Kuraklık : Bu sese kulak veren oldu mu?
Malumlarınız, bir kuraklıktır gidiyor. Nasa'nın bir araştırmasına göre de 2040 yılında Türkiye'yi çölleşme bekliyor. Peki, ne yapılması lazım?
Milliyet Gazetesi'nin Cumartesi ekinde "havadan tozdan" başlığı altında hava tahmininde bulunan Prof.Dr. Cemal SAYDAM bakın geçmişte neler yazmış;
ü Bulutu inek sağar gibi sağmak diyorum ya işte zamanı geldi. Önümdeki bürokratik engelleri kaldırın beni buluta uçurun ben de size istediğiniz kadar su vereyim. Ülkemde buluta uçmak diye bir mefhum yok, bana da lazım olan o. Ya yapacağız ya da hep birlikte "yağdır mevlam su" şarkısını söyleyeceğiz.
ü Cemre güneş enerjisinin havada, karada ve suda yeterli seviyeye gelmesiyle eşleşiyor. Bir başka anlatım tarzıyla, Sahra'dan çıkan tozlar cemre öncesi bulutla buluşunca işler başka, cemre sonrası buluşunca işler daha başka oluyor. Cemre sonrasında bulut içine aldığı tozlar ve içerdikleriyle güneş enerjisini birleştiriyor ve buluta can katıyor. Bulutlara yaşam hakkı verince de sistem yerli yerine oturuyor ve onların da ortalarda oraya buraya saçılmadıklarını ve gayet bilinçli hareket ettiklerini görebiliyorsunuz. Bir de ihtiyaçları olan tozları tam da istedikleri bölgeye bir atabilsek size istemediğiniz kadar bol su verebileceğim ama bir türlü yapamadık.
ü Bereketli yağışlarımla tanıştık. Bazı bölgelerde umulandan da öte yağışlar oldu. İşte bunlar benim beklediğim ve sürdürülebilirliğini sağlayacağım türden yağışlar. Neredeyse her hafta "Bana bir uçak ve buluta uçma izni verin, size istediğiniz yerde yağmur yağdırayım" diye bağırıp duruyorum ama ne oluyor? Hiç. Bu işleri AB ülkeleriyle birlikte gerçekleştirmek için çalışmalara başladık bile. Elimizden neyin kaçıp gittiğini fikrimiz de bizden kaçıp gittiğinde anlayacağız ama o zaman kimse de beni suçlayamayacak.
ü Küresel ısınma nedeniyle ileride suyumuz azalacak olursa merak etmeyin, su az da olsa ben size daha kaliteli su verebileceğim. Suyun kalitelisi deyince hemen aklınıza içme suyu geliyor olsa gerek ama ben yağmur suyunun kalitesinden bahsediyorum. "Yağmurun da kalitelisi mi olur, olsa olsa azı çoğu olur" demişsinizdir. Oluyor işte, hem de bilim dünyasında ilk kez benim gösterdiğim şekliyle.
ü Yağışların azalmasıyla gündeme gelen susuzluk problemi akla hemen küresel ısınmayla ilgili felaket senaryolarını getiriyor. İyi de bu, hasta olunca eli kolu bağlı kaderine razı olmuş bir kişinin oturup kötü sonu beklemesi gibi bir şey bence. Yapmamız gereken ve yaptığım iş, yağışa neden olan olayı anlamak ve ona müdahale etme sanatını geliştirmek. Yaptık da! Başımızın üzerinden boş yere geçip giden bulut fabrikalarını çalıştırmak, onları inek sağar gibi sağmak ve bulutlardan yağış indirmek mümkün diye bağırıp duruyorum. Ne mi oluyor? Hiç, sadece size suyunuzu nasıl tasarruf edersiniz diye akıl verenlerin sözü geçiyor...
ü Yağmur mu? Artık yerel sağanaklar dışında geneli etkileyecek yağış ay sonuna kadar görünmüyor, yani su tasarrufuna devam. Ta ki ben bulutları kış döneminde "inek sağar" gibi sağıp dağlara yeterli kar depolayana kadar. Yağmurun barajlara pek faydası olmaz, barajı dolduracak su kar suyudur.
ü Biz sıcaklardan bunalmışken İngiltere, Fransa'nın kuzeyi, Benelüks ülkeleri, Kuzey Almanya ve İskandinav ülkeleri "Acaba yazı görebilecek miyiz?" endişesi içinde günler geçiriyor. Neredeyse yağışsız geçen bir günleri yok, bizde ise her şey tam tersine, beklentilere rağmen yok. Sonbahar ve kış döneminde de başımızın üstünden geçecek bulutlara yağdıydı-yağmadıydı diye bakacak olursak daha çok bekleriz. En kısa zamanda su yönetimi planlamasına bulut yönetimini de katmak, yağış olayına sonbahar ve özellikle de kış döneminde müdahale etmek durumundayız. Ben bu işlerle ilgili epeyce mesafe kat ettim. Bulutlara ve dolayısıyla kar depolanmasına hükmedebileceğimizi iddia ediyorum, hem de en doğal yöntemle, tabiat ne yapıyorsa onu biraz daha hızlandırarak ve ilk defa bizim bulduğumuz bir şeyi yaparak. Bu sene yaptık yaptık, eğer bu kışı kaçırırsak bekle 2009-10 kışını. Barajlara gelen suyun kaynağı kardır, yağmur suyu ile barajlar dolmaz; bunu unutmayın, benden söylemesi.
ü Önemli olan sistemin nasıl çalıştığını anlamak ve ona müdahale sanatını geliştirebilmek. Ama bizde işin kolayı var, rapor da çıkacak ya, eh onca bilim adamından daha da iyi bilecek halimiz de yok. Al eline raporu, oku, tercüme et ve topluma korku sal. Bence doğru olan bu değil, özveriyle çalışmak ve sistemi anlamak. Boşuna bağırmıyoruz bulutu “inek sağar” gibi sağabiliriz diye.
Sahi, Sayın SAYDAM'a kulak veren olmuş mudur acaba, ne dersiniz?
Milliyet Gazetesi'nin Cumartesi ekinde "havadan tozdan" başlığı altında hava tahmininde bulunan Prof.Dr. Cemal SAYDAM bakın geçmişte neler yazmış;
ü Bulutu inek sağar gibi sağmak diyorum ya işte zamanı geldi. Önümdeki bürokratik engelleri kaldırın beni buluta uçurun ben de size istediğiniz kadar su vereyim. Ülkemde buluta uçmak diye bir mefhum yok, bana da lazım olan o. Ya yapacağız ya da hep birlikte "yağdır mevlam su" şarkısını söyleyeceğiz.
ü Cemre güneş enerjisinin havada, karada ve suda yeterli seviyeye gelmesiyle eşleşiyor. Bir başka anlatım tarzıyla, Sahra'dan çıkan tozlar cemre öncesi bulutla buluşunca işler başka, cemre sonrası buluşunca işler daha başka oluyor. Cemre sonrasında bulut içine aldığı tozlar ve içerdikleriyle güneş enerjisini birleştiriyor ve buluta can katıyor. Bulutlara yaşam hakkı verince de sistem yerli yerine oturuyor ve onların da ortalarda oraya buraya saçılmadıklarını ve gayet bilinçli hareket ettiklerini görebiliyorsunuz. Bir de ihtiyaçları olan tozları tam da istedikleri bölgeye bir atabilsek size istemediğiniz kadar bol su verebileceğim ama bir türlü yapamadık.
ü Bereketli yağışlarımla tanıştık. Bazı bölgelerde umulandan da öte yağışlar oldu. İşte bunlar benim beklediğim ve sürdürülebilirliğini sağlayacağım türden yağışlar. Neredeyse her hafta "Bana bir uçak ve buluta uçma izni verin, size istediğiniz yerde yağmur yağdırayım" diye bağırıp duruyorum ama ne oluyor? Hiç. Bu işleri AB ülkeleriyle birlikte gerçekleştirmek için çalışmalara başladık bile. Elimizden neyin kaçıp gittiğini fikrimiz de bizden kaçıp gittiğinde anlayacağız ama o zaman kimse de beni suçlayamayacak.
ü Küresel ısınma nedeniyle ileride suyumuz azalacak olursa merak etmeyin, su az da olsa ben size daha kaliteli su verebileceğim. Suyun kalitelisi deyince hemen aklınıza içme suyu geliyor olsa gerek ama ben yağmur suyunun kalitesinden bahsediyorum. "Yağmurun da kalitelisi mi olur, olsa olsa azı çoğu olur" demişsinizdir. Oluyor işte, hem de bilim dünyasında ilk kez benim gösterdiğim şekliyle.
ü Yağışların azalmasıyla gündeme gelen susuzluk problemi akla hemen küresel ısınmayla ilgili felaket senaryolarını getiriyor. İyi de bu, hasta olunca eli kolu bağlı kaderine razı olmuş bir kişinin oturup kötü sonu beklemesi gibi bir şey bence. Yapmamız gereken ve yaptığım iş, yağışa neden olan olayı anlamak ve ona müdahale etme sanatını geliştirmek. Yaptık da! Başımızın üzerinden boş yere geçip giden bulut fabrikalarını çalıştırmak, onları inek sağar gibi sağmak ve bulutlardan yağış indirmek mümkün diye bağırıp duruyorum. Ne mi oluyor? Hiç, sadece size suyunuzu nasıl tasarruf edersiniz diye akıl verenlerin sözü geçiyor...
ü Yağmur mu? Artık yerel sağanaklar dışında geneli etkileyecek yağış ay sonuna kadar görünmüyor, yani su tasarrufuna devam. Ta ki ben bulutları kış döneminde "inek sağar" gibi sağıp dağlara yeterli kar depolayana kadar. Yağmurun barajlara pek faydası olmaz, barajı dolduracak su kar suyudur.
ü Biz sıcaklardan bunalmışken İngiltere, Fransa'nın kuzeyi, Benelüks ülkeleri, Kuzey Almanya ve İskandinav ülkeleri "Acaba yazı görebilecek miyiz?" endişesi içinde günler geçiriyor. Neredeyse yağışsız geçen bir günleri yok, bizde ise her şey tam tersine, beklentilere rağmen yok. Sonbahar ve kış döneminde de başımızın üstünden geçecek bulutlara yağdıydı-yağmadıydı diye bakacak olursak daha çok bekleriz. En kısa zamanda su yönetimi planlamasına bulut yönetimini de katmak, yağış olayına sonbahar ve özellikle de kış döneminde müdahale etmek durumundayız. Ben bu işlerle ilgili epeyce mesafe kat ettim. Bulutlara ve dolayısıyla kar depolanmasına hükmedebileceğimizi iddia ediyorum, hem de en doğal yöntemle, tabiat ne yapıyorsa onu biraz daha hızlandırarak ve ilk defa bizim bulduğumuz bir şeyi yaparak. Bu sene yaptık yaptık, eğer bu kışı kaçırırsak bekle 2009-10 kışını. Barajlara gelen suyun kaynağı kardır, yağmur suyu ile barajlar dolmaz; bunu unutmayın, benden söylemesi.
ü Önemli olan sistemin nasıl çalıştığını anlamak ve ona müdahale sanatını geliştirebilmek. Ama bizde işin kolayı var, rapor da çıkacak ya, eh onca bilim adamından daha da iyi bilecek halimiz de yok. Al eline raporu, oku, tercüme et ve topluma korku sal. Bence doğru olan bu değil, özveriyle çalışmak ve sistemi anlamak. Boşuna bağırmıyoruz bulutu “inek sağar” gibi sağabiliriz diye.
Sahi, Sayın SAYDAM'a kulak veren olmuş mudur acaba, ne dersiniz?