Re: Süleymancı CHP'den adaymış
Aşağıda İslami Cemaatlere yakınlığı ile bilinen bir yazarın 12 Mayıs 2007 tarihli yazısını bulacaksınız. Sitemiz bir hukuk sitesidir, ben burada siyaset yapmayı şahsen doğru bulmuyorum. Demokratik sistemde yer alan bütün partilere aynı uzaklıktayım ama bazı konularda tarafım/tarafız...
-Atatürk ilke ve devrimleri
-Cumhuriyet ve onun değişmez nitelikleri
-Ülkemizin bölünmez bütünlüğü
-Demokratik rejim taraf olduğumuz konuların başında gelmektedir.
"İyi ki siyaset yapmıyorsun ama iletilerine bir bak, habire bir siyasi partiye muhalefet edip duruyorsun" diyebilirsiniz. Bu durumda söyleyeceğim tek şey yukarıda 4 ana başlık olarak yazdığım ve taraf olduğumu belirttiğim konuları tekrar okumanızdır. Bir siyasi partiye neden muhalefet ettiğim eminim anlaşılacaktır. İsmi , tabelası ve dünya görüşü ne olursa olsun yukarıda belirttiğim başlıkları sahiplenmediğini, onları aşındırıp yıkmaya çalıştığını düşündüğüm her oluşuma da ömrüm yettiğince, elimden geldiğince muhalefet edeceğim.
Bu yazının ardından Sabah'ta Yılmaz ÖZDİL'in bir yazısı da , ülkenin ve medyanın siyasete bakış açısını, değerlendirme kriterlerini görmek açısından oldukça önem arzediyor, onu da ekliyorum. Ellerinizi vicdanlarınıza koyup değerlendirin ve siyasetin ülkemizde ne kadar kirlendiğini, olması gerektiği yerden ve etik kriterlerden ne kadar uzaklaştığını siz değerlendirin.
Dini cemaatler ve seçimler
Dini cemaatlerin çoğunun siyasi parti tercihlerinde şu noktalar öne çıkıyor:
1) Aslında cemaatler, siyasi partilerin din işlerine fazla girmesinden hoşlanmaz, o alanın kendi tekellerinde kalmasını isterler;
2) Cemaatler, ordu başta olmak üzere, laikliğe hassas kurumları ürkütüp öfkelerini üzerine çekmekten uzak dururlar;
3) Kendileri açıkça siyaset yapmazlar. Bunun yerine yelpazenin sağındaki bütün partilerle belli bir ilişki içinde olur, onlardan mümkün olduğunca çok taviz kopramaya çalışırlar.
Bu saydıklarımızın ender istisnalarından biri Yeni Asya Gazetesi etrafında örgütlenen Nurculuğun ana gövdesidir. Said Nursi’nin zamanında Demokrat Parti’yi desteklemesini bir vasiyet olarak gören bu grup sırasıyla AP ve DYP’yi destekledi. 12 Eylül 1980 askeri darbesi ve 1982 Anayasası’na karşı çok sert muhalefet yaptı.
Grubun bu seçimlerdeki tercihini, Yeni Asya’nın sahibi Mehmet Kutlular’a sordum, “Tabii ki Demokrat Parti’yi destekliyoruz. Çünkü demokrat misyonu o sürdürüyor” cevabını verdi. Kutlular, AKP dahil diğer partilerin hiçbirinin “gerçek manada demokrat” olduğuna inanmıyor.
Bir diğer istisna da Süleymancılar. Kurucusu Süleyman Hilmi Tunahan’ın ölümüyle cemaatin başına geçen damadı Kemal Kacar yıllarca merkez sağ partilerden milletvekili seçildi. Onun ölümüyle yerini alan Tunahan’ın torunu Ahmet Denizolgun da RP’den Meclis’e girdi, ardından ANAP’a yönetici oldu. Şimdi Süleymancılar, liderleriyle birlikte DP’yi destekliyorlar.
Fakat bu grup 1990’lardan itibaren sürekli bölündü, küçüldü, eski gücünü kaybetti. Öyle ki cemaat liderinin kardeşi Beyazıt Denizolgun AKP’ye kurucu oldu ve İstanbul’dan milletvekili seçildi.
Tarikatların durumu
1990 ve 2000’li yıllarda Nakşibendilik, Kadirilik gibi tarikatlar modernleşmeye çalıştı, dışa açıldı, şirketleşti ama günün gereklerine göre yönetilmedikleri için büyük ölçüde etkilerini kaybettiler. Bunun en çarpıcı örneği, bir zamanlar MSP’nin kurulmasına ön ayak olan, bürokrasiye nice kadro yetiştiren Nakşiliğin İskender Paşa koludur. Prof. Mahmut Esat Coşan’ın ölümüyle bu tarikat silindi gitti.
Kaldı ki tarikatlar, sanıldığı gibi çok sıkı disipline sahip, şeyhin her dediğinin harfiyen yerine getirildiği yapılar değildir. Bu nedenle her müridin, mürşidinin işaret ettiği parti ya da adaya oyunu vereceği kesin değildir. Zaten mürşidin müridleriyle ilişkisi giderek medya vb. dolayımıyla kurulduğu ve eğer varsa bu tür pazarlıkları yabancıların da haberdar olabileceği şekilde duyurmak abes kaçacağı için, işaretin yaygınlaştırılabilmesi de zordur.
Gülen’in tercihi
Bu seçimlerde en önemli odaklardan biri kuşkusuz Fethullah Gülen cemaati olacak. Normal olarak Gülen tüm yumurtalarını aynı sepete koymaz, tüm sağ partilerle, hatta Ecevit dönemi DSP’si ile iyi ilişkiler kurmayı tercih ederdi. Fakat 27 Nisan kriziyle birlikte cemaatin yayın organları açık bir şekilde AKP taraftarlığı yapıyor, ANAP-DYP birleşmesiyle doğan DP’yi sert bir şekilde eleştiriyorlar.
Aslında Gülen ile Erdoğan’ın yıldızları RP döneminden beri tam olarak barışmamış, taraflar birbirlerine hep kuşkuyla bakmışlardı. Fakat son dönemde “ordu mağduru” olma ortak paydasında birleşmiş gözüküyorlar. Bunda AKP’nin, Abdullah Gül gibi cemaatin sıcak baktığı bir ismi aday göstermesi de etkili oldu. Öte yandan cemaatin, devlet, özellikle Emniyet içindeki kadrolarını muhafaza etmek için AKP’yi desteklediği de ileri sürülüyor.
Ruşen ÇAKIR / Vatan
İki kötü adam...
Yolsuzluk yapmadı.
Çoluğunu çocuğunu eşini dostunu zengin etmedi, kankalarına ihale vermedi.
Bu, rezalet bir durum...
Onun için sevilmiyor.
Dışişleri Bakanlığı yaptı.
Vermedi Kıbrıs'ı...
Ceket iliklemedi AB'nin önünde.
Bundan büyük terbiyesizlik olur mu?
Onun için sevmiyorlar.
Maliye Bakanlığı yaptı.
Unakıtan'ı seviyorlar. O'ndan nefret ediyorlar... Kim gibi Maliye Bakanı istiyorlar?
Unakıtan gibi.
Enerji Bakanlığı yaptı.
En küçük yamuğu olmadı. Enerji bakanları şakır şakır yargılanıyor, yüz küsur yıl hapisleri falan isteniyor. Ama O'nun suistimali yok... Olur mu böyle şey? Olmaz.
Onun için sevilmiyor.
Hiç Başbakanlık yapmadı.
Memleketi bu hale getiren bütün başbakanları övüyorlar ... Sonra da O'na, "Memleketi bu hale getiren asıl sensin" diyorlar.
Tezkere geçmediyse, Amerikan askeri yerleşmediyse vatana... O'nun yüzünden.
O olmasaydı, Başbakan bugün Cumhurbaşkanı'ydı... Sen kimsin ki, Başbakan'ın Çankaya'ya çıkmasına engel oluyorsun? Yakıştı mı bu yaptığın? Yakışmadı.
Kimdir bu kötü adam?
Deniz Baykal.
Köşe yazarlarının en sevmediği kişi...
Sabahtan akşama O'na saldırıyorlar.
Hakaretin bini bir para.
Neden?
E yazdık yukarda... Ondan.
Dikkat edin, aynı tayfaya...
Devlet Bahçeli'yi de hiç sevmiyorlar.
Ama MHP'li arkadaşlar biraz "asabi" olduğu için, tırsıyorlar, Baykal'a ettikleri gibi Bahçeli'ye küfür edemiyorlar açık açık.
Ne yapıyorlar?
Yok sayıyorlar.
Sevseler, yok saymasalar, haberini yaparlar... Var mı ilaç için bir tane Devlet Bahçeli haberi, gazetelerde, televizyonlarda?
Yok... Neden yok?
Çünkü o da yolsuzluk yapmadı, o da eşini dostunu zengin etmedi, o da Kıbrıs'ın verilmesini istemiyor, o da AB'nin önünde el pençe divan durmuyor, o da vatana Amerikan askerlerinin doluşmasını istemiyor, o da Başbakan'ın Cumhurbaşkanı olmasını istemiyor... Ayıp ediyor yani.
İki kötü adam...
Sevmezler böylelerini.
Yılmaz ÖZDİL / Sabah