Kıbrıs'tan Haberler
AB tüzükleri beklentilerimizden...
Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Ali Erel AB Dönem Başkanı Hollanda’nın daimi temsilcisine gönderdiği ve diğer üye ülke temsilcilerine (COREPER) dağıtımını yaptığı mektupta, “AB tüzükleri ile ilgili olarak açılacak ihalelerde ve projelerde Kıbrıslı Türk şirketlerin taraf olmasının engellenmesine, mülk sorununun Annan Planı temelinde değil de bu tüzüklerle çözülmeye çalışılmasına, Kıbrıs Türk Ticaret Odası'nın yetkilendirilme şekline ve Mali Yardım ve Direkt Ticaret tüzüklerini ayırma gayretlerine” itiraz etti.
Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Ali Erel imzasıyla, 28 Eylül 2004 tarihinde Hollanda Daimi temsilcisine gönderilen ve AB Daimi Temsilciler Konseyi (COREPER) üyeleri ile kurum ve kuruluşlar, ayrıca AB Parlamentosu eski ve yeni üyelerine dağıtılan mektupta, “Daimi Temsilciler Konseyi toplantılarında tartışılan tüzüklerdeki değişikliklerin tamamen şok edici olduğuna ve ne Genel Sekreter’in ne de Kıbrıslı Türklerin beklentilerinin yakınından bile geçmediğine dikkatinizi çekmek istiyoruz” denildi.
“Şu anda tüzükleri tartışıyor olmamızın tek nedeni, Kıbrıslı Rumların Avrupa Komisyonu’nun çalışabilir bulduğu bir çözümü reddetmiş olmasıdır. Plan hala çözüm için öngörülen tek çerçevedir. Sonuç statükonun devamı olmuştur. Kıbrıslı Türklere baskı ve izolasyon uygulanması yönündeki nedenler ne isterse olsun, Avrupa Birliği’nin bu baskı ve izolasyonları ortadan kaldırmak için gerekli adımları atması beklenmektedir” denilen mektupta, şu an yapılmakta olanın, “Kıbrıs Cumhuriyeti” hükümetinin yetkisini kuzeye genişletmek ısrarı ve Avrupa Birliği Tüzüğü altında finanse edilecek ihale ve kontratlardan Kıbrıs Türk şirketlerinin dışlanması olduğuna dikkat çekildi.
ADİL BULMADIĞIMIZ NOKTALAR
Mektupta, gelişen olaylar göz önüne alındığında Hollanda Dönem Başkanlığı adına adil bulunmayan gelişmeler yaşandığına işaret edildi. Mektupta, adil olmayan noktalar şöyle ifade edildi:
“Kuzey’de kurulmuş bütün firmalarımızın tüzükler doğrultusunda finanse edilecek ihalelerden ve projelerden dışlanacak şekilde sınıflandırılması (20.09.04 tarihli Başkanlık yazısı);
Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm bulunmadan Komisyon’un Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları çerçevesinde davranmasının önerilmesi (Madde 6);
Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümeti’nin, Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nı yetkilendirebileceğini ve kurumun günlük işlerine karışma niyetinin olabileceğini tek bir kararla bildirecek olmasını düşünebilmesi (beyan “Komisyonun verdiği yetki Hükümet tarafından kabul edilecektir” şeklinde olmalıdır); (Hiçbir koşulda Oda’nın günlük işlerine müdahale etmenin hükümetin yetkisi altında olmadığı göz önünde bulundurulmalıdır.)
Mali Yardım Tüzüğü’nün Direkt Ticaret Tüzüğü olmadan yürürlüğe girmemesi; bu tüzük kapsamında Kıbrıs Türk firmalarının ihalelerde teklif verebilmeleri; taşınmaz mallar ve tazminat konularının sadece kapsamlı bir çözüm çerçevesinde çözülebilecek olduğu; Oda’ya yetkinin komisyon tarafından verilebileceği; konularında ısrar ediyoruz.
Eğer bu iki tüzük birbirinden ayrılır ve endişelerimiz dikkate alınmazsa uygulanamaz duruma düşeceklerini bilginize getirmek istiyoruz. Böylelikle, hem Kıbrıs Türk Ticaret Odası olarak bizim, hem de üyelerimiz ve her bir iş insanımızın tüzüklerin uygulamasının bir parçası olmaları veya bunlarla ilgili konularda işbirliği içerisinde olabilmeleri imkansız olacaktır.”
================================================
Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, AB’nin, KKTC halkını Rum hükümeti hegemonyası altına alma gayretini Mali Yardım Tüzüğü’nden sonra Ticaret Tüzüğü’nde de sürdürdüğünü belirterek, “sözde” diye nitelediği bu yardım kapılarının, “Rum’a boyun eğme kapıları” haline getirildiğini söyledi.
Denktaş, “Rum’a tabi bir azınlıkmışız gibi davranırsak, devletten, egemenlikten, eşit egemenlikten bahsetmezsek, bize, azınlık statümüzü tescil edercesine yardımlar yapılacak” dedi.
Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş bugün TAK’a AB tüzüklerini değerlendiren bir açıklama yaptı.
RUMLAR HER İSTEDİKLERİNİ TÜZÜĞE KOYDULAR
Kıbrıs’ta Rum hükümetinden başka yasal bir idare yokmuş gibi davranıldığına işaret eden Denktaş, Rum Yönetimi Lideri Tasos Papadopulos’a KKTC’deki limanları açıp kapama hakkı tanındığını belirtti.
Rumların, AB’yi tahakkümleri altına almış gibi davrandıklarını ve her istediklerini tüzüğe koyduklarını kaydeden Denktaş, Ticaret Odası’nın da “Papadopulos’un vereceği yetkiyle” çalışır hale getirildiğini söyledi.
BİZİ YOK SAYIYORLAR
Cumhurbaşkanı Denktaş, “`Yapılacak yardımı Rum’a ait yerlerde kullanamazsınız’ diyorlar. Kuzey’e kayıtlı şirketleri de yok farz ediyorlar. KKTC yok, yasalarımız yok. Bu yasalara göre kurulmuş şirketler de yok. O halde bunlar açılacak ihalelere de katılamazlar” dedi.
Denktaş, şöyle devam etti:
“AB’den ‘Evet’ oylarına karşı vaat edilenleri alabilmek için devlete sahip çıkmaz, egemenlikten söz etmezseniz, sizi tabiatıyla ‘Rum’a tabi işgal altında yaşayan bir azınlık’ gibi görecekler ve size bu muameleyi yapacaklardır...”
YARDIMLAR RUM İDARESİ RAZI OLURSA
Referandumda verilen “evet”lerle hiçbir şey elde edilmediğini söyleyen Denktaş, “Rum’a tabi bir azınlıkmışız gibi davranırsak, devletten, egemenlikten, eşit egemenlikten bahsetmezsek bize azınlık statümüzü tescil edercesine yardımlar yapılacak. Tabii ki eğer ‘tek yasal kuruluş’ addettikleri Rum idaresi razı olursa...” dedi.
UYANMA DİRİLME ZAMANI ŞİMDİDİR
Cumhurbaşkanı Denktaş, “Uyanma, dirilme, ayağa kalkma, ‘ben KKTC olarak varım ve var olacağım’ deme zamanı şimdidir” şeklinde konuştu.
“ANNAN, EĞER PLANI CANLANDIRMAK İÇİN BİR HAMLE YAPIYORSA ÇOK YAZIK EDİYOR”
Denktaş, bir gazetecinin “BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın Kıbrıs konusunda yeni bir girişim için yardımcısını Lefkoşa, Ankara ve Atina’ya göndereceği” yönündeki sorusunu, “Annan, eğer planı canlandırmak için bir hamle yapıyorsa çok yazık ediyor, kendi kendisine ters düşüyor. Çünkü, o yanlış olan paketinde (Kabul edilmediği takdirde hiçbir hükmü yoktur) diye bir madde vardı. Bu da onaylanmıştı. Her iki taraftan da çeşitli insanlar (aman bunu tekrar görüşelim) diyebilirler” diye yanıtladı.
Rum tarafının istediği değişikliklerin tamamen açık olduğunu savunan Denktaş, şöyle dedi:
“Diyorlar ki; (işlerlik kazanması lazım ve Rumlara güven vermesi lazım). Bu konularda değişiklik istediklerini söylüyorlar. 1960 antlaşmalarını (işlerlik yoktur diye) yıkmışlardır. Onun için bu kelime çok korkunç bir kelimedir. Benim görüşmelerim sırasında (işlerlik yoktur) diyerek, Türkleri koruyucu ne varsa ret etmişlerdir. (Güvenlik isteriz) diyerek, Türklerin güvenliğini temin eden Türk garantilerini ortadan kaldırmaya uğraşmışlardır.
Rumların istediği, ‘İşlerlik’ adı altında Türklerin bazı haklarını yok etmektir. En önemlisi şu; (evet) demekle biz kazandık mı, kaybettik mi? (Evet) dediğiniz 9 bin sayfalık pakette sizin devletiniz yoktu. Egemenliğiniz yoktu. Madem (evet) dediniz, bundan sonra bunları isteyemezsiniz. Türkiye’den de (Kıbrıs Türklerini bu çizgide tut.
Bunun üstüne çıkartma) diye bir istek belirtmişlerdir. Dolayısıyla biz, 40 yıldır Rumlara vermediğimiz egemenlik hakkımızı ve devlet olgumuzu (evet) demiş olmakla kazanacağımıza, Rumlara hediye etmiş oluyoruz. Bunun karşısında isyan etmemiz lazım.”
“KIBRIS KONUSU AB’YE ENGEL DEĞİL”
Kıbrıs halkının gittikçe bilinçlendiğini, “Türklere vaat edilen ne varsa, şimdi hepsi egemenlik istememek, devlet istememek kaydıyla verilir” diye konuşulduğunu ifade eden Denktaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Rum, (hayır) demekle pazarlık gücünü elinde tutmuştur. Dünya ile pazarlık ediyor. (Türklere yapacağınız her yardım benim vizemden geçmelidir) diyor. Dolayısıyla (kazandık) diyerek, rahata yatmayalım.
Bu çizgide devam edersek çok şey kaybederiz. Kıbrıs, AB konusunda Türkiye’ye engel değildir. Barış için elinden gelen her şeyi fazlasıyla yapmıştır. Türkiye’nin tanımakta olduğu devlete sahip çıkmazsak, bizim ve Türkiye’nin sonu Girit’tir.”
Bıçak soksan gövdeme, sıcacık kanım damlar/ Gir de bir bak ülkeme, başsız başsız adamlar…
Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Ali Erel AB Dönem Başkanı Hollanda’nın daimi temsilcisine gönderdiği ve diğer üye ülke temsilcilerine (COREPER) dağıtımını yaptığı mektupta, “AB tüzükleri ile ilgili olarak açılacak ihalelerde ve projelerde Kıbrıslı Türk şirketlerin taraf olmasının engellenmesine, mülk sorununun Annan Planı temelinde değil de bu tüzüklerle çözülmeye çalışılmasına, Kıbrıs Türk Ticaret Odası'nın yetkilendirilme şekline ve Mali Yardım ve Direkt Ticaret tüzüklerini ayırma gayretlerine” itiraz etti.
Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Ali Erel imzasıyla, 28 Eylül 2004 tarihinde Hollanda Daimi temsilcisine gönderilen ve AB Daimi Temsilciler Konseyi (COREPER) üyeleri ile kurum ve kuruluşlar, ayrıca AB Parlamentosu eski ve yeni üyelerine dağıtılan mektupta, “Daimi Temsilciler Konseyi toplantılarında tartışılan tüzüklerdeki değişikliklerin tamamen şok edici olduğuna ve ne Genel Sekreter’in ne de Kıbrıslı Türklerin beklentilerinin yakınından bile geçmediğine dikkatinizi çekmek istiyoruz” denildi.
“Şu anda tüzükleri tartışıyor olmamızın tek nedeni, Kıbrıslı Rumların Avrupa Komisyonu’nun çalışabilir bulduğu bir çözümü reddetmiş olmasıdır. Plan hala çözüm için öngörülen tek çerçevedir. Sonuç statükonun devamı olmuştur. Kıbrıslı Türklere baskı ve izolasyon uygulanması yönündeki nedenler ne isterse olsun, Avrupa Birliği’nin bu baskı ve izolasyonları ortadan kaldırmak için gerekli adımları atması beklenmektedir” denilen mektupta, şu an yapılmakta olanın, “Kıbrıs Cumhuriyeti” hükümetinin yetkisini kuzeye genişletmek ısrarı ve Avrupa Birliği Tüzüğü altında finanse edilecek ihale ve kontratlardan Kıbrıs Türk şirketlerinin dışlanması olduğuna dikkat çekildi.
ADİL BULMADIĞIMIZ NOKTALAR
Mektupta, gelişen olaylar göz önüne alındığında Hollanda Dönem Başkanlığı adına adil bulunmayan gelişmeler yaşandığına işaret edildi. Mektupta, adil olmayan noktalar şöyle ifade edildi:
“Kuzey’de kurulmuş bütün firmalarımızın tüzükler doğrultusunda finanse edilecek ihalelerden ve projelerden dışlanacak şekilde sınıflandırılması (20.09.04 tarihli Başkanlık yazısı);
Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm bulunmadan Komisyon’un Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları çerçevesinde davranmasının önerilmesi (Madde 6);
Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümeti’nin, Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nı yetkilendirebileceğini ve kurumun günlük işlerine karışma niyetinin olabileceğini tek bir kararla bildirecek olmasını düşünebilmesi (beyan “Komisyonun verdiği yetki Hükümet tarafından kabul edilecektir” şeklinde olmalıdır); (Hiçbir koşulda Oda’nın günlük işlerine müdahale etmenin hükümetin yetkisi altında olmadığı göz önünde bulundurulmalıdır.)
Mali Yardım Tüzüğü’nün Direkt Ticaret Tüzüğü olmadan yürürlüğe girmemesi; bu tüzük kapsamında Kıbrıs Türk firmalarının ihalelerde teklif verebilmeleri; taşınmaz mallar ve tazminat konularının sadece kapsamlı bir çözüm çerçevesinde çözülebilecek olduğu; Oda’ya yetkinin komisyon tarafından verilebileceği; konularında ısrar ediyoruz.
Eğer bu iki tüzük birbirinden ayrılır ve endişelerimiz dikkate alınmazsa uygulanamaz duruma düşeceklerini bilginize getirmek istiyoruz. Böylelikle, hem Kıbrıs Türk Ticaret Odası olarak bizim, hem de üyelerimiz ve her bir iş insanımızın tüzüklerin uygulamasının bir parçası olmaları veya bunlarla ilgili konularda işbirliği içerisinde olabilmeleri imkansız olacaktır.”
================================================
Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, AB’nin, KKTC halkını Rum hükümeti hegemonyası altına alma gayretini Mali Yardım Tüzüğü’nden sonra Ticaret Tüzüğü’nde de sürdürdüğünü belirterek, “sözde” diye nitelediği bu yardım kapılarının, “Rum’a boyun eğme kapıları” haline getirildiğini söyledi.
Denktaş, “Rum’a tabi bir azınlıkmışız gibi davranırsak, devletten, egemenlikten, eşit egemenlikten bahsetmezsek, bize, azınlık statümüzü tescil edercesine yardımlar yapılacak” dedi.
Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş bugün TAK’a AB tüzüklerini değerlendiren bir açıklama yaptı.
RUMLAR HER İSTEDİKLERİNİ TÜZÜĞE KOYDULAR
Kıbrıs’ta Rum hükümetinden başka yasal bir idare yokmuş gibi davranıldığına işaret eden Denktaş, Rum Yönetimi Lideri Tasos Papadopulos’a KKTC’deki limanları açıp kapama hakkı tanındığını belirtti.
Rumların, AB’yi tahakkümleri altına almış gibi davrandıklarını ve her istediklerini tüzüğe koyduklarını kaydeden Denktaş, Ticaret Odası’nın da “Papadopulos’un vereceği yetkiyle” çalışır hale getirildiğini söyledi.
BİZİ YOK SAYIYORLAR
Cumhurbaşkanı Denktaş, “`Yapılacak yardımı Rum’a ait yerlerde kullanamazsınız’ diyorlar. Kuzey’e kayıtlı şirketleri de yok farz ediyorlar. KKTC yok, yasalarımız yok. Bu yasalara göre kurulmuş şirketler de yok. O halde bunlar açılacak ihalelere de katılamazlar” dedi.
Denktaş, şöyle devam etti:
“AB’den ‘Evet’ oylarına karşı vaat edilenleri alabilmek için devlete sahip çıkmaz, egemenlikten söz etmezseniz, sizi tabiatıyla ‘Rum’a tabi işgal altında yaşayan bir azınlık’ gibi görecekler ve size bu muameleyi yapacaklardır...”
YARDIMLAR RUM İDARESİ RAZI OLURSA
Referandumda verilen “evet”lerle hiçbir şey elde edilmediğini söyleyen Denktaş, “Rum’a tabi bir azınlıkmışız gibi davranırsak, devletten, egemenlikten, eşit egemenlikten bahsetmezsek bize azınlık statümüzü tescil edercesine yardımlar yapılacak. Tabii ki eğer ‘tek yasal kuruluş’ addettikleri Rum idaresi razı olursa...” dedi.
UYANMA DİRİLME ZAMANI ŞİMDİDİR
Cumhurbaşkanı Denktaş, “Uyanma, dirilme, ayağa kalkma, ‘ben KKTC olarak varım ve var olacağım’ deme zamanı şimdidir” şeklinde konuştu.
“ANNAN, EĞER PLANI CANLANDIRMAK İÇİN BİR HAMLE YAPIYORSA ÇOK YAZIK EDİYOR”
Denktaş, bir gazetecinin “BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın Kıbrıs konusunda yeni bir girişim için yardımcısını Lefkoşa, Ankara ve Atina’ya göndereceği” yönündeki sorusunu, “Annan, eğer planı canlandırmak için bir hamle yapıyorsa çok yazık ediyor, kendi kendisine ters düşüyor. Çünkü, o yanlış olan paketinde (Kabul edilmediği takdirde hiçbir hükmü yoktur) diye bir madde vardı. Bu da onaylanmıştı. Her iki taraftan da çeşitli insanlar (aman bunu tekrar görüşelim) diyebilirler” diye yanıtladı.
Rum tarafının istediği değişikliklerin tamamen açık olduğunu savunan Denktaş, şöyle dedi:
“Diyorlar ki; (işlerlik kazanması lazım ve Rumlara güven vermesi lazım). Bu konularda değişiklik istediklerini söylüyorlar. 1960 antlaşmalarını (işlerlik yoktur diye) yıkmışlardır. Onun için bu kelime çok korkunç bir kelimedir. Benim görüşmelerim sırasında (işlerlik yoktur) diyerek, Türkleri koruyucu ne varsa ret etmişlerdir. (Güvenlik isteriz) diyerek, Türklerin güvenliğini temin eden Türk garantilerini ortadan kaldırmaya uğraşmışlardır.
Rumların istediği, ‘İşlerlik’ adı altında Türklerin bazı haklarını yok etmektir. En önemlisi şu; (evet) demekle biz kazandık mı, kaybettik mi? (Evet) dediğiniz 9 bin sayfalık pakette sizin devletiniz yoktu. Egemenliğiniz yoktu. Madem (evet) dediniz, bundan sonra bunları isteyemezsiniz. Türkiye’den de (Kıbrıs Türklerini bu çizgide tut.
Bunun üstüne çıkartma) diye bir istek belirtmişlerdir. Dolayısıyla biz, 40 yıldır Rumlara vermediğimiz egemenlik hakkımızı ve devlet olgumuzu (evet) demiş olmakla kazanacağımıza, Rumlara hediye etmiş oluyoruz. Bunun karşısında isyan etmemiz lazım.”
“KIBRIS KONUSU AB’YE ENGEL DEĞİL”
Kıbrıs halkının gittikçe bilinçlendiğini, “Türklere vaat edilen ne varsa, şimdi hepsi egemenlik istememek, devlet istememek kaydıyla verilir” diye konuşulduğunu ifade eden Denktaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Rum, (hayır) demekle pazarlık gücünü elinde tutmuştur. Dünya ile pazarlık ediyor. (Türklere yapacağınız her yardım benim vizemden geçmelidir) diyor. Dolayısıyla (kazandık) diyerek, rahata yatmayalım.
Bu çizgide devam edersek çok şey kaybederiz. Kıbrıs, AB konusunda Türkiye’ye engel değildir. Barış için elinden gelen her şeyi fazlasıyla yapmıştır. Türkiye’nin tanımakta olduğu devlete sahip çıkmazsak, bizim ve Türkiye’nin sonu Girit’tir.”
Bıçak soksan gövdeme, sıcacık kanım damlar/ Gir de bir bak ülkeme, başsız başsız adamlar…