Türk Seri Katilleri
81 ilden toplanan yüzlerce şüpheli cinayet dosyası üzerinde yapılan araştırmanın sonucuna göre; herşeyden önce birkaç kişiyi öldürmüş herkes seri katil olmadığından ve bizim millet genellikle cinnet sonucu adam öldürdüğünden Türkiye’nin seri katil sayısı iki elin parmaklarını geçmiyor.
Emniyetten bir arkadaşımla kaynatırken haliyle söz döndü dolaştı suç bilimine dayandı. Gençliğinde yüksek lisansını adli tıp üzerine yapmayı hayal etmiş biri olarak suçun tabiatı üzerine biraz laflamamak olmazdı. Bol bol CSI seyrettiğimden hemen "neden memleketten pek seri katil çıkmıyor," diye -tabii çok şükür anlamında- soruverdim. Cinayet masasında görevli arkadaşım Emniyet Genel Müdürlüğü'nün seri cinayetler üzerine yaptığı bir ön araştırmanın sonuçlarından bahsetmeye başladı.
81 ilden toplanan yüzlerce şüpheli cinayet dosyası üzerinde yapılan araştırmanın sonucuna göre; herşeyden önce birkaç kişiyi öldürmüş herkes seri katil olmadığından ve bizim millet genellikle cinnet sonucu adam öldürdüğünden Türkiye’nin seri katil sayısı iki elin parmaklarını geçmiyor. Bunun nedenini sorduğumda arkadaşım gülümsüyor ve şu kısa anektodu anlatıyor.
Cinayet ihbarı gelir. Olay mahalline intikal ederiz. Gerekli tertibi aldıktan sonra bir arkadaşımızı çevredeki kıraathanelere yollarız. Eğer orada elleri titreyerek sigarasından derin nefesler çekip, gözleri uzaklara kilitlenmiş birileri varsa alır geliriz. Çoğulukla katil o çıkar.
İşte bu kısa kriminal muhabbet bu yazı dizisini hazırlamama neden olan başlıca motivasyonu oluşturuyor. Serinin bu ilk yazısında ilk olarak seri katil olmanın uluslararası kriterleri sonra bu katillerin ortak kişilik özellikleri ardından Türkleri cinayet işlemeye sevkeden nedenleri ve seri katiller dosyamızın ilk ismi "Baltalı Katil" ya da "Artvin Canavarı" olarak da bilinen Adnan Çolak hakkında derlediğim bilgileri bulacaksınız.
Necati Yıldırım
SERİ KATİL OLMANIN KRİTERLERİ
Seri cinayetlerin anavatanı diyebileceğimiz ABD'de kendi ülkeleri ve dışında seri katil kovalayan FBI uzmanlarına göre her cinayet, seri cinayet anlamına gelmiyor. FBI'a göre bir katilin seri cinayet işlediğinin kabul edilmesi için şu kriterleri taşıması gerekiyor:
1-Gündelik hayatı devam ettirebilen sıradan insanlar (Mesela bir akıl hastasının işlediği cinayetler seri cinayet olarak kabul edilmiyor).
2-En az üç cinayeti (Bazı uzmanlara göre beş) aynı yöntem, silah ve benzer törenle işlemiş olması.
3-Kurbanlarını çoğunlukla tanımadığı kişiler arasından seçmesi.
4-Bir çoğunun çocuklukta kötü muamele ya da tecavüze uğraması.
SERİ KATİLLERİN KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ
Seri katillerin kişilik özellikleri de dikkat çekici. Uzmanların araştırmalarına göre seri katillerin ortak noktaları şunlar:
1-Masum yüzlüler. Toplumda kabul gören işlerde çalışıyorlar.
2-Birçok seri katilin akrabası ya da yakını ‘‘Onun cinayet işlediğine asla inanamam’’ şeklinde ifade veriyor.
3-Birçoğu dindar ve düzenli ibadet ayinlerine katılıyor.
4-Muhafazakarlar.
5-Heteroseksüeller.
6-Hepsi kurbanına ait bir eşyayı saklamayı seviyor.
7-Kurbanlar çoğunlukla kadınlar, çocuklar ve eşcinsellerden seçiliyor.
TÜRKLER NEDEN ÖLDÜRÜYOR?
Emniyet Genel Müdürlüğü, Türk insanının hangi nedenlerle cinayet işlediğini sıraladı:
1- Namus meselesi
2- Kin gütme
3- Kan davası
4- Alacak-verecek meselesi
5- Ani kızgınlık
6- Alkol etkisi
7- Ailevi geçimsizlik
8- Gönül ilişkisi
9- Aileler arası husumet
10- Şahıslar arası husumet
ARTVİN CANAVARI - BALTACI KATİL
'Yaşlı insanları öldürüyorsam da bunlar zaten zamanlarını doldurmuşlar. Onlar bizim yerimize fazladan yaşıyorlar. Belki de bizim kısmetimizi yiyorlar. Hem kendimi tatmin ediyordum, hem de onları öldürerek toplumu rahatlatıyordum,'
'Artvin Canavarı' olarak bilinen Adnan Çolak 1992 ve 1995 yılları arasında Artvin ve ilçelerinde yaşları 68 ile 95 arasında değişen Hacer Kars, Ziver Bildirici, Hayriye Bildirici, Kevser Aksoy, Osman Aksoy, Hüseyin Korkmaz, Asiye Korkmaz, Ayşe Bayram, Ahmet Bayram, Ahmet Gümüş ve Abuhayat Gümüş'ü öldürdü. Öldürdüğü altı kadına tecavüz eden Adnan Çolak, Zonguldak'ta yakalandı, altı ayrı idam ve 40 yıl hapis cezası aldı.
ARTVİN CANAVARI KORKU SALDI
Tam üç yıl boyunca, Artvin ve köylerinin üstünde o güne kadar hiç görülmemiş bir korku kol gezdi. Suç nedir bilmeyen Artvinliler bu sürede seri cinayetle tanıştı. Öldürülen on bir kişi kendi halinde yaşlılardı. 18/01/2003
15 yaşındaki kızlarıyla Artvin'in Seyitler Köyü'nde yaşayan Hüseyin ve Asiye Korkmaz çifti için o günün, diğerlerinden farkı yoktu. Baba, saat 23:00'e doğru yatmak istediğini söyledi. Ayağa kalkacağı sırada karısının çığlıgıyla irkildi. Evin çatısı tutuşmuştu. Elbirliğiyle yangını söndürdüler. Baba-kız içeri girerken, kadın közleri dağıtmak için geride kaldı. Bu sırada arkasında bir ses işitti. Döndüğünde elinde baltayla dikilen bir adam gördü. 16/10/1992
Sonrasını zamanın Artvin Asayiş Şube Müdürü Erdinç Elbe anlatıyor: "Kız çocuğunun annesini ve babasını baltayla öldürmüş şahıs. Daha sonra kız çocuğuna evin ahırında iki defa tecavüz etmiş. Daha sonra kızı olay yerinin birkaç kilometre ilerisinde bulunan mağaraya götürüp orada da tecavüz etmiş."
Bir yıl sonra
Soğanlı Köyü'nde oturan Ziver Bildirici ve gelini Hayriye Bildirici bir sabah evlerinde ölü bulundu. Kurbanlar, başlarına keserle vurularak öldürülmüştü. Kadına tecavüz edilmişti.
Artvin halkının yaşadığı artık korkudan çok şaşkınlıktı. Herkesin birbirini tanıdığı, kapıların kapatılmadığı bu yerde, bu cinayetleri kim işlerdi?
İki köy birbirine birkaç kilometre uzaklıkta olmasına rağmen yetkililerin aklına bir yıl önce işlenen cinayetle bağ kurmak gelmiyordu. Ama halk bağlantıyı kurmuştu. Katilin aynı kişi olduğunu sezmiş ve ona bir isim bile takmıştı: Baltacı.
Artvinliler'in "Baltacı" adını verdiği katil ikinci cinayetten üç ay sonra tekrar harekete geçti. Bu kez Savsat'ın Köprükaya Köyü'nde oturan 60 yaşındaki Ahmet ve Abuhayat Gümüş tıpkı önceki cinayetlerdeki gibi öldürüldü. İlk iki cinayetten farklı olarak bu kez katil, evin altını üstüne getirmişti. Belki de olaya hırsızlık süsü vermek istemişti.
Dört ay sonra
Salkımlı Köyü'nde yalnız yaşayan 62 yaşındaki Hediye Sancaktaroğlu, ahıra gitmek üzere evden çıktı. Çalışmaya başlayacaktı ki, yanında, karanlığın içinde beliren adamı fark etti. Tahrayı kaldırdı ama adam ondan daha genç ve çevikti. Katil, yaşlı kadının elinden aldığı tahrayla kafasına vurdu, ardından tecavüz etti. Kadını bıraktığında öldüğünü sanıyordu. Oysa yaşlı kadın kafasındakı ağır yaraya rağmen kurtuldu.
Artvin halkı, olayı çözemeyen güvenlik güçlerine ateş püskürüyordu. Katil cinayet aralıklarını sıklaştırırken, polis ve jandarmanın elinden hiçbir şey gelmiyordu.
Sancaktaroğlu olayından tam dört ay sonra Ardanuç'un Gümüşhane Köyü'nden 60 yaşındaki Osman ve Kevser Aksoy öldürüldü. Bu olaydaki tek fark katilin yaşlı çiftin evlerini yakması oldu. Cesetler neredeyse kimlik tespiti yapılamayacak kadar yanmıştı. Katil ipucu bırakmamaya kararlıydı.
Sıra dört ay sonra, önce 70 yaşlarındaki Ahmet ve Ayşe Bayram çiftine, sonra da 70 yaşındaki Hacer Kars'a geldi. Yine görgü tanığı, suç aleti, parmak izi ve katilden eser yoktu. Ama yapılan ceset incelemesinde ilk defa bir ipucu bulundu. Kurbanın tırnakları arasında ve vajinasında doku artıkları vardı.
Doku artıklarının DNA incelemesini Adli Tıp Kurumu Biyoloji Laboratuvarı’nda yapıldı. Sonuç olumsuzdu. Doku artığı katile değil Kars'ın kendisine aitti. Ayrıca kurbandan alınan kıl örnekleri de ipucu olmadı. Bunlar da katile değil kurbana aitti. Katil geride iz bırakmamayı yine başarmıştı.
Sona doğru
Merkeze birkaç kilometre uzaklıktaki Salkımlı Köyü'nde oturan 58 yaşındaki Hediye İpek, torunu Mesut'u beklemekten vazgeçti. Uykusu gelmişti. Bu sırada evin çatısında sesler duydu. Korktu. Eline balta alarak açık duran pencereye yöneldi. Dişarıya göz gezdirdi. Kimseyi göremedi. Pencereyi kapatmak için elini uzattı.
Katilin son kurbanı Hediye İpek'ti. Adam, yaşlı kadının boğazını tülbentle sıkmiş, nefes alması duruncaya kadar beklemiş daha sonra da tecavüz etmişti. Evi terk ettiğinde kadının öldüğünü sanıyordu. Ama Hediye İpek ölmedi. Son gayretle komşularını yardıma çağırdı. Ardından da bayıldı.
Hediye İpek, gözünü açtığında Artvin Devlet Hastanesi'ndeydi. İfadesini almak üzere polis başında bekliyordu. Yaşlı kadın saldırganı açık açık tanımlıyordu. Adamı iyi görmüştü. Esmerdi, bıyıklıydı, üzerinde kot pantolon ve yakalı kısa kollu bir tişört vardı. İskarpin ayakkabılar giymişti. Daha da önemlisi adamı tanımıştı: Artvin'in aylardır aradığı saldırgan kendi komşusu Adnan Çolak'tı.
"Beni saçımdan tutup aşağı bastırdı. O anda da ışığı kapattı. Başörtümü boğazıma dolayıp sıkmaya başladı. Yalvardım ama hiç sesini çıkarmadı. Saçını çekmek için başına elimi uzattım ama saçını tutamadım. Yüzünü tırmalayıp tırmalayamadığımı bilmiyorum. O sırada kendimden geçmişim."
28 yaşındaki Adnan Çolak, Hediye İpek'in ifadesi doğrultusunda aynı gün tutuklandı. Artvin de korkunun yerini şaşkınlık almıştı. Adnan Çolak herkesin tanıdığı, bildiği biriydi. Herkesle birlikte Baltacı'ya lanetler okumuştu. Üç çocuklu zanlının yakınlarına göre bilinen tek kötü alışkanlığı arkadaşlarıyla içtiği birkaç kadeh içkiydi.
Çolak'ın evinin aranması, gece yarısına doğru yapıldı. Evde üçüncü kurbanın evinden alınmış beyaz telefon makinesi bulundu. Ayrıca olay gecesi Hediye İpek'in tarif ettiği giysiler de evdeydi.
Dava başlıyor
Adnan Çolak'ın yargılamasına Artvin Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlandığında Türk adli tarihinin en uzun duruşmalarından birine de başlanmıştı. Çolak'a yöneltilen ilk soru neden yaşlı insanları öldürdüğü oldu. Sanığın ürpertici cevabını Gazeteci Tolga Gül anlatıyor: Adnan Çolak "Yaşlı insanları öldürüyorsam da bunlar zaten zamanlarını doldurmuşlar. Onlar bizim yerimize fazladan yaşıyorlar. Belki de bizim kısmetimizi yiyorlar. Hem kendimi tatmin ediyordum, hem de onları öldürerek toplumu rahatlatıyordum" türünde seyler söylüyordu.
Çolak'ın ifadesinden kurbanlarından hiçbiriyle düşmanlığı olmadığı, hepsini rasgele seçtiği anlaşılıyordu. Cinayetten önce içki içiyordu. Duruşmada ilk cinayetini anlatırken soğukkanlıydı.
"Çobanlık yaptığım günlerde Korkmaz ailesinin evini gözlüyordum. Olay gecesi, etrafta kimsenin olmadığına kanaat getirdikten sonra evin üzerine ve bacaya taş atmaya basladım. Gayem dışarı çıkmalarını sağlamaktı. Bu sırada çatı boşluğunda bulunan çaputlar gözüme çarptı. Onları ateşe verip evden dışarı çıkmalarını sağladım."
"Köyde yalnız yaşadığını bildiğim Hediye İpek'in evine gittiğimde de gayem öldürüp sonra da ırzına geçmekti. Kadının evde yalnız olduğuna emin olduktan sonra harekete geçtim. Boğuşma sırasında 'Seni tanıdım,'diye bağırdı. Ama sesimi çıkarmadım. Saçlarıma, hayalarıma dalmak istedi. Ama engel olamadı. Atletimdeki küçük kan lekesinin bu sırada bulaştığını sanıyorum. Çünkü kadının ağzından kan geldiğini gördüm. Kan gelince öleceğini düşündüm."
Çolak yalnız olayları anlatmakla kalmıyor, cinayetlerinin nedenini de tahlil ediyordu. Gazeteci Gül'ün tanıklığıyla: "Okul hayatını, çocukluk hayatını anlattığı dönemde söylediği bir şey vardı. Yedi-sekiz yaşlarındayken annesiyle babasının cinsel ilişkiye girdiğini izlediğini söylemişti. Belki de bilinçaltında yaşlı insanlara tecavüz etmesinin temelinde bunun olabileceğini de söylemişti. Psikolojik tespitti aslında bu."
Mahkeme heyeti güvenlik nedeniyle davayı Zonguldak 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ne göndermeye karar verdi. Belki mahkeme, Adnan Çolak'ın izlerinin Artvin'den bir an önce silinmesini istiyordu.
Çolak'ın savunmasını üstlenen Avukat Yakup Yürektürk, cinayet silahlarından hiçbirinin ele geçirilememiş olması üzerinde duruyordu. Savunmaya göre Çolak'ın suçlu olduğunu ispatlayan elde hiçbir somut delil yoktu. Evinde bulunan ve Bayram çiftine ait olan beyaz telefondan başka. Ancak Yürektürk'ün göz ardı ettiği bir şey vardı. Çolak, Bayram çiftinin telefon hattına ait 2952 numarasını silmeyi unutmuştu. Ya da yakalanmayacağından çok emindi. Telefonun eve nasıl geldiğini Adnan Çolak'in karısı Suzan Çolak şöyle anlattı:
"Evimizde telefon hattı yoktur. Eşim, beyaz telefon makinesini bundan altı ay önce Ramazan ayından önce eve getirdi. Artvin'den satın aldığını söyledi. Ama neden satın aldığını söylemedi."
İhtiras dilekçesi
Çolak yargılama sırasında cinayet işlemesine neden olarak 11 yaşına kadar anne ve babasıyla aynı yatakta uyumasını gösterdi. Çocukken amcasının oğlu kendisine tecavüz etmişti. Menenjit geçirmişti. İçki içtiğinde kendisine hakim olamıyordu. Duruşmalar boyunca Çolak, savcılığa, mahkeme heyetine defalarca mektup yazdı. Bu mektuplardan en ilginci yargılanmayı beklerken Artvin Cumhuriyet Başsavcılığı'na yazdığı mektuptu. Mektup tam yedi sayfaydı ve adı, 'İhtiras dilekçesiydi. Temmuz 1995 tarihli bu mektubunda suçsuz oldugunu ve cinayetleri kendisinin işlemediğini söyledi. Bu mektuptan üç gün sonra kaleme aldığı mektupta suçunu itiraf ediyor ancak cinayetler sırasında yanında iki arkadaşının bulunduğunu öne sürüyordu. Savcılığın yaptığı araştırma sonunda suç ortağı olmakla suçlananlardan birinin söz konusu tarihlerde askerde olduğu ortaya çıktı.
Adnan Çolak'ın cinayetlerinde nasıl parmak izi bırakmadığı da bu mektupta anlaşıldı:
"Yaptığımız olaylarda siyah deri eldiven kullanıyordum."
23 Haziran 2000...
Yargılama beş yıl sürdü. Zonguldak 1. Ağır Ceza Mahkemesi, 25 yaşında cinayet işlemeye başlayan Adnan Çolak'ı tanıklar, teşhisler ve deliller ışığında altı kez idam, 112 yıl ağır hapis cezasına çarptırdı.
Aslında Adnan Çolak çok daha önce yakalanabilirdi. Bugün emniyet güçleri bunu dogruluyor. Onlara göre Çolak'ın hemen yakalanamamış olmasının iki nedeni var: O günlerde Karadeniz'i kasıp kavuran Nataşa sorunu nedeniyle bu cinayetlere hak ettiği önemin verilmemiş olması ve delillerin doğru takip edilmemesi.
Artvin Canavarı'nın dosyası, ipuçları bilimsel yöntemler kullanılarak takip edilmediğinde nelere mal olabileceğini göstermesi açısından önemli bir dava dosyası olarak karşımızda duracak.
Kaynak/Çoruh Seni Lanetliyor: Bir Katilin Anatomisi-Yazar-Orhan Yıldırım
http://h2.haberturk.com/01Detay.aspx?ID=1045&Kat=1&dt=2007\11\01
Emniyetten bir arkadaşımla kaynatırken haliyle söz döndü dolaştı suç bilimine dayandı. Gençliğinde yüksek lisansını adli tıp üzerine yapmayı hayal etmiş biri olarak suçun tabiatı üzerine biraz laflamamak olmazdı. Bol bol CSI seyrettiğimden hemen "neden memleketten pek seri katil çıkmıyor," diye -tabii çok şükür anlamında- soruverdim. Cinayet masasında görevli arkadaşım Emniyet Genel Müdürlüğü'nün seri cinayetler üzerine yaptığı bir ön araştırmanın sonuçlarından bahsetmeye başladı.
81 ilden toplanan yüzlerce şüpheli cinayet dosyası üzerinde yapılan araştırmanın sonucuna göre; herşeyden önce birkaç kişiyi öldürmüş herkes seri katil olmadığından ve bizim millet genellikle cinnet sonucu adam öldürdüğünden Türkiye’nin seri katil sayısı iki elin parmaklarını geçmiyor. Bunun nedenini sorduğumda arkadaşım gülümsüyor ve şu kısa anektodu anlatıyor.
Cinayet ihbarı gelir. Olay mahalline intikal ederiz. Gerekli tertibi aldıktan sonra bir arkadaşımızı çevredeki kıraathanelere yollarız. Eğer orada elleri titreyerek sigarasından derin nefesler çekip, gözleri uzaklara kilitlenmiş birileri varsa alır geliriz. Çoğulukla katil o çıkar.
İşte bu kısa kriminal muhabbet bu yazı dizisini hazırlamama neden olan başlıca motivasyonu oluşturuyor. Serinin bu ilk yazısında ilk olarak seri katil olmanın uluslararası kriterleri sonra bu katillerin ortak kişilik özellikleri ardından Türkleri cinayet işlemeye sevkeden nedenleri ve seri katiller dosyamızın ilk ismi "Baltalı Katil" ya da "Artvin Canavarı" olarak da bilinen Adnan Çolak hakkında derlediğim bilgileri bulacaksınız.
Necati Yıldırım
SERİ KATİL OLMANIN KRİTERLERİ
Seri cinayetlerin anavatanı diyebileceğimiz ABD'de kendi ülkeleri ve dışında seri katil kovalayan FBI uzmanlarına göre her cinayet, seri cinayet anlamına gelmiyor. FBI'a göre bir katilin seri cinayet işlediğinin kabul edilmesi için şu kriterleri taşıması gerekiyor:
1-Gündelik hayatı devam ettirebilen sıradan insanlar (Mesela bir akıl hastasının işlediği cinayetler seri cinayet olarak kabul edilmiyor).
2-En az üç cinayeti (Bazı uzmanlara göre beş) aynı yöntem, silah ve benzer törenle işlemiş olması.
3-Kurbanlarını çoğunlukla tanımadığı kişiler arasından seçmesi.
4-Bir çoğunun çocuklukta kötü muamele ya da tecavüze uğraması.
SERİ KATİLLERİN KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ
Seri katillerin kişilik özellikleri de dikkat çekici. Uzmanların araştırmalarına göre seri katillerin ortak noktaları şunlar:
1-Masum yüzlüler. Toplumda kabul gören işlerde çalışıyorlar.
2-Birçok seri katilin akrabası ya da yakını ‘‘Onun cinayet işlediğine asla inanamam’’ şeklinde ifade veriyor.
3-Birçoğu dindar ve düzenli ibadet ayinlerine katılıyor.
4-Muhafazakarlar.
5-Heteroseksüeller.
6-Hepsi kurbanına ait bir eşyayı saklamayı seviyor.
7-Kurbanlar çoğunlukla kadınlar, çocuklar ve eşcinsellerden seçiliyor.
TÜRKLER NEDEN ÖLDÜRÜYOR?
Emniyet Genel Müdürlüğü, Türk insanının hangi nedenlerle cinayet işlediğini sıraladı:
1- Namus meselesi
2- Kin gütme
3- Kan davası
4- Alacak-verecek meselesi
5- Ani kızgınlık
6- Alkol etkisi
7- Ailevi geçimsizlik
8- Gönül ilişkisi
9- Aileler arası husumet
10- Şahıslar arası husumet
ARTVİN CANAVARI - BALTACI KATİL
'Yaşlı insanları öldürüyorsam da bunlar zaten zamanlarını doldurmuşlar. Onlar bizim yerimize fazladan yaşıyorlar. Belki de bizim kısmetimizi yiyorlar. Hem kendimi tatmin ediyordum, hem de onları öldürerek toplumu rahatlatıyordum,'
'Artvin Canavarı' olarak bilinen Adnan Çolak 1992 ve 1995 yılları arasında Artvin ve ilçelerinde yaşları 68 ile 95 arasında değişen Hacer Kars, Ziver Bildirici, Hayriye Bildirici, Kevser Aksoy, Osman Aksoy, Hüseyin Korkmaz, Asiye Korkmaz, Ayşe Bayram, Ahmet Bayram, Ahmet Gümüş ve Abuhayat Gümüş'ü öldürdü. Öldürdüğü altı kadına tecavüz eden Adnan Çolak, Zonguldak'ta yakalandı, altı ayrı idam ve 40 yıl hapis cezası aldı.
ARTVİN CANAVARI KORKU SALDI
Tam üç yıl boyunca, Artvin ve köylerinin üstünde o güne kadar hiç görülmemiş bir korku kol gezdi. Suç nedir bilmeyen Artvinliler bu sürede seri cinayetle tanıştı. Öldürülen on bir kişi kendi halinde yaşlılardı. 18/01/2003
15 yaşındaki kızlarıyla Artvin'in Seyitler Köyü'nde yaşayan Hüseyin ve Asiye Korkmaz çifti için o günün, diğerlerinden farkı yoktu. Baba, saat 23:00'e doğru yatmak istediğini söyledi. Ayağa kalkacağı sırada karısının çığlıgıyla irkildi. Evin çatısı tutuşmuştu. Elbirliğiyle yangını söndürdüler. Baba-kız içeri girerken, kadın közleri dağıtmak için geride kaldı. Bu sırada arkasında bir ses işitti. Döndüğünde elinde baltayla dikilen bir adam gördü. 16/10/1992
Sonrasını zamanın Artvin Asayiş Şube Müdürü Erdinç Elbe anlatıyor: "Kız çocuğunun annesini ve babasını baltayla öldürmüş şahıs. Daha sonra kız çocuğuna evin ahırında iki defa tecavüz etmiş. Daha sonra kızı olay yerinin birkaç kilometre ilerisinde bulunan mağaraya götürüp orada da tecavüz etmiş."
Bir yıl sonra
Soğanlı Köyü'nde oturan Ziver Bildirici ve gelini Hayriye Bildirici bir sabah evlerinde ölü bulundu. Kurbanlar, başlarına keserle vurularak öldürülmüştü. Kadına tecavüz edilmişti.
Artvin halkının yaşadığı artık korkudan çok şaşkınlıktı. Herkesin birbirini tanıdığı, kapıların kapatılmadığı bu yerde, bu cinayetleri kim işlerdi?
İki köy birbirine birkaç kilometre uzaklıkta olmasına rağmen yetkililerin aklına bir yıl önce işlenen cinayetle bağ kurmak gelmiyordu. Ama halk bağlantıyı kurmuştu. Katilin aynı kişi olduğunu sezmiş ve ona bir isim bile takmıştı: Baltacı.
Artvinliler'in "Baltacı" adını verdiği katil ikinci cinayetten üç ay sonra tekrar harekete geçti. Bu kez Savsat'ın Köprükaya Köyü'nde oturan 60 yaşındaki Ahmet ve Abuhayat Gümüş tıpkı önceki cinayetlerdeki gibi öldürüldü. İlk iki cinayetten farklı olarak bu kez katil, evin altını üstüne getirmişti. Belki de olaya hırsızlık süsü vermek istemişti.
Dört ay sonra
Salkımlı Köyü'nde yalnız yaşayan 62 yaşındaki Hediye Sancaktaroğlu, ahıra gitmek üzere evden çıktı. Çalışmaya başlayacaktı ki, yanında, karanlığın içinde beliren adamı fark etti. Tahrayı kaldırdı ama adam ondan daha genç ve çevikti. Katil, yaşlı kadının elinden aldığı tahrayla kafasına vurdu, ardından tecavüz etti. Kadını bıraktığında öldüğünü sanıyordu. Oysa yaşlı kadın kafasındakı ağır yaraya rağmen kurtuldu.
Artvin halkı, olayı çözemeyen güvenlik güçlerine ateş püskürüyordu. Katil cinayet aralıklarını sıklaştırırken, polis ve jandarmanın elinden hiçbir şey gelmiyordu.
Sancaktaroğlu olayından tam dört ay sonra Ardanuç'un Gümüşhane Köyü'nden 60 yaşındaki Osman ve Kevser Aksoy öldürüldü. Bu olaydaki tek fark katilin yaşlı çiftin evlerini yakması oldu. Cesetler neredeyse kimlik tespiti yapılamayacak kadar yanmıştı. Katil ipucu bırakmamaya kararlıydı.
Sıra dört ay sonra, önce 70 yaşlarındaki Ahmet ve Ayşe Bayram çiftine, sonra da 70 yaşındaki Hacer Kars'a geldi. Yine görgü tanığı, suç aleti, parmak izi ve katilden eser yoktu. Ama yapılan ceset incelemesinde ilk defa bir ipucu bulundu. Kurbanın tırnakları arasında ve vajinasında doku artıkları vardı.
Doku artıklarının DNA incelemesini Adli Tıp Kurumu Biyoloji Laboratuvarı’nda yapıldı. Sonuç olumsuzdu. Doku artığı katile değil Kars'ın kendisine aitti. Ayrıca kurbandan alınan kıl örnekleri de ipucu olmadı. Bunlar da katile değil kurbana aitti. Katil geride iz bırakmamayı yine başarmıştı.
Sona doğru
Merkeze birkaç kilometre uzaklıktaki Salkımlı Köyü'nde oturan 58 yaşındaki Hediye İpek, torunu Mesut'u beklemekten vazgeçti. Uykusu gelmişti. Bu sırada evin çatısında sesler duydu. Korktu. Eline balta alarak açık duran pencereye yöneldi. Dişarıya göz gezdirdi. Kimseyi göremedi. Pencereyi kapatmak için elini uzattı.
Katilin son kurbanı Hediye İpek'ti. Adam, yaşlı kadının boğazını tülbentle sıkmiş, nefes alması duruncaya kadar beklemiş daha sonra da tecavüz etmişti. Evi terk ettiğinde kadının öldüğünü sanıyordu. Ama Hediye İpek ölmedi. Son gayretle komşularını yardıma çağırdı. Ardından da bayıldı.
Hediye İpek, gözünü açtığında Artvin Devlet Hastanesi'ndeydi. İfadesini almak üzere polis başında bekliyordu. Yaşlı kadın saldırganı açık açık tanımlıyordu. Adamı iyi görmüştü. Esmerdi, bıyıklıydı, üzerinde kot pantolon ve yakalı kısa kollu bir tişört vardı. İskarpin ayakkabılar giymişti. Daha da önemlisi adamı tanımıştı: Artvin'in aylardır aradığı saldırgan kendi komşusu Adnan Çolak'tı.
"Beni saçımdan tutup aşağı bastırdı. O anda da ışığı kapattı. Başörtümü boğazıma dolayıp sıkmaya başladı. Yalvardım ama hiç sesini çıkarmadı. Saçını çekmek için başına elimi uzattım ama saçını tutamadım. Yüzünü tırmalayıp tırmalayamadığımı bilmiyorum. O sırada kendimden geçmişim."
28 yaşındaki Adnan Çolak, Hediye İpek'in ifadesi doğrultusunda aynı gün tutuklandı. Artvin de korkunun yerini şaşkınlık almıştı. Adnan Çolak herkesin tanıdığı, bildiği biriydi. Herkesle birlikte Baltacı'ya lanetler okumuştu. Üç çocuklu zanlının yakınlarına göre bilinen tek kötü alışkanlığı arkadaşlarıyla içtiği birkaç kadeh içkiydi.
Çolak'ın evinin aranması, gece yarısına doğru yapıldı. Evde üçüncü kurbanın evinden alınmış beyaz telefon makinesi bulundu. Ayrıca olay gecesi Hediye İpek'in tarif ettiği giysiler de evdeydi.
Dava başlıyor
Adnan Çolak'ın yargılamasına Artvin Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlandığında Türk adli tarihinin en uzun duruşmalarından birine de başlanmıştı. Çolak'a yöneltilen ilk soru neden yaşlı insanları öldürdüğü oldu. Sanığın ürpertici cevabını Gazeteci Tolga Gül anlatıyor: Adnan Çolak "Yaşlı insanları öldürüyorsam da bunlar zaten zamanlarını doldurmuşlar. Onlar bizim yerimize fazladan yaşıyorlar. Belki de bizim kısmetimizi yiyorlar. Hem kendimi tatmin ediyordum, hem de onları öldürerek toplumu rahatlatıyordum" türünde seyler söylüyordu.
Çolak'ın ifadesinden kurbanlarından hiçbiriyle düşmanlığı olmadığı, hepsini rasgele seçtiği anlaşılıyordu. Cinayetten önce içki içiyordu. Duruşmada ilk cinayetini anlatırken soğukkanlıydı.
"Çobanlık yaptığım günlerde Korkmaz ailesinin evini gözlüyordum. Olay gecesi, etrafta kimsenin olmadığına kanaat getirdikten sonra evin üzerine ve bacaya taş atmaya basladım. Gayem dışarı çıkmalarını sağlamaktı. Bu sırada çatı boşluğunda bulunan çaputlar gözüme çarptı. Onları ateşe verip evden dışarı çıkmalarını sağladım."
"Köyde yalnız yaşadığını bildiğim Hediye İpek'in evine gittiğimde de gayem öldürüp sonra da ırzına geçmekti. Kadının evde yalnız olduğuna emin olduktan sonra harekete geçtim. Boğuşma sırasında 'Seni tanıdım,'diye bağırdı. Ama sesimi çıkarmadım. Saçlarıma, hayalarıma dalmak istedi. Ama engel olamadı. Atletimdeki küçük kan lekesinin bu sırada bulaştığını sanıyorum. Çünkü kadının ağzından kan geldiğini gördüm. Kan gelince öleceğini düşündüm."
Çolak yalnız olayları anlatmakla kalmıyor, cinayetlerinin nedenini de tahlil ediyordu. Gazeteci Gül'ün tanıklığıyla: "Okul hayatını, çocukluk hayatını anlattığı dönemde söylediği bir şey vardı. Yedi-sekiz yaşlarındayken annesiyle babasının cinsel ilişkiye girdiğini izlediğini söylemişti. Belki de bilinçaltında yaşlı insanlara tecavüz etmesinin temelinde bunun olabileceğini de söylemişti. Psikolojik tespitti aslında bu."
Mahkeme heyeti güvenlik nedeniyle davayı Zonguldak 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ne göndermeye karar verdi. Belki mahkeme, Adnan Çolak'ın izlerinin Artvin'den bir an önce silinmesini istiyordu.
Çolak'ın savunmasını üstlenen Avukat Yakup Yürektürk, cinayet silahlarından hiçbirinin ele geçirilememiş olması üzerinde duruyordu. Savunmaya göre Çolak'ın suçlu olduğunu ispatlayan elde hiçbir somut delil yoktu. Evinde bulunan ve Bayram çiftine ait olan beyaz telefondan başka. Ancak Yürektürk'ün göz ardı ettiği bir şey vardı. Çolak, Bayram çiftinin telefon hattına ait 2952 numarasını silmeyi unutmuştu. Ya da yakalanmayacağından çok emindi. Telefonun eve nasıl geldiğini Adnan Çolak'in karısı Suzan Çolak şöyle anlattı:
"Evimizde telefon hattı yoktur. Eşim, beyaz telefon makinesini bundan altı ay önce Ramazan ayından önce eve getirdi. Artvin'den satın aldığını söyledi. Ama neden satın aldığını söylemedi."
İhtiras dilekçesi
Çolak yargılama sırasında cinayet işlemesine neden olarak 11 yaşına kadar anne ve babasıyla aynı yatakta uyumasını gösterdi. Çocukken amcasının oğlu kendisine tecavüz etmişti. Menenjit geçirmişti. İçki içtiğinde kendisine hakim olamıyordu. Duruşmalar boyunca Çolak, savcılığa, mahkeme heyetine defalarca mektup yazdı. Bu mektuplardan en ilginci yargılanmayı beklerken Artvin Cumhuriyet Başsavcılığı'na yazdığı mektuptu. Mektup tam yedi sayfaydı ve adı, 'İhtiras dilekçesiydi. Temmuz 1995 tarihli bu mektubunda suçsuz oldugunu ve cinayetleri kendisinin işlemediğini söyledi. Bu mektuptan üç gün sonra kaleme aldığı mektupta suçunu itiraf ediyor ancak cinayetler sırasında yanında iki arkadaşının bulunduğunu öne sürüyordu. Savcılığın yaptığı araştırma sonunda suç ortağı olmakla suçlananlardan birinin söz konusu tarihlerde askerde olduğu ortaya çıktı.
Adnan Çolak'ın cinayetlerinde nasıl parmak izi bırakmadığı da bu mektupta anlaşıldı:
"Yaptığımız olaylarda siyah deri eldiven kullanıyordum."
23 Haziran 2000...
Yargılama beş yıl sürdü. Zonguldak 1. Ağır Ceza Mahkemesi, 25 yaşında cinayet işlemeye başlayan Adnan Çolak'ı tanıklar, teşhisler ve deliller ışığında altı kez idam, 112 yıl ağır hapis cezasına çarptırdı.
Aslında Adnan Çolak çok daha önce yakalanabilirdi. Bugün emniyet güçleri bunu dogruluyor. Onlara göre Çolak'ın hemen yakalanamamış olmasının iki nedeni var: O günlerde Karadeniz'i kasıp kavuran Nataşa sorunu nedeniyle bu cinayetlere hak ettiği önemin verilmemiş olması ve delillerin doğru takip edilmemesi.
Artvin Canavarı'nın dosyası, ipuçları bilimsel yöntemler kullanılarak takip edilmediğinde nelere mal olabileceğini göstermesi açısından önemli bir dava dosyası olarak karşımızda duracak.
Kaynak/Çoruh Seni Lanetliyor: Bir Katilin Anatomisi-Yazar-Orhan Yıldırım
http://h2.haberturk.com/01Detay.aspx?ID=1045&Kat=1&dt=2007\11\01