Tecavüz konulu bir filmin kritiği
Okuyacağınız yazı "Hukuk Felsefesi ve Sosyal Felsefe Topluluğu"'na ait www.ivrturkey.org sitesinden alınmıştır. D.T.
"Sanık" Filminin Hissettirdikleri Sonucunda Ataerkil Hukuk Sisteminde "Tecavüz ve Mağdurun Rızası" Kavramlarına İlişkin Eleştirilerimiz:
Gülsüm Soylu ve Selin Serdar
Sarah Tobias, erkek arkadaşıyla aynı evi paylaşan, ailesiyle ve çevresiyle problemleri olan genç bir kadındır. Erkek arkadaşıyla tartıştığı bir gece, barda çalışan bir arkadaşının yanına dertleşmek amacıyla gider. Orada birkaç bira içtikten sonra, tanımadığı bir erkekle tanışır. Daha sonra, barın arkasındaki oyun odasına geçer. Bir süre sonra, alkolün etkisiyle gevşeyen Sarah, dans etmeye ve tanışmış olduğu erkekle öpüşmeye başlar; ancak bunun devamı Sarah'nın kontrolünden çıkar, basit bir flörtün ötesine geçerek, bir tecavüz halini alır. Bardaki diğer erkekler alkışlarıyla ve tezahüratlarıyla eşlik ederken, 2 kişi daha bu tecavüz gösterisine dahil olur. Sarah'ın yaşadığı bu korkunç olay, bundan sonra yaşayacağı işkencenin yalnızca başlangıcıdır: Bir anda kendini ataerkil adalet sistemiyle karşı karşıya bulur. O ve avukatı, bir yandan saldırganlara ve bir yandan da saldırıyı meşrulaştırmaya çalışan taraftarlarına karşı büyük bir mücadeleye başlarlar. Bu mücadele, sandıkları kadar kolay olmayacak, toplumun onlara yaklaşımı onları zorlu bir yola sürükleyecektir.
Filmin konusunu oluşturan tecavüz, tüm toplumların lafını bile etmek istemedikleri ancak bir türlü önüne de geçemedikleri bir gerçek olarak tüm çıplaklığıyla önümüzde durmaktadır. Filmde, tüm ataerkil toplumlarda, tecavüze uğrayan kadına nasıl bir bakış açısıyla yaklaşıldığını görmekteyiz. Bu bakış açısının nedenlerini incelemeden önce tecavüzün ne anlama geldiğini açıklamak yerinde olacaktır. Susan Brownmiller'a göre tecavüz, erkeğin kadının bedenine zorla girişidir. Yani tecavüz, kadının ister bekar, ister evli, ister dul olsun, istemi dışında cinsel ilişkiye zorlanmasıdır. Toplumda tecavüzün sorumlusunun kadın olduğu ve hatta tecavüzü kendilerinin istediği yönünde ataerkil düşünceler söz konusudur.
Tecavüze kadının sebep olduğu yönündeki bu savlar, toplum düzeyinde hakim olmasının yanında, en çok suçu kesinleşmiş tecavüzcülerin düşüncelerinde kendini gösterir. Bu konuda araştırmalarda bulunan Diana Scully, tecavüz ettiğini inkar eden kişilerde tecavüzü haklı kılan ortak inançlar olduğunu tespit etmiştir. Bu altı tema şunlardır: 1- kadınlar baştan çıkarıcıdır, 2- kadınlar hayır derken aslında evet demek isterler, 3- kadınlar sonunda gevşer ve bu işten zevk alırlar, 4- iyi kızlara tecavüz edilmez, 5- tecavüz önemsiz bir suçtur, 6- maço(kabadayı) erkek.
Sanık filmine dönersek, burada kadın mini etek giydi, gece dışarı çıktı, alkol kullandı, dilediğince dans etti, hatta bir erkekle öpüştü diye kendisine yapılan tecavüz fiilinden sorumlu tutulabilecek midir? Kaldı ki; bu olayda üç kişinin gerçekleştirdiği bir toplu tecavüz söz konusudur. Toplu tecavüz aracılığıyla kadın aşağılanır, cinsel bir nesneye çevrilir ve ona erkeğe teslim olmak öğretilir. Üstelik her konuda ve her zaman hesap vermesi gereken kadındır. Toplu tecavüzün erkeğin gözünde bir zevk safarisine dönüşmesi, kadın için bireysel tecavüzlere oranla daha tehlikeli ve yıkıcıdır kuşkusuz. Çünkü, kadın arzusu karşılanması gereken bir tek erkek yerine, topluluğu oluşturanların sayısı kadar, çeşitli cinsel zevk ve kaprisleri olan bir grubun karşısında bulur kendini. Bu da, kadının erkekler tarafından gerek tensel gerekse tinsel yönden yağmalanması anlamına gelir ki, tecavüze uğrayanın saldırganlardan kurtulabilme umudunu sıfıra indirir. 3
Gerçekten Sanık filminde Sarah Tobias, bütün barın gösteri nesnesi haline getirilerek üç kişinin toplu tecavüzüne maruz kalmıştır. Bunu yargıya intikal ettirmek bir kadın için oldukça zordur. Bu cesareti göstererek duruşmaya çıkan Sarah, hedef tahtası haline getirilmiş, kendisi olayda mağdur değil suçluymuşçasına bir muamele görmüştür. Sarah'nın rızası varmış gibi hareket etmişler ve tecavüz sırasında söylediği #65533;hayır#65533; kelimesini önemsememişlerdir. Oysa, bir an için öpüştüğü kişiyle rızasıyla birlikte olmak isteyeceğini varsaysak bile, diğer iki kişinin tecavüzüne hem de bütün barın önünde evet demiş olacağı düşünülemez.
İşte örnek kararlarda ve Sanık filminde de olduğu gibi tecavüz konusunda ataerkil bakış açısı açıkça kendini göstermektedir. Suçun kurbanı ve mağdurunun gerçekte kim olduğu konusunda doğru ve objektif bir sonuca varabilmek için, kadının rızasının nerede başlayıp nerede bittiğinin sınırlarının çizilmesi gerekmektedir.
Günümüzde feminist teoriler, feminist hukuk teorisinin oluşmasında önemli derecede rol oynamışlardır. Feminist hukuk teorisi, feminizmin getirdiği görüşlerden beslenerek ele alınan kadınlara ilişkin sorunların hukuki platformda analizini, hukukun ataerkil bir kurum olarak eleştirisini yapmışlardır. Bu sistemin zayıflatılması ve nihayetinde son bulmasının yollarını araştırmışlardır.
Feminist teoride tecavüz, erkeklerin kadınlara hadlerini bildirmelerini sağlayan bir şiddet eylemi ve toplumsal bir denetim mekanizmasıdır. Tecavüz, erkeğe ait olan kadının cinselliğinin çalınması, kadının tekeşliliğine karşı yapılan bir suçtur; kadınlar hiçbir zaman cinsel özgürlüklerine bizzat sahip olamazlar. Ataerkil toplumda erkek, toplumsal cinsiyet rolü gereği, cinsel gereksinimlerini gerektiğinde zorla ele geçirerek sağlayabilecektir ve bu durum, konulan kurallarla engellenmekten çok meşrulaştırılmaktadır.
İşte bu teorilerin-özellikle radikal feminizmin- ortaya çıkmasıyla birlikte, #65533;tecavüz#65533; suçu ve bu suça ilişkin yapılan düzenlemeler yeniden gözden geçirilmeye başlanmıştır. Radikal feministler, 1970'li yıllara kadar görmezden gelinen "tecavüz" suçunu yeniden keşfetmişlerdir. Batıda özellikle tecavüz konusunu ele alan Catharine MacKinnon, Susan Estrich gibi hukukçular, tecavüz davalarının seyrine, ataerkil bakış açısıyla konulmuş hukuk kurallarına, bu kuralları uygulayan ataerkil mahkeme tavrına, toplumun kurbana karşı verdiği geleneksel tepkilere eleştirilerini dile getirmişlerdir. Bu anlamda, tecavüzün genellikle mağdurunun kadın olduğunu düşündüğümüzde, bu suçun kurbanı olmayan eril yapının, tecavüzün kadın doğasında meydana getireceği maddi, manevi hasarları tasavvur etmesinin olanaksız olacağına karar vermek hiç de zor olmamalıdır. Peki bu fiziksel ve psikolojik zararları hissedemeyen ataerkil yapının bu konuda yapacağı düzenlemeler ne kadar yerinde olacak ve mağduru ne kadar koruyabilecektir?
Yaşanan bir çok tecavüz vakasında, ataerkil bakışın etkisiyle bu olayın rızayla gerçekleştirilmiş gibi kabul edildiği görülmektedir. Rızanın varlığı araştırılırken, mağdurun olay sırasındaki giyimi, alkol ya da uyuşturucu alıp almadığı, sanıkla olan ilişkisinin boyutları kadını aşağılarcasına araştırılmakta, bu yetmiyormuş gibi geçmiş yaşamı, cinselliği yaşayış şekli dahi davada konu edilmektedir. Bir barda tanıştığı bir erkekle dans eden, onunla öpüşen, hatta evine giden kadın adeta peşinen cinsel ilişkiye izin vermiş gibi kabul edilir. Özellikle modaya uygun giyinmişse, cinsel olarak aktif bir kadınsa, alkol almışsa zaten tecavüzü haketmiştir(!) Bu davranışlarda bulunarak karşısındakini kışkırtan bir kadının rızasının olmadığı kabul edilemez. İşte bu toplumsal yaklaşım doğrultusunda verilen mahkeme kararlarının da bu görüşlerden etkilenmesi kaçınılmaz olacaktır.
#65533;Sanık#65533; filminde de gördüğümüz ve incelediğimiz üzere, tecavüz özellikle ataerkil toplumlarda suçlusu kadınmışcasına ele alınan bir olgudur. Feminist hukuk teorisinin ve feminist teorilerin ışığında bu olgu tekrar gözden geçirilmeli ve yapılan hukuki düzenlemeler ataerkil yapının bakış açısına göre değil, kadın merkezli bir bakış açısına göre tekrar ele alınmalıdır. Partiarkinin getirdiği olumsuzluklar, ancak bu konuların konuşulması, tartışılmasıyla giderilebilecek ve sosyal hayatta kadın bu şekilde kendisine ait olan, haklara ve düzenlemelere sahip olabilecektir. Patriarkinin, kadınlara karşı işlenen suçlara olan duyarsızlığı, ancak kadın bakış açısının benimsenmesiyle ortadan kaldırılabilecektir aksi halde düzen aynı şekilde işlemeye devam edecek ve kadın, doğuştan sahip olduğu haklarını, cinsel dokunulmazlıklarını koruyamayacaktır.
KAYNAKÇA
MacKINNON,Catharine.2003, Feminist Bir Devlet Kuramına Doğru, İstanbul.
SAİM,Hikmet.2004, Tecavüz, İstanbul.
SCULLY,Diana.1994, Tecavüz:Cinsel Şiddeti Anlamak, İstanbul.
WATKINS, Susan Alice / RUEDA, Marisa / RODRIGUEZ, Marta. 1996, Feminizm: Yeni Başlayanlar İçin, İstanbul.
Makaleler
ARTUK,Emin / YENİDÜNYA, Caner . Evlilik İçinde Irza Geçme
ÇAĞLAR,Fatma İrem. " Feminist Hukuk Teorisine Kısa Bir Giriş, Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Arkivi, haz: Hayrettin Ökçesiz, 2002, sayı:4, s. 82-104.
SOLMUŞ,Tarık. Tecavüz ve Tecavüze İlişkin Algılar, Türk Psikoloji Bülteni, 1998, sayı:9, s.89-92
YÜKSEL Şahika ,"Cinsellik İdeolojisi: Dün ve Bugün ", Her Yönüyle Türkiye'de Kadın Olgusu- Kadın Gerçeğinde Yeni Yaklaşımlar, der: Necla Arat, Say Yayınları, İstanbul, 1992, s. 115-129.
Yargıtay Kararları
Yargıtay Ceza Genel Kurulu,E.200/5-110, K.2000/115, T.23.05.2000
Yargıtay Ceza Genel Kurulu,E.1999/5-59, K.1999/64, T.13.04.1999
Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesi, E.1994/2788, K.1994/6217, T.07.07.1994
SAİM, Hikmet: Tecavüz, İstanbul, 2004, s.17
SCULLY: Tecavüz,İstanbul,1994.s.123
3 SAİM:age,s.290
"Sanık" Filminin Hissettirdikleri Sonucunda Ataerkil Hukuk Sisteminde "Tecavüz ve Mağdurun Rızası" Kavramlarına İlişkin Eleştirilerimiz:
Gülsüm Soylu ve Selin Serdar
Sarah Tobias, erkek arkadaşıyla aynı evi paylaşan, ailesiyle ve çevresiyle problemleri olan genç bir kadındır. Erkek arkadaşıyla tartıştığı bir gece, barda çalışan bir arkadaşının yanına dertleşmek amacıyla gider. Orada birkaç bira içtikten sonra, tanımadığı bir erkekle tanışır. Daha sonra, barın arkasındaki oyun odasına geçer. Bir süre sonra, alkolün etkisiyle gevşeyen Sarah, dans etmeye ve tanışmış olduğu erkekle öpüşmeye başlar; ancak bunun devamı Sarah'nın kontrolünden çıkar, basit bir flörtün ötesine geçerek, bir tecavüz halini alır. Bardaki diğer erkekler alkışlarıyla ve tezahüratlarıyla eşlik ederken, 2 kişi daha bu tecavüz gösterisine dahil olur. Sarah'ın yaşadığı bu korkunç olay, bundan sonra yaşayacağı işkencenin yalnızca başlangıcıdır: Bir anda kendini ataerkil adalet sistemiyle karşı karşıya bulur. O ve avukatı, bir yandan saldırganlara ve bir yandan da saldırıyı meşrulaştırmaya çalışan taraftarlarına karşı büyük bir mücadeleye başlarlar. Bu mücadele, sandıkları kadar kolay olmayacak, toplumun onlara yaklaşımı onları zorlu bir yola sürükleyecektir.
Filmin konusunu oluşturan tecavüz, tüm toplumların lafını bile etmek istemedikleri ancak bir türlü önüne de geçemedikleri bir gerçek olarak tüm çıplaklığıyla önümüzde durmaktadır. Filmde, tüm ataerkil toplumlarda, tecavüze uğrayan kadına nasıl bir bakış açısıyla yaklaşıldığını görmekteyiz. Bu bakış açısının nedenlerini incelemeden önce tecavüzün ne anlama geldiğini açıklamak yerinde olacaktır. Susan Brownmiller'a göre tecavüz, erkeğin kadının bedenine zorla girişidir. Yani tecavüz, kadının ister bekar, ister evli, ister dul olsun, istemi dışında cinsel ilişkiye zorlanmasıdır. Toplumda tecavüzün sorumlusunun kadın olduğu ve hatta tecavüzü kendilerinin istediği yönünde ataerkil düşünceler söz konusudur.
Tecavüze kadının sebep olduğu yönündeki bu savlar, toplum düzeyinde hakim olmasının yanında, en çok suçu kesinleşmiş tecavüzcülerin düşüncelerinde kendini gösterir. Bu konuda araştırmalarda bulunan Diana Scully, tecavüz ettiğini inkar eden kişilerde tecavüzü haklı kılan ortak inançlar olduğunu tespit etmiştir. Bu altı tema şunlardır: 1- kadınlar baştan çıkarıcıdır, 2- kadınlar hayır derken aslında evet demek isterler, 3- kadınlar sonunda gevşer ve bu işten zevk alırlar, 4- iyi kızlara tecavüz edilmez, 5- tecavüz önemsiz bir suçtur, 6- maço(kabadayı) erkek.
Sanık filmine dönersek, burada kadın mini etek giydi, gece dışarı çıktı, alkol kullandı, dilediğince dans etti, hatta bir erkekle öpüştü diye kendisine yapılan tecavüz fiilinden sorumlu tutulabilecek midir? Kaldı ki; bu olayda üç kişinin gerçekleştirdiği bir toplu tecavüz söz konusudur. Toplu tecavüz aracılığıyla kadın aşağılanır, cinsel bir nesneye çevrilir ve ona erkeğe teslim olmak öğretilir. Üstelik her konuda ve her zaman hesap vermesi gereken kadındır. Toplu tecavüzün erkeğin gözünde bir zevk safarisine dönüşmesi, kadın için bireysel tecavüzlere oranla daha tehlikeli ve yıkıcıdır kuşkusuz. Çünkü, kadın arzusu karşılanması gereken bir tek erkek yerine, topluluğu oluşturanların sayısı kadar, çeşitli cinsel zevk ve kaprisleri olan bir grubun karşısında bulur kendini. Bu da, kadının erkekler tarafından gerek tensel gerekse tinsel yönden yağmalanması anlamına gelir ki, tecavüze uğrayanın saldırganlardan kurtulabilme umudunu sıfıra indirir. 3
Gerçekten Sanık filminde Sarah Tobias, bütün barın gösteri nesnesi haline getirilerek üç kişinin toplu tecavüzüne maruz kalmıştır. Bunu yargıya intikal ettirmek bir kadın için oldukça zordur. Bu cesareti göstererek duruşmaya çıkan Sarah, hedef tahtası haline getirilmiş, kendisi olayda mağdur değil suçluymuşçasına bir muamele görmüştür. Sarah'nın rızası varmış gibi hareket etmişler ve tecavüz sırasında söylediği #65533;hayır#65533; kelimesini önemsememişlerdir. Oysa, bir an için öpüştüğü kişiyle rızasıyla birlikte olmak isteyeceğini varsaysak bile, diğer iki kişinin tecavüzüne hem de bütün barın önünde evet demiş olacağı düşünülemez.
İşte örnek kararlarda ve Sanık filminde de olduğu gibi tecavüz konusunda ataerkil bakış açısı açıkça kendini göstermektedir. Suçun kurbanı ve mağdurunun gerçekte kim olduğu konusunda doğru ve objektif bir sonuca varabilmek için, kadının rızasının nerede başlayıp nerede bittiğinin sınırlarının çizilmesi gerekmektedir.
Günümüzde feminist teoriler, feminist hukuk teorisinin oluşmasında önemli derecede rol oynamışlardır. Feminist hukuk teorisi, feminizmin getirdiği görüşlerden beslenerek ele alınan kadınlara ilişkin sorunların hukuki platformda analizini, hukukun ataerkil bir kurum olarak eleştirisini yapmışlardır. Bu sistemin zayıflatılması ve nihayetinde son bulmasının yollarını araştırmışlardır.
Feminist teoride tecavüz, erkeklerin kadınlara hadlerini bildirmelerini sağlayan bir şiddet eylemi ve toplumsal bir denetim mekanizmasıdır. Tecavüz, erkeğe ait olan kadının cinselliğinin çalınması, kadının tekeşliliğine karşı yapılan bir suçtur; kadınlar hiçbir zaman cinsel özgürlüklerine bizzat sahip olamazlar. Ataerkil toplumda erkek, toplumsal cinsiyet rolü gereği, cinsel gereksinimlerini gerektiğinde zorla ele geçirerek sağlayabilecektir ve bu durum, konulan kurallarla engellenmekten çok meşrulaştırılmaktadır.
İşte bu teorilerin-özellikle radikal feminizmin- ortaya çıkmasıyla birlikte, #65533;tecavüz#65533; suçu ve bu suça ilişkin yapılan düzenlemeler yeniden gözden geçirilmeye başlanmıştır. Radikal feministler, 1970'li yıllara kadar görmezden gelinen "tecavüz" suçunu yeniden keşfetmişlerdir. Batıda özellikle tecavüz konusunu ele alan Catharine MacKinnon, Susan Estrich gibi hukukçular, tecavüz davalarının seyrine, ataerkil bakış açısıyla konulmuş hukuk kurallarına, bu kuralları uygulayan ataerkil mahkeme tavrına, toplumun kurbana karşı verdiği geleneksel tepkilere eleştirilerini dile getirmişlerdir. Bu anlamda, tecavüzün genellikle mağdurunun kadın olduğunu düşündüğümüzde, bu suçun kurbanı olmayan eril yapının, tecavüzün kadın doğasında meydana getireceği maddi, manevi hasarları tasavvur etmesinin olanaksız olacağına karar vermek hiç de zor olmamalıdır. Peki bu fiziksel ve psikolojik zararları hissedemeyen ataerkil yapının bu konuda yapacağı düzenlemeler ne kadar yerinde olacak ve mağduru ne kadar koruyabilecektir?
Yaşanan bir çok tecavüz vakasında, ataerkil bakışın etkisiyle bu olayın rızayla gerçekleştirilmiş gibi kabul edildiği görülmektedir. Rızanın varlığı araştırılırken, mağdurun olay sırasındaki giyimi, alkol ya da uyuşturucu alıp almadığı, sanıkla olan ilişkisinin boyutları kadını aşağılarcasına araştırılmakta, bu yetmiyormuş gibi geçmiş yaşamı, cinselliği yaşayış şekli dahi davada konu edilmektedir. Bir barda tanıştığı bir erkekle dans eden, onunla öpüşen, hatta evine giden kadın adeta peşinen cinsel ilişkiye izin vermiş gibi kabul edilir. Özellikle modaya uygun giyinmişse, cinsel olarak aktif bir kadınsa, alkol almışsa zaten tecavüzü haketmiştir(!) Bu davranışlarda bulunarak karşısındakini kışkırtan bir kadının rızasının olmadığı kabul edilemez. İşte bu toplumsal yaklaşım doğrultusunda verilen mahkeme kararlarının da bu görüşlerden etkilenmesi kaçınılmaz olacaktır.
#65533;Sanık#65533; filminde de gördüğümüz ve incelediğimiz üzere, tecavüz özellikle ataerkil toplumlarda suçlusu kadınmışcasına ele alınan bir olgudur. Feminist hukuk teorisinin ve feminist teorilerin ışığında bu olgu tekrar gözden geçirilmeli ve yapılan hukuki düzenlemeler ataerkil yapının bakış açısına göre değil, kadın merkezli bir bakış açısına göre tekrar ele alınmalıdır. Partiarkinin getirdiği olumsuzluklar, ancak bu konuların konuşulması, tartışılmasıyla giderilebilecek ve sosyal hayatta kadın bu şekilde kendisine ait olan, haklara ve düzenlemelere sahip olabilecektir. Patriarkinin, kadınlara karşı işlenen suçlara olan duyarsızlığı, ancak kadın bakış açısının benimsenmesiyle ortadan kaldırılabilecektir aksi halde düzen aynı şekilde işlemeye devam edecek ve kadın, doğuştan sahip olduğu haklarını, cinsel dokunulmazlıklarını koruyamayacaktır.
KAYNAKÇA
MacKINNON,Catharine.2003, Feminist Bir Devlet Kuramına Doğru, İstanbul.
SAİM,Hikmet.2004, Tecavüz, İstanbul.
SCULLY,Diana.1994, Tecavüz:Cinsel Şiddeti Anlamak, İstanbul.
WATKINS, Susan Alice / RUEDA, Marisa / RODRIGUEZ, Marta. 1996, Feminizm: Yeni Başlayanlar İçin, İstanbul.
Makaleler
ARTUK,Emin / YENİDÜNYA, Caner . Evlilik İçinde Irza Geçme
ÇAĞLAR,Fatma İrem. " Feminist Hukuk Teorisine Kısa Bir Giriş, Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Arkivi, haz: Hayrettin Ökçesiz, 2002, sayı:4, s. 82-104.
SOLMUŞ,Tarık. Tecavüz ve Tecavüze İlişkin Algılar, Türk Psikoloji Bülteni, 1998, sayı:9, s.89-92
YÜKSEL Şahika ,"Cinsellik İdeolojisi: Dün ve Bugün ", Her Yönüyle Türkiye'de Kadın Olgusu- Kadın Gerçeğinde Yeni Yaklaşımlar, der: Necla Arat, Say Yayınları, İstanbul, 1992, s. 115-129.
Yargıtay Kararları
Yargıtay Ceza Genel Kurulu,E.200/5-110, K.2000/115, T.23.05.2000
Yargıtay Ceza Genel Kurulu,E.1999/5-59, K.1999/64, T.13.04.1999
Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesi, E.1994/2788, K.1994/6217, T.07.07.1994
SAİM, Hikmet: Tecavüz, İstanbul, 2004, s.17
SCULLY: Tecavüz,İstanbul,1994.s.123
3 SAİM:age,s.290