İptal Davaları (279/2 - 283)
İ.İ.K.’nun 279/2. maddesinde “Para veya mutat ödeme vasıtalarından gayrı bir suretle yapılan ödemeler batıldır” denilmektedir. Bir şahsın veya şirketin alacağına mahsuben borçludan gayrimenkul veya araba almasının hukuken ne gibi bir sakıncası olduğunu da anlayabilmiş değilim. En basit örnekle, Türkiye’nin her yerinde taşeron müteahhide iş yapar karşılığında daire alır. Malzemeci müteahhide malzeme satar karşılığında daire alır. İnsanlar hizmetleri karşılığında mal alırlar. Bu durumlar ticari hayatta sıkça karşılaşılan durumlardır. Alacaklı alacağını alabilmek için illaki borçludan senet,çek aldıktan sonra borçluyu icraya verip haciz mi uygulamalıdır. İcraya konulan bir alacak, borçluya daha ağır yaralar açacaktır. (vekalet ücreti, haciz ve satış masrafları vs) Bir kişinin alacağını takip etmesi (alacağına mahsuben mal alması veya alacağını güvence altına almak için malı üzerine geçirmesi) kadar doğal bir hakkı olamaz herhalde. Bence böyle durumlarda ancak başka bir alacaklıya zarar veriliyorsa: örneğin kişi 50 milyar TL. olan alacağına mahsuben 100 milyar TL.’lik bir yeri borçludan almışsa aradaki 50 milyar TL. olan farkın iptal edilmesi gerekir. Ama alacaklı 3 liralık alacağına mahsuben borçludan 3 liralık bir mal aldıysa ve 3 liralık alacağını ispat ediyorsa , borcuna karşılık malını veren borçlunun alacaklılarından mal kaçırmadığı açık olup, iptali gerektirecek bir durum (amme alacakları hariç) olmamalıdır. Böyle durumlarda alacağına mahsuben mal alan kişi, “ Benim Ahmet’ten alacağım vardı Ahmet bana borcunu nakit para ile ödedi, ben de aldığım para ile Ahmet’in malını satın aldım” mı demelidir.
279.maddenin son paragrafında “Bu tasarruflardan istifade eden kimse borçlunun hal ve vaziyetini bilmediğini ispat eylerse iptal davası dinlenmez.” denilmektedir. Alacağına mahsuben mal alan ve alacağını güvence olarak ipotek alan kimse borçlunun hal ve vaziyetini bilmediğini nasıl ispat edebilir, borçlunun nakit ödeme gücü olmadığı borcunu malları ile ödediği bellidir. Ayrıca herkes önce kendi alacağını kurtarmaya çalışacaktır. Borçlu borca batık diye herkes alacağından vaz mı geçmelidir.
Ayrıca İ.İ.K.’nun 283. maddesinde “İptal davasını kaybeden üçüncü şahıs, karşılık olarak şeyi veya bedelini borçludan veya iflas masasından geri istiyebilir.” denilmektedir. Bu durumda davayı kaybeden 3. şahıs borçlunun neyini alacaktır. Borçlunun bir şeyi olsa iptal davasını açan alacaklıya aciz belgesi verilmezdi. Örneğin alacağına karşılık borçludan mal alan malı aldığı zaman önceden borçludan aldığı çeki borçluya veren daha sonra da başka bir alacaklının açtığı iptal davasını kaybeden 3. şahıs borçlunun neyini alacaktır. Elindeki çeki borçluya vermekle borçluyu hapse attırma yaptırımını da kaybetmiştir. Bu gibi durumlarla karşılaşılmakta sonuçta da kişiler arasındaki problemler hukuki olmayan yollarla halledilmeye çalışılmaktadır.
Hukukçu olmasam da yasaları düzenleyenlerin Türkiye’de yaşanan krizler nedeni ile ticari hayatın zorluklarını göz önüne almaları ve mantıklı düşünmeleri gerektiğini düşünüyorum. Avukat arkadaşların da bu konudaki görüş ve yorumlarını bekliyorum.
279.maddenin son paragrafında “Bu tasarruflardan istifade eden kimse borçlunun hal ve vaziyetini bilmediğini ispat eylerse iptal davası dinlenmez.” denilmektedir. Alacağına mahsuben mal alan ve alacağını güvence olarak ipotek alan kimse borçlunun hal ve vaziyetini bilmediğini nasıl ispat edebilir, borçlunun nakit ödeme gücü olmadığı borcunu malları ile ödediği bellidir. Ayrıca herkes önce kendi alacağını kurtarmaya çalışacaktır. Borçlu borca batık diye herkes alacağından vaz mı geçmelidir.
Ayrıca İ.İ.K.’nun 283. maddesinde “İptal davasını kaybeden üçüncü şahıs, karşılık olarak şeyi veya bedelini borçludan veya iflas masasından geri istiyebilir.” denilmektedir. Bu durumda davayı kaybeden 3. şahıs borçlunun neyini alacaktır. Borçlunun bir şeyi olsa iptal davasını açan alacaklıya aciz belgesi verilmezdi. Örneğin alacağına karşılık borçludan mal alan malı aldığı zaman önceden borçludan aldığı çeki borçluya veren daha sonra da başka bir alacaklının açtığı iptal davasını kaybeden 3. şahıs borçlunun neyini alacaktır. Elindeki çeki borçluya vermekle borçluyu hapse attırma yaptırımını da kaybetmiştir. Bu gibi durumlarla karşılaşılmakta sonuçta da kişiler arasındaki problemler hukuki olmayan yollarla halledilmeye çalışılmaktadır.
Hukukçu olmasam da yasaları düzenleyenlerin Türkiye’de yaşanan krizler nedeni ile ticari hayatın zorluklarını göz önüne almaları ve mantıklı düşünmeleri gerektiğini düşünüyorum. Avukat arkadaşların da bu konudaki görüş ve yorumlarını bekliyorum.