Aile mahkemeleri, Boşanma avuklatığı ve bunların ahlaki ve etik yönü hakkında
Merhaba herkese. Konuyu umarım doğru yere açmışımdır, karar veremedim forumun hangi kısmına açacağımı, en mantıklı burası geldi.
Başlıktan da anlaşılacağı üzere yapıcı değil, eleştirel hatta belki de suçlayıcı tavırda yazacağım. Yazacaklarım her ne kadar bir çok avukatın canını sıkacak olsa da bunun konuşulması gerektiğini düşünüyorum, özellikle de avukatların da olduğu bir forumda... çünkü bunları konu edineni nedense hiç görmedim. Ben hukukçu değilim ama hukukçuların cevaplarını çok merak ediyorum. Tabi açtığım konunun kapatılması çok daha büyük bir ihtimal. Ama ilk burada yazıyorum, başka bir çok yerde de yazacağım bunları ve çok daha fazlasını. O yüzden sorun değil kapatılsa da. Yine de hukukçuların bu konuda görüş belirtmelerini isterim. Özellikle de erkek avukatların tabi ki çünkü kadın avukatlar bu konuda fazlasıyla... nasıl desem.... sanki çocuğu elinden alınmış, nafaka ve tazminat yoluyla her şeyi eski karısına devredilmiş, evden atılmış, hatta hapse atılmış bir erkek gördüklerinde bir zafer kazanmışcasına haz yaşıyorlar, bu konuda insaflı olduklarını kesinlikle düşünmüyorum (büyük çoğunluğundan bahsediyorum elbette, hepsinden değil). O yüzden özellikle erkek avukatların görüşlerini okumak isterim.
Tartışmak istediğim konu yalnızca aile mahkemeleri ve boşanma avukatları ile sınırlı değil elbette. Yardım kuruluşları, sığınma evleri, psikologlar ve politikacıları da kapsayan büyük bir resim. Tabi sadece Türkiye ile de sınırlı değil. En azından burada sadece Türk hukuk sistemiyle ilgili konuşacağım.
Son yıllarda aile kurumunun geçerliliği oldukça azaldı ve boşanmalar arttı, üstelik aşırı derecede arttı. Buna sebep olarak;
* Kadınlar ekonomik özgürlüklerini elde etti,
* Kadınlar mutsuz giden bir evliliktense, boşanmayı tercih ediyor,
* Kadınlar artık kocalarını çekmek zorunda değil,
gibi cümleler duyuyoruz. Genelde kadınların özgürleştiği ve güçlendiği ile ilgili cümleler...
Buna sebep olan akım hakkında şimdilik konuşmaya gerek görmüyorum. Direkt olarak bunun hukuk ile ilgili kısmına değineceğim.
Kadınların özgürleştirilmesi adı altında yeni ve hiçbir şey üretmeyen meslek dalları ortaya çıktı. ''Boşanma avukatı'' da işte bu meslek dallarından biri.
Bugünlerde sıkça duyduğumuz ''kadına şiddet, kadına baskı, kadına şu, kadına bu...'' gibi sloganların ailenin yıkımında esas etken oldukları iddia ediliyor. Fakat meselenin aslına baktığımızda bunlar esas etken değil, aksine genel bir etken olamayacak kadar azınlıkta sebepler.
Esas sebepler; teknolojinin gelişmesi, refah seviyesinin artması, insanların bireyselliğe ve teşhire (her anlamda) daha düşkün olması, feminizm, cinsel özgürlük (hatta aldatma)... vb. Ayrıca tabi ki bu sebepleri normalleştiren ve hatta yasallaştıran hukuk, sosyal bilimler, psikoloji, siyaset, ekonomi...
Hukuk kısmına girdiğimizde, benim gördüğüm; tarih boyunca aileleri boşanma avukatlarından ve aile mahkemelerinden daha çok hiçbir sebebin yıkmadığıdır. Yani ''kadına baskı, eşitlik'' gibi cümlelerin esasında konuyla pek bir ilgisi yok.
Her şeyden önce aile mahkemelerinin isminin neden aile mahkemesi olduğunu anlamış değilim çünkü olaylar tamamen boşanma üzerine dönüyor, yani ailenin yıkımı üzerine. Bu mahkemelerin varlığı ve dahi anlamı ailelerin yıkımı üzerine endeksli ve buradan besleniyor. Bu mahkemeler aileyi birleştirici veya uzlaştırıcı değil, aksine tarafları birbirlerine karşı tamamen suçlayıcı davranmaya teşvik ediyor, hatta mecbur ediyor, birbirine düşmanlaştırıyor.
Boşanma avukatlarının çalışma şekilleri de keza aynı şekilde. Olaya direkt olarak boşanmaya güdümlü giriliyor. Çünkü nasıl ki aile mahkemeleri ailenin yıkımından beslenir, boşanma avukatları da tarafların boşanmasından ve kadına kazandırabileceği nafaka ve tazminat üzerinden beslenir. Kadının özgürleştirilmesi, erkeğin mahkum edilmesi pahasına yapılmaktadır ve bundan avukatlar, mahkemeler, psikologlar, sosyal bilimciler iyi paralar kazanmaktadırlar ve hepsi de birbirlerini koruyorlar gördüğüm kadarıyla.
Şimdi burada boşanma avuklatlığının ahlaki kısmını, aile kurumuna karşı beslediği düşmanlığı ve aile kurumuna olan yıkıcı zararlarını düşünmemiz gerekiyor.
Kadınları boşanmaya teşvik edici sözlerin arkasındaki bu dev sektörü gören bir tek ben değilimdir elbette. Erkeklerin mal varlıklarına hukuk yolu ile el koymak ve bu malları paylaşmaktan bahsediyorum.
Uzmanların(!) konuşmaları ile boşanmaya iyice teşvik edilmiş kadının, ki bu kadın boşandığında büyük ödüller kazanacaktır, canı sıkıldığı anda kocasını boşamak istemesi ardından gelişen olaylar;
* Kadının güçsüz ve korunması gereken cinsiyet olduğu gibi komik ve yanlış bir aksiyoma (ki ayrıca eşitliğe aykırıdır, ve hatta cinsiyetçiliktir) dayanarak kadına nafaka kazandırma gayretine girişilir. Buradaki mağduriyet hikayesinin yarattığı meslek grubu boşanma avukatlığıdır... Derhal erkek tarafının mal valığına en ince ayrıntısına kadar bakılır, ki ne kadar kazandırabilriz acaba diye. Sonuçta ne kadar kazandırırsa o kadar yüzde alacaktır boşanma avukatı. Para kimin parası? Tabi ki erkeğin. Ve bu erkek neredeyse her seferinde aslında hiçbir suçu olmayan erkektir.
* Kadın bir de çocuğunu isteyecektir. Bunun için de ''çocuk annesine ihtiyaç duyar, önemli olan çocuğun iyiliği'' görüşü gerekecektir. Çocuğun olası (veya sözde diyelim) mağduriyeti de ayrı bir meslek grubu yaratır, yani psikologları. Kendileri aynı zamanda ''kimse boşanmak için evlenmez'' gibi cümleleri de söyleyerek boşanmanın salt erkeğin suçu olduğunu ima etmekten geri durmazlar.
* Bir kaç tane tecavüz vakası, bir kaç tane şiddet vakası da sürekli söylenecek ve bu mağduriyet üzerinden de yeni bir iş alanı açılackatır, o da kadın dernekleri...
* Kadınlar için de yeni bir meslek dalı; evlen, çocuk yap ya da yapma, kocanı boşa nafaka ve çocuk parasıyla keyfine bak.
gibi... örnekler çoğaltılabilir bu konuda. Fakat hepsinin ortak yanı, erkekleri kötüleme, toplumun tüm sıkıntılarının erkeklerden kaynaklandığını ileri sürme ve kadınları mağdur melekler gibi gösterme...
Benim düşüncem boşanma avukatlarının, aile mahkemelerinin bu konudaki yetkilerinin ciddi anlamda kısıtlanması, boşanma davalarından para kazanılmasının illegal kabul edilmesi. Aslında en güzeli; eğer ortada bir mal, mül, para akışı gerçekleşecekse bunun boşanma esnasında değil evlilik esnasında olmasıdır. Yani boşanma pahalı olmamalı, olacaksa evlilik pahalı olmalıdır. Tabi ki bunu da kadının kendisin belirleyecek, babanın başlık parası istemesinden bahsetmiyorum. Şu anda erkekler evlenirken boş kağıda imza atıyorlar resmen, evlilik en başında anlaşma üzerine kurulmalı halbuki. Boşanma avukatları da yalnızca evlilik esnasında yapılan anlaşmanın uygulanması için görev alabilmeli, gerisi avukatların eline bırakılmamalı çünkü onları ilgilendiren bir iş değil ve olmamalı da.
Boşanma avukatları acaba bu konu ne düşünüyor merak ediyorum, ya da diğer avukatlar... Tabi hukuk ile ilgisi olmayan diğer herkesin de...
Başlıktan da anlaşılacağı üzere yapıcı değil, eleştirel hatta belki de suçlayıcı tavırda yazacağım. Yazacaklarım her ne kadar bir çok avukatın canını sıkacak olsa da bunun konuşulması gerektiğini düşünüyorum, özellikle de avukatların da olduğu bir forumda... çünkü bunları konu edineni nedense hiç görmedim. Ben hukukçu değilim ama hukukçuların cevaplarını çok merak ediyorum. Tabi açtığım konunun kapatılması çok daha büyük bir ihtimal. Ama ilk burada yazıyorum, başka bir çok yerde de yazacağım bunları ve çok daha fazlasını. O yüzden sorun değil kapatılsa da. Yine de hukukçuların bu konuda görüş belirtmelerini isterim. Özellikle de erkek avukatların tabi ki çünkü kadın avukatlar bu konuda fazlasıyla... nasıl desem.... sanki çocuğu elinden alınmış, nafaka ve tazminat yoluyla her şeyi eski karısına devredilmiş, evden atılmış, hatta hapse atılmış bir erkek gördüklerinde bir zafer kazanmışcasına haz yaşıyorlar, bu konuda insaflı olduklarını kesinlikle düşünmüyorum (büyük çoğunluğundan bahsediyorum elbette, hepsinden değil). O yüzden özellikle erkek avukatların görüşlerini okumak isterim.
Tartışmak istediğim konu yalnızca aile mahkemeleri ve boşanma avukatları ile sınırlı değil elbette. Yardım kuruluşları, sığınma evleri, psikologlar ve politikacıları da kapsayan büyük bir resim. Tabi sadece Türkiye ile de sınırlı değil. En azından burada sadece Türk hukuk sistemiyle ilgili konuşacağım.
Son yıllarda aile kurumunun geçerliliği oldukça azaldı ve boşanmalar arttı, üstelik aşırı derecede arttı. Buna sebep olarak;
* Kadınlar ekonomik özgürlüklerini elde etti,
* Kadınlar mutsuz giden bir evliliktense, boşanmayı tercih ediyor,
* Kadınlar artık kocalarını çekmek zorunda değil,
gibi cümleler duyuyoruz. Genelde kadınların özgürleştiği ve güçlendiği ile ilgili cümleler...
Buna sebep olan akım hakkında şimdilik konuşmaya gerek görmüyorum. Direkt olarak bunun hukuk ile ilgili kısmına değineceğim.
Kadınların özgürleştirilmesi adı altında yeni ve hiçbir şey üretmeyen meslek dalları ortaya çıktı. ''Boşanma avukatı'' da işte bu meslek dallarından biri.
Bugünlerde sıkça duyduğumuz ''kadına şiddet, kadına baskı, kadına şu, kadına bu...'' gibi sloganların ailenin yıkımında esas etken oldukları iddia ediliyor. Fakat meselenin aslına baktığımızda bunlar esas etken değil, aksine genel bir etken olamayacak kadar azınlıkta sebepler.
Esas sebepler; teknolojinin gelişmesi, refah seviyesinin artması, insanların bireyselliğe ve teşhire (her anlamda) daha düşkün olması, feminizm, cinsel özgürlük (hatta aldatma)... vb. Ayrıca tabi ki bu sebepleri normalleştiren ve hatta yasallaştıran hukuk, sosyal bilimler, psikoloji, siyaset, ekonomi...
Hukuk kısmına girdiğimizde, benim gördüğüm; tarih boyunca aileleri boşanma avukatlarından ve aile mahkemelerinden daha çok hiçbir sebebin yıkmadığıdır. Yani ''kadına baskı, eşitlik'' gibi cümlelerin esasında konuyla pek bir ilgisi yok.
Her şeyden önce aile mahkemelerinin isminin neden aile mahkemesi olduğunu anlamış değilim çünkü olaylar tamamen boşanma üzerine dönüyor, yani ailenin yıkımı üzerine. Bu mahkemelerin varlığı ve dahi anlamı ailelerin yıkımı üzerine endeksli ve buradan besleniyor. Bu mahkemeler aileyi birleştirici veya uzlaştırıcı değil, aksine tarafları birbirlerine karşı tamamen suçlayıcı davranmaya teşvik ediyor, hatta mecbur ediyor, birbirine düşmanlaştırıyor.
Boşanma avukatlarının çalışma şekilleri de keza aynı şekilde. Olaya direkt olarak boşanmaya güdümlü giriliyor. Çünkü nasıl ki aile mahkemeleri ailenin yıkımından beslenir, boşanma avukatları da tarafların boşanmasından ve kadına kazandırabileceği nafaka ve tazminat üzerinden beslenir. Kadının özgürleştirilmesi, erkeğin mahkum edilmesi pahasına yapılmaktadır ve bundan avukatlar, mahkemeler, psikologlar, sosyal bilimciler iyi paralar kazanmaktadırlar ve hepsi de birbirlerini koruyorlar gördüğüm kadarıyla.
Şimdi burada boşanma avuklatlığının ahlaki kısmını, aile kurumuna karşı beslediği düşmanlığı ve aile kurumuna olan yıkıcı zararlarını düşünmemiz gerekiyor.
Kadınları boşanmaya teşvik edici sözlerin arkasındaki bu dev sektörü gören bir tek ben değilimdir elbette. Erkeklerin mal varlıklarına hukuk yolu ile el koymak ve bu malları paylaşmaktan bahsediyorum.
Uzmanların(!) konuşmaları ile boşanmaya iyice teşvik edilmiş kadının, ki bu kadın boşandığında büyük ödüller kazanacaktır, canı sıkıldığı anda kocasını boşamak istemesi ardından gelişen olaylar;
* Kadının güçsüz ve korunması gereken cinsiyet olduğu gibi komik ve yanlış bir aksiyoma (ki ayrıca eşitliğe aykırıdır, ve hatta cinsiyetçiliktir) dayanarak kadına nafaka kazandırma gayretine girişilir. Buradaki mağduriyet hikayesinin yarattığı meslek grubu boşanma avukatlığıdır... Derhal erkek tarafının mal valığına en ince ayrıntısına kadar bakılır, ki ne kadar kazandırabilriz acaba diye. Sonuçta ne kadar kazandırırsa o kadar yüzde alacaktır boşanma avukatı. Para kimin parası? Tabi ki erkeğin. Ve bu erkek neredeyse her seferinde aslında hiçbir suçu olmayan erkektir.
* Kadın bir de çocuğunu isteyecektir. Bunun için de ''çocuk annesine ihtiyaç duyar, önemli olan çocuğun iyiliği'' görüşü gerekecektir. Çocuğun olası (veya sözde diyelim) mağduriyeti de ayrı bir meslek grubu yaratır, yani psikologları. Kendileri aynı zamanda ''kimse boşanmak için evlenmez'' gibi cümleleri de söyleyerek boşanmanın salt erkeğin suçu olduğunu ima etmekten geri durmazlar.
* Bir kaç tane tecavüz vakası, bir kaç tane şiddet vakası da sürekli söylenecek ve bu mağduriyet üzerinden de yeni bir iş alanı açılackatır, o da kadın dernekleri...
* Kadınlar için de yeni bir meslek dalı; evlen, çocuk yap ya da yapma, kocanı boşa nafaka ve çocuk parasıyla keyfine bak.
gibi... örnekler çoğaltılabilir bu konuda. Fakat hepsinin ortak yanı, erkekleri kötüleme, toplumun tüm sıkıntılarının erkeklerden kaynaklandığını ileri sürme ve kadınları mağdur melekler gibi gösterme...
Benim düşüncem boşanma avukatlarının, aile mahkemelerinin bu konudaki yetkilerinin ciddi anlamda kısıtlanması, boşanma davalarından para kazanılmasının illegal kabul edilmesi. Aslında en güzeli; eğer ortada bir mal, mül, para akışı gerçekleşecekse bunun boşanma esnasında değil evlilik esnasında olmasıdır. Yani boşanma pahalı olmamalı, olacaksa evlilik pahalı olmalıdır. Tabi ki bunu da kadının kendisin belirleyecek, babanın başlık parası istemesinden bahsetmiyorum. Şu anda erkekler evlenirken boş kağıda imza atıyorlar resmen, evlilik en başında anlaşma üzerine kurulmalı halbuki. Boşanma avukatları da yalnızca evlilik esnasında yapılan anlaşmanın uygulanması için görev alabilmeli, gerisi avukatların eline bırakılmamalı çünkü onları ilgilendiren bir iş değil ve olmamalı da.
Boşanma avukatları acaba bu konu ne düşünüyor merak ediyorum, ya da diğer avukatlar... Tabi hukuk ile ilgisi olmayan diğer herkesin de...