Alkollü trafik kazasında yaralama ve kusur oranı tespiti
Merhaba,
Ben 13 Mayıs 2007 tarihinde alkollü iken bir trafik kazasına karıştım. Aynı kazada karşı araçta bulunan iki kişi yaralandı. Yaralılardan ikisi de alkollü idi. Ancak araçta arka koltukta bulunan ve yaralanmayan başka bir şahıs sürücü olduğu beyanında bulundu.
Ben kazadan sonra hiçbirşey hatırlamıyordum ve olay yerine gelen trafik zabıtası bana başka bir araca çarptığımı söyledi. Beni jandarma ekipleri gözaltına alırken, diğer araçta bulunan yaralılar hastaneye kaldırıldı. Sürücü olduğu beyanında bulunan kişi de trafik ekipleriyle beraber gitti.
Bana kazaya benim sebep olduğum söylendiği için ben de jandarmada suçu kabul ettim. Ancak sonradan araştırdığımda araçtakilerin alkollü olduğunu araçlarından rakı şişesi çıktığını ve bizi taciz etmekte oldukalrını öğrendim. Ayrıca jandarma gözetiminde kaldığım gecenin sabahında özel bir hastanede panik atak krizinde olduğum için diyazem aldım. Nöbetçi mahkemeye çıktığımda da diyazem etkisi altında idim. Mahkemede olayı hiçbir şekilde hatırlamadığımı ifade ettim.
Olayı kendim araştırmaya başladım. Sonradan da görgü tanıklarından biri benimle bağlantıya geçerek taciz edildiğimizi gördüğünü aynı güzergahta servis minibüsü ile servis çekmekte olduğunu söyledi. Araçların fotoğraflarını çektim ve karşı tarafın aracında polis tutanağında belirtildiği gibi arkadan darbe olmadığını gösterir fotoğrafları savcılıktaki dava dosyasına sundum.
Olayı gören ve servis minibüsünde bulunan tanıklardan üç kişi dinlettim. Kaza gecesi yanımda olan kız arkadaşım en başından beri, önümüze aniden geçtiklerini ve bizi taciz etmekte olduklarını söylüyordu. Aynı ifadeyi tekrar verdi.
Göğüs kafesinde kırık olan alkollü yaralı özel sağlık sigortası olduğu için Bursa'da faaliyet gösteren özel bir hastaneye kaldırılmıştı. Şahsın alkollü olduğu ve ağzının içki koktuğu hastane kayıtlarında ve savcılıktaki dosyada belli. Ancak hastanede, içkili olan, göğüs kafesinden ve burnundan yaralanan kişinin direksiyondaki kişi değil de 3. kişi olduğuna kanaat etmişler ve özel sağlık sigortasından parayı almışlar. Bana ceza davam henüz sürerken 17 milyar civarında hastane masrafının rücu etmesi için dava açıldı.
Karşı tarafın aracı, bir renta car firmasından kiralık olmasına ve kiralayan kişi sürücü olmamasına rağmen, araç emanet verilmiş gibi gösterilerek kasko şirketinden parası yine polislerin belirlediği kusur oranına dayanılarak alınmış. Bu aracın masrafları da kasko şirketi tarafından bana rücu etsin diye dava açılmış. Trafik tutanaklarında ben 8 de 8 oranında suçlu gösterilmişim.
Biz savcılığa başvurarak, sürücünün yaralılardan özel hastanede yatan kişi olduğunu ve bu kişinin de röntgen ve grafilerinde darbeyi göğsüne direksiyondan aldığının belli olduğunu, bu sebeple yaralıya ait hastane kayıtlarının, röntgen ve grafilerin adli otomotivde incelenmesi talebinde bulunduk. Henüz bunların sonucu gelmeden hastane yaralının 3. kişi olduğuna kanaat ederek, özel sağlık sigortasından parasını almış.
Benim öğrenmek istediğim, yaralının üçüncü kişi mi yoksa sürücü mü olduğuna hastanenin karar vermesi hak mıdır?
Benim cezamı belirlemek özel bir hastane ve iki trafik zabıtasının işi midir? Davam neticeye ulaşmadan, bana rücu davalarının açılması ne kadar doğrudur?
Kolay olan ve hiç bir araştırma yapmadan mini etek giymiş ve içkili bir bayanın üzerine bütün suçu yıkarak, koparabilenin koparabildiği kadar parayı koparması hukuka uygun mudur? Bu ülkede trafik zabıtası ve özel hastaneler hukuktan üstün müdür?
Kaza gecesi, bütün yerel gazeteler ve televizyonlar olay yerine gelerek benim mini etekli görüntülerimi aldılar. Anneler gününde annem, televizyonda ve gazetelerde hakkımda yazılan ' alkollü kadın üç kişiyi ezdi ' başlıklarını okudu. Ben bekar bir bayanım. Gazetecilerin benim kadın yada kız oluşumla ilgili kamuoyuna açıklama yapmaya hakkı var mı? Bekaret sebebiyle töre cinayetlerinin işlendiği bir ülkede ve henüz ceza davam sonuçlanmamışken gazeteciler benim suçlu olduğuma hükmedip, alkollü kadın sürücü ibaresi kullanarak beni ifşa edebilirler mi? Suçlu isem benim cezamın, hukuk tarafından verilmesi gerekmez mi? Bana karşı yapılan bu linç girişimi kadın olmamdan, içkili olmamdan ve mini etekli olmamdan mı kaynaklanmaktadır? Türkiye cumhuriyetinde hangi delikanlı davası sona ermeden benim gibi cezalandırılmıştır?
Aynı kazada, karşı tarafın aracı sadece yan yatarken, benim kullandığım araç takla atmıştır. Biz yara almadan kurtulurken emniyet kemeri kullanmayan ve araçları bizimki kadar sağlam olmayan yaralıların yaralanmasından tamamen beni sorumlu tutmak, trafik zabıtasının takdir yetkisine mi bırakılmıştır?
Bu kadar karmaşık bir olayda lise mezunu trafik zabıtalarının hüküm vermesi doğru mudur?
Şimdiden görüş bildirecek hukukçu arkadaşlara teşekkür ederim.
Serap Doğru
Ben 13 Mayıs 2007 tarihinde alkollü iken bir trafik kazasına karıştım. Aynı kazada karşı araçta bulunan iki kişi yaralandı. Yaralılardan ikisi de alkollü idi. Ancak araçta arka koltukta bulunan ve yaralanmayan başka bir şahıs sürücü olduğu beyanında bulundu.
Ben kazadan sonra hiçbirşey hatırlamıyordum ve olay yerine gelen trafik zabıtası bana başka bir araca çarptığımı söyledi. Beni jandarma ekipleri gözaltına alırken, diğer araçta bulunan yaralılar hastaneye kaldırıldı. Sürücü olduğu beyanında bulunan kişi de trafik ekipleriyle beraber gitti.
Bana kazaya benim sebep olduğum söylendiği için ben de jandarmada suçu kabul ettim. Ancak sonradan araştırdığımda araçtakilerin alkollü olduğunu araçlarından rakı şişesi çıktığını ve bizi taciz etmekte oldukalrını öğrendim. Ayrıca jandarma gözetiminde kaldığım gecenin sabahında özel bir hastanede panik atak krizinde olduğum için diyazem aldım. Nöbetçi mahkemeye çıktığımda da diyazem etkisi altında idim. Mahkemede olayı hiçbir şekilde hatırlamadığımı ifade ettim.
Olayı kendim araştırmaya başladım. Sonradan da görgü tanıklarından biri benimle bağlantıya geçerek taciz edildiğimizi gördüğünü aynı güzergahta servis minibüsü ile servis çekmekte olduğunu söyledi. Araçların fotoğraflarını çektim ve karşı tarafın aracında polis tutanağında belirtildiği gibi arkadan darbe olmadığını gösterir fotoğrafları savcılıktaki dava dosyasına sundum.
Olayı gören ve servis minibüsünde bulunan tanıklardan üç kişi dinlettim. Kaza gecesi yanımda olan kız arkadaşım en başından beri, önümüze aniden geçtiklerini ve bizi taciz etmekte olduklarını söylüyordu. Aynı ifadeyi tekrar verdi.
Göğüs kafesinde kırık olan alkollü yaralı özel sağlık sigortası olduğu için Bursa'da faaliyet gösteren özel bir hastaneye kaldırılmıştı. Şahsın alkollü olduğu ve ağzının içki koktuğu hastane kayıtlarında ve savcılıktaki dosyada belli. Ancak hastanede, içkili olan, göğüs kafesinden ve burnundan yaralanan kişinin direksiyondaki kişi değil de 3. kişi olduğuna kanaat etmişler ve özel sağlık sigortasından parayı almışlar. Bana ceza davam henüz sürerken 17 milyar civarında hastane masrafının rücu etmesi için dava açıldı.
Karşı tarafın aracı, bir renta car firmasından kiralık olmasına ve kiralayan kişi sürücü olmamasına rağmen, araç emanet verilmiş gibi gösterilerek kasko şirketinden parası yine polislerin belirlediği kusur oranına dayanılarak alınmış. Bu aracın masrafları da kasko şirketi tarafından bana rücu etsin diye dava açılmış. Trafik tutanaklarında ben 8 de 8 oranında suçlu gösterilmişim.
Biz savcılığa başvurarak, sürücünün yaralılardan özel hastanede yatan kişi olduğunu ve bu kişinin de röntgen ve grafilerinde darbeyi göğsüne direksiyondan aldığının belli olduğunu, bu sebeple yaralıya ait hastane kayıtlarının, röntgen ve grafilerin adli otomotivde incelenmesi talebinde bulunduk. Henüz bunların sonucu gelmeden hastane yaralının 3. kişi olduğuna kanaat ederek, özel sağlık sigortasından parasını almış.
Benim öğrenmek istediğim, yaralının üçüncü kişi mi yoksa sürücü mü olduğuna hastanenin karar vermesi hak mıdır?
Benim cezamı belirlemek özel bir hastane ve iki trafik zabıtasının işi midir? Davam neticeye ulaşmadan, bana rücu davalarının açılması ne kadar doğrudur?
Kolay olan ve hiç bir araştırma yapmadan mini etek giymiş ve içkili bir bayanın üzerine bütün suçu yıkarak, koparabilenin koparabildiği kadar parayı koparması hukuka uygun mudur? Bu ülkede trafik zabıtası ve özel hastaneler hukuktan üstün müdür?
Kaza gecesi, bütün yerel gazeteler ve televizyonlar olay yerine gelerek benim mini etekli görüntülerimi aldılar. Anneler gününde annem, televizyonda ve gazetelerde hakkımda yazılan ' alkollü kadın üç kişiyi ezdi ' başlıklarını okudu. Ben bekar bir bayanım. Gazetecilerin benim kadın yada kız oluşumla ilgili kamuoyuna açıklama yapmaya hakkı var mı? Bekaret sebebiyle töre cinayetlerinin işlendiği bir ülkede ve henüz ceza davam sonuçlanmamışken gazeteciler benim suçlu olduğuma hükmedip, alkollü kadın sürücü ibaresi kullanarak beni ifşa edebilirler mi? Suçlu isem benim cezamın, hukuk tarafından verilmesi gerekmez mi? Bana karşı yapılan bu linç girişimi kadın olmamdan, içkili olmamdan ve mini etekli olmamdan mı kaynaklanmaktadır? Türkiye cumhuriyetinde hangi delikanlı davası sona ermeden benim gibi cezalandırılmıştır?
Aynı kazada, karşı tarafın aracı sadece yan yatarken, benim kullandığım araç takla atmıştır. Biz yara almadan kurtulurken emniyet kemeri kullanmayan ve araçları bizimki kadar sağlam olmayan yaralıların yaralanmasından tamamen beni sorumlu tutmak, trafik zabıtasının takdir yetkisine mi bırakılmıştır?
Bu kadar karmaşık bir olayda lise mezunu trafik zabıtalarının hüküm vermesi doğru mudur?
Şimdiden görüş bildirecek hukukçu arkadaşlara teşekkür ederim.
Serap Doğru