç olarak 657 D.M.K. 48/A5 md. de sayılan kurumla ilgili zimmet,rüşvet,ihaleye fesat karıştırma v.b. gibi suçlarla hata sonucu kurumla ilgisi olmayan suçla aynı olmamalıdır.
657 sayılı D.M.K 98.md b fıkrası gereğince ilgilinin görevine son verilmesi mümkün olmaması gerekir ancak 48/A5 md devlet memuru olamaz demektedir.Daha sonra memnu haklarını aldıktan sonra memur olabilirler.Bildiğiniz üzere memnu hak iadesi kaldırıldı.
T.c.k. bir madde diyor ki;Devlet memuru olamaz…fakat yine T.c.k. bir madde de derki memnu haklarını aldıktan sonra devlet memuru olabilir.Bu durum çelişki yaratmaktadır ve bir çok insanın mağduriyetine neden olmaktadır.647 sayılı kanunun 4/4 maddesi uyarınca para cezası olduğu için kişi yine eski hükümlü sayılmaz.Yine bu durumda olan binlerce mağdur insan bulunduğu kanaatindeyim.Mademki kurum benim gibileri suçlu diye işten çıkarıyor fakat idare yetkisinde geri alabiliyor.Bu nasıl bir görüştür insan haklarına aykırıdır bence.
ÇELİŞKİ YARATILMAKTADIR YA DEVLET MEMURU OLABİLİR YADA OLAMAZ
Bu yazdıklarım hiçbir kurum ve kişileri itaam etmek maksadı ile degil sadece bir görüs beyanımdır
SAYGILARIMLA.
Yönetimin Notu: Forum kurallarına uyunuz.