Kopya koyun "Oyalı" basınla tanıştı
Kopya koyun "Oyalı" basınla tanıştı
İstanbul Üniversitesi (İÜ) Veterinerlik Fakültesinde dünyaya getirilen Türkiye’nin ilk kopya koyunu "Oyalı"nın sağlık durumunun iyi olduğu bildirildi.
Sezaryenle dün dünyaya gelen "Oyalı", fakültede düzenlenen basın toplantısının ardından ilk kez basının ve kamuoyunun karşısına çıkarıldı.
İÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şafak Ural, kopya koyunun üniversitenin akademik araştırmaya olan eğitim ve katkısının bir sonucu olduğunu söyledi. Proje sorumlusu Prof. Dr. Sema Birler ve ekibine teşekkür eden Ural, "Oyalı"nın dün hafif ateş yükselmesi sorunu yaşadığını kaydetti.
Devlet Planlama Teşkilatı ve TÜBİTAK destekli projeler kapsamında yer alan "Kopya Koyun Projesi"nin sorumlusu Prof. Dr. Sema Birler de kopya koyuna "Oyalı" adını Prof. Dr. Ural’ın koyduğunu söyledi.
Birler, klonlamanın bir canlının genetik olarak aynı kopyalarının üretilmesi anlamına geldiğini ifade ederek, bir hayvandan yumurta hücreleri elde edildiğini, diğer klonlanacak olan canlıdan da bir vücut hücresinin alındığını anlattı.
Yumurta hücresinin tüm genetik materyali dışarı alındıktan sonra yumurta hücresine bir vücut hücresi ilave edildiğini ve bu iki hücrenin kaynaştırılmasıyla bir embriyonun üretiminin başlatıldığını dile getiren Prof. Dr. Birler, oluşan embriyonunun taşıyıcı anneye transfer edilmesiyle klon yavruların dünyaya getirildiğini kaydetti.
Prof. Dr. Birler, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Biz, transfer çalışmamızda 69 adet bölünmüş klon embriyoyu 8 koyuna transfer etmiştik. Bu 8 koyundan 5 tanesinin 18’inci günde yaptığımız hormon analizleri ile gebe olduğunu öğrendik. 40’ıncı günden sonra yaptığımız ultrason uygulamalarında 2 koyunun gebeliğinin devam ettiğini gördük. Klonlama çalışması sonucu gebe kalan koyundan bir tanesi dün doğum yaptı ve Türkiye’nin ilk klon kuzusunu dünyaya getirdi. Diğerinin halen gebeliği devam ediyor.
Klonlama bizim için bir sonuç değil, bir başlangıçtır. Planlandığımız yolda ilk birkaç basamağı çıkmış olarak görüyoruz kendimizi ve çok yakın bir dönemde ’Transcenin’ koyun üretimiyle devam ederek, hayvanlarda kök hücre çalışmalarına da kısa sürede geçmeyi düşünüyoruz. Ulaştığımız sonuçların, bilgi ve deneyimlerin gerek hayvancılık, gerek insan sağlığı konusunda çalışan meslektaşlarımıza da yardımcı olacağı umudunu taşıyoruz."
KLONLAMANIN AMACI
Klonlamanın amaçlarından bir tanesinin hayvancılık ve insan sağlığını ilgilendiren konularda gen transferi yapılmış hayvanların "biyofabrikalar" olarak kullanılması olduğunu vurgulayan Prof. Dr.
Birler, hemofili, diyabet gibi hastalıklarda kullanılmak üzere sütünden bazı proteinleri üretebilen koyun oluşturmak ve bu şekilde bu sütün ilaç endüstrisinden kullanılmasını sağlamak olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Birler, gebeliği devam eden diğer koyunun 5-6 gün içinde doğum yapabileceğine işaret ederek, "İlk ultrason incelemelerinde 4-5 yavru gördük. Bunlardan hepsi yaşamıyor olabilir. Yavru büyüdükçe tek tek saymak zorlaşıyor. Ama en az 3 bekliyoruz" diye konuştu.
"Oyalı"nın tek olarak dünyaya geldiğini vurgulayan Prof. Dr. Birler, doğum yaklaştıkça hem kendilerinin, hem de taşıcıyı annenin strese girdiğini, bu nedenle sezaryeni tercih ettiklerini söyledi.
Prof. Dr. Birler, "5 kilo 600 gram ağırlığında dün sezaryenle dünyaya getirilen ’Oyalı’nın sağlık durumu iyi" dedi.
Birler, mezbaha materyalinden yani mezbahada kesilen koyunlardan hücre alarak bunu klonlama işleminde kullandıklarını dile getirerek, bu nedenle ilk kopya koyunun çok özel bir cins olmadığını, daha çok Trakya bölgesindeki yerli koyun melezi gibi durduğunu, ancak bir kaç ay sonra daha kesin olarak ırkının ortaya çıkacağını belirtti.
HASSAS "OYALI"
Ortalamanın 2 katından biraz daha fazla büyüklükte dünyaya gelen "Oyalı"nın çok hassas olduğunu ifade eden Prof. Birler, bazı vitamin ve antibiyotikler verildiğini anlattı.
Birler, kopya kuzuyu önce biberonla beslediklerini, hayvan biraz daha güçlenince anne sütü alabileceğini dile getirerek, bir hafta geçtiğinde rahatlayacaklarını belirtti.
Daha önce keçilerde uygulanan, ancak koyunlarda ilk uygulanan bir yöntemi kullandıklarını anlatan Sema Birler, şunları kaydetti:
"Erken dönemde biz transferleri gerçekleştirdik. Embriyolar henüz bölünmeye başladıkları 48’inci saatte 2-6 hücreye bölündükten sonra transferleri gerçekleştirdik. Böyle olunca biraz fazla embriyo verdik, çünkü bu embriyoların yavru oluşturacakları düzeye gelme olasılıkları çok yüksek değildi. İkinci anneden yüzde 50 oranında embriyo annenin uterusuna implante oldu ve büyüme şansını yakaladı. Bu da dünyada bir ilk olacak. Hepsi sağlıklı doğarsa çok büyük bir yüzde yakalamış olacağız." Prof. Dr. Birler, dişi hayvandan alınan hücreler kullanıldığı için "Oyalı"nın dişi olduğunu, taşıyıcı annenin karnındakilerin de dişi olacaklarını vurgulayarak, hepsinin de çekirdek kromozomları olarak hücresinin alındığı hayvanın özelliklerini taşıyacaklarını bildirdi.
Birler, "tüp bebek" yönteminde alınan yumurta ve sprem hücrelerinin dışarıda bir araya getirildiğini ifade ederek, burada ise erişkin vücut hücresinin kullanılarak embriyo üretildiğini ve o erişkin vücut hücresinin alındığı hayvanın bire bir aynısının yapıldığını, yani baba faktörü olmadığını vurguladı.
İNSANIN KOPYALANMASI
Prof. Dr. Birler, insanın kopyalanması konusundaki bir soru üzerine de 2 tür klonlama olduğunu, yavru oluşturacak klonlamanın hayvanlar üzerinde uygulandığını, insanlar için böyle bir yöntemin dünyada yasaklanmış durumda olduğunu anlattı.
Teropötik uygulamada ise embriyonun hücrelerinden embriyonik kök hücreler elde edilmesinin amaçlandığını ifade eden Prof. Dr. Birler, bunun insanlar üzerinde uygulanmaya başlanmadığını, üzerinde yoğun şekilde çalışmaların sürdürüldüğünü kaydetti.
Prof. Dr. Birler, klonlama için koyun seçilmesinin nedeninin Türkiye’de koyunun sayısının fazla olması ve üretim açısından büyük bir potansiyele sahip olduğu için seçtiklerini anlattı.
Türkiye’nin mezbaha materyalinden elde edilmiş yumurta hücreleri ile çalışan 4. ülke durumunda olduğunu dile getiren Prof. Dr. Birler, koyunlarda erken transfer tekniğini kullanan ilk ülke durumunda olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Birler, klonlama işlemi için laboratuvar alt yapısı kurulduğunu, bazı cihazların alındığını belirterek, bunların maliyetinin 250 bin YTL civarında olduğunu, ancak bu maliyetin bir kere yapılmasının
yeterli olduğunu bildirdi.
"Dolly"in üzerinden 11 yıl geçtiğini anımsatan Prof. Dr. Birler, bununla beraber yaşlanma ile ilgili sorunlar olup olmadığına dair soruların ortaya çıktığını anlattı.
Prof. Dr. Birler, yaşlanmasının uygulamalarda hayvan türleri ve hayvan hücrelerine göre değiştiğini, bunların araştırılacağını vurgulayarak, "Dolly’de gebelik oranı yüzde 7 iken biz de yüzde 25 oldu. Yine bölünmüş embriyolardan yavruya ulaşma oranı yüzde 3’lerdeyken diğer gebe koyunumuzun da doğumunu gerçekleştirmesiyle bizim yüzde 6’larda olacak en az" şeklinde konuştu.
Milliyet
İstanbul Üniversitesi (İÜ) Veterinerlik Fakültesinde dünyaya getirilen Türkiye’nin ilk kopya koyunu "Oyalı"nın sağlık durumunun iyi olduğu bildirildi.
Sezaryenle dün dünyaya gelen "Oyalı", fakültede düzenlenen basın toplantısının ardından ilk kez basının ve kamuoyunun karşısına çıkarıldı.
İÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şafak Ural, kopya koyunun üniversitenin akademik araştırmaya olan eğitim ve katkısının bir sonucu olduğunu söyledi. Proje sorumlusu Prof. Dr. Sema Birler ve ekibine teşekkür eden Ural, "Oyalı"nın dün hafif ateş yükselmesi sorunu yaşadığını kaydetti.
Devlet Planlama Teşkilatı ve TÜBİTAK destekli projeler kapsamında yer alan "Kopya Koyun Projesi"nin sorumlusu Prof. Dr. Sema Birler de kopya koyuna "Oyalı" adını Prof. Dr. Ural’ın koyduğunu söyledi.
Birler, klonlamanın bir canlının genetik olarak aynı kopyalarının üretilmesi anlamına geldiğini ifade ederek, bir hayvandan yumurta hücreleri elde edildiğini, diğer klonlanacak olan canlıdan da bir vücut hücresinin alındığını anlattı.
Yumurta hücresinin tüm genetik materyali dışarı alındıktan sonra yumurta hücresine bir vücut hücresi ilave edildiğini ve bu iki hücrenin kaynaştırılmasıyla bir embriyonun üretiminin başlatıldığını dile getiren Prof. Dr. Birler, oluşan embriyonunun taşıyıcı anneye transfer edilmesiyle klon yavruların dünyaya getirildiğini kaydetti.
Prof. Dr. Birler, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Biz, transfer çalışmamızda 69 adet bölünmüş klon embriyoyu 8 koyuna transfer etmiştik. Bu 8 koyundan 5 tanesinin 18’inci günde yaptığımız hormon analizleri ile gebe olduğunu öğrendik. 40’ıncı günden sonra yaptığımız ultrason uygulamalarında 2 koyunun gebeliğinin devam ettiğini gördük. Klonlama çalışması sonucu gebe kalan koyundan bir tanesi dün doğum yaptı ve Türkiye’nin ilk klon kuzusunu dünyaya getirdi. Diğerinin halen gebeliği devam ediyor.
Klonlama bizim için bir sonuç değil, bir başlangıçtır. Planlandığımız yolda ilk birkaç basamağı çıkmış olarak görüyoruz kendimizi ve çok yakın bir dönemde ’Transcenin’ koyun üretimiyle devam ederek, hayvanlarda kök hücre çalışmalarına da kısa sürede geçmeyi düşünüyoruz. Ulaştığımız sonuçların, bilgi ve deneyimlerin gerek hayvancılık, gerek insan sağlığı konusunda çalışan meslektaşlarımıza da yardımcı olacağı umudunu taşıyoruz."
KLONLAMANIN AMACI
Klonlamanın amaçlarından bir tanesinin hayvancılık ve insan sağlığını ilgilendiren konularda gen transferi yapılmış hayvanların "biyofabrikalar" olarak kullanılması olduğunu vurgulayan Prof. Dr.
Birler, hemofili, diyabet gibi hastalıklarda kullanılmak üzere sütünden bazı proteinleri üretebilen koyun oluşturmak ve bu şekilde bu sütün ilaç endüstrisinden kullanılmasını sağlamak olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Birler, gebeliği devam eden diğer koyunun 5-6 gün içinde doğum yapabileceğine işaret ederek, "İlk ultrason incelemelerinde 4-5 yavru gördük. Bunlardan hepsi yaşamıyor olabilir. Yavru büyüdükçe tek tek saymak zorlaşıyor. Ama en az 3 bekliyoruz" diye konuştu.
"Oyalı"nın tek olarak dünyaya geldiğini vurgulayan Prof. Dr. Birler, doğum yaklaştıkça hem kendilerinin, hem de taşıcıyı annenin strese girdiğini, bu nedenle sezaryeni tercih ettiklerini söyledi.
Prof. Dr. Birler, "5 kilo 600 gram ağırlığında dün sezaryenle dünyaya getirilen ’Oyalı’nın sağlık durumu iyi" dedi.
Birler, mezbaha materyalinden yani mezbahada kesilen koyunlardan hücre alarak bunu klonlama işleminde kullandıklarını dile getirerek, bu nedenle ilk kopya koyunun çok özel bir cins olmadığını, daha çok Trakya bölgesindeki yerli koyun melezi gibi durduğunu, ancak bir kaç ay sonra daha kesin olarak ırkının ortaya çıkacağını belirtti.
HASSAS "OYALI"
Ortalamanın 2 katından biraz daha fazla büyüklükte dünyaya gelen "Oyalı"nın çok hassas olduğunu ifade eden Prof. Birler, bazı vitamin ve antibiyotikler verildiğini anlattı.
Birler, kopya kuzuyu önce biberonla beslediklerini, hayvan biraz daha güçlenince anne sütü alabileceğini dile getirerek, bir hafta geçtiğinde rahatlayacaklarını belirtti.
Daha önce keçilerde uygulanan, ancak koyunlarda ilk uygulanan bir yöntemi kullandıklarını anlatan Sema Birler, şunları kaydetti:
"Erken dönemde biz transferleri gerçekleştirdik. Embriyolar henüz bölünmeye başladıkları 48’inci saatte 2-6 hücreye bölündükten sonra transferleri gerçekleştirdik. Böyle olunca biraz fazla embriyo verdik, çünkü bu embriyoların yavru oluşturacakları düzeye gelme olasılıkları çok yüksek değildi. İkinci anneden yüzde 50 oranında embriyo annenin uterusuna implante oldu ve büyüme şansını yakaladı. Bu da dünyada bir ilk olacak. Hepsi sağlıklı doğarsa çok büyük bir yüzde yakalamış olacağız." Prof. Dr. Birler, dişi hayvandan alınan hücreler kullanıldığı için "Oyalı"nın dişi olduğunu, taşıyıcı annenin karnındakilerin de dişi olacaklarını vurgulayarak, hepsinin de çekirdek kromozomları olarak hücresinin alındığı hayvanın özelliklerini taşıyacaklarını bildirdi.
Birler, "tüp bebek" yönteminde alınan yumurta ve sprem hücrelerinin dışarıda bir araya getirildiğini ifade ederek, burada ise erişkin vücut hücresinin kullanılarak embriyo üretildiğini ve o erişkin vücut hücresinin alındığı hayvanın bire bir aynısının yapıldığını, yani baba faktörü olmadığını vurguladı.
İNSANIN KOPYALANMASI
Prof. Dr. Birler, insanın kopyalanması konusundaki bir soru üzerine de 2 tür klonlama olduğunu, yavru oluşturacak klonlamanın hayvanlar üzerinde uygulandığını, insanlar için böyle bir yöntemin dünyada yasaklanmış durumda olduğunu anlattı.
Teropötik uygulamada ise embriyonun hücrelerinden embriyonik kök hücreler elde edilmesinin amaçlandığını ifade eden Prof. Dr. Birler, bunun insanlar üzerinde uygulanmaya başlanmadığını, üzerinde yoğun şekilde çalışmaların sürdürüldüğünü kaydetti.
Prof. Dr. Birler, klonlama için koyun seçilmesinin nedeninin Türkiye’de koyunun sayısının fazla olması ve üretim açısından büyük bir potansiyele sahip olduğu için seçtiklerini anlattı.
Türkiye’nin mezbaha materyalinden elde edilmiş yumurta hücreleri ile çalışan 4. ülke durumunda olduğunu dile getiren Prof. Dr. Birler, koyunlarda erken transfer tekniğini kullanan ilk ülke durumunda olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Birler, klonlama işlemi için laboratuvar alt yapısı kurulduğunu, bazı cihazların alındığını belirterek, bunların maliyetinin 250 bin YTL civarında olduğunu, ancak bu maliyetin bir kere yapılmasının
yeterli olduğunu bildirdi.
"Dolly"in üzerinden 11 yıl geçtiğini anımsatan Prof. Dr. Birler, bununla beraber yaşlanma ile ilgili sorunlar olup olmadığına dair soruların ortaya çıktığını anlattı.
Prof. Dr. Birler, yaşlanmasının uygulamalarda hayvan türleri ve hayvan hücrelerine göre değiştiğini, bunların araştırılacağını vurgulayarak, "Dolly’de gebelik oranı yüzde 7 iken biz de yüzde 25 oldu. Yine bölünmüş embriyolardan yavruya ulaşma oranı yüzde 3’lerdeyken diğer gebe koyunumuzun da doğumunu gerçekleştirmesiyle bizim yüzde 6’larda olacak en az" şeklinde konuştu.
Milliyet