Sayın Dilek Hanım;
Bu konuda ciğeri yananların, yüreğine ateş düşenlerin bu tepkilerine, kesinlikle katılmıyorum!
N'olmuş ki biraz daha orman yanmışsa? Sanki, bugüne kadar hiç mi orman yakılmadı? Bugün milletin oturduğu yerler, eskiden ormanlık, ağaçlık değil miydi?
Bakın, şimdi ne güzel, herkesin oturabileceği dağlar gibi yüce evler var. Çok yeşil görmek isteyen, çıksın gitsin; bulsun kendine bi orman! Zaten, sağolsun belediyelere, siyasal iktidarımıza; her kentte, yeniden, yeniden, yeniden, her yere ağaç dikiyorlar. Hem de ne ağaçlar; taa Mısır'dan filan bile ağaç getirip; tanesine milyarlar verip, şehirlerimizi yeşillendiriyorlar. E bu arada, birileri de dolar cinsinden yeşilleniyor, olacak o kadar!
Bakın, bir süre sonra, tüm bu yaşananların hepsi unutulacaktır. Hatta; bunu yapanların PKK olduğunu söyleyip, soruşturma bile açılmayacaktır
Bu arada aklıma gelmişken; hani Padişah, ''ormandan bir ağaç kesenin başını keserim'' diye ferman eylemiş ya; nasıl olmuş biliyor musunuz?
İstanbul'da, biz Türkler, evlerimizi ahşaptan yapıyormuşuz; gayrımüslümler ise taştan (sebebi belli!). Ancak; sık sık yangın çıkartılıp, evler yeniden yeniden yapılıp; bundan para kazanılıyormuş. İşte, Padişah bu sebepten (yangın çıkartılmasın) dolayı ferman eylemiş.
E şimdi, yakılan ormanların peşine düşen mi var? ''Merhaba canım, sen buraya nerden hak buldun da ev yaptın bakiym?'' diyen mi var?
YOK!
O zaman, lütfen hayıflanmayın; yapanı da kıskanmayın.
Kestirin gözünüze bi orman, verin ateşe, yakın, sonra da yapın villaları üstüne, oturun keyfinizce.
Mangala beni çağırmayı da unutmayın!