İlginç bir Yargıtay Kararı
olay gerçekden oldukça ilginç.öyleki hukuk fakültelerinde sınavlarda örnek olay olarak bile sorulabilir
-olay kısaca şöyle
elimizdeki seneti tahsil için icra takibi yapmamız ve bu takibe karşılık borçlu tarafın icra hakimliğine senetteki imzanın kendisine ait olmadığı gerekçesiyle itiraz edip dava açması
-bir yıllık bir dava sürecinden sonra mahkeme lehimizde karar veriyor ve borçlunun avukatı müvekkiliyle aralarındaki sorunlardan dolayı(vekalet ücretini alamamak) olacak tamamen usul yerini bulsun diye olacak kararı temyiz ediyor ve bu temyizden 1 gün sonrada mahkemeye verdiği dilekçe ile vekillikden çekildiğini beyan ediyor
-bir kaç ay sonra yargıtaydan karar beklerken dosya geri geliyor gerekçe senedin orjinalinin dosya ile gönderilmemiş olması
-bu arada takipteki rakam epey yüklü olduğu gibi borçlu her an hacize gideriz diye adresini kaybettiriyor yapılan tebligatları cevapsız bırakıyor,avukatı davadan çekildiği için muhatap olmak istemiyor(ama nedense mahkeme kalemi yinede ısrarla avukatı sıkıştırıyor) mahkeme yargıtaya dosyayı tekrar göndermek için masraf almak istiyor.
-fakat mahkeme bir türlü sonuç alamıyor ve bu süreçde ne olacak bu durum diye görüştüğüm mahkeme kalemi ve hatta hakim,masraf ödemeyi kimse yapmazsa dosya yargıtaya gönderilmez ve dava temyiz edilmemiş gibi değerlendirilir nevinden bir karar verebileceğini ima ediyor.
-bu çerçevede bir karar kesinleşmesi beklerken aradan geçen bir kaç ay sonrası sürpriz bir karar bu sefer yargıtaydan geliyor(dosyanın tekrar yargıtaya gönderilmiyeceği intibaı vardı)
-yargıtay mahkemenin lehimizde verdiği kararı aleyhimize olacak şekilde esasdan bozuyor
-hani asla böyle bir şey olmaz denilecek bir durum nerdeyse.
sürpriz kelimesi az kalır
-yargıtayın gerekçesini bu siteyi takip eden arkadaşların tahmin etmesi ve yorumlamasından önce şu ayrıntılarıda ifade etmem sonuç açısında önemli
- icra mahkemesine senetteki imza bana ait savıyla dava açan borçlunun talebi üzerine mahkeme senedi bilirkişi incelemesine gönderiyor
-bu arada savcılığada hakkımızda sahte senet düzenlemekden vesaire şikayette bulunuyor
-savcılığa bu senetten başka bir ikinci senet daha olduğunu ve şahsın bu senetleri verdiğini ispatlayan ayrıca yazılı bir sözleşmeninde mevcut olduğunu belgeleriyle sunuyoruz şahit gösteriyoruz ve bilirkişi incelemesinden bahsediyoruz
-bir kaç ay sonra bilirkişi raporu mahkemeye geliyor ve bir sonraki duruşmadan yaklaşık 1 ay kadar önce dosyaya giren bu raporun bir nüshasınında karşı tarafa ve vekiline gönderilmesi mahkeme kalemine masraf ödeyerek tarafımızdan sağlanıyor.rapor açıkça senedin borçluya ait olduğunu tespit ediyor.
-bir sonraki duruşmaya kadar olan süre içerisinde karşı taraf ve avukatı rapora itiraz etmedikleri halde duruşmada itiraz ediyor ve yeni bilirkişi talep ediliyor.hakim bu itirazı samimi bulmayıp kabul etmiyor ve davayı temyiz yolu açık olmak üzere lehimize sonuçlandırıyor.
-bu arada savcılıkda bu bilirkişi raporunu inceleyip yeni bir bilirkişi incelemesine gerek duymayıp karşı tarafın yalan söyleyip iftira suçu işlediğine kanaat getirip iftira suçundan dolayı asliye ceza mahkemesinde kamu davası açıyor
-aslında karşı tarafdan senetleri teminat senedi olarak almış olduğumuzdan temyiz süreci bitmeden hacze gitmeyi düşünmedik ve tüm bu yargı sürecinde ihtilaf mevzuumuzu sulhen çözmeyi bekledik.yada karşı tarafın sözleşmede teminat hususu belirtildiğinden hiç değilse bu sözleşmeye dayalı olarak menfi tespit davası açma yoluyla davasını sürdürür diye düşündük.bu durumda sözleşmede yazılanlar çerçevesinde alacak talebindeki haklılığımız tamamen değilsede kısmen şüpheli bile olabilecekti.
bunun dışında karşı tarafın yalanve iftira ile yani imzaya itiraz yoluyla yaptığı uğraşın etik olmakdan başka hukuki olarakta hiç bir tutar tarafı yoktu ki aslında vekilininde aramızdaki sözleşmeden haberi olduğu halde ve müvekkilinin yalan söylediği açık dolayısıyla bu çerçevede davanın kaybedilmesi kesin olduğu halde bir vekil olarak yaptığının da etiğe uygun olmakdan başka mesleki görgüye uygun olmadığı da söylenebilir.en başta icra mahkemeleri dar kapsamlı yargılama yapan mahkemeler olarak elinde değerli belgesi olanın pozisyonuna göre usul esasına göre şekillenir.oysaki diğer mahkemeler konuyla ilgili tüm evrakları şahitleri dikkate alan dolayısıyla sadece teknik inceleme ve delil değerlendirme değil olayın usulü yanında esasını da öne çıkaran kanaat mahkemeleridir,tek kusuru çokça uzun sürebilmesidir..imzaya itiraz etik sorun olmakdan başka vekil tarafından başarısızlığı aşikar olduğu halde dava taktiği olarak kullanıldığı durumda değil vekalet ücreti talep edilecek baroya şikayeti gerektirecek bir yüz kızartıcılık olarak değerlendirilmeli.bu olayda ki vekil içinde böyle düşünülürken kaderin cilvesine bakınki dava lehlerine sonuçlandı.bu durumda etik ve mesleki görgü ile ilgili ileri sürülen eleştiriler sizce geçersizmi olacaktır.önemli olan(ne staratejik ne taktik nedenlerle hak etmediğiniz görmediğiniz bir açıkdan elde edilen bir başarıda olsa)yinede başarı başarıdır demekmidir.
-buraya kadar okuma sabrı gösteren arkadaşlar tüm bu hukuksal işlemlerle dolu yargı sürecinin pozitif görünümüne rağmen davanın tarafımızdan kaybedilmesinin mantığını çözebileceklermi acaba
ipuçları
-senette istanbul mahkemeleri dava yeri gösterilmesine rağmen icra takibi borçlununda ikameti olmayan tamamen aykırı bir başka ilçede yapıldığından borçlu önce yetkisizlik talebinde bulunmuş daha sonra bu talebinden vekilinin ikametine yakın olmasından dolayı olacak vazgeçmiştir.
-takip 49 nolu ödeme emri ile yapılmıştır
-yaklaşık 50 milyar tl lik bir takip olduğu için icra müdürlüğü yapılan masrafları göz onüne alarak yetkisizlik durumu söz konusu olabilir diye sözlü uyarıda bulunmuştur.
-başta icra hakimliğine itiraz dilekçesini veren borçlunu kendisi olmuş daha sonra davayı bir vekile vermiştir.
-vekil mahkemenin borçlunun imza örneği olabilecek belge sunması talebini 1,2 duruşma oyalamıştır.öyleki müvekkilinin kendisine verdiği vekaletnamesinin orjinal örneğini bile çok sonra sunmuştur.ve diğer imza örneği olabilecek resmi belgeler tarafımızdan tespit edilip mahkemeye getirttirilmiştir.
-mahkeme bilirkişiden başka kendiside imza örnekleri almış senetle karşılaştırmıştır
-savcılıkta bu işlemleri yapmıştır
-bilirkişi kriminal adli tabib bilirkişilik kurumudur.ve çok detaylı bir inceleme yapmıştır.fakat buna rağmen yargıtayın bozama karaına delil olan hususta hiç bir ifadesi geçmemektedir
-zaten yargıtayın yorumunda bilirkişiden başka karşı tarafın avukatı,mahkeme kalemi,hakim,savcı,icra dairesi vesaire hiç bir kurum ve kişinin ifadesi geçmemiştir.
bu dava tüm bu kurum ve kişilerin ve haliyle yargı mantığının meşruiyetinin sorgulanmasını gerektirecek derecede traji komik bir durum arzediyor.
alacaklı olarak bizden kaynaklanmıyan bir kusur dolayısıyla yargının bu bozma kararı ile dolayısıyla sil baştan bunca zaman bunca masraf boşa gitti demek oluyor.
öncelikle eğer katılma inceliği gösterirseniz yargıtayın bozma gerekçesi için yorumlarınızı bekliyorum ve ardından bu fiili durumu tartışmaya açmak.teşekkürlermailto:
-olay kısaca şöyle
elimizdeki seneti tahsil için icra takibi yapmamız ve bu takibe karşılık borçlu tarafın icra hakimliğine senetteki imzanın kendisine ait olmadığı gerekçesiyle itiraz edip dava açması
-bir yıllık bir dava sürecinden sonra mahkeme lehimizde karar veriyor ve borçlunun avukatı müvekkiliyle aralarındaki sorunlardan dolayı(vekalet ücretini alamamak) olacak tamamen usul yerini bulsun diye olacak kararı temyiz ediyor ve bu temyizden 1 gün sonrada mahkemeye verdiği dilekçe ile vekillikden çekildiğini beyan ediyor
-bir kaç ay sonra yargıtaydan karar beklerken dosya geri geliyor gerekçe senedin orjinalinin dosya ile gönderilmemiş olması
-bu arada takipteki rakam epey yüklü olduğu gibi borçlu her an hacize gideriz diye adresini kaybettiriyor yapılan tebligatları cevapsız bırakıyor,avukatı davadan çekildiği için muhatap olmak istemiyor(ama nedense mahkeme kalemi yinede ısrarla avukatı sıkıştırıyor) mahkeme yargıtaya dosyayı tekrar göndermek için masraf almak istiyor.
-fakat mahkeme bir türlü sonuç alamıyor ve bu süreçde ne olacak bu durum diye görüştüğüm mahkeme kalemi ve hatta hakim,masraf ödemeyi kimse yapmazsa dosya yargıtaya gönderilmez ve dava temyiz edilmemiş gibi değerlendirilir nevinden bir karar verebileceğini ima ediyor.
-bu çerçevede bir karar kesinleşmesi beklerken aradan geçen bir kaç ay sonrası sürpriz bir karar bu sefer yargıtaydan geliyor(dosyanın tekrar yargıtaya gönderilmiyeceği intibaı vardı)
-yargıtay mahkemenin lehimizde verdiği kararı aleyhimize olacak şekilde esasdan bozuyor
-hani asla böyle bir şey olmaz denilecek bir durum nerdeyse.
sürpriz kelimesi az kalır
-yargıtayın gerekçesini bu siteyi takip eden arkadaşların tahmin etmesi ve yorumlamasından önce şu ayrıntılarıda ifade etmem sonuç açısında önemli
- icra mahkemesine senetteki imza bana ait savıyla dava açan borçlunun talebi üzerine mahkeme senedi bilirkişi incelemesine gönderiyor
-bu arada savcılığada hakkımızda sahte senet düzenlemekden vesaire şikayette bulunuyor
-savcılığa bu senetten başka bir ikinci senet daha olduğunu ve şahsın bu senetleri verdiğini ispatlayan ayrıca yazılı bir sözleşmeninde mevcut olduğunu belgeleriyle sunuyoruz şahit gösteriyoruz ve bilirkişi incelemesinden bahsediyoruz
-bir kaç ay sonra bilirkişi raporu mahkemeye geliyor ve bir sonraki duruşmadan yaklaşık 1 ay kadar önce dosyaya giren bu raporun bir nüshasınında karşı tarafa ve vekiline gönderilmesi mahkeme kalemine masraf ödeyerek tarafımızdan sağlanıyor.rapor açıkça senedin borçluya ait olduğunu tespit ediyor.
-bir sonraki duruşmaya kadar olan süre içerisinde karşı taraf ve avukatı rapora itiraz etmedikleri halde duruşmada itiraz ediyor ve yeni bilirkişi talep ediliyor.hakim bu itirazı samimi bulmayıp kabul etmiyor ve davayı temyiz yolu açık olmak üzere lehimize sonuçlandırıyor.
-bu arada savcılıkda bu bilirkişi raporunu inceleyip yeni bir bilirkişi incelemesine gerek duymayıp karşı tarafın yalan söyleyip iftira suçu işlediğine kanaat getirip iftira suçundan dolayı asliye ceza mahkemesinde kamu davası açıyor
-aslında karşı tarafdan senetleri teminat senedi olarak almış olduğumuzdan temyiz süreci bitmeden hacze gitmeyi düşünmedik ve tüm bu yargı sürecinde ihtilaf mevzuumuzu sulhen çözmeyi bekledik.yada karşı tarafın sözleşmede teminat hususu belirtildiğinden hiç değilse bu sözleşmeye dayalı olarak menfi tespit davası açma yoluyla davasını sürdürür diye düşündük.bu durumda sözleşmede yazılanlar çerçevesinde alacak talebindeki haklılığımız tamamen değilsede kısmen şüpheli bile olabilecekti.
bunun dışında karşı tarafın yalanve iftira ile yani imzaya itiraz yoluyla yaptığı uğraşın etik olmakdan başka hukuki olarakta hiç bir tutar tarafı yoktu ki aslında vekilininde aramızdaki sözleşmeden haberi olduğu halde ve müvekkilinin yalan söylediği açık dolayısıyla bu çerçevede davanın kaybedilmesi kesin olduğu halde bir vekil olarak yaptığının da etiğe uygun olmakdan başka mesleki görgüye uygun olmadığı da söylenebilir.en başta icra mahkemeleri dar kapsamlı yargılama yapan mahkemeler olarak elinde değerli belgesi olanın pozisyonuna göre usul esasına göre şekillenir.oysaki diğer mahkemeler konuyla ilgili tüm evrakları şahitleri dikkate alan dolayısıyla sadece teknik inceleme ve delil değerlendirme değil olayın usulü yanında esasını da öne çıkaran kanaat mahkemeleridir,tek kusuru çokça uzun sürebilmesidir..imzaya itiraz etik sorun olmakdan başka vekil tarafından başarısızlığı aşikar olduğu halde dava taktiği olarak kullanıldığı durumda değil vekalet ücreti talep edilecek baroya şikayeti gerektirecek bir yüz kızartıcılık olarak değerlendirilmeli.bu olayda ki vekil içinde böyle düşünülürken kaderin cilvesine bakınki dava lehlerine sonuçlandı.bu durumda etik ve mesleki görgü ile ilgili ileri sürülen eleştiriler sizce geçersizmi olacaktır.önemli olan(ne staratejik ne taktik nedenlerle hak etmediğiniz görmediğiniz bir açıkdan elde edilen bir başarıda olsa)yinede başarı başarıdır demekmidir.
-buraya kadar okuma sabrı gösteren arkadaşlar tüm bu hukuksal işlemlerle dolu yargı sürecinin pozitif görünümüne rağmen davanın tarafımızdan kaybedilmesinin mantığını çözebileceklermi acaba
ipuçları
-senette istanbul mahkemeleri dava yeri gösterilmesine rağmen icra takibi borçlununda ikameti olmayan tamamen aykırı bir başka ilçede yapıldığından borçlu önce yetkisizlik talebinde bulunmuş daha sonra bu talebinden vekilinin ikametine yakın olmasından dolayı olacak vazgeçmiştir.
-takip 49 nolu ödeme emri ile yapılmıştır
-yaklaşık 50 milyar tl lik bir takip olduğu için icra müdürlüğü yapılan masrafları göz onüne alarak yetkisizlik durumu söz konusu olabilir diye sözlü uyarıda bulunmuştur.
-başta icra hakimliğine itiraz dilekçesini veren borçlunu kendisi olmuş daha sonra davayı bir vekile vermiştir.
-vekil mahkemenin borçlunun imza örneği olabilecek belge sunması talebini 1,2 duruşma oyalamıştır.öyleki müvekkilinin kendisine verdiği vekaletnamesinin orjinal örneğini bile çok sonra sunmuştur.ve diğer imza örneği olabilecek resmi belgeler tarafımızdan tespit edilip mahkemeye getirttirilmiştir.
-mahkeme bilirkişiden başka kendiside imza örnekleri almış senetle karşılaştırmıştır
-savcılıkta bu işlemleri yapmıştır
-bilirkişi kriminal adli tabib bilirkişilik kurumudur.ve çok detaylı bir inceleme yapmıştır.fakat buna rağmen yargıtayın bozama karaına delil olan hususta hiç bir ifadesi geçmemektedir
-zaten yargıtayın yorumunda bilirkişiden başka karşı tarafın avukatı,mahkeme kalemi,hakim,savcı,icra dairesi vesaire hiç bir kurum ve kişinin ifadesi geçmemiştir.
bu dava tüm bu kurum ve kişilerin ve haliyle yargı mantığının meşruiyetinin sorgulanmasını gerektirecek derecede traji komik bir durum arzediyor.
alacaklı olarak bizden kaynaklanmıyan bir kusur dolayısıyla yargının bu bozma kararı ile dolayısıyla sil baştan bunca zaman bunca masraf boşa gitti demek oluyor.
öncelikle eğer katılma inceliği gösterirseniz yargıtayın bozma gerekçesi için yorumlarınızı bekliyorum ve ardından bu fiili durumu tartışmaya açmak.teşekkürlermailto: