AKP kültürü
Önce AKP'li olmadığımı belirterek gözlemlediğim AKP kültürü ve AKP'liler hakkında bazı tespitler ve eleştirilerde bulunacağımı belirtmek isterim ki bu eleştirim beklenenin aksine yıkıcı, yıpratıcı değil yapıcı olup, çoğu AKP'li vatandaşa, partililere, parti tabanına da eleştiri anlamındadır.
Reisiniz, başkanınız ve şimdiki Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan... Siz onu tanrılaştırarak, biad kültürü ile "o her şeyin doğrusunu bilir" mantığı ile direksiyonu tamamen ona teslim etmiş bulunmaktasınız. Nezaket ve saygı gereğince çok şık görünebilir. Ama adamcağız yanlış yaptığında bir AKP'li de çıkıp, "abi bak bu iş başımıza iş açar, bu yanlış" demediniz, diyemediniz. Oysa bugün çok sevdiğiniz o zat, "Fethullah Gülen beni kandırdı, HDP beni kandırdı, PKK beni kandırdı" vs. demek zorunda kalıyor. Biriniz de çıkıp, reisim, babam, başkanım... bak bunun riskleri bu demediniz. Nasılsa onu başkan seçtik, o karar verir diyerek onu aslında tek başına bıraktınız. Parti içi demokrasinin en iyi örneklerini sunan CHP'de buna asla izin verilmezdi. Tabandan birileri başkanın kulağına kar suyu kaçırır, eleştirirdi. Denetim veya eleştiri kötü bir şey değildir. İnsanı yanlış yapmaktan alıkoyar. Böylelikle ileride başına gelebilecek tehlikelerden koruması anlamında çok işe yarar. Ama bu AKP'de yok. Ben taparcasına yetkilerimi başkana devrettim derseniz, topu onun üstüne atarsanız, o çok sevdiğiniz insan çuvalladığında onu yanlız bırakmış olursunuz. Bu nasıl sevgi?
Bugün ben cumhurbaşkanı olsam bana bu özürleri ve hataları itiraf etmeye göz yummuş olan herkese kızardım. Ben yanlış yaparken neden beni uyarmadınız? Neden bana Fetonun kötü birisi olduğunu, neden bana çözüm sürecinde kazıklanıyor olabileceğimi söylemediniz, uyarmadınız. Ben de insanım, görememiş olabilirim, biriniz de saygı çerçevesinde beni uyarsaydı da ben de halkın önünde mahçup olmasaydım ne olurdu diye kızardım. Tamam saygı duyuyorsunuz, yönetimi bana bıraktınız da mübarek birileri de beni uyarsa ne olurdu derdim... (buna demokrasi deniyor).
Şimdi AKP'lilere soruyorum, biat ettiniz tüm işleri ona devrettiniz, adeta tanrılaştırdınız ama adamcağızı yanlız bıraktınız. Böyle körü körüne tapan parti tabanı bana şu sözü anımsatıyor. Aptal dostum olacağına, akıllı düşmanım olsun...
AKP kültürü bu ise çökmeye mahkumdur. Çünkü iradeyi tek kişiye yüklediniz, sorumluluğu üstlenmeden sadece ona yüklediniz, tüm yükü ona yüklediniz. Şimdi de işin kolayına kaçıp, başkanlık sistemi istemiyle daha fazla yük bindireceksiniz. Onun hoşuna gidebilir ama sorumlulukların hepsini ona yükleyeceksiniz. Siz o bir gün yargılanırsa ve hüküm giyerse atacağınız sloganlar dışında onu şimdiden yalnız bıraktınız... Uyarın, rica edin, görüş bildirin. O bir insan, o bir kul, o bir ölümlü... Hata yapabilir, uyarmadınız... Vebali sizindir ey AKP'liler... Tabi herkes güçlü olmak ister ama herkes sorumluluklarına katlanamaz...
Not: Sayın cumhurbaşkanım; Rusyanın Suriyeye sınırı yok, neden karışıyorsun demişken, ABD'nin de sınırı olmadığını, hatta bölgeye çok uzak olduğunu, Rusya'nın en azından bölgeye komşu olduğunu ama ABD'nin kilometrelerce uzakta olmasına rağmen ortadoğuyu şekillendirdiğini kimse neden sana söylemedi...
Reisiniz, başkanınız ve şimdiki Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan... Siz onu tanrılaştırarak, biad kültürü ile "o her şeyin doğrusunu bilir" mantığı ile direksiyonu tamamen ona teslim etmiş bulunmaktasınız. Nezaket ve saygı gereğince çok şık görünebilir. Ama adamcağız yanlış yaptığında bir AKP'li de çıkıp, "abi bak bu iş başımıza iş açar, bu yanlış" demediniz, diyemediniz. Oysa bugün çok sevdiğiniz o zat, "Fethullah Gülen beni kandırdı, HDP beni kandırdı, PKK beni kandırdı" vs. demek zorunda kalıyor. Biriniz de çıkıp, reisim, babam, başkanım... bak bunun riskleri bu demediniz. Nasılsa onu başkan seçtik, o karar verir diyerek onu aslında tek başına bıraktınız. Parti içi demokrasinin en iyi örneklerini sunan CHP'de buna asla izin verilmezdi. Tabandan birileri başkanın kulağına kar suyu kaçırır, eleştirirdi. Denetim veya eleştiri kötü bir şey değildir. İnsanı yanlış yapmaktan alıkoyar. Böylelikle ileride başına gelebilecek tehlikelerden koruması anlamında çok işe yarar. Ama bu AKP'de yok. Ben taparcasına yetkilerimi başkana devrettim derseniz, topu onun üstüne atarsanız, o çok sevdiğiniz insan çuvalladığında onu yanlız bırakmış olursunuz. Bu nasıl sevgi?
Bugün ben cumhurbaşkanı olsam bana bu özürleri ve hataları itiraf etmeye göz yummuş olan herkese kızardım. Ben yanlış yaparken neden beni uyarmadınız? Neden bana Fetonun kötü birisi olduğunu, neden bana çözüm sürecinde kazıklanıyor olabileceğimi söylemediniz, uyarmadınız. Ben de insanım, görememiş olabilirim, biriniz de saygı çerçevesinde beni uyarsaydı da ben de halkın önünde mahçup olmasaydım ne olurdu diye kızardım. Tamam saygı duyuyorsunuz, yönetimi bana bıraktınız da mübarek birileri de beni uyarsa ne olurdu derdim... (buna demokrasi deniyor).
Şimdi AKP'lilere soruyorum, biat ettiniz tüm işleri ona devrettiniz, adeta tanrılaştırdınız ama adamcağızı yanlız bıraktınız. Böyle körü körüne tapan parti tabanı bana şu sözü anımsatıyor. Aptal dostum olacağına, akıllı düşmanım olsun...
AKP kültürü bu ise çökmeye mahkumdur. Çünkü iradeyi tek kişiye yüklediniz, sorumluluğu üstlenmeden sadece ona yüklediniz, tüm yükü ona yüklediniz. Şimdi de işin kolayına kaçıp, başkanlık sistemi istemiyle daha fazla yük bindireceksiniz. Onun hoşuna gidebilir ama sorumlulukların hepsini ona yükleyeceksiniz. Siz o bir gün yargılanırsa ve hüküm giyerse atacağınız sloganlar dışında onu şimdiden yalnız bıraktınız... Uyarın, rica edin, görüş bildirin. O bir insan, o bir kul, o bir ölümlü... Hata yapabilir, uyarmadınız... Vebali sizindir ey AKP'liler... Tabi herkes güçlü olmak ister ama herkes sorumluluklarına katlanamaz...
Not: Sayın cumhurbaşkanım; Rusyanın Suriyeye sınırı yok, neden karışıyorsun demişken, ABD'nin de sınırı olmadığını, hatta bölgeye çok uzak olduğunu, Rusya'nın en azından bölgeye komşu olduğunu ama ABD'nin kilometrelerce uzakta olmasına rağmen ortadoğuyu şekillendirdiğini kimse neden sana söylemedi...