İdam Geri Gelsin mi?
Kendi görüşlerimi kısaca anlatarak sizin de görüşünüzü almak isterim.
Ölüm cezası, devletin bir suçun karşılığı olarak mahkumun hayatına son vermesidir. Cezaya çarptırılan kişinin söz konusu cezasının infazına ''idam'' denir. İngilizcede ''death penalty'' ya da ''capital punishment'' olarak isimlendirilen ölüm cezası, günümüzde hala kriminoloji hukuk teorilerinde tartışılan önemli bir konudur. Tarihte, ölüm cezaları sıklıkla işkence eşliğinde infaz edilmiş ve halka açık olarak yapılmıştır. Günümüzde 58 ülkede halen ölüm cezası kullanılmaktadır. 98 ülke ölüm cezasını hukuken tamamen kaldırmış, 7'si savaş suçları ve istisnai durumlar dışında kaldırmış, 35'i ise fiilen ölüm cezasını uygulamadan kaldırmıştır. Uluslararası Af Örgütü, 140 ülkeyi hukuken ya da fiilen idam karşıtı, 58 ülkeyi idam taraftarı olarak sınıflandırmaktadır. Ölüm cezası en yaygın olarak Asya'da kullanılmaktadır, infazların % 90'ı Asya kıtasında gerçekleşmektedir.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun, 2007, 2008 ve 2010'da ölüm cezalarını uygulamama çağrısı yapan kararları mevcuttur. Avrupa Birliği'nde ise, Avrupa Birliği Temel Haklar Bildirgesi'nin 2. maddesi gereği ölüm cezası kullanımı yasaktır. Avrupa Birliği'ne ek olarak, Türkiye ve Rusya'nın da üyesi olduğu Avrupa Konseyi de üyelerinin ölüm cezasını kullanmasını yasaklamaktadır. Bu doğrultuda Türkiye'de ölüm cezası 1984'ten beri uygulanmamakta, 2004'ten beri hukuk sisteminde mevcut bulunmamaktadır.
Günümüzde yurtiçinde ve dışında özellikle çocuklara yönelik taciz suçları, nitelikli cinayet yahut terör suçlarının gerçekleşmesinin ardından, toplumdan kısmen idamın geri gelmesi yönünde talepler gündeme gelmektedir. Sözkonusu taleplerin genel dayanağı ölüm cezasının caydırıcılığı ve belirli suçlarda cezanın işlenen suç sonucunda hakedildiğine inanıştır. Buna karşın toplumun kalan kısmı ise ömür boyu hapis cezası ile caydırıcılık konusunda hiçbir farkı olmadığını, insan haklarını çiğnediğini, yanlış infazlara yol açtığını, müebbet hapis cezasının yeterli olduğunu ileri sürerek sözkonusu talebin karşılık almaması gerektiği taraftarıdır.
Çağdaş ceza hukuku amaç bakımından öncelikle genel ve özel önleme fonksiyonu olmak üzere birçok fonksiyonu yerine getirmektedir. Genel önleme fonksiyonu mahkumun cezalandırılması ile diğer potansiyel suçlular üzerindeki caydırıcılıktır. Özel önleme fonksiyonu ise mahkumun toplumdan uzaklaştırılarak ıslah edilmesidir. İşte bu noktada ölüm cezası çağdaş ceza hukukunun özel önleme fonksiyonundaki ''ıslah etme'' amacının yerine getirmeyecektir. Bununla birlikte sözkonusu yaptırım kararına karşı cezanın niteliği gereği itiraz yolunun da bulunmaması, tarihte de görüldüğü üzere dünyanın doğusu yahut batısı farketmeksizin geri dönülemez hatalara sebebiyet vermektedir.
Tüm bunlara ek olarak kanaatimce devletin ceza verme hakkının yaşamı sonlandırmayı kapsamaması, çağdaş ceza hukukunun öç almayı hedeflememesi ve sözkonusu yaptırımın geri dönüşü olmaması sebebiyle çağdaş ceza hukuku kapsamında ölüm cezası uygulamasının kabul görmesi sözkonusu değildir.
Ölüm cezasının teorik olarak Türkiye için mümkün olup olmaması hususu ise; Avrupa Konseyinin dışına çıkılması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. ve 13. ek protokollerinden vazgeçilmesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 15,17,38 ve 87. maddelerinin değiştirilerek idam cezasının bir ceza türü olarak uygulanmasının dayanağı oluşturularak kanun koyucu tarafından söz konusu cezanın kanunla düzenlenmesi yolu izlenerek ölüm cezasının bir yaptırım olarak Türk Ceza Hukuku kapsamına girmesi mümkündür. Buna karşın ''ölüm cezası'' kavramının Türk Ceza Hukuku kapsamına girmesinden önce meydana gelen eylemlere karşı ''idam'' yaptırımının uygulanması, suçta ve cezada kanunilik ilkesinin gereği olan aleyhe cezanın geriye yürümemesine aykırılık teşkil edeceğinden, söz konusu uygulama mümkün değildir. Aleyhe cezanın geriye yürümemesi evrensel bir ilkedir ve uygulamada ilkenin terk edilmesi söz konusu olamayacaktır.
Ölüm cezası, devletin bir suçun karşılığı olarak mahkumun hayatına son vermesidir. Cezaya çarptırılan kişinin söz konusu cezasının infazına ''idam'' denir. İngilizcede ''death penalty'' ya da ''capital punishment'' olarak isimlendirilen ölüm cezası, günümüzde hala kriminoloji hukuk teorilerinde tartışılan önemli bir konudur. Tarihte, ölüm cezaları sıklıkla işkence eşliğinde infaz edilmiş ve halka açık olarak yapılmıştır. Günümüzde 58 ülkede halen ölüm cezası kullanılmaktadır. 98 ülke ölüm cezasını hukuken tamamen kaldırmış, 7'si savaş suçları ve istisnai durumlar dışında kaldırmış, 35'i ise fiilen ölüm cezasını uygulamadan kaldırmıştır. Uluslararası Af Örgütü, 140 ülkeyi hukuken ya da fiilen idam karşıtı, 58 ülkeyi idam taraftarı olarak sınıflandırmaktadır. Ölüm cezası en yaygın olarak Asya'da kullanılmaktadır, infazların % 90'ı Asya kıtasında gerçekleşmektedir.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun, 2007, 2008 ve 2010'da ölüm cezalarını uygulamama çağrısı yapan kararları mevcuttur. Avrupa Birliği'nde ise, Avrupa Birliği Temel Haklar Bildirgesi'nin 2. maddesi gereği ölüm cezası kullanımı yasaktır. Avrupa Birliği'ne ek olarak, Türkiye ve Rusya'nın da üyesi olduğu Avrupa Konseyi de üyelerinin ölüm cezasını kullanmasını yasaklamaktadır. Bu doğrultuda Türkiye'de ölüm cezası 1984'ten beri uygulanmamakta, 2004'ten beri hukuk sisteminde mevcut bulunmamaktadır.
Günümüzde yurtiçinde ve dışında özellikle çocuklara yönelik taciz suçları, nitelikli cinayet yahut terör suçlarının gerçekleşmesinin ardından, toplumdan kısmen idamın geri gelmesi yönünde talepler gündeme gelmektedir. Sözkonusu taleplerin genel dayanağı ölüm cezasının caydırıcılığı ve belirli suçlarda cezanın işlenen suç sonucunda hakedildiğine inanıştır. Buna karşın toplumun kalan kısmı ise ömür boyu hapis cezası ile caydırıcılık konusunda hiçbir farkı olmadığını, insan haklarını çiğnediğini, yanlış infazlara yol açtığını, müebbet hapis cezasının yeterli olduğunu ileri sürerek sözkonusu talebin karşılık almaması gerektiği taraftarıdır.
Çağdaş ceza hukuku amaç bakımından öncelikle genel ve özel önleme fonksiyonu olmak üzere birçok fonksiyonu yerine getirmektedir. Genel önleme fonksiyonu mahkumun cezalandırılması ile diğer potansiyel suçlular üzerindeki caydırıcılıktır. Özel önleme fonksiyonu ise mahkumun toplumdan uzaklaştırılarak ıslah edilmesidir. İşte bu noktada ölüm cezası çağdaş ceza hukukunun özel önleme fonksiyonundaki ''ıslah etme'' amacının yerine getirmeyecektir. Bununla birlikte sözkonusu yaptırım kararına karşı cezanın niteliği gereği itiraz yolunun da bulunmaması, tarihte de görüldüğü üzere dünyanın doğusu yahut batısı farketmeksizin geri dönülemez hatalara sebebiyet vermektedir.
Tüm bunlara ek olarak kanaatimce devletin ceza verme hakkının yaşamı sonlandırmayı kapsamaması, çağdaş ceza hukukunun öç almayı hedeflememesi ve sözkonusu yaptırımın geri dönüşü olmaması sebebiyle çağdaş ceza hukuku kapsamında ölüm cezası uygulamasının kabul görmesi sözkonusu değildir.
Ölüm cezasının teorik olarak Türkiye için mümkün olup olmaması hususu ise; Avrupa Konseyinin dışına çıkılması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. ve 13. ek protokollerinden vazgeçilmesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 15,17,38 ve 87. maddelerinin değiştirilerek idam cezasının bir ceza türü olarak uygulanmasının dayanağı oluşturularak kanun koyucu tarafından söz konusu cezanın kanunla düzenlenmesi yolu izlenerek ölüm cezasının bir yaptırım olarak Türk Ceza Hukuku kapsamına girmesi mümkündür. Buna karşın ''ölüm cezası'' kavramının Türk Ceza Hukuku kapsamına girmesinden önce meydana gelen eylemlere karşı ''idam'' yaptırımının uygulanması, suçta ve cezada kanunilik ilkesinin gereği olan aleyhe cezanın geriye yürümemesine aykırılık teşkil edeceğinden, söz konusu uygulama mümkün değildir. Aleyhe cezanın geriye yürümemesi evrensel bir ilkedir ve uygulamada ilkenin terk edilmesi söz konusu olamayacaktır.