Bahman Nirumand
Şimdi diyeceksiniz ki buda kim ? İranlı bir gazeteci yazar. Bu yazar İran Şahı Rıza Pehlevi'nin devrilmesinde önemli bir görev üstlenmiş. Mollaların, Şah'ı devirdikten sonra İran'a demokrasi ve özgürlük getireceğine inanan milyonlarca solcu, demokrat liberal ve milliyetçi göstericiler arasında yer almış o zamanlar. Bakınız o günleri nasıl anlatmış.
'' Evet, Humeyni yeryüzünde cennet vaat etti bize. Demokrasi gelecek kimse fikirleri ve siyasal görüşleri yüzünden tutuklanmayaca, işkence yapılmayacak, kadınlara eşit haklar verilecek, giyim serbest olacaktı.
Şah'ı devirdikten sonra mollaların camiye geri döneceklerinden emindik.Devleti yönetecek durumda olduklarına inanmıyorduk.
Yanıldık. Kitaplardan ezberlediğimiz cümleleri, içi boş kavramları birbirimize söyleyip duruyorduk.
Her şey 14 Ocak 1979 tarihinde değişti. Şah, İran ı terk etti. Ardından İran tarihinin en büyük yürüyüşü Tahran da yapıldı. Sansür , yasak yoktu. İstediğimiz gibi bağırıyorduk.
Fakat miting de ilk dikkatimi çeken, kimi liberal Musaddık yada ya da solcuların resmini taşıyor ise mollalarca dövülüyordu.
Bu arada bira-şarap fabrikalarının yakılması, sinemaların tahrip edilmesi filmlerin sokaklara atılması gibi olayların üzerinde hiç durmadık.'' Ufak tefek''şeylerin toplumun demokrasi ve ulusal bağımsızlık yolunda çabalarını etkilemesini istemiyorduk.''
Diyor. İran da toplum hızla dinselleştirildi. Kızların evlenme yaşı 18 den 13 e indirildi kamuda çalışan kadınlara tesettür zorunluluğu geldi baskı arttı. Mektup devam ediyor...
'' Humeyni '' Bütün sorunlarımızın sebebi, cemiyetimizdeki ahlaksızlıklardır. Bunların kökünü kazımalıyız.''diyor, genç mollalar terör estiriyordu. Kitapevleri yağmalanıyor, gazete bayileri ateşe veriliyordu.
Sesleri ve görüntüleri ile erkekleri tahrik ettikleri için kadın spikerler televizyondan kovuluyor, uyuşturucu olarak görülen müzik yasaklanıyordu. Alkol içen , kırbaç cezasına çarptırılıyordu. Şimdi düşünüyorumda, insan zamanla her türlü aşağılanmaya alışıyor galiba. Hiçbirini görmüyorduk ; basmakalıp analizlerimizin doğru olduğuna o kadar inanıyorduk!...
Biz aydınlar hep aynı düşüncedeydik : Demokrasi ve özgürlüğe geçiş sancılarıydı bu tür vakalar !Abartmaya gerek yoktu.
Hepimiz ana çelişki üzerinde duruyorduk öncelikle dışa bağımlılık ve ekonomik krizden kurtulmalıydık.
Üç ay önce Hümeyni, Pariste koministler de dahil olmak üzere her görüşün rahatça örgütlenebileceği bir demokrasiden , özgürlükten bahsederken , şimdi tüm solcu , milliyetçi ve liberalleri islam düşmanı ilan etmişti.
Referandum meselesini gündeme getirdiler. Halka soracaklardı. '' İslam Cumhuriyetini istiyor musunuz ? İstemiyor musunuz ?''
Kuşkusuz bu bir oyundu; halkın yüzde 65'inin okuryazar olmadığı bir ülkede kim ne anlardı cumhuriyetten ?
Yapılan propaganda belliydi ; dediler ki '' İslama evet mi hayır mı diyorsunuz ?''
Ancak bazı küçük kesimler bu oyuna gelmemek için referandumu boykot ettiler.
Sonuçta evet diyen 20 milyon hayır diyen 140 bindi.
Mollalar güçlendikçe saldırganlaştılar.
Örneğin, tirajı 1 milyon olan liberal '' Ayendegan'' gazetesini kapattırdılar. Sıra sonra ''Keyhan'' gazetesine geldi; muhalif yazarların işten çıkarılmasını sağladılar.
Tüm bu olanları protesto etmek için mitingler düzenlemeye başladık. Ama iş işten geçmişti artık. insanlar yılmıştı korkuyordu.
Özgürlük, demokrasi ve bağımsızlık için ayaklanan halkın bu kadar kısa sürede değişeceğini düşünememiştik.
Sanmıştık ki , mollaların gerici yasaklarına/kurallarına halk karşı çıkacak. Halbuki tersi oldu; mollalar yasak sansür getirdikçe arkalarından gidenlerin sayısı arttı.''
Mektup burada bitiyor.
Ben bu mektubu tesadüfen bir yerde okudum. Fotokopisini çektim yanıma aldım . zaman zaman okuyordum tam zamanına denk geldi paylaşalım dedim. İnternette yok enteresandır. Her türlü dandik gönder kazan var bu gerçek mektup yok. Okuyun iyi anlayın. Anlayın ve değerlendirin biz şu anda bunun neresindeyiz ? Hatta yazın haykırın bağırın. Bende düşüncelerimi yazacağım. LAİK Demokratik sosyal hukuk devletine sahip çıkalım ki yarın başka bir İranlı yazarın dediği ''bir gecede çarşafa bürünüp kurtulmak için yıllarca mücadele etmek '' zorunda kalmayalım. ( T. A)
'' Evet, Humeyni yeryüzünde cennet vaat etti bize. Demokrasi gelecek kimse fikirleri ve siyasal görüşleri yüzünden tutuklanmayaca, işkence yapılmayacak, kadınlara eşit haklar verilecek, giyim serbest olacaktı.
Şah'ı devirdikten sonra mollaların camiye geri döneceklerinden emindik.Devleti yönetecek durumda olduklarına inanmıyorduk.
Yanıldık. Kitaplardan ezberlediğimiz cümleleri, içi boş kavramları birbirimize söyleyip duruyorduk.
Her şey 14 Ocak 1979 tarihinde değişti. Şah, İran ı terk etti. Ardından İran tarihinin en büyük yürüyüşü Tahran da yapıldı. Sansür , yasak yoktu. İstediğimiz gibi bağırıyorduk.
Fakat miting de ilk dikkatimi çeken, kimi liberal Musaddık yada ya da solcuların resmini taşıyor ise mollalarca dövülüyordu.
Bu arada bira-şarap fabrikalarının yakılması, sinemaların tahrip edilmesi filmlerin sokaklara atılması gibi olayların üzerinde hiç durmadık.'' Ufak tefek''şeylerin toplumun demokrasi ve ulusal bağımsızlık yolunda çabalarını etkilemesini istemiyorduk.''
Diyor. İran da toplum hızla dinselleştirildi. Kızların evlenme yaşı 18 den 13 e indirildi kamuda çalışan kadınlara tesettür zorunluluğu geldi baskı arttı. Mektup devam ediyor...
'' Humeyni '' Bütün sorunlarımızın sebebi, cemiyetimizdeki ahlaksızlıklardır. Bunların kökünü kazımalıyız.''diyor, genç mollalar terör estiriyordu. Kitapevleri yağmalanıyor, gazete bayileri ateşe veriliyordu.
Sesleri ve görüntüleri ile erkekleri tahrik ettikleri için kadın spikerler televizyondan kovuluyor, uyuşturucu olarak görülen müzik yasaklanıyordu. Alkol içen , kırbaç cezasına çarptırılıyordu. Şimdi düşünüyorumda, insan zamanla her türlü aşağılanmaya alışıyor galiba. Hiçbirini görmüyorduk ; basmakalıp analizlerimizin doğru olduğuna o kadar inanıyorduk!...
Biz aydınlar hep aynı düşüncedeydik : Demokrasi ve özgürlüğe geçiş sancılarıydı bu tür vakalar !Abartmaya gerek yoktu.
Hepimiz ana çelişki üzerinde duruyorduk öncelikle dışa bağımlılık ve ekonomik krizden kurtulmalıydık.
Üç ay önce Hümeyni, Pariste koministler de dahil olmak üzere her görüşün rahatça örgütlenebileceği bir demokrasiden , özgürlükten bahsederken , şimdi tüm solcu , milliyetçi ve liberalleri islam düşmanı ilan etmişti.
Referandum meselesini gündeme getirdiler. Halka soracaklardı. '' İslam Cumhuriyetini istiyor musunuz ? İstemiyor musunuz ?''
Kuşkusuz bu bir oyundu; halkın yüzde 65'inin okuryazar olmadığı bir ülkede kim ne anlardı cumhuriyetten ?
Yapılan propaganda belliydi ; dediler ki '' İslama evet mi hayır mı diyorsunuz ?''
Ancak bazı küçük kesimler bu oyuna gelmemek için referandumu boykot ettiler.
Sonuçta evet diyen 20 milyon hayır diyen 140 bindi.
Mollalar güçlendikçe saldırganlaştılar.
Örneğin, tirajı 1 milyon olan liberal '' Ayendegan'' gazetesini kapattırdılar. Sıra sonra ''Keyhan'' gazetesine geldi; muhalif yazarların işten çıkarılmasını sağladılar.
Tüm bu olanları protesto etmek için mitingler düzenlemeye başladık. Ama iş işten geçmişti artık. insanlar yılmıştı korkuyordu.
Özgürlük, demokrasi ve bağımsızlık için ayaklanan halkın bu kadar kısa sürede değişeceğini düşünememiştik.
Sanmıştık ki , mollaların gerici yasaklarına/kurallarına halk karşı çıkacak. Halbuki tersi oldu; mollalar yasak sansür getirdikçe arkalarından gidenlerin sayısı arttı.''
Mektup burada bitiyor.
Ben bu mektubu tesadüfen bir yerde okudum. Fotokopisini çektim yanıma aldım . zaman zaman okuyordum tam zamanına denk geldi paylaşalım dedim. İnternette yok enteresandır. Her türlü dandik gönder kazan var bu gerçek mektup yok. Okuyun iyi anlayın. Anlayın ve değerlendirin biz şu anda bunun neresindeyiz ? Hatta yazın haykırın bağırın. Bende düşüncelerimi yazacağım. LAİK Demokratik sosyal hukuk devletine sahip çıkalım ki yarın başka bir İranlı yazarın dediği ''bir gecede çarşafa bürünüp kurtulmak için yıllarca mücadele etmek '' zorunda kalmayalım. ( T. A)