Makul manevi tazminat miktarı
Kızkardeşim boşanma davasının başında yalnızca nafaka istedi. Ancak dava sürecinde eşi tarafından namusuna yönelik hakarete varan ithamlar yapılınca bunlardan dolayı manevi tazminat isteme gündeme geldi.
Eşinin iftiraları tamamen mesnetsiz, zaten yalan olduğu için kanıtlayamadı. Ama kardeşim bu durumdan çok rencide oldu.
Hakimin manevi tazminatı nasıl takdir edeceğine dair aşağıdaki yargıtay kararını buldum. Bu kararın ışığında kardeşim ne miktarda bir manevi tazminat istemeli?
"takdir edilecek manevi tazminat miktarı hem bu haksız eylemi özendirecek oranda, hem de mağdur yönünden zenginleşme aracı olacak tutarda bulunmamalıdır." ilkesini tazminat talep ederken de gözetmeli miyiz?
Kardeşimin geliri olmadığı için mesela 10 bin YTL gibi bir tazminat sebepsiz zenginleşme sayılır mı? Öte yandan sembolik bir tazminat da hakareti özendirecek boyutta olmaz mı?
Yoksa üst sınırdan bir tazminat isteyip hakimin takdirine mi bırakmalı?
Aslında kardeşimin asıl amacı bu iddiaların geri alınıp kendinden özür dilenmesi. Ama şartlı bir manevi tazminat talebi de olmazmış.
Bu konuda ne düşünüyorsunuz, ne önerirsiniz?
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 1986/7913
K. 1986/10108
T. 17.11.1986
743/m.4
ÖZET : ( ...Şüphe yok ki, manevi tazminatın kapsam ve sınırı ile miktarının belirlenmesi Hakime tanınmış bir haktır. Ne var ki, takdir hakkının söz konusu olduğu bütün durumlarda olduğu gibi ku konuda da hakim, M.K.’nun 4. maddesinde öngörülen temel ilke uyarınca hak ve nesafetle hüküm verme zorunluğundadır. O halde, hakim, hukuk bilgisinden yararlanarak Türk toplumunun sosyal, ekonomik ve moral yapısını gözönünde tutarak ve özellikle tarafların olaydaki gerçek durumlarını değerlendirerek hak ve adalete uygun bir sonuca ulaşmalıdır.
Takdir hakkının gerek kamu oyunda ve gerekse toplum vicdanında hak ettiği güven ve inancı yaratması kesinlikle objektif esaslara dayanması şartına bağlıdır. İşte bu sebepledir ki, takdir edilecek manevi tazminat miktarı hem bu haksız eylemi özendirecek oranda, hem de mağdur yönünden zenginleşme aracı olacak tutarda bulunmamalıdır. Daha açık bir deyimle, meydana getirilen eylem ile hükmedilen tazminat miktarı arasında makul ve haklı, inandırıcı bir orantı kurulması ve ön önemlisi, tazminatın davacı eş için zenginleşme aracı olacak tutarda bulunmaması ve diğer tarafın müzayaka haline düşmesinin önlenmesi gerekmektedir.
Eşinin iftiraları tamamen mesnetsiz, zaten yalan olduğu için kanıtlayamadı. Ama kardeşim bu durumdan çok rencide oldu.
Hakimin manevi tazminatı nasıl takdir edeceğine dair aşağıdaki yargıtay kararını buldum. Bu kararın ışığında kardeşim ne miktarda bir manevi tazminat istemeli?
"takdir edilecek manevi tazminat miktarı hem bu haksız eylemi özendirecek oranda, hem de mağdur yönünden zenginleşme aracı olacak tutarda bulunmamalıdır." ilkesini tazminat talep ederken de gözetmeli miyiz?
Kardeşimin geliri olmadığı için mesela 10 bin YTL gibi bir tazminat sebepsiz zenginleşme sayılır mı? Öte yandan sembolik bir tazminat da hakareti özendirecek boyutta olmaz mı?
Yoksa üst sınırdan bir tazminat isteyip hakimin takdirine mi bırakmalı?
Aslında kardeşimin asıl amacı bu iddiaların geri alınıp kendinden özür dilenmesi. Ama şartlı bir manevi tazminat talebi de olmazmış.
Bu konuda ne düşünüyorsunuz, ne önerirsiniz?
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 1986/7913
K. 1986/10108
T. 17.11.1986
743/m.4
ÖZET : ( ...Şüphe yok ki, manevi tazminatın kapsam ve sınırı ile miktarının belirlenmesi Hakime tanınmış bir haktır. Ne var ki, takdir hakkının söz konusu olduğu bütün durumlarda olduğu gibi ku konuda da hakim, M.K.’nun 4. maddesinde öngörülen temel ilke uyarınca hak ve nesafetle hüküm verme zorunluğundadır. O halde, hakim, hukuk bilgisinden yararlanarak Türk toplumunun sosyal, ekonomik ve moral yapısını gözönünde tutarak ve özellikle tarafların olaydaki gerçek durumlarını değerlendirerek hak ve adalete uygun bir sonuca ulaşmalıdır.
Takdir hakkının gerek kamu oyunda ve gerekse toplum vicdanında hak ettiği güven ve inancı yaratması kesinlikle objektif esaslara dayanması şartına bağlıdır. İşte bu sebepledir ki, takdir edilecek manevi tazminat miktarı hem bu haksız eylemi özendirecek oranda, hem de mağdur yönünden zenginleşme aracı olacak tutarda bulunmamalıdır. Daha açık bir deyimle, meydana getirilen eylem ile hükmedilen tazminat miktarı arasında makul ve haklı, inandırıcı bir orantı kurulması ve ön önemlisi, tazminatın davacı eş için zenginleşme aracı olacak tutarda bulunmaması ve diğer tarafın müzayaka haline düşmesinin önlenmesi gerekmektedir.