ALINTIDIR.
https://www.hukuki.net/forum/showthre...hlight=rekabet
Cezai şart konusu daha önce bir çok defa soruldu ve cevaplandı. Anlaşılan soru soranlar forumda araştırma yapmadan soruyorlar veya kendi somut olaylarına bire bir uyan cevaplar bekliyorlar. Burada ancak genel cevaplar verilebilir. Detayların bir avukatla görüşülmesinde yarar var.
Bu vesile ile cezai şart konusunda genel bazı açıklamaları şu şekilde yapabiliriz;
Cezai şartın değişik türleri vardır;
1) Zarar karşılığı cezai şart,
2) Rekabet etmeme yasağı ile ilgili cezai şart,
3) Eğitim karşılığı cezai şart,
4) Belirli süreli sözleşmenin süresinden önce feshedilmesini önlemeyi amaçlayan cezai şart... gibi.
1) Zarar karşılığı olan cezai şartın aslında sözleşmeye konmasına dahi gerek yoktur. Çünkü genel hükümler gereğince (Borçlar Yasası) bir kimse birisine zarar verirse bu zararı tazminle zaten sorumludur. Sözleşmeye konmasına gerek yoktur. Sözleşmeye koymakla daha belirgin ve somut hale getirilmiş oluyor. Ancak, bunun uygulanabilmesi için işçinin işyerini zarar uğrattığının bilirkişi marifetiyle belirkenmesi gerekir. Bir özel hastanede çalışan hemşirenin devlet hastanesinde iş bulması nedeniyle işi bırakıp gitmesi halinde özel hastane zarara (sırf bu nedenden dolayı zarara uğrarsa) uygulama alanı olabilir. Ama uygulamada özel hastanenin sırf bu nedenle zarara uğrama ihtimali çok zayıftır. Büyük bir kuruluşun bu nedenden zarara uğrayacağını zannetmiyorum. Zaten pek de rastlanmıyor.
2) Rekabet yasağı (veya iş sırrının korunması) konusunda ise sözleşmelere işçinin işten ayrıldıktan sonra çalışma özgürlüğünü makul ölçülerde sınırlayan bir hüküm getirilirse uygulanabilir. Sınırlama makul ölçülerin dışına çıkarsa uygulama imkanı yoktur. Örneğin, özel hastanede çalışan bir ebe veya hemşirenin buradan ayrıldıktan sonra 10 sene başka yerde çalışamaycağı konusundaki hükmün bir geçerliliği olamaz. Bu sınırlamanın yer, zaman ve konu yönünden makul ölçülerde olması gerek.
Yer sınırlaması; örenğin Türkiye genelinde çalışmayı yasaklayan sınırlama geçersizdir, ama ilk işyerinin bulunduğu il olan Adana il sınırları içinde getirilen yasak makuldur.
Zaman sınırlaması; 10 yıllık süre uzun 2 yıllık süre makuldur.
Konu sınırlması; işçinin her alanda çalışmasını yasaklayan sınırlama geçerli değil, bir alanda (örenğin hemşire ise hemşirelik konusunda) getirilen yasak geçelidir.
Sözleşmenin geçerli olabilmesi için bu üç konuda da sınırlama içermesi ve sınırlamanın da makul olması gerekir. Sadece bir veya iki konuda sınırlama getirip de üçüncü konuyu geniş tutması geçerli olmaz.
3) Eğitim karşılığı cezai şart: İşverenler haklı olarak eğitim verdirdikleri işçilerinin hemen işi bırakıp gitmesini istemezler ve bu isteklerinde de haklıdırlar. Bu nedenle de bu eğitimin karşılığını almak isterler. Eğitim aldıktan sonra makul bir süre çalışma taahhüdü alınıp, bu taahhüde uymayanların eğitim karşılığı cezai şartı ödeyecekleri hükmü geçerlidir. Ancak, burada herkese verilen sırdana ve ucuz eğitim değil, özel, önemli, pahalı bir eğitimdir söz konusu olan. Bu konu faha çok bankacılık ve finans sektöründe çok rastlanan bir konudur. Bu cezai şartın uygulanabilmesi için işçiye gerçekten bu nitelikte bir eğitim verildiğinin (gerekirse eğitim kurumunun faturası da sunularak) mahkemede kanıtlanması gerekir. Yani eğitim verdik demekle olmaz.
4) Belirli süreli sözleşmelerin süresinden önce feshini engellemeyi amaçlayan cezai şart: Bu şartın uygulanabilmesi için mutlaka karşılıklı olması ve sözleşmenin belirli süreli olması gerekir. Sadece işçiye yükümlülük getiren (tek taraflı) cezai şartın uygulanma imkanı yoktur. Sözleşme belirsizi ise de uygulanamaz. Burada dikkat edilmesi gereken husus şudur; artık yasa ve Yargıtay uygulaması belirli süreli sözleşme yapmayı oldukça dar tutmaktadır. Yani her belirli süreli sözleşme aslında belirli süreli değildir. İşin niteliğinden anlaşılan işin belirli süreli olma özelliği varsa sözleşme belirli süreli yapılabilir. İş, devamlılık arz eder nitelikte ise orada belirli süreli yapılamaz, yapılsa da baştan itibaren belirsiz sürelidir. Örneğin, Yargıtay eskiden özel hastanelerin hemşireler ile belirli süreli sözleşme yapmalarını geçerli kabul ederken, şimdi artık işin niteliği devamlılık arzettiğinden belirsiz süreli olarak kabul ediyor. Bir hemşire doğum yaptığı için sırf doğum yapanın yerini doldurmak için işe alınırsa burada "işin niteliği" belirli sürelidir. Çünkü doğum yapanın doğum sonrası işe döneceği süre ile sınırlıdır. Ama böyle bir özellik yoksa hemşire ile artık belirli süreli sözleşme yapılamaz. Yapılsa da belirsiz sürelidir. (Bu konu bir çok hukukçu meslektaş ve hakimlerce iyi bilinmediğinden yanlış kararlar verilebilmektedir. Ancak bizim de takip ettğimiz bir çok davada dosyaların bu konuyu iyi bilen öğretim üyesi bilirkişlere gönderilmesi talebimiz uygun bulunarak, Ankara Hukuk Fakültesi'nden bir doçentin bilirkişilk yapması sağlanmış ve belrtiğimiz doğrultuda bilirkişi raporu gelmiştir. Konunun uzmanı olmayan sıradan bilirkişilerin bu konularda yazdığı çok sayıda yanlış raporlar vardır ve konuyu bilmeyen hakimler de bu yanlış raporlara dayanarak yanlış kararlar vermektedirler. Meslektaşlarıma tavsiyem, bu tür davalarda çevrelerindeki sıradan hesap bilirkişilerine değil, üniversite öğretim üyelerine gönderilmelerini sağlamalarıdır)
Selamlar.
__________________
Av.Abbas Bilgili