Marksizmi Özlemek
Sayın Harun Gür'ün ve sayın milo'nun çok sevdikleri bir yazarın marksizmle ilgili ilginç bir yazısı yayınlandı. Kendisi marksist olmayan yazar, bakın ne diyor. Tabi bu arada sayın Harun Gür ve sayın milo'nun bu konuda da ne inciler döktüreceklerini merak ediyorum.
07.04.2008 Milliyet
Taha AkyolObjektif
t.akyol@milliyet.com.tr
Marksizmi özlemek!
BENİM gibi biri Marksizmi özlediğini söylese inanır mısınız?! İnanın! Marksizme karşıyım, hatta son elli yıllık dünya tecrübesinin Marksizmi daha da zayıflattığını düşünüyorum. Ama Marksizmi bir fikir olarak gerçekten özlüyorum.
Bugün Türkiye’de hangi aydın İdris Küçükömer ve Mehmet Ali Aybar gibi isimler hiç olmasaydı diyebilir?! Sosyoloji ve iktisat kitaplarından Marx’ın çıkarılmasını kim düşünebilir?!
Zamanımızda saygın Marksist bir düşünürümüz, tarihçi Prof. Taner Timur’dur. Kitaplarını okudum. Şimdi İmge Yayınları’ndan çıkan “Felsefi İzlenimler” ve “Marksizm, İnsan ve Toplum” adlı iki yeni kitabı dolayısıyla dünkü Radikal İki‘de kendisiyle yapılan mülakatı okurken, ‘Marksizmi özlemişim’ diye düşündüm.
Marksizmi tercih ettiğim için değil, zihnimi dürterek beni araştırmaya, hele de İbn Haldun’u, Weber’i, Raymond Aron’u, Popper’i okumaya yönelttiği için.
Devrim ve felsefe
Sayın Taner Timur, Descartes ve Rousseau’dan sonra Fransa’da felsefenin inişe geçtiğini, buna karşılık Alman idealist felsefesinin yükseldiğini anlatıyor.
Acaba neden?
“Devrimin bilim adamlarına ihtiyacı yoktur” diyerek, büyük bilgin Lavoisier’nin giyotinle kafasının kesilmesi çok şeyi izah ediyor galiba.
Sovyet Devrimi’nden önce zengin bir fikir hayatı olan Rus Marksizmi de Devrim’den sonra, resmi ideolojinin ‘şerh ve hâşiye’leri durumuna düşmüştür. Ernest Mandel, devrimden sonraki Rus Marksist literatürünü “öğrencilerin ev ödevi” diye hicvetmişti.
Devrim, hür düşünceyi sevmez! Jakobenizmin sağ kanadı Fransız Devrimi, sol Kanadı Rus devrimi... Fikir tekelini kuran bir fikir fakirleşiyor, yavanlaşıyor galiba.
İslamın gelişme çağlarında da serbest ve çoklu düşünceler geçerliydi; ama sonra medreseler memur yetiştiren resmi ideoloji kurumlarına dönüştü; bu medreselerde teoloji bile gelişmedi! Prof. Ahmet Yaşar Ocak’ın bu konudaki eserleri çok önemlidir.
Onun için, fikirlerin serbest rekabeti olmalı; hele de üniversitelerde.
‘Kısmen doğru’
Taner Hoca, Marksizmin daha önceki üç büyük fikir mirasının sentezi olduğunu hatırlatıyor: İngiliz klasik iktisadı, Fransız tarihçi okulu, Alman Hegel diyalektiği...
Böylece diyalektik materyalizme dayalı Marksizm oluşuyor.
Farklı fikirler olmasa yeni fikirler de olmaz demek ki!
Prof. Timur, Marksizmin “yaşamın hiçbir boyutunu ihmal etmeyen bir kuram” olduğunu yazıyor. Öyledir ve sorun da buradadır! Bu yüzdendir ki, Marksizm “yaşamın hiçbir boyutunu” kapsam dışı ya da serbest bırakmıyor! Karl Popper’in gösterdiği gibi, Marksizmin totaliterliği bu ‘felsefi’ tabiatından geliyor.
“Bilim ve Yanılgı” adlı kitabımda ben de “her şeyci ideolojiler”i bu şekilde eleştirmiştim.
Taner Hoca, Marksist sınıf analizlerinin “gerçekçi ve doğru” olduğunu söylüyor; ben olsam “kısmen doğru” derdim tabii.
Felsefi sahada “mutlak doğru”lar değil, “kısmen doğru”lar iyidir!
Sınıf savaşı da tarihin çok karmaşık etkenlerinden sadece biridir; mutlak ve tek etken değildir.
Prof. Timur “fikir geleneğimizin zayıf olduğunu” söylüyor. Doğrudur ve sebepleri çok karmaşıktır. Herhalde çok okumamız, çok araştırmamız, çeşitlilikleri tanıyarak mukayese etmemiz ve bu verilerle çok düşünmemiz gerekiyor.
07.04.2008 Milliyet
Taha AkyolObjektif
t.akyol@milliyet.com.tr
Marksizmi özlemek!
BENİM gibi biri Marksizmi özlediğini söylese inanır mısınız?! İnanın! Marksizme karşıyım, hatta son elli yıllık dünya tecrübesinin Marksizmi daha da zayıflattığını düşünüyorum. Ama Marksizmi bir fikir olarak gerçekten özlüyorum.
Bugün Türkiye’de hangi aydın İdris Küçükömer ve Mehmet Ali Aybar gibi isimler hiç olmasaydı diyebilir?! Sosyoloji ve iktisat kitaplarından Marx’ın çıkarılmasını kim düşünebilir?!
Zamanımızda saygın Marksist bir düşünürümüz, tarihçi Prof. Taner Timur’dur. Kitaplarını okudum. Şimdi İmge Yayınları’ndan çıkan “Felsefi İzlenimler” ve “Marksizm, İnsan ve Toplum” adlı iki yeni kitabı dolayısıyla dünkü Radikal İki‘de kendisiyle yapılan mülakatı okurken, ‘Marksizmi özlemişim’ diye düşündüm.
Marksizmi tercih ettiğim için değil, zihnimi dürterek beni araştırmaya, hele de İbn Haldun’u, Weber’i, Raymond Aron’u, Popper’i okumaya yönelttiği için.
Devrim ve felsefe
Sayın Taner Timur, Descartes ve Rousseau’dan sonra Fransa’da felsefenin inişe geçtiğini, buna karşılık Alman idealist felsefesinin yükseldiğini anlatıyor.
Acaba neden?
“Devrimin bilim adamlarına ihtiyacı yoktur” diyerek, büyük bilgin Lavoisier’nin giyotinle kafasının kesilmesi çok şeyi izah ediyor galiba.
Sovyet Devrimi’nden önce zengin bir fikir hayatı olan Rus Marksizmi de Devrim’den sonra, resmi ideolojinin ‘şerh ve hâşiye’leri durumuna düşmüştür. Ernest Mandel, devrimden sonraki Rus Marksist literatürünü “öğrencilerin ev ödevi” diye hicvetmişti.
Devrim, hür düşünceyi sevmez! Jakobenizmin sağ kanadı Fransız Devrimi, sol Kanadı Rus devrimi... Fikir tekelini kuran bir fikir fakirleşiyor, yavanlaşıyor galiba.
İslamın gelişme çağlarında da serbest ve çoklu düşünceler geçerliydi; ama sonra medreseler memur yetiştiren resmi ideoloji kurumlarına dönüştü; bu medreselerde teoloji bile gelişmedi! Prof. Ahmet Yaşar Ocak’ın bu konudaki eserleri çok önemlidir.
Onun için, fikirlerin serbest rekabeti olmalı; hele de üniversitelerde.
‘Kısmen doğru’
Taner Hoca, Marksizmin daha önceki üç büyük fikir mirasının sentezi olduğunu hatırlatıyor: İngiliz klasik iktisadı, Fransız tarihçi okulu, Alman Hegel diyalektiği...
Böylece diyalektik materyalizme dayalı Marksizm oluşuyor.
Farklı fikirler olmasa yeni fikirler de olmaz demek ki!
Prof. Timur, Marksizmin “yaşamın hiçbir boyutunu ihmal etmeyen bir kuram” olduğunu yazıyor. Öyledir ve sorun da buradadır! Bu yüzdendir ki, Marksizm “yaşamın hiçbir boyutunu” kapsam dışı ya da serbest bırakmıyor! Karl Popper’in gösterdiği gibi, Marksizmin totaliterliği bu ‘felsefi’ tabiatından geliyor.
“Bilim ve Yanılgı” adlı kitabımda ben de “her şeyci ideolojiler”i bu şekilde eleştirmiştim.
Taner Hoca, Marksist sınıf analizlerinin “gerçekçi ve doğru” olduğunu söylüyor; ben olsam “kısmen doğru” derdim tabii.
Felsefi sahada “mutlak doğru”lar değil, “kısmen doğru”lar iyidir!
Sınıf savaşı da tarihin çok karmaşık etkenlerinden sadece biridir; mutlak ve tek etken değildir.
Prof. Timur “fikir geleneğimizin zayıf olduğunu” söylüyor. Doğrudur ve sebepleri çok karmaşıktır. Herhalde çok okumamız, çok araştırmamız, çeşitlilikleri tanıyarak mukayese etmemiz ve bu verilerle çok düşünmemiz gerekiyor.