Sayın alisinkay,
İnşallah iyi bir hukukçu olursunuz. Ancak şunu unutmayın ki iyi bir hukukçu olmak için teoriyi çok iyi bilmek gerekir. Soruyu gösterdiğiniz o arkadaşınızın cevabı işin kolaycılığıdır. Düğümü çözemiyorsan kes gitsin mantığı :) Öncelikle, “bu fiilden dolayı başka bir ceza verilemez mi yada eksik teşebbüs hükümleri de uygulanamaz mı” yolundaki sorularınızı cevaplandırmak isterim.
Eksik teşebbüs, TCK’nun 61 inci maddesinde; tam teşebbüs ise, 62 nci maddesinde düzenlenmişdir.
Eksik teşebbüste, kişi, icraya başlamış, ancak, elinde olmayan sebepler ile suçun meydana gelmesi için lazım gelen fiilleri tamamlayamamıştır. Tam teşebbüste ise, suçun meydana gelmesi için lazım gelen fiiller tamamlanmış, ancak, kişinin elinde olmayan sebepler ile suç meydana gelmemiştir.
Olayı buna göre değerlendirdiğimizde, kişi ateş etmek suretiyle suçun meydana gelmesi için lazım gelen fiilleri tamamlamış, ancak, suç meydana gelmemiş olduğundan, burada şayet fiilde kullanılan araç elverişli bir araç olmuş olsa idi, tam teşebbüsten söz edilebilirdi. Tam teşebbüs ile eksik teşebbüsün arasındaki fark, suçun meydana gelmesi için lüzumlu olan icrai hareketlerin birisinde tamamlanması, diğerinde ise tamamlanamamasıdır.
Bu kişiye başka bir ceza verilip verilemeyeceğine gelince, şayet düşünce suçlarını cezalandırabilirsek, bu kişinin de bir başkasını öldürmek düşüncesinde olduğunu kabûl ederek cezalandırabiliriz. Gelelim “vesaiti mahsusa”nın elverişliliğinin objektif mi yoksa subjektif olarak mı aranması gerektiği hususuna.
Aracın olup olmadığını belirleme konusunda doktrinde başlıca iki görüş ileri sürülmektedir. Bunlardan birincisine göre, bir aracın elverişli sayılabilmesi için objektif olarak belirli bir neticeyi meydana getirmeye elverişli olması yetmeyip, ayrıca failin bu aracı neticeyi meydana getirmeye uygun bir şekilde kullanması gerektiği ileri sürülmektedir. Mesela; dolu bir silah adam öldürme suçunu işlemek hususunda objektif bakımdan elverişli bir silah ise de, bu silahın nasıl ateşleneceğini bilmeyen bir kişi için objektif bakımdan elverişli olan bu araç, subjektif bakımından elverişli olduğu söylenemez.
Diğer görüşe göre ise, aracın elverişliliği, onu kullananın becerisi ile ilgili değildir. Silahla ateş eden kimse acemiliği dolayısıyla kurşunu mağdura isabet ettiremese bile araç elverişlidir. Meğer ki araç bir takım teknik bilgilere sahip olmayı zorunlu kılmasın. Bu takdirde, bu bilgilere sahip olmayan birisi tarafından o aracın kullanılması imkansız olacağından, araç da elverişli olmaktan çıkar.
Değerli hocamız rahmetli Dönmezer’e göre, kanunda kullanılan “vesaiti mahsusa” deyimi, ancak objektif yoruma uygun olup, aracın fail tarafından neticeyi meydana getirmeye uygun bir tarzda kullanılmasında mutlak imkansızlık bulunmadıkça objektif olarak belirli bir neticeyi meydana getirmeye elverişli olan aracın “elverişli” sayılması gerektiği yönündedir.
Yargıtay, bir karârında, araçlarda mutlak imkansızlık halinde teşebbüsü kabûle imkan bulunmadığını, ancak esasta istenen neticeyi meydana getirmeye uygun bulunmakla beraber, miktarı yeterli olmadığından istenen neticeyi meydana getirmeyen aracın elverişli sayılması gerekeceğini tespit etmiştir. Olayda, suçlu mağdura öldürücü dozdan çok aşağı miktarda striknin vermiş ve dozun azlığı sebebiyle netice meydana gelmemiştir. Tam teşebbüs kabûl edilmişdir. (Y1CD, 16.5.1963, E.320, K.1134)
DeFacto