Bankalar ; kredi kartlarına yönelik olarak geçmiş zamanlarda kefaletten kaynaklanan bazı sınırlar nedeni ile kefillere borcun tamamı için başvuramayanıca kredi kartı üyelik sözleşmesinden bağımsız olarak her hangi bir limitle sınırlı olmayan bağımsız bir borç akti üzerinde çalıştılar ve borçlar yasasında üçüncü kişinin fiilini taahhüt diye adlandırılan uygulamada ise garanti olarak tarif edilen sözleşmeyi borç sozleşmesinden hariç olmak üzere eskiden kefillere imzalatıklarını şimdi bu sözleşmelere imza attırarark kefil yerine garantörlüğü organize ettiler; ancak yargıtay son zamanlarda yargıtay garanti vereninde garantisinin bir sınırı olması gerektiği yönünde kararlar vermiştir. Aşağıdaki kararları dikkatle okursanız fikir sahibi olacaksınız
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2001/5965
K. 2002/4502
T. 10.6.2002
• İTİRAZIN İPTALİ ( Kredi Kartı Üyelik Sözleşmesine Dayalı Olarak Yapılan Takibe Vaki İtiraz )
• GARANTİ EDEN SIFATI ( Davalının Kredi Kartı Üyelik Sözleşmesini Garanti Eden Sıfatı ile İmzalaması )
• GARANTİ EDENİN SORUMLULUĞU ( Sözleşmede Limit Yazılı Olmasa Bile Sözleşmenin İmzalandığı Tarihte Kredi Kartı Hamiline Bankaca Tanınan Aylık Harcama Limiti ile Sınırlı Olması )
2004/m.67
ÖZET : Davalı kredi kartı üyelik sözleşmesini garanti eden sıfatı ile imzalamıştır. Her ne kadar sözleşmede açıkça limit yazılı değil ise de, davalının garanti eden olarak sorumluluğu sözleşmenin imzalandığı tarihteki kredi kartı hamiline bankaca tanınan aylık harcama limiti ile sınırlıdır. 
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: 
KARAR : Davalı kredi kartı üyelik sözleşmesini garanti eden sıfatı ile imzalamıştır. Her ne kadar sözleşmede açıkça limit yazılı değil ise de, davalının garanti eden olarak sorumluluğu sözleşmenin imzalandığı tarihteki kredi kartı hamiline bankaca tanınan aylık harcama limiti ile sınırlıdır. Mahkemece, bankaca kredi kartına tanınan harcama limiti araştırılıp limit tespit olunduktan sonra uzman bilirkişiden ek rapor alınıp varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmek gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. 
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle hükmün davacı banka yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 10.6.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi. 
yarx
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2000/9411
K. 2001/3328
T. 1.5.2001
• GARANTİ SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN UYUŞMAZLIK ( Garanti Edilen Edimin Sınırlarının Açıkça Belirlenmemiş Olması Durumunda Garanti Edenin Sorumluluğundan Söz Edilememesi )
• GARANTİ EDENİN SORUMLULUĞU ( Garanti Sözleşmesi Düzenlendiği Anda Garanti Edilen Edimin Sınırlarının Açıkça Belirlenmemiş Olması Durumunda Garanti Edenin Sorumluluğunun Olmaması )
• SÖZLEŞME SERBESTİSİ İSTİSNASI ( Taraflara Yüklenen Hak ve Borçların Tereddüde Yer Vermeyecek Biçimde Belirtilmesinin Gerekmesi )
818/m.110,19,20,44,98
2004/m.67
ÖZET : Bir sözleşmenin geçerli olması için, onun taraflara yüklediği hak ve borçların tereddüte yer vermeyecek şekilde açık, başka bir deyimle konusunun gereği ve yeteri kadar belli ve sınırlı olması gerekir. Belirsizliğin garantisi olmaz. Bu itibarla, limit gösterme şartı bulunmamakla birlikte, garanti sözleşmesinde hangi riskin garanti edildiğinin belli olması ya da garanti edilen riskin boyutlarının tereddüt yaratmayacak biçimde belirlenebilir nitelikte bulunması gerekir. 
Garanti sözleşmesi düzenlendiği anda garanti edilen edimin sınırlarının açıkça belirlenmemiş olması ya da bunu belirlemeye yarayan koşul ve açıklamaların sözleşmede yer almamış bulunması halinde garanti edenin sorumluluğundan söz edilemez. 
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: 
KARAR : Dava konusu uyuşmazlık garanti sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.
Kanunda özel bir akit türü olarak düzenlenmemiş olan garanti sözleşmesi, BK.nun 110.maddesinde hükme bağlanan üçüncü kişinin fiilini ( edimini ) taahhüt niteliğinde kabul edilmektedir. Fiil tâbirinin her türlü edimi karşılayacak şekilde çok geniş bir anlama geldiğinin ve bir para borcunun ifasının da fiil kapsamına girdiğinin kabulü sonucu para borçları yönünden de garanti sözleşmesi yapılabileceği, gerek öğretide gerekse uygulamada çoğunlukla benimsenmiştir. 
Kefaletten farklı olarak asıl borç ilişkisinden tamamen bağımsız nitelikteki garanti sözleşmesinde şekil serbestisi hakim olup garantinin sınırının önceden belirlenmesi zorunluluğu bulunmamaktadır.
Ancak, sözleşme serbestisi sınırsız değildir. BK.nun 19. ve 20.maddelerinde sözleşme serbestisine birtakım sınırlamalar getirilmiştir. Gerçekten bir sözleşmenin geçerli olması için, onun taraflara yüklediği hak ve borçların tereddüte yer vermeyecek şekilde açık, başka bir deyimle konusunun gereği ve yeteri kadar belli ve sınırlı olması gerekir. Belirsizliğin garantisi olmaz. 
Bu itibarla, limit gösterme şartı bulunmamakla birlikte, garanti sözleşmesinde hangi riskin garanti edildiğinin belli olması ya da garanti edilen riskin boyutlarının tereddüt yaratmayacak biçimde belirlenebilir nitelikte bulunması gerekir.
Hangi riskin garanti edildiği belirlenmeden doğmuş ve doğacak her türlü borcun garanti edildiği nden söz etmek, boyutları belli olmayan ( belirsiz ) bir edimin garantisi anlamına gelir ki, bu da garanti sözleşmesiyle bağdaşmaz. 
Hal böyle olunca, garanti sözleşmesi düzenlendiği anda garanti edilen edimin sınırlarının açıkça belirlenmemiş olması ya da bunu belirlemeye yarayan koşul ve açıklamaların sözleşmede yer almamış bulunması halinde garanti edenin sorumluluğundan söz edilemez.
Sözleşmenin düzenlendiği tarihte asıl borçluya açılan kredi miktarının belli olduğu ya da asıl borçlu yönünden kredi limitinin belirlenmiş bulunduğu kredi sözleşmelerinde garanti eden, garanti ettiği edimin boyutlarını görmekte ve risk gerçekleştiğinde sorumlu olacağı miktarı tahmin edebilmektedir. Böyle bir durumda asıl borçluya verilen kredi borcu miktarının ve ferilerinin garanti kapsamında kaldığı açıktır. Ancak, özellikle süresiz garanti sözleşmelerinde asıl borçlunun kredi limitinin sonradan yükseltilmesi halinde garanti verenin başlangıçtaki iradesinin yükseltilen limiti de kayıtsız şartsız kapsamına aldığı söylenemez. 
Garanti edenin, limit artışlarından sorumlu tutulabilmesi için sözleşme koşullarındaki değişikliklerin garanti verene bildirilmesi, onun da bu değişikliklere karşı çıkmamak suretiyle muvafakat etmesi gerekir. Garanti verenin muvafakatı olmadan akdi ilişkideki koşulların borçlu aleyhine ağırlaştırılması veya borçlunun yeni birtakım yükümlülükler üstlenmesi garanti kapsamı dışında kalır. Bunun yanında, muaccel hale gelen borcun, alacaklı banka tarafından uzun süre takip edilmemesi sebebiyle sürüncemede kalmasından dolayı artması halinde garanti edenin meydana gelen artıştan sorumlu tutulamayacağı açıktır. Zira, BK.nun 98.maddesi yollamasıyla akde muhalefet hallerinde de uygulanması gereken aynı yasanın 44/1.maddesi hükmü ve iyiniyet kuralları karşısında garanti alan ( banka ) kendi kusurlu davranışıyla borcun artmasına sebebiyet vermiş olacağından böyle bir durumda garanti edenin artan borçtan sorumlu tutulması düşünülemez. 
Öte yandan, sözleşmede limit aşımının da garanti edildiği durumlarda limit ne miktara kadar aşıldığı taktirde garanti edenin sorumlu tutulacağı hususu da tartışılması gereken bir konudur. Önceden sınırı belirlenmemiş ise, asıl borçlu yönünden saptanan kredi limitinin makul ( kabul edilebilir ) ölçülerde aşılması durumunda garanti verenin aşılan limitten de sorumlu tutulabileceği ancak, makul ölçüler dışındaki aşırı limit aşımının ( garanti verenin açık ya da zımnî muvafaktı olmadıkça ) garanti kapsamı dışında kaldığının kabulü gerekir.
Somut olaya gelince; 1 ) Dava konusu kredili Bankomat-724 kartı üyelik sözleşmesi davalı tarafından garanti eden sıfatıyla imzalanmış ve dava dışı asıl borçlunun kredi limiti 1.000.000.000.-TL olarak belirlenmiştir. Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde garanti sözleşmesi hükümlerine başvurulmasında isabetsizlik yoksa da, davalı ( garanti eden ) nın sorumluluğunun belirlenmesinde yanılgıya düşülmüştür. 
Zira, sözleşmede limitle bağlı olmaksızın doğmuş ve doğacak borçlardan sorumlu olunacağı hükmü de yer almaktadır. Bu hüküm karşısında, garanti edenin sorumluluğunun sözleşme tarihindeki kredi limiti ile sınırlı olduğu söylenemez. Aksi halde garanti sözleşmesinin kefaletten herhangibir farkı kalmaz. Ne varki, garanti edenin sınırsız bir limit aşımından sorumlu tutulması da belirsizliğin garanti olmaz ilkesiyle bağdaşmaz. O halde önceden sınırı belirlenmemiş ise, sözleşme kurulurken asıl borçlu yönünden saptanan kredi limitinin makul ( kabul edilebilir ) ölçülerde aşılması durumunda garanti verenin limit aşımından da sorumlu tutulabileceğinin ve bir misline kadar olan limit aşımlarının makul ( kabul edilebilir ) olduğunun kabulü gerekir.
Mahkemece, bu yönler üzerinde durulmadan yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir. 
2-Kredi sözleşmesine dayanarak takibe geçen davacı bankanın takibinde haksız ve kötüniyetli olduğu söylenemeyeceği için kötüniyet tazminatına hükmedilmemiş olmasında isabetsizlik bulunmadığından davalı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ( 2 ) nolu bentte yazılı nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, peşin harcın istek halinde iadesine, 1.5.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi. 
yarx
zaman insanları değil armutları olgunlaştırır.