Meşru Müdafaada sınırın aşılması halleri
İfadenizden anladığım üzere sanık öldürme kastıyla hareket etmemiş.
Meşru müdafaa için karşı tarafın saldırısı ile ilgili şartlar olgunlaşmış olmasına rağmen kanaatimce savunma konusunda sınır aşılmış ve meşru müdafaanın en önemli şartlarından olan orantılılık ilkesi(yani yapılan saldırıyı def edebilecek ölçüde savunma yapılması) ihlal edilmiş.
Hukuki terminolojiden,doktrinden ve kanunlardan biraz olsun sıyrılıp konuyu günlük dilde açıklığa kavuşturmak açısından bir örnekle durumu ifade edeyim.Örneğin arkadaşınız;saldırganların elinden bıçağı alıp,bacağından ya da kolundan yaralamış olsa idi saldırganın büyük ihtimalle karşı saldırıya geçme ihtimali kalmayacaktı.Ama diyelim ki saldırganlar boğuşma esnasında bıçağı bırakıp tabancalarını çekiyorlar.İşte bu noktada ciddi bir tehlike var ve arkadaşınız yakın mesafeden bıçaklayarak öldürse bile tehlikeyi başka türlü bertaraf edemeyeceği için meşru savunma hükümleri tereddütsüz uygulanmalıdır.Çünkü arkadaşınızın hayat hakkına yönelmiş bir ciddi tehlike vardır.Meşru Müdafaanın temelini oluşturan en önemli düşünce:"HAK HAKSIZLIĞA BOYUN EĞMEMELİDİR"
Olayımıza tekrar dönecek olursak;arkadaşınızın öldürme kastıyla hareket etmediğini söylemiştik.
Yani sanık,makdülün ölmesini istemiyor.Bıçağını sallarken kendisine yönelen tehlikeyi bertaraf etmek düşüncesiyle hareket ediyor.
Bu durumda netice sebebiyle ağırlaşmış suç ortaya çıkıyor ki;arkadaşınız yaralama kastıyla hareket ederken,öldürme fiilini işliyor.
Bu konuda TCK'nın ilgili 87. maddesi:
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama
MADDE 87. - (1) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
b) Konuşmasında sürekli zorluğa,
c) Yüzünde sabit ize,
d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hâllerde üç yıldan, ikinci fıkraya giren hâllerde beş yıldan az olamaz.
(2) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
d) Yüzünün sürekli değişikliğine,
e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hâllerde beş yıldan, ikinci fıkraya giren hâllerde sekiz yıldan az olamaz.
(3) Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına neden olması hâlinde, kırığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, bir yıldan altı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(4) Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hâllerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, ikinci fıkrasına giren hâllerde ise oniki yıldan onaltı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Sizin durumunuzu ilgilendiren husus özellikle dördüncü fıkradaki hükümdür.
Peki sınırın aşılması sebebiyle hakimin meşru müdafaaya hükmetmesi ihtimali tamamen ortadan kalkmış mıdır?
Kesinlikle hayır.
Her hukukçunun somut olayı değerlendirmesi,gerekçelendirmesi ve sonuca ulaşması farklıdır.Kaldı ki YARGITAY da bile aynı olay hakkında farklı görüşler ortaya çıkmaktadır.YARGITAY üyelerinin karşı oy yazılarını okuduğumda "aslında bu da doğru" dediğim çok olmuştur.
Sınırın aşılmasına rağmen "ıstırar(zorunluluk) hali" dediğimiz bir halde çoğu zaman YARGITAY yerel mahkemenin verdiği mahkumiyet kararlarını bozmuştur.
Sizin ifade ettiğiniz somut olayda da failin(arkadaşınızın) mazur görülebilecek bir heyecanı,olay içerisindeki karar verme süresinin çok kısa olması,bir anlık tereddütün arkadaşınızın ölümüne sebebiyet vermesi ihtimali,vs. hallerde öldürme fiili gerçekleşmişse bile bazı YARGITAY kararlarında netice sebebiyle ağırlaştırılmış suça hükmedilmemektedir.
Bu ihtimalle ilgili TCK'nın ilgili 27. maddesinin 2. fıkrasındaki hükmün sizi aydınlatacağı kanaatindeyim.Ben maddenin tamamını yazayım:
Sınırın aşılması
MADDE 27. - (1) Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması hâlinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.
(2) Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez.
Ayrıca Av.Ragıp Atay'ın da işaret ettiği üzere haksız tahrik hükümleri de yargılamanın seyrinde önemli rol oynayabilir.
Bu konuda henüz ikinci sınıf öğrencisi olan deneyimsiz bir hukukçu olark naçizane fikrimi beyan etmiş bulunmakla beraber deneyimli hukuk uygulayılarının fikirlerinin daha etkili olacağı kanaatindeyim.
Son olarak arkadaşınızın gerçekten iyi bir ceza avukatına ihtiyacı olduğunu belirtmeden geçmek istemem.Zira bu tip özellikle bu tip meselelerde -amiyane tabirle söylemek gerekirse- avukat vezir de eder rezil de.