şirketler suç işlemek amaçlı kurulmuş örgüt müdür?
Bildiğiniz gibi DGM lerinin yerini ÖGACM aldı. Bu mahkemeler terör suçları ve teröre ekonomik çıkar sağlayan şirket, dernek,vakıf vb.ler yanında, YTCK ile şirket ve kooperatif faaliyetlerinde şikayetleri de 220.madde kapsamına sokmuştur.Aynı şikayet ticari borç-alacakla ilgili bir hukuk mahkemesinde görülürken diğeri 2 den fazla 3 kişi mantığı ile örgüt suçlarına taşınmakta, bugünkü emniyet yapılanması ve yargı algılaması da bu davalarda yasaları kullanan davacılar , birçok insanı mağdur etmektedir.Tutuklamayla ticari yaşamı biten şirket yöneticileri, çalışanları haklılığını ispat için çok uzun zaman özgürlüklerinden de mahrum edilmektedir.
Sorularım;
1. Şirket hukuku 2 kişiden fazla sayıya hükmetmektedir.Bu anlayışla, AŞ.ler doğrudan suç örgütüdür.Bu maddeyle tüzel kişilikler adli tedbirler dışında cezalandırılmış olmaktadır.
2.Şirket yöneticisi, imza yetkilisi suç oluşturucak bir eylemi mevcutsa da, dışında ortakları/hissedarları, çalışanları da tutuklanmakta cezanın şahsilik ilkesi ortadan kaldırılmaktadır. Hangi şirkette patronun eylemine çalışan etken olabilir. Bu mümküm müdür? Halka açık şirketlerde borsadan kağıt alan da şirket yetkilisinin eyleminden sorumlu mudur? Bu çelişki değil midir? Ticaret hukuku, borçlar hukukuna göre yönetim kurulu üyeleri bile imzası olmadıkça sorumlu tutulmazken, örgütlü suç kapsamında yanından geçen suçludur mantığını anlayabiliyor musunuz?
3.Şirket faaaliyetlerinde doğal olan hiyerarşik ilişki mesnet gösterilip suç örgütü kapsamında gerekçe olarak değerlendirilmektedir. Bu bağlamda, eylemlerden haberdar olmayan şirket çalışanları da tutuklanmaktadır.
Burada cezanın şahsilik kuralı ortadan kalkmaktadır.Yanılıyor muyum?
4. Tüm şirketler örgüttür ve bilgi, yetenek, eğitim ölçeğinde hiyerarşik bağla çalışır.Terminolojisi de böyle açıklanmıştır.Şirketlerin kuruluş amacı da ekonomik çıkar ilişkileridir. Günümüzde, serbest piyasa/rekabet koşullarında bir şirketin, yasadışı örgütlerle ilişkisi yok ise, faaliyetlerinin ticari davalar dışında suç örgütü kapsamında değerlendirilmesi yasal olarak ciddi bir yanlış yargısal uygulama değil midir? Bu bakışla sistemin kendisi suçtur. Bir şirketin suç işlemek amacıyla örgüt kurmak tanımlaması ne derece doğrudur? Savcı ve hakimlerimiz, hele kolluk güçleri şirket faaliyetleri/ uygulamaları konusunda ne derece yeterli bilgi ve birikime sahiptir?
5. Varsayılan karşılıksız çek, evrakta sahtecilik suçları olsa da, farklı mahkeme konuları değil midir?
İddiayı güçlendirmek adına asılsız yağma, tehdit, nitelikli dolandırıcılık gibi suçlar da eklenmektedir. Ancak bu davanın geçersiz ve gerçek dışı olduğunun ispatı, hukuk davası, ticaret hukuku, borçlar hukuku konusu olduğu, bu suçlara verilen tutuklama süresi nedeniyle, duruşmanın gerçekleşmesi çok zaman aldığından ciddi hak ihlalleri yaratmaktadır.. Yazılı sözleşmeler de nitelikli dolandırıcılık olarak delil teşkil etmektedir.
6. Benim örneğimde, savcılığa şikayetin işleme girmesinden 1-1.5 yıl önce sözleşmeler yapılmış, bu sürede işletmede faaliyetler sürdürülmüştür.İddia edilen darp tehdit, yağma, zorla senet imzalatma olayları ile şikayet arasında geçen uzun süre şikayetin asılsızlığına mesnet oluşturmaz mı? Bu süre makul süre midir?
7. Bu arada müşteki sıfatlı kişi örgüt suçlamasından önce kendisi ve adamları ile şikayete konu iş yerini basmış, işletme md. yaralanmıştır bu durum savcılık ve adli raporla saptanmış, hukuk davaları da sürmekteyken,müştekinin şikayeti ile açılan davada, bu dosyaların ve davaların birleştirilmesi gerekmez mi?
8. Aldatıldığını iddia eden kişi finanasman ihtiyacı kredi temini için bir danışman şirketle anlaşmıştır. Talep ettiği finansman kaynağı ile elinden zorla alındığını iddia ettiği mülklerinin değeri arasında en az 20 kat fark vardır. Ve tek parça değildir. Bu farklı tapuların tamamının geçen süre de dikkate alındığında verilme şeklinin gasp, nitelikli dolandırıcılık olarak değerlendirimesi mümkün müdür? Bu kadar malı niye verdin diye şikayet esnasında sorulmaz mı?
9. Fiille, şikayet arasında geçen süre davayı geçersiz kılmaz mı? Müşteki 1-1.5 yıl tehdit, tekme tokatla bu belgeleri, senetleri imzalarken neden savcılığa başvurmamıştır? Adli makamlarca belgelenmemiş bu tür şikayetler geçerlilik arzeder mi?
Müştekinin, özel sektörde bir iş/ticaret adamı olarak yaşı, zanlıların yaş ortalamasından çok büyüktür. Diğer bir deyişle kandırılma olasılığı çok düşüktür.
Avukatlarımız bu davanın hukuk davası olduğu ve kesinlikle yönetici dahil beraat edeceğini söylemekte ise de, objektif gözle değerlendirmenizi istedim.Çünkü tutukluluk hali ve bu sürecin mahkemelerin iş yükü nedeniyle uzun olması, bu davanın kasıtlı suç örgütü haline sokulması, bir çok insanın aileleriyle birlikte mağduriyetine sebep olmuş, telafiisi mümkün olmayan sonuçlara yol açmıştır.
Son zamanlarda basından da izleneceği gibi, özel sektörde,iktidara yandaş olmayanların tasfiyesinde kullanılan yöntem suç örgütü damgalaması olmaktadır. Yasalar amacından saptırılmıştır. Bu özel sektör ve girişimciliği engelleyen sinsi,ciddi bir tehdit,toplum yararına aykırı durum teşkil etmektedir.
İşin ticari boyutunda mücadele edilse de tutukluluk konusu bedeli hiçbir şekilde ödenemez bir hak ihlalini doğurmaktadır. Nasıl bir yol-yöntem önerebilirsiniz?
Yanıtlamanız dileğiyle,
Hukuk ve adalet
Sorularım;
1. Şirket hukuku 2 kişiden fazla sayıya hükmetmektedir.Bu anlayışla, AŞ.ler doğrudan suç örgütüdür.Bu maddeyle tüzel kişilikler adli tedbirler dışında cezalandırılmış olmaktadır.
2.Şirket yöneticisi, imza yetkilisi suç oluşturucak bir eylemi mevcutsa da, dışında ortakları/hissedarları, çalışanları da tutuklanmakta cezanın şahsilik ilkesi ortadan kaldırılmaktadır. Hangi şirkette patronun eylemine çalışan etken olabilir. Bu mümküm müdür? Halka açık şirketlerde borsadan kağıt alan da şirket yetkilisinin eyleminden sorumlu mudur? Bu çelişki değil midir? Ticaret hukuku, borçlar hukukuna göre yönetim kurulu üyeleri bile imzası olmadıkça sorumlu tutulmazken, örgütlü suç kapsamında yanından geçen suçludur mantığını anlayabiliyor musunuz?
3.Şirket faaaliyetlerinde doğal olan hiyerarşik ilişki mesnet gösterilip suç örgütü kapsamında gerekçe olarak değerlendirilmektedir. Bu bağlamda, eylemlerden haberdar olmayan şirket çalışanları da tutuklanmaktadır.
Burada cezanın şahsilik kuralı ortadan kalkmaktadır.Yanılıyor muyum?
4. Tüm şirketler örgüttür ve bilgi, yetenek, eğitim ölçeğinde hiyerarşik bağla çalışır.Terminolojisi de böyle açıklanmıştır.Şirketlerin kuruluş amacı da ekonomik çıkar ilişkileridir. Günümüzde, serbest piyasa/rekabet koşullarında bir şirketin, yasadışı örgütlerle ilişkisi yok ise, faaliyetlerinin ticari davalar dışında suç örgütü kapsamında değerlendirilmesi yasal olarak ciddi bir yanlış yargısal uygulama değil midir? Bu bakışla sistemin kendisi suçtur. Bir şirketin suç işlemek amacıyla örgüt kurmak tanımlaması ne derece doğrudur? Savcı ve hakimlerimiz, hele kolluk güçleri şirket faaliyetleri/ uygulamaları konusunda ne derece yeterli bilgi ve birikime sahiptir?
5. Varsayılan karşılıksız çek, evrakta sahtecilik suçları olsa da, farklı mahkeme konuları değil midir?
İddiayı güçlendirmek adına asılsız yağma, tehdit, nitelikli dolandırıcılık gibi suçlar da eklenmektedir. Ancak bu davanın geçersiz ve gerçek dışı olduğunun ispatı, hukuk davası, ticaret hukuku, borçlar hukuku konusu olduğu, bu suçlara verilen tutuklama süresi nedeniyle, duruşmanın gerçekleşmesi çok zaman aldığından ciddi hak ihlalleri yaratmaktadır.. Yazılı sözleşmeler de nitelikli dolandırıcılık olarak delil teşkil etmektedir.
6. Benim örneğimde, savcılığa şikayetin işleme girmesinden 1-1.5 yıl önce sözleşmeler yapılmış, bu sürede işletmede faaliyetler sürdürülmüştür.İddia edilen darp tehdit, yağma, zorla senet imzalatma olayları ile şikayet arasında geçen uzun süre şikayetin asılsızlığına mesnet oluşturmaz mı? Bu süre makul süre midir?
7. Bu arada müşteki sıfatlı kişi örgüt suçlamasından önce kendisi ve adamları ile şikayete konu iş yerini basmış, işletme md. yaralanmıştır bu durum savcılık ve adli raporla saptanmış, hukuk davaları da sürmekteyken,müştekinin şikayeti ile açılan davada, bu dosyaların ve davaların birleştirilmesi gerekmez mi?
8. Aldatıldığını iddia eden kişi finanasman ihtiyacı kredi temini için bir danışman şirketle anlaşmıştır. Talep ettiği finansman kaynağı ile elinden zorla alındığını iddia ettiği mülklerinin değeri arasında en az 20 kat fark vardır. Ve tek parça değildir. Bu farklı tapuların tamamının geçen süre de dikkate alındığında verilme şeklinin gasp, nitelikli dolandırıcılık olarak değerlendirimesi mümkün müdür? Bu kadar malı niye verdin diye şikayet esnasında sorulmaz mı?
9. Fiille, şikayet arasında geçen süre davayı geçersiz kılmaz mı? Müşteki 1-1.5 yıl tehdit, tekme tokatla bu belgeleri, senetleri imzalarken neden savcılığa başvurmamıştır? Adli makamlarca belgelenmemiş bu tür şikayetler geçerlilik arzeder mi?
Müştekinin, özel sektörde bir iş/ticaret adamı olarak yaşı, zanlıların yaş ortalamasından çok büyüktür. Diğer bir deyişle kandırılma olasılığı çok düşüktür.
Avukatlarımız bu davanın hukuk davası olduğu ve kesinlikle yönetici dahil beraat edeceğini söylemekte ise de, objektif gözle değerlendirmenizi istedim.Çünkü tutukluluk hali ve bu sürecin mahkemelerin iş yükü nedeniyle uzun olması, bu davanın kasıtlı suç örgütü haline sokulması, bir çok insanın aileleriyle birlikte mağduriyetine sebep olmuş, telafiisi mümkün olmayan sonuçlara yol açmıştır.
Son zamanlarda basından da izleneceği gibi, özel sektörde,iktidara yandaş olmayanların tasfiyesinde kullanılan yöntem suç örgütü damgalaması olmaktadır. Yasalar amacından saptırılmıştır. Bu özel sektör ve girişimciliği engelleyen sinsi,ciddi bir tehdit,toplum yararına aykırı durum teşkil etmektedir.
İşin ticari boyutunda mücadele edilse de tutukluluk konusu bedeli hiçbir şekilde ödenemez bir hak ihlalini doğurmaktadır. Nasıl bir yol-yöntem önerebilirsiniz?
Yanıtlamanız dileğiyle,
Hukuk ve adalet