O yıllar böyleydi.
Yeni iktidar DP ve onun lideri Başbakan Adnan Menderes, devletin, ekonomik hayattan yavaş yavaş elini çekmesi ve özel iş kuranları desteklemesi gerektiğini savunuyor; “her mahallede 1 milyoner yaratan” toplum olmamızı destekliyordu.
Menderes’in oğulları vardı.
Üç oğlu...
Birinin adı Yüksel Menderes’ti, o da yurtdışında okumuş, ülkesine dönmüştü. Köklü bir aileden gelen kendi yaşıtı bir arkadaşı ile o yılların en kârlı sektörü sayılan “ithalat-ihracat” alanında bir şirket kurmayı planlamışlardı.
Fizibilite yapılmıştı.
Yüksel Menderes, babası Başbakan Menderes’e ticarete gireceğini ve planını anlattı. Menderes oğlunu dinledi ve ondan 2 saat izin istedi.
2 saat sonra gel.
Sana fikrimi söyleyeceğim.
***
2 saat sonra oğlu Yüksel Menderes’e Başbakan Adnan Menderes; “Oğlum sen ve arkadaşın bu kuracağınız şirkette her şeyi yasalara, kurallara, ahlaka uygun, düzgün yapsanız dahi halkın gözünde Menderes alıp, Menderes satmış olacaksınız. Ben, Başbakan olduğum sürece senin ticarete girmene izin veremem” dedi.
Menderes almak.
Menderes satmak.
Ne demek baba?
Şu demek oğlum:
Baban Başbakan Adnan’ın Menderes soy ismini taşıdığın için senin şirketine her yerde kolaylık gösterebilirler; limanlarda, gümrüklerde, giriş kapılarında öncelik verebilirler, döviz tahsisinde, döviz transferinde, ithal izni almada, tahsis kullanmada, devlete mal satmada, iktidara şirin görünmek için senin şirketini kayırabilirler, özel kişiler de bana yaklaşmak için senin şirketin üzerinden ithalat ya da ihracat yapmayı deneyebilir.
Baba Başbakan!
Kararlıydı.
Oğlunu ikna etti.
Oğlan, şirket kurmaktan vazgeçti, Belgrad Türk Büyükelçiliği’nde katip oldu. Bu olay 1953 yılında yani 44 yıl önce yaşandı. Şimdi olaydan ders çıkartarak; şimdiki Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, hiç değilse, oğlu Burak Erdoğan’a, “Oğlum 2.5 milyona gemi almak için 500 bin dolar banka kredisi almışsın. Bu 500 bin doları sana hangi banka, hangi vadeyle ve yüzde kaç faizle verdi?” diye sorması ve cevabını halka açıklaması gerekmez mi?
NECATİ DOĞRU