Cevap: Mahkeme kararı sonrası tedavi altına alınma
Akıl Hastalığı veya Zayıflığının Cezai Ehliyete Etkisi Nasıl Tespit Edilir?
Mahkeme, akıl hastalığı veya zayıflığına ilişkin en küçük belirtiyi dahi dikkate almalıdır. Örneğin, sanığın duruşmada, “rahatsızım, sürekli ilaç kullanıyorum” , “kafam gidip geliyor, psikolojim iyi değil, ne dediğinizi anlamıyorum” şeklindeki beyanları dahi mahkeme tarafından dikkate alınarak incelenmelidir.
Uygulamada, sanık, sanık yakınları veya sanık avukatının temyiz aşamasında sundukları dilekçelere ekledikleri hekim raporları dahi dikkate alınmakta ve Yargıtay tarafından bozma nedeni yapılarak sanığın ceza ehliyetinin araştırılmasına karar verilmektedir.
Devlet hastanelerinden alınan heyet raporları veya tek hekim raporları (Örneğin, psikiyatr doktor raporu vb.) sanığın ceza ehliyetini tespit etmede ölçü olarak kabul edilemez. Ancak, böyle raporların varlığı halinde, sanığın cezai ehliyetinin olup olmadığının araştırılması hukuki bir zorunluluktur.
Özellikle belirtelim ki; akıl hastalığı veya zayıflığına dair heyet raporlarının suç tarihine göre düzenlenmesi gerekir. Heyet raporunda suç tarihi belirtilerek sanığın ceza ehliyeti tespit edilmelidir.
Yargısal uygulamada akıl hastalığı veya zayıflığının ceza ehliyetine etkisi mahkemeler tarafından şu şekilde tespit edilmektedir:
Tam teşekküllü ruh ve sinir hastalıkları hastanesinden alınan heyet raporu ceza ehliyetinin tespitinde bilimsel ölçüt olarak kabul edilmektedir. Örneğin , Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastenesi tam teşekküllü bir hastane olup cezai ehliyet konusunda tanzim ettiği raporlar Yargıtay tarafından kabul edilmektedir.
Adli Tıp Kurumu İhtisas Daireleri de cezai ehliyet konusunda rapor verme yetkisine sahiptir.
Ruh ve sinir hastalıkları hastanesinden alınan heyet raporu ile adli tıp ihtisas dairesinin heyet raporu arasında çelişki ortaya çıkması halinde, çelişkinin giderilmesi için Adli Tıp Kurumu Kanununun 15/f. maddesi uyarınca Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan rapor alınmalıdır.
Mahkeme, bazı durumlarda yargılanan kişinin gözlem altına alınarak cezai ehliyetinin tespitine karar verebilir. Gözlem altına alma, yalnızca cezai ehliyetin tespiti amacıyla Ceza Muhakemesi Kanunu m.74 gereği yapılan bir usul işlemidir:
Fiili işlediği yolunda kuvvetli şüpheler bulunan şüpheli veya sanığın akıl hastası olup olmadığını, akıl hastası ise ne zamandan beri hasta olduğunu ve bunun, kişinin davranışları üzerindeki etkilerini saptamak için; uzman hekimin önerisi üzerine, Cumhuriyet savcısının ve müdafiin dinlenmesinden sonra resmî bir sağlık kurumunda gözlem altına alınmasına, soruşturma evresinde sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından karar verilebilir (CMK m.74/1).
Şüpheli veya sanığın müdafii yoksa hâkim veya mahkemenin istemi üzerine, baro tarafından bir müdafi görevlendirilir. (CMK m.74/2).
Gözlem süresi üç haftayı geçemez. Bu sürenin yetmeyeceği anlaşılırsa resmî sağlık kurumunun istemi üzerine, her seferinde üç haftayı geçmemek üzere ek süreler verilebilir; ancak sürelerin toplamı üç ayı geçemez (CMK m.74/3)
Gözlem altına alınma kararına karşı itiraz yoluna gidilebilir; itiraz, kararın yerine getirilmesini durdurur (CMK m.74/4).
Uygulamada, heyet raporlarında “davranışlarını yönlendirme yeteneği yeterince gelişmemiştir”, “ceza ehliyeti vardır” veya “ceza ehliyeti yoktur” vb. ifadeler kullanılmaktadır. Cezai ehliyet konusunda bilimsel rapor alındıktan sonra, akıl hastalığı veya zayıflığının ceza ehliyetine etkisi münhasıran mahkeme tarafından takdir edilmelidir.