Mahkeme de güldürür
İnsanların trajik öyküleriyle dolu soğuk mahkeme duvarları, bazen mizahçılara taş çıkartan komedilere sahne olur; yüzlerdeki ciddiyet, yerini kahkahaya bırakır. İşte o anlardan birkaçı;
'Mahkeme duvarı gibisin' denir ya... Mahkeme duvarları soğuktur soğuk olmasına ama, bazen öyle şeyler olur ki, mahkeme duvarları da gülümser... Türk filmlerinde cezalar yağdırırken, sanıklara ders verirken gördüğümüz hâkimler, savcılar, cezaevinden bir an önce çıkma umuduyla kendini savunan sanıklar, an gelir öyle sözler sarfeder ki, yüzlerdeki ciddiyet, asabiyet birden yerini gülümsemeye, hatta kahkahaya bırakır. Sanırsınız ki komedi filminden bir sahne çekiliyor. İşte o sahnelerden birkaç alıntı...
'Kapıyı çaldın ha!'
Üsküdar'da bir hırsızlık olur. Polis kadına sorar: "Şüphelendiğiniz biri var mı?" Kadın, "Apartmanda komşularım var ama, bilmiyorum. Dairemin kapısı zorlanmış ve girilmiş" der. Polis alt kata iner ve yukarıdaki daireyle ilgili sorular sorar. Adam, "Valla ben su parasını almak için kapıyı çaldım" yanıtını verir. 'Çaldım' lafını duyan polis, adamı alır götürür. İfadesindeki 'çaldım' kelimesinin altını çizer, evrakları savcılığa gönderir. Altı çizili kelimeleri okuyan savcı sorar: "Polisteki ifaden doğru mu?"
"Evet Savcı Bey" cevabını veren adam, yaptığı hırsızlığı itiraf ettiği gerekçesiyle tutuklanır ve cezaevine gönderilir. Üsküdar Adliyesi'nde, avukat tutukluluğa itiraz edince, mahkeme başkanı, "Zaten bütün avukatlar da müvekkillerinin suçsuz olduğuna inanır" der.
Avukat ısrarla "Dosyayı okur musunuz?" der. Başkan şöyle bir göz gezdirir. "Eee okudum."
Avukat tekrar uyarır, "Bir kez daha okuyun başkanım"
Başkan dosyayı bir kez daha okur.. Zile basar.. Kâtibi çağırır... "Çabuk sanığı serbest bırakın!"
'Bu işin piyasası ne?'
Karagümrük çetesi elebaşı Nuri Ergin ile kardeşi Vedat Ergin ilk kez hâkim karşısına çıktıklarında, mesleğini soran hakime,
ağabey Ergin "Kabadayıyım", kardeş Ergin ise "Ağabeyime yardım ederim" cevabını verir.
Aynı duruşmada genç sanıklardan biri, bir kişiyi bacağından yaralaması için 2.5 milyar lira teklif edildiğini söyler. Fiyatı çok bulan başkan, Nuri Ergin'e sorar "Sen bilirsin piyasayı, bir bacak
için bu para çok değil mi?" Ergin cevap verir. "Çok başkanım, çocuk işte piyasayı bilmiyor. 500 milyona olur bu iş."
Hâkim kızarsa...
Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen bir hırsızlık davasında mahkeme başkanı olayın sanığına sorar:
"Sen bu işi nereden öğrendin?"
Pişkin sanığın, "Efendim, dışarıda olsaydım sizi bile soyardım" demesi üzerine de mahkeme başkanı, "Ben şimdi sana 20 sene geçireyim de gör" diye karşılık verir.
'Bırakın gitsin'
Boş sahte ruhsat basmaktan bir grup yakalanır. Avukat, boş ruhsatların sahte olamayacağını iddia eder. Savcılığa çıkan sanıklar, sahte boş ruhsat basmaktan tutuklanmaları için mahkemeye sevk edilir. Bütün hâkimler gittiği için, sanıkların, oldukça ağır grip geçiren icra hâkimine ifade vermesi gerekir. Avukatlar, başkanın ceza davasından anlamayacağını söyleyip itiraz etseler de, sanıklar hâkim karşısına çıkar.
Mahkemeye giren avukatlar başkana boş ruhsatların sahte olmadığını söyleyince, sanıkları yakalayan komiser itiraz eder ve sahte olduğunu öne sürer. Avukatlarla polis arasında yaşanan sözlü atışmanın ardından avukatlar, kendi ruhsatlarını çıkarıp yakalanan ruhsatlarla karşılaştırır ve "Hâkim Bey bunlardan hangisi sahte?" der.
Hâkim bey bakar... bakar...
"Valla beni devlet buraya gönderdi. Beni hasta hasta gecenin bu vaktinde ruhsatlarla uğraştırıyorsunuz. Hem cezadan anlamam, hem hastayım. Sanıkları kefaletle serbest bırakın."
İngilizce dersi
Beyoğlu Ağır Ceza Mahkemesi'nde İngiliz holiganları öldürenlerin davasında, tanık, olay sırasında başından geçenleri anlatırken, İngilizlerin gelip "I fuck you" dediklerini anlatır.
Mahkeme Başkanı şaşırarak sorar: "Bu ne demek oğlum?"
"S....m demek"
Başkanın "Sen nereden öğrendin bunları?" sorusuna tanık "Ben Taksim, de simit satıyorum da, bazen turistlerle konuşuyorum" cevabını verince, salondakiler kahkahaya boğulur.
'Vallahi ülkücüyüm'
İstanbul DGM'de görülen bir P.kk davasında 'yardım ve yataklık etmekten' yargılanan sanık, suçlamaları her duruşmada reddeder. Ancak her seferinde reddetilir. Son duruşmada artık dayanamayan sanık, iki elini kurt işareti yaparak havaya kaldırır: "Efendim, ben vallahi ülkücüyüm" der.
'Ben görmedim'
Pendik Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen davada adam zina yaptığı için karısından boşanmak ister. Dava, tanıkların dinlendiği aşamaya gelmiştir. Hâkim ilk tanığı çağırır ve sorar: "Bak bu kadın kötü bir hayat yaşıyormuş, ne diyorsun?"
Tanık soruyu anlamayarak,
"Efendim?" diye karşılık verir.
Tanığın anlamadığını gören Hâkim konuyu biraz açarak, "Yani evladım, kadının başkalarıyla ilişkisi varmış" diye tekrarlar.
Tanık yine anlamadığını söyleyince hâkim bu kez öfkelenerek,
"Yahu bu kadın genelevde çalışıyormuş" diye konuşur.
Tanık ise şöyle cevap verir: "Vallahi ben görmedim."
'Dağda gezsene'
Çeteci sanık Ayvaz Korkmaz'ın adamlarının yargılandığı davada, salonda otuz sanık vardır.
Kimlik tespiti yapılırken öğrenim durumu sorulan sanıklardan birkaç tanesi, art arda okuma yazma bilmediklerini söyler. Mahkeme Başkanı 'cahil' diye tutanaklara geçirir. Ardından yine okuma yazma bilmeyen bir sanık daha kalkar, soyadı 'Dağgez'. Sıkılan mahkeme başkanı bu kez, "Oğlum senin soyadın Dağgez. Niye indin şehre? Dağda gezsene."
Bütçe nedir?
1950'li yıllarda Erzurum'un Hınıs ilçesinde hâkimin karşısına, muhtarlık bütçesini yapmamaktan hakkında kamu davası açılan bir muhtar, sanık olarak çıkar. Adam Kürt kökenli olduğu için duruşmada tercüman bulunur. Hâkim tercümana dönerek, "Sor bakalım, neden bütçe tutmamış" der. Tercüman soruyu sanık sandalyesinde oturan muhtara iletir, muhtar ise Kürtçe, "Bütçe çiye la?" (Bütçe ne demek?) diye karşılık verir. Bu cevabı alan mahkeme başkanı tutanaklara şu kararı yazdırır:
"Sanığın bütçenin ne olduğunu bilmediği, 'bütçe çiye la?' diye sormasından anlaşılıp, bütçe yapmamakla bir kastının bulunmadığı için beraatine..."
'Sen temizle'
Kars Adliyesi'nde Ağır Ceza'nın Azeri kökenli reisi davanın sonunda kararı okur:
"Oy balam, sana beş yıl ağır hapis cezası verdik."
Sanık şaşkınlıkla sorar;
"Ee, balam şimdi ben ne yapacam?"
Reis yine Azeri lehçesiyle sanığa cevap verir:
"Şimdi temyiz eylersin"
Başkanın ne demek istediğini tam olarak anlayamayan sanık, Azeri şivesiyle cevap verir:
"Ben ne temizleyecem? Nasıl pislettiysen öyle temizle."
https://www.hukuki.net/mizah/mahkeme.gif
Yanlış anlama
İzmit Adliyesi'nde çok sanıklı bir dava başlamak üzereyken mübaşir bir sanığın adını söyler ve 'arkadaşları' diye bağırır.
Duruşmayı izlemek için koridorda bekleyenler can havliyle kendilerini mahkeme salonundan içeri atar ve sanık sandalyelerinde yerlerini alırlar.
Mahkeme başkanı elindeki iddanamede isimleri bulunan bütün sanıkların kimlik tespitini yaptıktan sonra bakar ki, sanık sandalyelerinde hâlâ oturanlar var.
Başkan salona dönüp sorar:
"Önde oturanlar sanık anladık, peki ya siz kimsiniz?"
"Biz de arkadaşlarıyız"
https://www.hukuki.net - http://www.hukukara.com
'Mahkeme duvarı gibisin' denir ya... Mahkeme duvarları soğuktur soğuk olmasına ama, bazen öyle şeyler olur ki, mahkeme duvarları da gülümser... Türk filmlerinde cezalar yağdırırken, sanıklara ders verirken gördüğümüz hâkimler, savcılar, cezaevinden bir an önce çıkma umuduyla kendini savunan sanıklar, an gelir öyle sözler sarfeder ki, yüzlerdeki ciddiyet, asabiyet birden yerini gülümsemeye, hatta kahkahaya bırakır. Sanırsınız ki komedi filminden bir sahne çekiliyor. İşte o sahnelerden birkaç alıntı...
'Kapıyı çaldın ha!'
Üsküdar'da bir hırsızlık olur. Polis kadına sorar: "Şüphelendiğiniz biri var mı?" Kadın, "Apartmanda komşularım var ama, bilmiyorum. Dairemin kapısı zorlanmış ve girilmiş" der. Polis alt kata iner ve yukarıdaki daireyle ilgili sorular sorar. Adam, "Valla ben su parasını almak için kapıyı çaldım" yanıtını verir. 'Çaldım' lafını duyan polis, adamı alır götürür. İfadesindeki 'çaldım' kelimesinin altını çizer, evrakları savcılığa gönderir. Altı çizili kelimeleri okuyan savcı sorar: "Polisteki ifaden doğru mu?"
"Evet Savcı Bey" cevabını veren adam, yaptığı hırsızlığı itiraf ettiği gerekçesiyle tutuklanır ve cezaevine gönderilir. Üsküdar Adliyesi'nde, avukat tutukluluğa itiraz edince, mahkeme başkanı, "Zaten bütün avukatlar da müvekkillerinin suçsuz olduğuna inanır" der.
Avukat ısrarla "Dosyayı okur musunuz?" der. Başkan şöyle bir göz gezdirir. "Eee okudum."
Avukat tekrar uyarır, "Bir kez daha okuyun başkanım"
Başkan dosyayı bir kez daha okur.. Zile basar.. Kâtibi çağırır... "Çabuk sanığı serbest bırakın!"
'Bu işin piyasası ne?'
Karagümrük çetesi elebaşı Nuri Ergin ile kardeşi Vedat Ergin ilk kez hâkim karşısına çıktıklarında, mesleğini soran hakime,
ağabey Ergin "Kabadayıyım", kardeş Ergin ise "Ağabeyime yardım ederim" cevabını verir.
Aynı duruşmada genç sanıklardan biri, bir kişiyi bacağından yaralaması için 2.5 milyar lira teklif edildiğini söyler. Fiyatı çok bulan başkan, Nuri Ergin'e sorar "Sen bilirsin piyasayı, bir bacak
için bu para çok değil mi?" Ergin cevap verir. "Çok başkanım, çocuk işte piyasayı bilmiyor. 500 milyona olur bu iş."
Hâkim kızarsa...
Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen bir hırsızlık davasında mahkeme başkanı olayın sanığına sorar:
"Sen bu işi nereden öğrendin?"
Pişkin sanığın, "Efendim, dışarıda olsaydım sizi bile soyardım" demesi üzerine de mahkeme başkanı, "Ben şimdi sana 20 sene geçireyim de gör" diye karşılık verir.
'Bırakın gitsin'
Boş sahte ruhsat basmaktan bir grup yakalanır. Avukat, boş ruhsatların sahte olamayacağını iddia eder. Savcılığa çıkan sanıklar, sahte boş ruhsat basmaktan tutuklanmaları için mahkemeye sevk edilir. Bütün hâkimler gittiği için, sanıkların, oldukça ağır grip geçiren icra hâkimine ifade vermesi gerekir. Avukatlar, başkanın ceza davasından anlamayacağını söyleyip itiraz etseler de, sanıklar hâkim karşısına çıkar.
Mahkemeye giren avukatlar başkana boş ruhsatların sahte olmadığını söyleyince, sanıkları yakalayan komiser itiraz eder ve sahte olduğunu öne sürer. Avukatlarla polis arasında yaşanan sözlü atışmanın ardından avukatlar, kendi ruhsatlarını çıkarıp yakalanan ruhsatlarla karşılaştırır ve "Hâkim Bey bunlardan hangisi sahte?" der.
Hâkim bey bakar... bakar...
"Valla beni devlet buraya gönderdi. Beni hasta hasta gecenin bu vaktinde ruhsatlarla uğraştırıyorsunuz. Hem cezadan anlamam, hem hastayım. Sanıkları kefaletle serbest bırakın."
İngilizce dersi
Beyoğlu Ağır Ceza Mahkemesi'nde İngiliz holiganları öldürenlerin davasında, tanık, olay sırasında başından geçenleri anlatırken, İngilizlerin gelip "I fuck you" dediklerini anlatır.
Mahkeme Başkanı şaşırarak sorar: "Bu ne demek oğlum?"
"S....m demek"
Başkanın "Sen nereden öğrendin bunları?" sorusuna tanık "Ben Taksim, de simit satıyorum da, bazen turistlerle konuşuyorum" cevabını verince, salondakiler kahkahaya boğulur.
'Vallahi ülkücüyüm'
İstanbul DGM'de görülen bir P.kk davasında 'yardım ve yataklık etmekten' yargılanan sanık, suçlamaları her duruşmada reddeder. Ancak her seferinde reddetilir. Son duruşmada artık dayanamayan sanık, iki elini kurt işareti yaparak havaya kaldırır: "Efendim, ben vallahi ülkücüyüm" der.
'Ben görmedim'
Pendik Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen davada adam zina yaptığı için karısından boşanmak ister. Dava, tanıkların dinlendiği aşamaya gelmiştir. Hâkim ilk tanığı çağırır ve sorar: "Bak bu kadın kötü bir hayat yaşıyormuş, ne diyorsun?"
Tanık soruyu anlamayarak,
"Efendim?" diye karşılık verir.
Tanığın anlamadığını gören Hâkim konuyu biraz açarak, "Yani evladım, kadının başkalarıyla ilişkisi varmış" diye tekrarlar.
Tanık yine anlamadığını söyleyince hâkim bu kez öfkelenerek,
"Yahu bu kadın genelevde çalışıyormuş" diye konuşur.
Tanık ise şöyle cevap verir: "Vallahi ben görmedim."
'Dağda gezsene'
Çeteci sanık Ayvaz Korkmaz'ın adamlarının yargılandığı davada, salonda otuz sanık vardır.
Kimlik tespiti yapılırken öğrenim durumu sorulan sanıklardan birkaç tanesi, art arda okuma yazma bilmediklerini söyler. Mahkeme Başkanı 'cahil' diye tutanaklara geçirir. Ardından yine okuma yazma bilmeyen bir sanık daha kalkar, soyadı 'Dağgez'. Sıkılan mahkeme başkanı bu kez, "Oğlum senin soyadın Dağgez. Niye indin şehre? Dağda gezsene."
Bütçe nedir?
1950'li yıllarda Erzurum'un Hınıs ilçesinde hâkimin karşısına, muhtarlık bütçesini yapmamaktan hakkında kamu davası açılan bir muhtar, sanık olarak çıkar. Adam Kürt kökenli olduğu için duruşmada tercüman bulunur. Hâkim tercümana dönerek, "Sor bakalım, neden bütçe tutmamış" der. Tercüman soruyu sanık sandalyesinde oturan muhtara iletir, muhtar ise Kürtçe, "Bütçe çiye la?" (Bütçe ne demek?) diye karşılık verir. Bu cevabı alan mahkeme başkanı tutanaklara şu kararı yazdırır:
"Sanığın bütçenin ne olduğunu bilmediği, 'bütçe çiye la?' diye sormasından anlaşılıp, bütçe yapmamakla bir kastının bulunmadığı için beraatine..."
'Sen temizle'
Kars Adliyesi'nde Ağır Ceza'nın Azeri kökenli reisi davanın sonunda kararı okur:
"Oy balam, sana beş yıl ağır hapis cezası verdik."
Sanık şaşkınlıkla sorar;
"Ee, balam şimdi ben ne yapacam?"
Reis yine Azeri lehçesiyle sanığa cevap verir:
"Şimdi temyiz eylersin"
Başkanın ne demek istediğini tam olarak anlayamayan sanık, Azeri şivesiyle cevap verir:
"Ben ne temizleyecem? Nasıl pislettiysen öyle temizle."
https://www.hukuki.net/mizah/mahkeme.gif
Yanlış anlama
İzmit Adliyesi'nde çok sanıklı bir dava başlamak üzereyken mübaşir bir sanığın adını söyler ve 'arkadaşları' diye bağırır.
Duruşmayı izlemek için koridorda bekleyenler can havliyle kendilerini mahkeme salonundan içeri atar ve sanık sandalyelerinde yerlerini alırlar.
Mahkeme başkanı elindeki iddanamede isimleri bulunan bütün sanıkların kimlik tespitini yaptıktan sonra bakar ki, sanık sandalyelerinde hâlâ oturanlar var.
Başkan salona dönüp sorar:
"Önde oturanlar sanık anladık, peki ya siz kimsiniz?"
"Biz de arkadaşlarıyız"
https://www.hukuki.net - http://www.hukukara.com