21. yüzyıla giremeyen meslek Avukatlık
Türkiye’de 53 bin avukat var. 34 hukuk fakültesi her yıl yaklaşık 8 bin 500 mezun veriyor. Geçen yıl mezun olanların 5 bin 500’ü, avukat olmak üzere staj yapıyor. Bir hukuk fakültesi mezunu, avukatlık yapmak istiyorsa, bulunduğu bölgedeki Baro’ya başvuruyor. 15 günlük askı süresi sonunda, Baro Yönetim Kurulu; Barolar Birliği ve Adalet Bakanlığı’nın onayını alarak, o kişinin stajyer avukat olarak alınmasına karar veriyor. Bir yıl sürecek staj süreci böyle başlıyor. Stajın ilk 6 ayı adliyelerde, diğer 6 ayı ise Baro’nun staj merkezindeki derslere katılarak ve bir avukatın yanında tamamlanıyor. Barolar Birliği, avukatlık ruhsatını düzenleyerek Adalet Bakanlığı’na gönderiliyor. Kanunda belirtilen yemini de eden kişi, mesleğe adım atmış oluyor. Peki ya sonra? Mesleğinin başındaki bir avukatı neler bekliyor? Önünde ne gibi seçenekler var? Deneyimli avukatların sorunları, değişmesi gerekenler neler? Bu soruların yanıtlarını İstanbul Barosu Başkanı Avukat Kazım Kolcuoğlu, avukatlar Adnan Ekinci, Ergin Cinmen ve Fikret İlkiz’e sorduk.
Avukatlık global bir meslek haline gelebilir mi?
AB entegrasyon süreci, hukuk sistemine de yenilikler getirecek. Kazım Kolcuoğlu, AB üyesi ülkelerdeki sistemi şöyle anlatıyor:
‘AB içinde avukatların lisanını çok iyi bilmek kaydıyla, her AB üyesi ülkenin avukatına, diğer AB üyesi ülkelerde avukatlık yapma olanağı tanındı. Onun da koşulları var, baroya bildirilmek, kayıt yaptırmak gibi. O koşulları yerine getirenler, AB üyesi ülkelerde de avukatlık yapabiliyor artık. Her ülkenin kendine göre bir hukuk sistemi var. Ama AB hukukunda, yavaş yavaş tüm ülkeleri kapsayacak biçimde düzenlemeler yapılıyor. Örneğin ticaret ve borçlar hukuku konusunda ortak bir yasa çalışması yapılıyor.’
Fikret İlkiz de, birliğe üye iki ayrı ülke arasındaki davaların, uluslararası sözleşmeler kanalıyla görülebileceğini söylüyor: ‘New York barosunda kayıtlı bir avukatın yapacağı işle, Türkiye’den New York’a ya da Paris’e giderek davaya girecek bir avukatın yasal konumu, yetkilerinin belirlenmesi noktasına gelindi artık. Bu anlaşmalar, kıta avrupası içinde sürekli kendilerini yenilemekte ve bu tür düzenlemeler yapılmakta. Uluslararası ceza mahkemesi göreve başladı. Demek ki bunlar artacak.’
ULUSLARARASI DAVALAR
Bir dava hangi ülkede görülüyorsa, o ülkenin hukuk kuralları esas alınıyor. Dolayısıyla, o ülkede avukatlık yetkisi bulunan kişilerin görev alması gerekiyor.
Bir de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmeler var. Bunlarla ilgili davaları, o sözleşmenin tarafı olan ülkelerdeki avukatlar açabiliyor. Ancak Türkiye vatandaşıysanız ve Fransa’da bir dava açacaksanız, Türkiye’de uluslararası hukuk alanlarında çalışan ve yabancı dil bilen avukatların çalıştığı bürolardan hizmet almak gerekiyor. Buralardaki avukatlar, başka ülkelerin hukuklarına vakıf kişilerden oluşuyor. Fikret İlkiz, Türkiye’de bu konuda bir sıkıntı olmadığını, her ilde böyle büroların bulunduğunu söylüyor. Bu avukatlar, uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan itlafların çözümünde de görev alıyor. Uluslararası tahkim anlaşmalarıyla ilgili sözleşmeler, şirketlerin birleşmelerindeki sözleşmelerin yapılması ve anlaşmazlıkların çözülmesinde aha donanımlı oluyorlar.
Yabancı avukatlar Türkiye’de danışmanlık verebiliyor. Türk avukatlar da Avrupa’da Türk hukuku ve uluslararası hukukla ilgili danışmanlık hizmeti verebilir. Ancak avukat olmak için, koşulları yerine getirmek gerekiyor.
Olumsuz imaj: Yalancı, geveze, üçkağıtçı
Adnan Ekinci, mesleğin olumsuz imajını önemli bir sorun olarak görüyor:
‘Her mesleğin olumsuz yönleri vardır ama, sadece olumsuz yönleriyle tanınan başka bir meslek de yoktur herhalde. Avukatlar için 3 şey söylenir. Yalancı, geveze ve üçkağıtçı. Toplumsal algılama bu. Avukata, parayı veren düdüğü çalar, parayı almışsa suçluyu savunur, diye bakılır. Hukuk fakültesi öğrencileri de böyle düşünüyor. Bir avukatın kaç dosyası varsa onlarla uyur, kalkar, onlarla yer, onlarla çocuklarıyla oynar. Onların ağırlıklarını hep hisseder.’
Yeni bir avukatın önünde üç yol var
Avukatlık belgesini almış birinin önünde üç temel yol var:
1. Bir avukatlık bürosunda (ortak veya ücretli olarak) çalışmak. 2. Kendi bürosunu açmak. 3. Şirketlerde, devlet kurumlarında vb. ücretli olarak görev yapmak. Bunlara bağlı avukatlar deniyor.
Kurumsal bir büroda staj yapanlar, genellikle burada kalıyor, yani birinci yolu tercih ediyor. Adnan Ekinci’ye göre kendi bürosunu açarak, ‘yüzme öğrenmek için kendini suya bırakanların’ sayısı az. ‘Daha çok bir avukatlık bürosunda çalışarak deneyim kazanma, özgüven sağlama yaygın. Çünkü mezunlar, pratik konusunda hiçbir şey bilmiyorlar’ diyor. Yeni mezunların başarılarında, çevrelerinin genişliği önemli.
Ekinci, bağlı avukatların birçok sorunları olduğunu anlatıyor: ‘Şirket veya kamu kurumunda çalışanlar, bir açmaz içindeler. Sadece bir piyon olmaktan kaynaklanan, avukatlığın doğasına ayrıkı bir durum var orada. Bağlı avukatın birey olarak özgün iradesi yok. Kamu avukatları arasında odası, masası olmayanlar var.’
Fakültelerde öğrenci çok hoca yok
Kazım Kolcuoğlu, Türkiye’deki 34 hukuk fakültesinde yeterli sayıda öğretim üyesi olmadığını söylüyor: ‘Bir fakültede 50’nin üzerinde profesör olması gerekirken, bazı fakülteler 10-13 profesörle eğitim veriyor. Bazı fakülteler, diğer 4-5 fakülteye de ismini yazdıran profesörlerden oluşuyor.’
Ergin Cinmen de, ‘Bakkal dükkanı açılır gibi hukuk fakültesi açılması son derece yanlış’ diyor. ‘Sineması, tiyatrosu, hocaları olması lazım. Bazı hukuk fakültelerinde avukatlar ders veriyor. Bazılarına İstanbul, Ankara’dan hocalar uçakla gidip geliyor. 7 yıl önce Antalya’da bir hukuk fakültesine, İstanbul’dan telefonla ders veriliyordu.’
Şirketleşme neden tutmadı?
ABD ve Avrupa’da yaygın olan avukatlık şirketleri, 2001 yılında kabul edilen yasayla, Türkiye’de de kurulabiliyor. Bunların sayısı henüz 10’u geçmiyor. Kazım Kolcuoğlu, şirketleşmenin Türkiye’de artmamasının nedenini ‘Vatandaşlarımız tanıdığı avukatın her şeyi yapmasını istiyor. Ortaklık kültürü de çok fazla gelişmiş değil’ diye açıklıyor.
Uzmanlık alanı bir muamma, çünkü reklam yasağına giriyor
Avukatlıkta, çoğu meslekte olduğu gibi bir kariyer haritası yok. Fikret İlkiz, avukatların kariyer yolunu şöyle anlatıyor: ‘Bazı avukatların benzer davalara daha fazla girdiklerini, bazı davalarda giderek bilirkişi hüviyetini kazandıklarını görürsünüz. Bunlar artık o konularda bilinen isimler haline gelebilir. Kamuoyunda ağır ceza, medya, ceza avukatı diye bilinirler.’
Kuşkusuz belli bir konuda uzman olarak herkesin tanıdığı avukatlar var. Ama kanuna göre avukatların tabelalarındaki avukat sıfatının önüne ‘ağır ceza avukatı’, ‘boşanma avukatı’ gibi sıfatlar eklemeleri yasak. Bazı avukatlar bu yasağı doğru, bazıları yanlış buluyor. İşte görüşler:
YASAK DOĞRU DİYENLER
Fikret İlkiz
‘Bir avukatın kartvizitine ceza avukatı diye yazdırmasına gerek yok. Biz avukatlar arasında bir fark yoktur çünkü.’
Ergin Cinmen
‘Reklam yasağı aslında doğru bir şeydir. Avukatlık ticari bir faaliyet değildir. Dolayısıyla bu mesleği o kadar fazla reklam girdabına sokmamak gerekir.’
YASAK ESKİMİŞ DİYENLER
Kazım Kolcuoğlu
‘Gelecekte uzmanlık alanları belirtilecek. Dünyada bu uygulama var. Herkesin kendi alanını açıklama hakkı olması gerekiyor. Vatandaşların da bu konuda bilgilenme hakları var çünkü. Avukatlık Yasası değişiklik taslak çalışmalarında, tüm bu düzenlemeler yapılacak.’
Adnan Ekinci
‘Mevcut Avukatlık Kanunu çok tutucu. 10 yıl içinde çok değişecek. Bir insanın ben ceza avukatıyım diye kendini tanımlaması kadar doğal bir şey olamaz. İkincisi, çok işlevsel. Bir avukat tutacak olsanız, deneyimli kişiyi tabelaya bakıp da bulma şansınız yok.’
Yüksek lisans yapmak veya yapmamak
Bir avukatın meslekte deneyim kazanması mı daha işlevseldir, yoksa yüksek lisans, doktora gibi akademik eğitimlerle kendisini geliştirmesi mi? Bu konuda farklı görüşler var.
Adnan Ekinci
‘Mesleğe katkısı ya hiç yok, ya çok az. Kişi ona vereceği zamanı mesleğe başlayıp bir alanda kendini yetiştirmeye, o alandaki yargıtay kararlarını ve kitapları okumaya ayırsa, o konuda danışılan kişi olmaya başlayabilir. Avukatlık mesleği yapanların şuna karar vermeleri gerekiyor: Ben bu mesleği yapacak mıyım? Yoksa, çocuk da yaparım kariyer de der gibi, avukatlık da yapacağım kariyer de kuralı çok işleyen bir şey değil.’
Ergin Cinmen
‘Yüksek lisans ve doktora her zaman işlevseldir.’
Fikret İlkiz
‘Yüksek lisans, doktora veya deneyim kazanmak, kişilere bağlı bir tercih meselesidir ama ben Türkiye’deki mevcut 4 yıllık hukuk eğitiminin yeterli olmadığı görüşündeyim. Tüm avukatların en azından yüksek lisans yapması gerektiğini düşünüyorum.’
Emekli avukata 500 YTL maaş
Kazım Kolcuoğlu, ‘Avukatların sosyal güvenlikleri sağlanmış değil’ diyor. ‘Emekli oldukları zaman, 500 YTL alıyor. O para, bu konudaki dergi veya gazeteleri bile takip etmeye yetmez. Avukatların, en azından hakimler kadar bir emeklilik aylığı almaları gerekli. SSK’ya topluluk sigortasıyla bağlılar. Bu sorun çözüme kavuşturulmalı.’
Admin NOT: Basından alınan bu yazının kaynağı malesef bulunamamıştır.
Avukatlık global bir meslek haline gelebilir mi?
AB entegrasyon süreci, hukuk sistemine de yenilikler getirecek. Kazım Kolcuoğlu, AB üyesi ülkelerdeki sistemi şöyle anlatıyor:
‘AB içinde avukatların lisanını çok iyi bilmek kaydıyla, her AB üyesi ülkenin avukatına, diğer AB üyesi ülkelerde avukatlık yapma olanağı tanındı. Onun da koşulları var, baroya bildirilmek, kayıt yaptırmak gibi. O koşulları yerine getirenler, AB üyesi ülkelerde de avukatlık yapabiliyor artık. Her ülkenin kendine göre bir hukuk sistemi var. Ama AB hukukunda, yavaş yavaş tüm ülkeleri kapsayacak biçimde düzenlemeler yapılıyor. Örneğin ticaret ve borçlar hukuku konusunda ortak bir yasa çalışması yapılıyor.’
Fikret İlkiz de, birliğe üye iki ayrı ülke arasındaki davaların, uluslararası sözleşmeler kanalıyla görülebileceğini söylüyor: ‘New York barosunda kayıtlı bir avukatın yapacağı işle, Türkiye’den New York’a ya da Paris’e giderek davaya girecek bir avukatın yasal konumu, yetkilerinin belirlenmesi noktasına gelindi artık. Bu anlaşmalar, kıta avrupası içinde sürekli kendilerini yenilemekte ve bu tür düzenlemeler yapılmakta. Uluslararası ceza mahkemesi göreve başladı. Demek ki bunlar artacak.’
ULUSLARARASI DAVALAR
Bir dava hangi ülkede görülüyorsa, o ülkenin hukuk kuralları esas alınıyor. Dolayısıyla, o ülkede avukatlık yetkisi bulunan kişilerin görev alması gerekiyor.
Bir de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmeler var. Bunlarla ilgili davaları, o sözleşmenin tarafı olan ülkelerdeki avukatlar açabiliyor. Ancak Türkiye vatandaşıysanız ve Fransa’da bir dava açacaksanız, Türkiye’de uluslararası hukuk alanlarında çalışan ve yabancı dil bilen avukatların çalıştığı bürolardan hizmet almak gerekiyor. Buralardaki avukatlar, başka ülkelerin hukuklarına vakıf kişilerden oluşuyor. Fikret İlkiz, Türkiye’de bu konuda bir sıkıntı olmadığını, her ilde böyle büroların bulunduğunu söylüyor. Bu avukatlar, uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan itlafların çözümünde de görev alıyor. Uluslararası tahkim anlaşmalarıyla ilgili sözleşmeler, şirketlerin birleşmelerindeki sözleşmelerin yapılması ve anlaşmazlıkların çözülmesinde aha donanımlı oluyorlar.
Yabancı avukatlar Türkiye’de danışmanlık verebiliyor. Türk avukatlar da Avrupa’da Türk hukuku ve uluslararası hukukla ilgili danışmanlık hizmeti verebilir. Ancak avukat olmak için, koşulları yerine getirmek gerekiyor.
Olumsuz imaj: Yalancı, geveze, üçkağıtçı
Adnan Ekinci, mesleğin olumsuz imajını önemli bir sorun olarak görüyor:
‘Her mesleğin olumsuz yönleri vardır ama, sadece olumsuz yönleriyle tanınan başka bir meslek de yoktur herhalde. Avukatlar için 3 şey söylenir. Yalancı, geveze ve üçkağıtçı. Toplumsal algılama bu. Avukata, parayı veren düdüğü çalar, parayı almışsa suçluyu savunur, diye bakılır. Hukuk fakültesi öğrencileri de böyle düşünüyor. Bir avukatın kaç dosyası varsa onlarla uyur, kalkar, onlarla yer, onlarla çocuklarıyla oynar. Onların ağırlıklarını hep hisseder.’
Yeni bir avukatın önünde üç yol var
Avukatlık belgesini almış birinin önünde üç temel yol var:
1. Bir avukatlık bürosunda (ortak veya ücretli olarak) çalışmak. 2. Kendi bürosunu açmak. 3. Şirketlerde, devlet kurumlarında vb. ücretli olarak görev yapmak. Bunlara bağlı avukatlar deniyor.
Kurumsal bir büroda staj yapanlar, genellikle burada kalıyor, yani birinci yolu tercih ediyor. Adnan Ekinci’ye göre kendi bürosunu açarak, ‘yüzme öğrenmek için kendini suya bırakanların’ sayısı az. ‘Daha çok bir avukatlık bürosunda çalışarak deneyim kazanma, özgüven sağlama yaygın. Çünkü mezunlar, pratik konusunda hiçbir şey bilmiyorlar’ diyor. Yeni mezunların başarılarında, çevrelerinin genişliği önemli.
Ekinci, bağlı avukatların birçok sorunları olduğunu anlatıyor: ‘Şirket veya kamu kurumunda çalışanlar, bir açmaz içindeler. Sadece bir piyon olmaktan kaynaklanan, avukatlığın doğasına ayrıkı bir durum var orada. Bağlı avukatın birey olarak özgün iradesi yok. Kamu avukatları arasında odası, masası olmayanlar var.’
Fakültelerde öğrenci çok hoca yok
Kazım Kolcuoğlu, Türkiye’deki 34 hukuk fakültesinde yeterli sayıda öğretim üyesi olmadığını söylüyor: ‘Bir fakültede 50’nin üzerinde profesör olması gerekirken, bazı fakülteler 10-13 profesörle eğitim veriyor. Bazı fakülteler, diğer 4-5 fakülteye de ismini yazdıran profesörlerden oluşuyor.’
Ergin Cinmen de, ‘Bakkal dükkanı açılır gibi hukuk fakültesi açılması son derece yanlış’ diyor. ‘Sineması, tiyatrosu, hocaları olması lazım. Bazı hukuk fakültelerinde avukatlar ders veriyor. Bazılarına İstanbul, Ankara’dan hocalar uçakla gidip geliyor. 7 yıl önce Antalya’da bir hukuk fakültesine, İstanbul’dan telefonla ders veriliyordu.’
Şirketleşme neden tutmadı?
ABD ve Avrupa’da yaygın olan avukatlık şirketleri, 2001 yılında kabul edilen yasayla, Türkiye’de de kurulabiliyor. Bunların sayısı henüz 10’u geçmiyor. Kazım Kolcuoğlu, şirketleşmenin Türkiye’de artmamasının nedenini ‘Vatandaşlarımız tanıdığı avukatın her şeyi yapmasını istiyor. Ortaklık kültürü de çok fazla gelişmiş değil’ diye açıklıyor.
Uzmanlık alanı bir muamma, çünkü reklam yasağına giriyor
Avukatlıkta, çoğu meslekte olduğu gibi bir kariyer haritası yok. Fikret İlkiz, avukatların kariyer yolunu şöyle anlatıyor: ‘Bazı avukatların benzer davalara daha fazla girdiklerini, bazı davalarda giderek bilirkişi hüviyetini kazandıklarını görürsünüz. Bunlar artık o konularda bilinen isimler haline gelebilir. Kamuoyunda ağır ceza, medya, ceza avukatı diye bilinirler.’
Kuşkusuz belli bir konuda uzman olarak herkesin tanıdığı avukatlar var. Ama kanuna göre avukatların tabelalarındaki avukat sıfatının önüne ‘ağır ceza avukatı’, ‘boşanma avukatı’ gibi sıfatlar eklemeleri yasak. Bazı avukatlar bu yasağı doğru, bazıları yanlış buluyor. İşte görüşler:
YASAK DOĞRU DİYENLER
Fikret İlkiz
‘Bir avukatın kartvizitine ceza avukatı diye yazdırmasına gerek yok. Biz avukatlar arasında bir fark yoktur çünkü.’
Ergin Cinmen
‘Reklam yasağı aslında doğru bir şeydir. Avukatlık ticari bir faaliyet değildir. Dolayısıyla bu mesleği o kadar fazla reklam girdabına sokmamak gerekir.’
YASAK ESKİMİŞ DİYENLER
Kazım Kolcuoğlu
‘Gelecekte uzmanlık alanları belirtilecek. Dünyada bu uygulama var. Herkesin kendi alanını açıklama hakkı olması gerekiyor. Vatandaşların da bu konuda bilgilenme hakları var çünkü. Avukatlık Yasası değişiklik taslak çalışmalarında, tüm bu düzenlemeler yapılacak.’
Adnan Ekinci
‘Mevcut Avukatlık Kanunu çok tutucu. 10 yıl içinde çok değişecek. Bir insanın ben ceza avukatıyım diye kendini tanımlaması kadar doğal bir şey olamaz. İkincisi, çok işlevsel. Bir avukat tutacak olsanız, deneyimli kişiyi tabelaya bakıp da bulma şansınız yok.’
Yüksek lisans yapmak veya yapmamak
Bir avukatın meslekte deneyim kazanması mı daha işlevseldir, yoksa yüksek lisans, doktora gibi akademik eğitimlerle kendisini geliştirmesi mi? Bu konuda farklı görüşler var.
Adnan Ekinci
‘Mesleğe katkısı ya hiç yok, ya çok az. Kişi ona vereceği zamanı mesleğe başlayıp bir alanda kendini yetiştirmeye, o alandaki yargıtay kararlarını ve kitapları okumaya ayırsa, o konuda danışılan kişi olmaya başlayabilir. Avukatlık mesleği yapanların şuna karar vermeleri gerekiyor: Ben bu mesleği yapacak mıyım? Yoksa, çocuk da yaparım kariyer de der gibi, avukatlık da yapacağım kariyer de kuralı çok işleyen bir şey değil.’
Ergin Cinmen
‘Yüksek lisans ve doktora her zaman işlevseldir.’
Fikret İlkiz
‘Yüksek lisans, doktora veya deneyim kazanmak, kişilere bağlı bir tercih meselesidir ama ben Türkiye’deki mevcut 4 yıllık hukuk eğitiminin yeterli olmadığı görüşündeyim. Tüm avukatların en azından yüksek lisans yapması gerektiğini düşünüyorum.’
Emekli avukata 500 YTL maaş
Kazım Kolcuoğlu, ‘Avukatların sosyal güvenlikleri sağlanmış değil’ diyor. ‘Emekli oldukları zaman, 500 YTL alıyor. O para, bu konudaki dergi veya gazeteleri bile takip etmeye yetmez. Avukatların, en azından hakimler kadar bir emeklilik aylığı almaları gerekli. SSK’ya topluluk sigortasıyla bağlılar. Bu sorun çözüme kavuşturulmalı.’
Admin NOT: Basından alınan bu yazının kaynağı malesef bulunamamıştır.