Arzuhalci
Arzuhalci değil, artık adı danışman
http://www.radikal.com.tr/veriler/ek...02/03/teze.gif
İsmail Tezel'in daktilosundan binlerce dilekçe geçmiş.
İsmail Tezel, neredeyse 20 yıldır binlerce türde dava dilekçesi yazıyor. Günleri, vazgeçemediği daktilonun 'takada tukada'ları arasında geçiyor
11/02/2007
PINAR ÖĞÜNÇ
1988'den beri bu işi yapıyorum. Eski adı arzuhalcilik olan, şimdilerde dilekçe, yazışma denen bir olay bu. Biri bana mesleğimi sorduğunda
'Danışmanlık yapıyorum' diyorum. Aslında ben avukat değilim, enteresan tarafı yeni mezun avukatlara da danışmanlık yapıyorum. Bizdeki eğitim sistemi böyle; mezun oluyorlar, ama bir icra takibi formu dolduramıyorlar. Yirmi milyarlık dava alıyor, ben üç beş milyona onun formlarını dolduruyorum. Onun dışında adam profesör olabilir, ama bir formu dolduramayabilir. O da sistem sorunu, savcılık "Bu böyle olmaz" diyor. Biz onların üslubunu biliyoruz, binlerce dava dilekçesi gördüğümüz için yardımcı olabiliyoruz.
Ben lise mezunuyum. Eski futbolcuyum, Sarıyer'de oynadım. 70'lerin sonunda eczacı bir akrabamla Nişantaşı'nda eczane açtım. Onun diploması, babamın da sermayesi vardı. 80'e kadar böyle gitti. 80'den sonra eczanelerde yalnız ilaç satmak söz konusu olunca bıraktık o işi. Şişli Adliyesi'nin karşısında babama ait böyle bir dükkân vardı. Ben aslında Zekeriyaköylüyüm. Bu dükkânda süt yumurta gibi işler yapalım, şarküteri açalım dedik. İçerisinin dekorasyonunu yaparken, içeri yaşlıca bir bey girdi, "Ben adliyeden emekliyim, yazıişleri müdürüyüm. Kahvenin ilişiğinde uzun zamandır bu işi yapıyordum, bu dükkânı gördüm, istersen seninle bu işi yapalım" dedi. Ben daktilonun d'sini bilmem, hukuktan anlamam. "Ben öğretirim sana, hem yedieminlik yaparız" dedi. Ben o zaman 'yedieminlik'in ne olduğunu da bilmiyorum. Borcu olan kişilere tebligat gider, icra borcuna karşılık televizyonunu, buzdolabını alır ve bir yediemine teslim eder. Borç ödenirse veririz, ödenmezse satarız. Yumurta mumurta derken, öyle başladık. Baktım güzel bir iş. Abiye "Her yaptığından iki nüsha mı yapıyorsun, üç nüsha yap, birini bana ver" dedim, dosyaladım. Bir seneye kalmadan her şeyi öğrendim. O daha da yaşlanınca işi bıraktı. Zaten kardeşim de avukat olduğu için, ben sürdürdüm.
Benim evde bilgisayarım var, ama daktilodan vazgeçmememin birinci nedeni bazı formların bilgisayarda doldurulamaması. İkincisi de, bilgisayar veraset, boşanma davası dilekçelerini birkaç saniyede veriyor. O zaman da karşıdaki için 'Sen ne yaptın da para alıyorsun' gibi bir his doğuyor. Kol kuvvetine dayanıp, takada tukada ses gelince millet bir başka yaklaşıyor. Zaten aman aman bir para aldığımız yok; 5 milyon-10 milyon. En pahalısı 15 YTL. Binlerce tür dilekçe var, günde 20 kişi gelir gider. En çok veraset ve boşanma davası gelir. Artık bizim gibi fazla kalmadı. Avukatların küçük büroları var sadece... İçimden avukat olsam diye geçmiştir herhalde. Ama yaptığım diğer iş de eczacılıktı, onda da eczacı değildim. Pratikten anlayan bir insanım galiba. Ama hep yanımda danıştığım diplomalı biri olmuştur. Yeri geldi, kendim için yazdığım dilekçe de oldu. Ama toplamını sorsanız bilemem. Eskiden o kadar çok yazardık ki... Adli sicil kaydı için bile dilekçe yazdırılırdı. Artık insanlar matbu haldeki evraklara, isimlerini yazıyor. Neyse ki eski müşteriler var.
www.radikal.com.tr
http://www.radikal.com.tr/veriler/ek...02/03/teze.gif
İsmail Tezel'in daktilosundan binlerce dilekçe geçmiş.
İsmail Tezel, neredeyse 20 yıldır binlerce türde dava dilekçesi yazıyor. Günleri, vazgeçemediği daktilonun 'takada tukada'ları arasında geçiyor
11/02/2007
PINAR ÖĞÜNÇ
1988'den beri bu işi yapıyorum. Eski adı arzuhalcilik olan, şimdilerde dilekçe, yazışma denen bir olay bu. Biri bana mesleğimi sorduğunda
'Danışmanlık yapıyorum' diyorum. Aslında ben avukat değilim, enteresan tarafı yeni mezun avukatlara da danışmanlık yapıyorum. Bizdeki eğitim sistemi böyle; mezun oluyorlar, ama bir icra takibi formu dolduramıyorlar. Yirmi milyarlık dava alıyor, ben üç beş milyona onun formlarını dolduruyorum. Onun dışında adam profesör olabilir, ama bir formu dolduramayabilir. O da sistem sorunu, savcılık "Bu böyle olmaz" diyor. Biz onların üslubunu biliyoruz, binlerce dava dilekçesi gördüğümüz için yardımcı olabiliyoruz.
Ben lise mezunuyum. Eski futbolcuyum, Sarıyer'de oynadım. 70'lerin sonunda eczacı bir akrabamla Nişantaşı'nda eczane açtım. Onun diploması, babamın da sermayesi vardı. 80'e kadar böyle gitti. 80'den sonra eczanelerde yalnız ilaç satmak söz konusu olunca bıraktık o işi. Şişli Adliyesi'nin karşısında babama ait böyle bir dükkân vardı. Ben aslında Zekeriyaköylüyüm. Bu dükkânda süt yumurta gibi işler yapalım, şarküteri açalım dedik. İçerisinin dekorasyonunu yaparken, içeri yaşlıca bir bey girdi, "Ben adliyeden emekliyim, yazıişleri müdürüyüm. Kahvenin ilişiğinde uzun zamandır bu işi yapıyordum, bu dükkânı gördüm, istersen seninle bu işi yapalım" dedi. Ben daktilonun d'sini bilmem, hukuktan anlamam. "Ben öğretirim sana, hem yedieminlik yaparız" dedi. Ben o zaman 'yedieminlik'in ne olduğunu da bilmiyorum. Borcu olan kişilere tebligat gider, icra borcuna karşılık televizyonunu, buzdolabını alır ve bir yediemine teslim eder. Borç ödenirse veririz, ödenmezse satarız. Yumurta mumurta derken, öyle başladık. Baktım güzel bir iş. Abiye "Her yaptığından iki nüsha mı yapıyorsun, üç nüsha yap, birini bana ver" dedim, dosyaladım. Bir seneye kalmadan her şeyi öğrendim. O daha da yaşlanınca işi bıraktı. Zaten kardeşim de avukat olduğu için, ben sürdürdüm.
Benim evde bilgisayarım var, ama daktilodan vazgeçmememin birinci nedeni bazı formların bilgisayarda doldurulamaması. İkincisi de, bilgisayar veraset, boşanma davası dilekçelerini birkaç saniyede veriyor. O zaman da karşıdaki için 'Sen ne yaptın da para alıyorsun' gibi bir his doğuyor. Kol kuvvetine dayanıp, takada tukada ses gelince millet bir başka yaklaşıyor. Zaten aman aman bir para aldığımız yok; 5 milyon-10 milyon. En pahalısı 15 YTL. Binlerce tür dilekçe var, günde 20 kişi gelir gider. En çok veraset ve boşanma davası gelir. Artık bizim gibi fazla kalmadı. Avukatların küçük büroları var sadece... İçimden avukat olsam diye geçmiştir herhalde. Ama yaptığım diğer iş de eczacılıktı, onda da eczacı değildim. Pratikten anlayan bir insanım galiba. Ama hep yanımda danıştığım diplomalı biri olmuştur. Yeri geldi, kendim için yazdığım dilekçe de oldu. Ama toplamını sorsanız bilemem. Eskiden o kadar çok yazardık ki... Adli sicil kaydı için bile dilekçe yazdırılırdı. Artık insanlar matbu haldeki evraklara, isimlerini yazıyor. Neyse ki eski müşteriler var.
www.radikal.com.tr