ATATÜRK' e Dil Uzatanlar

Dün akþam sitemizde hiç iatenmeyen bir durum yaþandý. Kendi cinsel kimliðiyle ulu önder ATATÜRK' ün ismini bir araya getiren bir ÞEREF yoksunu on dakika süreyle bir kaç foruma DANGALAK fikirlerini ( daha doðrusu fikirsizliðini) yazmýþ engin GERÝZEKALILIÐINI dahada perçinlemek üzereyken siteden uzaklaþtýrýlmýþ AKLA ZARAR yazýlarý görünebilir olmaktan çýkarýlmýþtýr. Bu insanlýktan nasibini alamamýþ ERDEM yoksunu kiþi için hakuka saygý duyan kiþiler olarak MAALESEF yalnýzca tim hukuk yollarýný kullanacaðýz. Ancak bu vesile ile bu ve buna benzer kiþiliksizlere bir çift söz etme hakkýmýz olacaktýr, olmalýdýr.

ATATÜRK' e 1905 yýlýndan bu yana yani 103 senedir , yaþadýðý sürece yüzüne ve fiilen , sonsuzluða intikalinden itibarende arkasýndan haince gizlenerek hakaret edilmiþ söz söylenmiþtir. Olasýdýr ki 3008 yýlýnda da gene benim gibi birileri hemen hemen ayný sözcüklerle ''1108'' senedr diye kuracaklardýr. O zamanda þimdiki gibi ATATÜRK aleyhine fikir üreten laf söyleyenler tarihin karanlýk ve tozlu sayfalarýnda yok olup gidecekler anýlmalarýda lanetle olacaktýr. Ancak ATATÜRK ve düþünce yapýsý sonsuzluða uzanacaktýr.

Geçmiþte ATATÜRK'e gerekli gereksiz laf uzatan hakaret edenlere karþý þair ;

Sen anandan gene çýkardýn ama ,
Baban kimdi bilemezdin þerefsiz...

diyerek uyarmýþ abuk sabuk konuþmayýn demek istemiþtir. Ancak günümüzde görülüyor ki '' babasýnýn kim olduðunu bilmeyen'' bu þerefsizler bana bu yazýyý yazdýrmak zorunda býrakan kiþi gibi ''kendi cinselliðinide kaybetmiþ'' duruma gelmiþlerdir. Demek ki þair eksik söylemiþ bu tip kiþilerin babalarýnýn kim olduðu belli olmadýðý gibi kendileride cinsel kimliklerinde ''sapkýnlýða'uðruyorlar. Bakýnýz bu kiþide Ý.. olmuþ ( Kendisi diyor) Ne diyelim ALLAH ISLAH ETSÝN...

ATATÜRK'e laf etmek için çok ama çok iyi düþünmek incelemek gerekir. Gerçi düþünmel ve incelemek için KAFA lazým diyeceksiniz haklýsýnýz o apayrý bir konu ama VELEV KÝ var diyelim;

En dangalak kiþi bile eðer bugün T:C sýnýrlarý içerisinde ''dinini''rahatça yaþýyor; 80 bini aþkýn camiden günde beþ vakit ezan sesi yükseliyor; dini bayramlarýný kutlayabiliyor ve bunlarý huzur içinde gerçekleþtiriyorsa bunu KAYITSIZ ÞARTSIZ ATATÜRK E BORÇLU OLDUÐUNUN BÝLÝR. Hiç deðilse bu konuda ATATÜRK aleyhine konuþmaktan utanýr. Tabii gene bir VELEV KÝ bu kiþi LAÝKLÝK ne DÝNDARLIK ne düzgün olarak bilsin ! Din bilgisi ZAYIF buna karþýn halkýn saf duygularýný sömüren SAHTEKAR BÝR DÝNCÝ olmasýn !!

Geçmiþten geleceðe ve sonsuza dek yaþayacak olan ATATÜRLÇÜ DÜÞÜNCE YAPISI ; ATATÜRK VE ONUN KURDUÐU TÜRKÝYE CUMHURÝYETÝ bu temelleri esas alacaktýr. ATATÜRK bu konuda vaz geçilmez bir yol gösterici eþsiz bir kurtarýcý olmaya devam edecektir. ATATÜRK Ü ÇOK AMA ÇOK ÝYÝ TANIYINIZ TANITINIZ.

EY ULU ÖNDER ATATÜRK ;
SEN TÜRK OLMAKLA MUTLUYDUN ; TÜRKLÜK SENÝNLE DAHA MUTLU.

Saygýlarýmla.

Herzaman þuna inanýrým;
Ýnsan herþeyini yitirebilir hayatta,ancak utanma ve ar duygusunu yitirirse iflah olmaz.Bu ve benzeri söz ya da eylemlerin adý ARSIZLIKtýr.

Bende bu sözlerin altýna imza atmaktan büyük bir mutluluk duyarým.

Atatürk'ü anlamayýpta Atatürkçü geçinerek veya kendi çýkarlarý için Atatürk'ü kullanarak, Atatürk'e laf ettirenleri de bu vesile ile kýnadýðýmý ve lanetlediðimi de söylemeden geçemeyeceðim.

En dangalak kiþi bile eðer bugün T:C sýnýrlarý içerisinde ''dinini''rahatça yaþýyor


Bu forumda insanlar sýnýfa ayrýlarak aþaðýlanmamalý diye düþünüyorum Siz ne dersiniz?

Ýnsanlar sýnýflara ayrýlmamalý ama rejime karþý olanlar ve olmayanlar diye 2 ye ayrýlýyor toplum. Atatürk'e küfür etmekle eline ne geçiyor sadece karþý tarafý sinirlendirmek! O zaman cevap bile vermeyeceksin o tür dengesizlere. Atatürk'ün düþüncesini sevmeyebilirsin ama hakaret etmeyi gerektirmez bu. Ben Atatürk'ü seviyorum mesela ama mesela atýyorum Vakit Gazetesi içinden küfür bile ediyor ama dýþandan sadece eleþtiriyor dolaylý yoldan. Bu tür kiþileri sevmezsin o ayrý ama gidip sen de vakit gazetesi yazarýna küfür edemezsin o da hakarete girer. ayný mantýk. Yazýk yani küfür aþaðýlýk kompleksi olanlara bitiþik denir. Anlaþýlýr bir þey herhalde ! :o


Atatürk'e bir pkklý küfür etti diye her kürt pkklý olmaz. Bu da yanlýþ olur. Ben eskiden tüm kürtler defolsun derdim ama ilerleyince yaþým anlamadým ki saçmaymýþ mantýðým. Ýnsan olmak önemli. hakaretsiz bir toplum her güçlüðü yener ! bu kadar diyorum!

O cümlenin bir sýnýflama yapmadýðýný düþünüyorum. Ýnsanlar dangalaklar ve olmayanlar diye ikiye ayrýlýr deseydim haklý olurdunuz. Orada Atatürk ü çok az tanýyan ''orta zekalý'' bir insan bile anlar demek istenmiþtir. Her hangi birisi kastedilmediði için bir ayrýþým yoktur.
Ha kiþi buna raðmen anlayýþ kýtlýðý çekiyorsa buna de benim yapabileceðim bir þey yoktur. Zeka geriliði insanlarýn sýnýfa ayrýlmasý deðil sadece týbben tespit edilmiþ bir farktýr.

Esenlikler, Muhteþem Türk Mustafa Kemâl Atatürk'e geçmiþten günümüze kadar daima olumsuz sözler edilmiþtir ve bunlarý söyleyenler hep ayný kafalar, ayný zihniyetler....(sadece dinciler olarak düþünmeyin)
Bir örneðini sunuyorum sevgi ve saygýlarýmla..
SAÝD-Ý NURS-Ý'YE GÖRE ATATÜRK DECCAL'DI

Yazýlarýmýzýn içinde ne zaman Said–i Nursi’den bahsetsek, bazý çevreler feci rahatsýz oluyorlar. Hemen organize bir küfür ve hakaret kampanyasýna giriþiyorlar. Tabi bütün bu küfürlerin yanlarýna kar kalmayacaklarýný her halde biliyor olmalarý lazým. Arka arkaya yazdýðýmýz son iki yazýda, Kuvayý Milliye’ye çete denilmesinden ve düzenli bir orduda bulunan ahlak ve anlayýþa sahip olmamalarýndan dem vuran Zaman gazetesi yazarý Mümtazer Türköne’nin bu mantýðýný eleþtirmiþtik. Selim Tekeli adlý bir okurumuz, çok güzel bir tespitte bulundu gönderdiði mesajda.
Diyor ki Selim Bey: “Muharrem Bey, derin devlete, Kuvayý Milliye’ye karþý çýkan ve düzenli ordunun faziletlerini anlatan bu arkadaþlara bir sorun bakalým; madem düzenli ordunun ahlakýný ve meziyetlerini övüyorlar, iþte karþýlarýnda sapýna kadar düzenli bir Türk ordusu var. Bu ülkenin ordusu var. Hadi bakalým bu ülkenin düzenli ordusunu da savunsunlar.”
Selim Bey’in sorusunu ilgililere aynen aktarýyorum!
Gelelim konumuza.

Said–i Nursi’nin Kuvayý Milliye karþýtý tavrýný belgeledikçe bazýlarý bir türlü kabul etmek istemiyor. Ne arþiv belgesine, ne kitaba ne baþka bir dokümana itibar ediyorlar.
Sormak lazým: Madem Said–i Nursi, Kuvayý Milliye’ye bu kadar kucak açýyordu da, onun yolunu izleyen gazeteler neden habire Kuvvacýlara hakaret ediyorlar?
Bazý Nurcu okurlarýmýz ise, Said–i Nursi ile Atatürk arasýnda hiçbir sorun olmadýðýný, buna örnek olarak TBMM’ye “hoþamedi” için çaðrýlmýþ olmasýný örnek veriyorlar.
Bu konunun ayrýntýlarýný daha önce yazdýðýmýz için tekrara girmeyeceðim. Ancak bazý saflar gerçekten böyle düþünüyor olabilir ama olayýn gerçek boyutu tarih sayfalarýnda bütün açýklýðý ile duruyor. Bugünden sonra devam edecek birkaç yazýmýzda Said–i Nursi ile ilgili pek gündeme getirilmeyen bazý gerçekleri aktarmak istiyorum.

Said–i Nursi bir çok lahikasýnda Atatürk’e “Deccal” diye hakaret ediyordu.
Deccal, Ýslami literatürde en aðýr hakaret sayýlan ifadelerden biridir. Deccal; yalan söyleyen, aldatan, karýþtýran kiþi anlamýna gelir. Deccalin ortaya çýkmasý kýyamet alametlerinden biri olarak da görülmüþtür.
Deccal konusunda tarih boyunca ortaya atýlan iddialarý gündeme getirecek deðiliz. Ancak Said–i Nursi’nin þu satýrlarýný okuduðunuzda Deccal denilince kimin kastedildiðini çok iyi anlamýþ olacaðýz.

“Ben bir manevi alemde, Ýslam Deccalini gördüm. Yalnýz bir tek gözünde teshirce bir manyetizma gözümle müþahade ettim ve onu bütün bir münkir bildim. Ýþte bu inkarý mutlaktan çýkan bir cüret ve cesaretle mukaddesata hücum eder.(...) Fakat kahraman ve mücahit ordunun ve dindar milletin ruhundaki nur–u iman ve Kur’an ýþýðýyla hakikat–i hal–i göreceði ve o kumandanýn çok dehþetli tahribatýný tamire çalýþacaðý rivayetlerden anlaþýlýyor.” (Þualar458–459,Siracun Nur 247)

Saidi Nursi, baþlangýçta þifreli olarak iþaret ettiði Deccal’in kim olduðunu daha sonra þöyle anlatýyor:
“Ölmüþ gitmiþ dünyadan ve hükümetten alakasý kesilmiþ bir adam hakkýnda otuz sene evvel bir Hadis–i Þerif’in ihbariyle Kur’an’a zararlý bir adam çýkacak demiþtim.Sonra Mustafa Kemal’in o adam olduðunu zaman gösterdi. (Emirdað Lahikasý I/278,Yirmiyedinci mektuptan Sabýk Reis–i Cumhur’a ve üç makama gönderilen istida)

Saidi Nursi, Mustafa Kemal’e yönelik Deccal suçlamasýnda daha da ileri giderek þunlarý yazar:
“...Lozan Muahedesinde söz veren ve pek þiddetli ve dehþetli hücumlarýna raðmen hiçbir hakiki Müslüman Türk’ü Protestan yapamayan ve Millet–i Ýslam için pek zararlý olduðunu ef’aliyle ispat eden ve Hadis– Þerif’in haber verdiði o müthiþ þahýs kendisi olduðunu(yani Deccal, y.n) hayat ve mematiyle gösteren Mustafa Kemal’e bir mahrem eserde ‘din yýkýcý Süfyan’ dediðimizi (...)” (Emirdað Lahikasý I,50–51;Yirmiyedinci Mektuptan Mahkeme–i Kübra’ya Þekva ve Müdafaatýn Bir Haþiyesi olan Parçanýn Hülasasýdýr, Ayrýca Müdafaalar, 226–227)

Saidi Nursi Atatürk’e açýkça Deccal diyor, Millet–i Ýslam’ý Protestan yapmak istediðinden bahsediyordu.
Oysa, Saidi Nursi’nin Deccal dediði Atatürk, Ýzmir Amerikan Koleji’nde misyoner faaliyette bulunuluyor diye bu okulu tamamen kapatmýþ, hayatta iken Bab–ý Ali’nin “Misyonerle Mücadele Teþkilatý” kurmasýna destek vermiþ, 3 Ocak 1922’de Meclis Baþkaný iken yayýnladýðý bir muhtýrada, Ýçiþleri Bakanlýðý’na çok sert çýkýþarak, Amerikalýlarýn Anadolu’da “Öksüzler Yurdu” altýndaki yapýlanma isteklerinin tamamen Hýristiyanlýðý yaymak amacý taþýdýðýný vurgulayarak “bu talebin derhal reddedilmesini” istemiþti.

Said Nursi ise risalelerinde “Müslüman Ýsevi” gibi, “Cihan Harbinde ölen Hýristiyanlar þehittir” gibi “Ermenilere valilik kaymakamlýk görevi verilsin “gibi tuhaf ifadeler kullanýyor, Hýristiyanlara , “Müslüman olmak için dininizi tamamen terk etmeye gerek yok” þeklinde “Ýslami olmayan” fetvalar veriyordu.
Daha da ileri giderek risalelerinde nurculara “misyonerlerle ittifak edin!” çaðrýsýnda bulunuyordu.

Bu çaðrýya uyan pek çok nurcu ise, Moda Presbiteryan Kilisesi Baþpastörü Turgay Üçal gibi, Ankara Ostim Türk Dünyasý Presbiteryen Kilisesi Baþpastörü Yavuz Kapusuz gibi, Nurculýktan Hýristiyanlýða geçiyordu..
Sadi Nursi, Atatürk’e Deccal derken ve Atatürk’ün belkemiðini oluþturduðu Kuvva örgütlemesine karþý çýkarken, bugün onun peþinden gidenlerin tarihi gerçekleri ve “tarihi ayýplarý “gizlemek çok komik bir savunmaya girmeleri hiç de yakýþýk kalmýyor.
Yukarýda verdiðimiz risalelerin bugünkü baskýlarýnda yukarýdaki ifadeleri bulamayacaksýnýz.Çünkü risalelerin çoðunda olduðu gibi sansürlenmiþ durumdalar.
Çok isteyen bize müracaat etsin.

Muharrem Bayraktar

http://turkcutoplumcu.org/index.php?...=460&Itemid=31

Yedi ayrý etnik grubun yaþadýðý Fransa'da, üç ayrý etnik grubun yaþadýðý Ýngiltere'de, yüzün üzerinde etnik grubun yaþadýðý Rusya'da, hem de yüzyýllardan bugüne Fransýz, Ýngiliz, Rus ulusçuluðu yaþatýlýrken; bin yýlý aþkýn bir süredir, çeþitli kavimlerin geçiþ yolu olmuþ ama sonuçta bin yýlý aþkýn süredir Türklere vatan olan, Türk devletlerine sahne olan Türkiye topraklarýnda hem de çoðunluk halinde yaþayan Türklere ulusçuluk yapma hakkýný, ulus adýný kullanma hakkýný çok görmek ne ölçüde tarihsel gerçeklerle baðdaþýr ki?!. Ýþte bu çeliþkiye daha 1920'lerde dikkat çekmeye baþlayan Atatürk, dünya tarihinde hiçbir devlet kurucusunun yapmadýðý ölçüde, kurduðu devletin sahiplerinin adýný, dolayýsýyla ulusun adýný -hem de olaðanüstü tanýmlarla- ortaya koymuþtur. Ýþte, bilinen bu tanýmlara ayrýca açýklýk getiren bazý sözleri:


• Bu memleket tarihte Türk'tü, bugün Türk'tür ve sonsuza kadar Türk olarak yaþayacaktýr.
• Benim hayatta yegâne onur kaynaðým, servetim, Türklük'ten baþka bir þey deðildir.
• Biz doðrudan doðruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanaðý Türk toplumudur. Bu toplumun fertleri ne kadar Türk kültürü ile dolu olursa, o topluma dayanan Cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur.
• Türk milliyetçiliði, ilerleme ve geliþme yolunda ve milletlerarasý temas ve iliþkilerde, bütün çaðdaþ milletlere paralel ve onlarla bir uyum içinde yürümekle beraber, Türk toplumunun özel ka- rakterini ve baþlýbaþýna baðýmsýz kimliðini korumaktýr.
• Türklük esastýr. Bu varlýðý, tarih içinde araþtýrmak, birbirine baðlý bir tarih içinde tespit edilecek Türk medeniyeti ile öðünmek, yerinde olur. Fakat, bu öðünmeye lâyýk olmak için, bugün çalýþmak lâzýmdýr. Her alanda, özellikle medeniyet dünyasýna eser vermek için çalýþkan olmayý hedef tutmak lâzýmdýr.
• Bu memleket, dünyanýn beklemediði, asla ümit etmediði bir eþsiz varlýðýn yüksek görüntüsüne, yüksek sahne oldu. Bu sahne en aþaðý 7000 senelik bir Türk beþiðidir. Beþik tabiatýn rüzgârlarý ile sallandý; beþiðin içindeki çocuk tabiatýn yaðmurlarý ile yýkandý; o çocuk tabiatýn þimþeklerinden, yýldýrýmlarýndan, kasýrgalarýndan önce korkar gibi oldu; sonra onlara alýþtý; onlarý tabiatýn babasý tanýdý; onlarýn oðlu oldu. Bir gün o tabiat çocuðu tabiat oldu; þimþek, yýldýrým, güneþ oldu; Türk oldu. Türk budur: Yýldýrýmdýr, kasýrgadýr, dünyayý aydýnlatan güneþtir.
• Anasýnýn ve babasýnýn asilliði ile iftihar eden Teodoz, Ýtalya yarýmadasýna inmek isteyen Türk Atilla'ya barýþ müzakeresinden önce sormuþ: "Siz hangi asil ailedensiniz?" Atilla da ona cevap vermiþ: "Ben asil bir milletin evlâdýyým". Ýþte benim cevabým da size budur.
• Bu dünyadan göçerek Türk milletine veda edeceklerin çocuklarýna, kendinden sonra yaþayacaklara, son sözü þu olmalýdýr: "Benim Türk milletine, Türk Cumhuriyetine, Türklüðün geleceðine ait görevlerim bitmemiþtir, siz onlarý tamamlayacaksýnýz. Siz de sizden sonrakilere benim sözümü tekrar ediniz". Bu sözler, bir kiþinin deðil, Türk ulusunun duygusunun ifadesidir. Bunu her Türk bir parola gibi kendinden sonrakilere devamlý tekrar etmekle son nefesini verecektir. Her Türk ferdinin son nefesi, Türk ulusunun nefesinin sönmeyeceðini, onun sonsuz olduðunu göstermelidir. Yüksek Türk, senin için yüksekliðin sýnýrý yoktur. Ýþte parola budur.
• Biz milliyet fikirlerini uygulamada çok gecikmiþ ve çok ihmal etmiþ bir milletiz. Bunun zararlarýný daha fazla faaliyetle telâfiye çalýþmalýyýz. Bilirsiniz ki, milliyet teorisinin, milliyet idealinin yok olmasýna çalýþan teorinin dünya üzerinde uygulanma imkâný bulunamamýþtýr. Çünkü, tarih, olaylar ve gözlemler, insanlar ve milletler arasýnda, hep milliyetin egemen olduðunu göstermiþtir. Ve milliyet prensibi, aleyhindeki büyük çapta gerçek tecrübelere raðmen yine milliyet hissinin öldürülemediði, kuvvetle yaþadýðý görülmektedir.
• Dünyanýn bize saygý göstermesini istiyorsak, önce bizim kendi benliðimize ve milliyetimize bu saygýyý hissen, fikren, fiilen bütün davranýþ ve hareketlerimizle gösterelim; bilelim ki milli benliðini bulamayan milletler baþka milletlerin avýdýr.
• Bugünkü Türk milleti siyasi ve sosyal topluluðu içinde kendilerine kurtluk fikri, Çerkezlik fikri ve hatta lazlýk fikri veya boþnaklýk fikri propaganda edilmek istenmiþ vatandaþ ve milletdaþlarýmýz vardýr. Fakat geçmiþin bu keyfi idare devirlerinin sonucu olan bu yanlýþ adlandýrmalar, düþmana alet olmuþ birkaç gerici, beyinsizden baþka, hiçbir millet ferdi üzerinde kederlenmekten baþka bir etki meydana getirmemiþtir. Çünkü bu milletin fertleri de, genel Türk toplumu gibi ayný ortak geçmiþe, tarihe, ahlâka, hukuka sahip bulunuyorlar... Bugün içimizde bulunan hristiyan, musevi vatandaþlar, kader ve talihlerini Türk milletine vicdani arzularýyla baðlandýktan sonra kendilerine yan gözle, yabancý gözü ile bakmak; medeni Türk Milletinin asil ahlâkýndan beklenebilir mi?
• Diyarbakýrlý, Van'lý, Erzurumlu, Trabzonlu, Ýstanbullu, Trakya'lý ve Makedonya'lý, hep bir ýrkýn evlâtlarý, hep ayný cevherin damarlarýdýr.
• Siyasi varlýðýmýzýn dýþýnda, baþka ülkelerde, baþka siyasi gruplarla isteyerek veya istemeyerek kader birliði etmiþ, bizimle dil, ýrk, kök birliðine sahip ve hatta yakýn, uzak tarih ve ahlâk yakýnlýðý görülen Türk topluluklarý vardýr. Tarihin bin bir olayýnýn sonucu olan bu durum, Türk milletinin tarihen ve ilmen oluþmasýndaki asaleti, dayanýþmayý asla bozamaz.
• Türk milleti Kurtuluþ Savaþýndan beri, hattâ bu savaþa atýlýrken bile, mahkûm milletlerin hürriyet ve baðýmsýzlýk davalarýyla ilgilenmeyi, o davalara yardým etmeyi benimsemiþtir. Böyle olunca kendi soydaþlarýnýn hürriyet ve baðýmsýzlýklarýna ilgisiz davranmasý elbette uygun görülemez. Fakat milliyet davasý þuursuz ve ölçüsüz bir dava þeklinde düþünülmemeli ve savunulmamalýdýr. Milliyet davasý siyasi bir mücadele konusu olmadan önce þuurlu bir ideal meselesidir. Þuurlu ideal demek pozitif bilimlere, bilimsel yöntemlere dayandýrýlmýþ bir hedef ve gaye demektir. O halde, propagandalarda denenmiþ yöntemlere müracaat etmek þarttýr. Hareketlerin imkân sýnýrlarý ve öncelikleri mutlaka hesaba katýlmalýdýr. Türkiye dýþýnda kalmýþ olan Türkler, önce kültür meseleleriyle ilgilenmelidirler. Nitekim biz Türklük dâvasýný böyle bir uygun ölçüde ele almýþ bulunuyoruz. Büyük Türk tarihine, Türk dilinin kaynaklarýna, zengin lehçelerine, eski Türk eserlerine önem veriyoruz. Baykal ötesindeki Yakut Türklerinin dil ve kültürlerini bile ihmal etmiyoruz.
• Yurttaþlarým! Az zamanda çok ve büyük iþler yaptýk. Bu iþlerin en büyüðü, temeli, Türk kahramanlýðý ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir.... Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalýþkandýr. Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti, milli birlik ve beraberlik içerisinde güçlükleri yenmesini bilmiþtir. Ve çünkü, Türk milletinin yürümekte olduðu ilerleme ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasýnda tuttuðu meþale, müsbet ilimdir.... Büyük Türk milleti, onbeþ yýldan beri, giriþtiðimiz iþlerde baþarý vadeden çok sözlerimi iþittin. Bahtiyarým ki, bu sözlerimin, hiçbirinde milletimin, hakkýmdaki güvenini sarsacak bir isabetsizliðe uðramadým. Bugün, ayný inanç ve kesinlikle söylüyorum ki, milli ideale tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduðunu bütün medeni dünya, az zamanda, bir kere daha tanýyacaktýr. Asla þüphem yoktur ki, Türklüðün unutulmuþ büyük medeni niteliði ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki geliþmesi ile, geleceðin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneþ gibi doðacaktýr. Türk milleti, sonsuza akýp giden her on senede, bu büyük millet bayramýný daha büyük þereflerle, saadetlerle, huzur ve refahiçinde kutlamaný gönülden dilerim. NE MUTLU TÜRKÜM DÝYENE!..


Alýntý: Dr. Necip Hablemitoðlu
"Þeriatçý Terör"ün ve Batýnýn Kýskacýndaki Ülke Türkiye

http://turkcutoplumcu.org/index.php?...=324&Itemid=34

Burada klavye arkasýndan sanal kahramanlýk kolay. Asýl bu Atatürk düþmanlarý, toplumun içerisinde yüksek sesle hezeyanlarýný dile getirebiliyorlarsa o zaman vaziyet sakat demektir.

Hani neydi o meþhur söz:

"Tehlikenin farkýnda mýsýnýz?"