Emekli maaşına haciz uygulamasında 13.Hukuk Dairesi kararının istismar edilmesi
Merhaba Sayın avukat abilerim ve ablalarım aynı zamanda belki de varsa yaşıtlarım, inşallah gelecekteki meslektaşlarım. Bir hukuk öğrencisi olarak ailemin başına gelmiş olan durumla alakalı bankalardan özellikle ikisiyle yaşanmış olan anektodları aktararak sizden tavsiye niteliğinde dönütler ve düşüncelerimin haklılık payları ile ilgili tabiri caizse onay verilebilir, kullanılabilir veya hayır kullanılamaz yorumlarını alabilir miyim? Umarım alırım.
Öncelikle ailemde annem ve babam iki emekli olup emekli maaşları dışında üzerlerine herhangi bir taşınır veya taşınmaz bulunan insanlar değiller. Son dönemde maalesef bu ekonomik bunalım süreci özellikle krediler/kredi kartları sebebiyle ailemi de yakalamış durumda. Başlangıçta bu bilgileri vermemin sebebi; sonrasında anlatacağım durumlar için gerekli parçalar olduğunu düşündüğümden.
Hemen durumla ilgili uzunca bir özet niteliğinde paylaşım yapıyorum; değerli yorumlarınız için.
Annem ve babam tahmin edebileceğiniz gibi bankalarla geri ödeme konusunda son dönemde problem yaşadılar ve maalesef ikisi de icra takibine düştü. Çünkü toplam aylık maaşlarının yaklaşık olarak 1,000,00 TL fazlasını ödemek zorunda bırakılmışlar ve aktar-dönder derken belli bir zamandan sonra içinden çıkılmaz hal almış ve durum bu hale gelmiştir. Yani bu şerefli insanlar sırf banka borçlarını ödemek için yeri geldi bana az para gönderdiler yüksek lisans yapan kız kardeşime az para gönderdiler ama yıllardır kredi notları yüksek iki insan olarak hayatlarına devam ettiler.
Ancak şimdi bu adını vermediğim biri kamu diğeri özel iki banka tarafından sorun yaşamaktalar. Bankalardan özel olanı annemin maaşına 13.Hukuk Dairesinin kararını sanki bir içtihat kararıymış gibi kullanarak blokelemekte. Evet yanlış okumadınız tamamını ve başka bir banka önce geldiği için İcra Müdürlüğüne verdiği muvafakat olduğu halde banka şuan "bizi ilgilendirmez, icra müdürlüğü keser sonra da biz blokeye devam ederiz" diyebilecek kadar hukuksuzlaşmışlar. Şimdi ben bu insanlara İİK 82-83 desem, bize hakaret etme onlar ne demek derler hatta üzerine bak bu bizim kararımız Yargıtay amca gönderdi böyle netten çıktı alıp siz emekli vatandaşlara okutup paralarını ellerinden haksız yere alabilmek için derler. Yani hukukun h sinden anlamazlar ama böyle davranmayı severler. Maalesef bilirsiniz. Öte yandan babam için olan kısmında ise kamu bankası olan banka tarafından aynı işlem yapılmakta tek fark 13.Hukuk Dairesinin kararı ağzımıza sokulmamaktadır. Tekrar söylememde fayda var annem ve babam kendilerine gelen ilk icra takiplerine muvafakat verip göndermiş insanlardır, birkez daha birkez daha gelinmesin eve ve uğraşmayalım, eşe dosta rezil olmayalım düşüncesiyle. Dolayısıyla ikisininde İcra Müdürlüğü tarafından muvafakati vardır.
Şimdi sorularım kısmına geleceğim lütfen dönüt sağlayın bana ve yol gösterici bir hareketin içinde bulunayım.
1-) 13.Hukuk Dairesinin kararında geçen emsal olayda kişi İcraya düşmemiş ve banka kişi hakkında sadece tahsilat adı altında takip parası kesmiştir. Dolayısıyla bizi durumumuzla alakalı hiçbir benzerlik bulamamaktayım. Sizce de öyle mi?
2-) Yargıtay kararları bildiğim kadarıyla.. Kişiye özel, kuruma özel, duruma özel olmak üzere verilebilmekte ancak genel kurul kararı dediğimiz içtihat kararları genele emsal olarak dillendirilebilmekte ve kullanılabilmektedir. Yanlışım varsa lütfen düzeltin.
3-) 13.Hukuk Dairesinin kararını incelediğimde; Karar kısmında "(TMK m.2) Tüketici haklı bir sebep olamadan sözleşmeyi tek taraflı feshedemez, ifası yapılmış bedellerin iadesini istemeyemez, bu şekilde edimin tek taraflı geri istenmesi de hukuken himaye göremez." denilmektedir, bildiğiniz üzere. Sorum ise; İcra Müdürlüğü muvafakati, hiçbir ipotek gösterilmeden verilmiş ve maaş toplamlarının dahi 1,000,00 TL civarı fazlası olan aylık ödemeye sahip olunması ve yıllardır ödenmiş borçlara sadakat dolayısıyla ahde vefa ilkesine aykırılığın mevzu bahis dahi edilemeyeceğini düşünüldüğünde, ben mevcut durumumuz hakkında bu kanuna aykırı hiçbir durum göremiyorum çünkü mevcut durumda para istenmiş ancak bir sadece blokelerin kaldırılmasını ve doğru olmadığını düşünüp, istemekteyiz. Sizce durum böyle değerlendirilmemeli mi?
4-) "Bizi, İcra Müdürlüğünün keseceği para bağlamaz, para kesilir kalanını da biz, 13.Hukuk Dairesinin kararıyla tamamına blokeyi uygularız" denilmesi hukuken sizce vehametin dibine karışılmış bir durum değil midir? "TMK" kısaltmasının dahi ne demek olduğunu bilmeyen insanların, bize sadece bu verildi gösterin dediler diyerek, davalarda karar merci olarak görülen ve son noktayı koyma açısından önem arz eden Yargıtay adının peçete parçası markası gibi bankalarda kullanılması yargının kutsal ve tarafsız olunmasının üzerine çizilmiş bir kara leke imajı vermekte değil midir?
Affınıza sığınıyorum ama eminim bu konuda sırf 13..Hukuk Dairesi kararı altında ezilen ve bilerek ezdirilen binlerce belki de on bin hatta yüz binlerce emekli insan bulunmakta ülkemizde. Bu kararın böyle sokakta çiğnenen sakız gibi kullanılmasından ailesinin başına bu durumlar gelince vakıf olan biri olmak durumunda kaldım ve çok rahatsız oldum. Sanmayın ki; sadece başıma geldi diye rahatsız oldum. Haklı haksız birileri kendini savunurken dahi hukuku bu kadar çiğnememeli ve merdiven altı yemek tarifi gibi insanlara pazarlamaya çalışmamalı diye düşünmekteyim. Bir hukukçu adayı olarak; suça daima karşıyım ancak suçta içerisinde kalite barındırmalı diye düşünen bir bireyim.
Tüm bu anlattığım duruma istinaden bize uygulanan bu baskıyı üzerimizden atmak ve bu hukuksuzluğu ortadan kaldırıp, üzerinde İcra Müdürlüğü muvafakati olan emekli maaşlarının kalanını bankadan alabilmek adına izlenmesi gereken yol nedir? Eminim vereceğiniz cevabı okuyan ve kendisine bu bağlamda hukuki bir yol bulabilecek binlerce insan buradan okuyacaktır. Çünkü eminim onlarında 13.Hukuk Dairesinin kararının bu derece suistimal edilerek kullanılması midelerini bulandırmaktadır. Yönlendirmeleriniz ve belki de topluma ışık tutacak değerli bilgilerinizi paylaşacağınız için şimdiden çok teşekkür ederim. Anlattığım duruma istinaden alt kısma Yargıtayın farklı daireleri tarafından her yıl tekrarını verdiği bir içtihat kararı ekliyorum konuma. Sizce de bu tip durumlarda uygulanması gereken özellikle İcra Müdürlüğü muvafakati sonrası karar bu değil midir? Yönlendirmeleriniz sonrası sonuçları mutlaka elime geçtikçe paylaşacağım.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2014/15994
K. 2014/17253
T. 10.11.2014
* TÜKETİCİ KREDİSİ NEDENİYLE EMEKLİ MAAŞI ÜZERİNE KONULAN BLOKE (Banka İle İmzalanan Tüketici Kredi Sözleşmesi Sırasında Verilen Muvafakatın İİK. Md. 83/a Gereğince Geçersiz Olduğu - Haczi Caiz Olmayan ve Kısmen Caiz Olan Şeyler Bakımından Haczedilebileceğine Dair Önceden Yapılan Anlaşmaların Muteber Olmadığı)
* EMEKLİ MAAŞININ HACZİ (Mal ve Hakların Haczedilebileceğine Dair Önceden Yapılan Anlaşmaların Muteber Olmadığı - Davacı Davalı Banka İle İmzaladığı Kredi Sözleşmesi Sırasında Bloke İşlemine Muvafakat Vermiş Olsa da Bu Muvafakatın İİK'nın 83/A Md.si Gereğince Geçersiz Olduğu/Bloke İşleminin Kaldırılması Gerektiği)
* MAL VE HAKLARIN HACZEDİLEBİLECEĞİNE DAİR ÖNCEDEN YAPILAN ANLAŞMALAR (Emekli Maaşı Üzerindeki Bloke İşleminin Kaldırılması İsteminin Kabulü Gerektiği - Mal ve Hakların Haczedilebileceğine Dair Önceden Yapılan Anlaşmaların Muteber Olmadığı)
* HACZİ MÜMKÜN OLMAYAN ŞEYLER (Haczi Caiz Olmayan ve Kısmen Caiz Olan Şeyler Bakımından Haczedilebileceğine Dair Önceden Yapılan Anlaşmaların Muteber Olmadığı - Emekli Maaşı Üzerindeki Bloke İşleminin Kaldırılması İstemi/Davacının Davalı Banka İle İmzaladığı Kredi Sözleşmesi Sırasında Muvafakat Vermiş Olmasının Geçersiz Bulunduğu)
* EMEKLİ MAAŞI ÜZERİNDEKİ BLOKE İŞLEMİNİN KALDIRILMASI İSTEMİ (Haczi Mümkün Olmayan Şeyler - Davacı Davalı Banka İle İmzaladığı Kredi Sözleşmesi Sırasında Muvafakat Vermiş Olsa da Bu Muvafakat İİK'nın 83/A Md.si Gereğince Geçersiz Olduğu/Davalı Bankanın Davacının Emekli Maaşından Yaptığı Kesintilerin Haksız Olduğu)
5510/m.88,93
2004/m.82,83 ÖZET : Dava, bankadan kullanılan tüketici kredisi nedeniyle emekli maaşı üzerindeki bloke işleminin kaldırılması istemine ilişkindir. 5510 sayılı Yasa'nın 93. maddesi uyarınca gelir aylık ve ödeneklerin, 88. maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemeyeceği, bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine yönelik taleplerin, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedileceği öngörülmüştür. Yine İİK 83/a maddesi uyarınca haczi caiz olmayan mallar ve haklar ve kısmen haczi caiz olan şeyler bakımından aynı Yasa'nın 82-83 maddesinde yazılı mal ve hakların haczedilebileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir. Somut olayda da davacı davalı banka ile imzaladığı kredi sözleşmesi sırasında muvafakat vermiş olup, bu muvafakat İİK'nın 83/a maddesi gereğince geçersizdir. Bu itibarla, davalı bankanın davacının emekli maaşından yaptığı kesintiler haksız olduğu halde mahkemece aksi yöndeki yazılı gerekçe ile yapılan kesintilerin haklı olduğu, davacının dava açmakta haksız olduğu gerekçesiyle, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada İstanbul 4. Tüketici Mahkemesi’nce verilen 21/05/2013 tarih ve 2012/1443-2013/426 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Sevim Özcan tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalı bankadan tüketici kredisi kullandığını, kredi borcunun SGK'dan almakta olduğu emekli maaşından tahsil edildiğini, maaş hesabının bir başka bankaya aktarılması yönündeki talebinin ise davalı banka tarafından yerine getirilmediğini, tahsil işlemine ilişkin sözleşme hükmünün haksız şart teşkil ettiğini ileri sürerek, emekli maaşı üzerindeki bloke işleminin kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının davalı bankadan Erenköy ve Çemenzar şubeleri arasında 26/08/2010 tarihli 30.000,00 TL bedelli, 14/12/2010 tarihli 2.000,00 TL bedelli ve 17/03/2011 tarihli 2.500,00 TL bedelli üç adet bireysel kredi kullandığı kredilere ilişkin genel kredi sözleşmesi hükümleri uyarınca müvekkilinin, davacının hesabına yatırılan para üzerinde mahsup, hapis ve rehin hakkının bulunduğunu, müvekkilince bu hakkın kullanıldığını, savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davacıya ait emekli maşı üzerinde haciz yada bloke işleminin bulunmadığı, taraflar arasında düzenlenen bireysel kredi sözleşmelerine dayalı olarak davacının davalı bankadan üç kez kredi kullandıktan sonra maşına bloke konulduğu, davacının kredi kullanırken emekli maşı üzerine haciz konulmasına muvaffakat ettiği, ayrıca emekli maaşının başka banka hesabına aktarılması yönündeki tasarruf yetkisinin, SGK'ya ait olduğu ve talebin karşılanmasının sonuca etkili olmayacağı, bu haliyle davalı bankanın kredi alacaklarını tahsil amacı ile davacı borçlunun muvaffakatı doğrultusunda maaş hesabından kesinti yapması yönündeki işlemde sözleşme hükümleri ve yasal düzenlemelere aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacının sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Ancak mahkemece, 5510 sayılı Yasa'nın 93. maddesi gereğince muvafakat edilmesi halinde emekli maaşının haczinin mümkün olduğu, davacının davalı banka ile kredi sözleşmesi imzalarken kredi taksitlerinin, emekli maaşından tahsili konusunda davalı bankaya muvafakat verdiği bu nedenle yapılan kesintilerin haklı olduğu kabul edilerek, davanın reddine karar verilmişse de; 5510 sayılı Yasa'nın 93. maddesi uyarınca gelir aylık ve ödeneklerin, 88. maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemeyeceği, bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine yönelik taleplerin, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedileceği öngörülmüştür. Yine İİK 83/a maddesi uyarınca haczi caiz olmayan mallar ve haklar ve kısmen haczi caiz olan şeyler bakımından aynı Yasa'nın 82-83 maddesinde yazılı mal ve hakların haczedilebileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir. Somut olayda da davacı davalı banka ile imzaladığı kredi sözleşmesi sırasında muvafakat vermiş olup, bu muvafakat İİK'nın 83/a maddesi gereğince geçersizdir. Bu itibarla, davalı bankanın davacının emekli maaşından yaptığı kesintiler haksız olduğu halde mahkemece aksi yöndeki yazılı gerekçe ile yapılan kesintilerin haklı olduğu, davacının dava açmakta haksız olduğu gerekçesiyle, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, 10.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Öncelikle ailemde annem ve babam iki emekli olup emekli maaşları dışında üzerlerine herhangi bir taşınır veya taşınmaz bulunan insanlar değiller. Son dönemde maalesef bu ekonomik bunalım süreci özellikle krediler/kredi kartları sebebiyle ailemi de yakalamış durumda. Başlangıçta bu bilgileri vermemin sebebi; sonrasında anlatacağım durumlar için gerekli parçalar olduğunu düşündüğümden.
Hemen durumla ilgili uzunca bir özet niteliğinde paylaşım yapıyorum; değerli yorumlarınız için.
Annem ve babam tahmin edebileceğiniz gibi bankalarla geri ödeme konusunda son dönemde problem yaşadılar ve maalesef ikisi de icra takibine düştü. Çünkü toplam aylık maaşlarının yaklaşık olarak 1,000,00 TL fazlasını ödemek zorunda bırakılmışlar ve aktar-dönder derken belli bir zamandan sonra içinden çıkılmaz hal almış ve durum bu hale gelmiştir. Yani bu şerefli insanlar sırf banka borçlarını ödemek için yeri geldi bana az para gönderdiler yüksek lisans yapan kız kardeşime az para gönderdiler ama yıllardır kredi notları yüksek iki insan olarak hayatlarına devam ettiler.
Ancak şimdi bu adını vermediğim biri kamu diğeri özel iki banka tarafından sorun yaşamaktalar. Bankalardan özel olanı annemin maaşına 13.Hukuk Dairesinin kararını sanki bir içtihat kararıymış gibi kullanarak blokelemekte. Evet yanlış okumadınız tamamını ve başka bir banka önce geldiği için İcra Müdürlüğüne verdiği muvafakat olduğu halde banka şuan "bizi ilgilendirmez, icra müdürlüğü keser sonra da biz blokeye devam ederiz" diyebilecek kadar hukuksuzlaşmışlar. Şimdi ben bu insanlara İİK 82-83 desem, bize hakaret etme onlar ne demek derler hatta üzerine bak bu bizim kararımız Yargıtay amca gönderdi böyle netten çıktı alıp siz emekli vatandaşlara okutup paralarını ellerinden haksız yere alabilmek için derler. Yani hukukun h sinden anlamazlar ama böyle davranmayı severler. Maalesef bilirsiniz. Öte yandan babam için olan kısmında ise kamu bankası olan banka tarafından aynı işlem yapılmakta tek fark 13.Hukuk Dairesinin kararı ağzımıza sokulmamaktadır. Tekrar söylememde fayda var annem ve babam kendilerine gelen ilk icra takiplerine muvafakat verip göndermiş insanlardır, birkez daha birkez daha gelinmesin eve ve uğraşmayalım, eşe dosta rezil olmayalım düşüncesiyle. Dolayısıyla ikisininde İcra Müdürlüğü tarafından muvafakati vardır.
Şimdi sorularım kısmına geleceğim lütfen dönüt sağlayın bana ve yol gösterici bir hareketin içinde bulunayım.
1-) 13.Hukuk Dairesinin kararında geçen emsal olayda kişi İcraya düşmemiş ve banka kişi hakkında sadece tahsilat adı altında takip parası kesmiştir. Dolayısıyla bizi durumumuzla alakalı hiçbir benzerlik bulamamaktayım. Sizce de öyle mi?
2-) Yargıtay kararları bildiğim kadarıyla.. Kişiye özel, kuruma özel, duruma özel olmak üzere verilebilmekte ancak genel kurul kararı dediğimiz içtihat kararları genele emsal olarak dillendirilebilmekte ve kullanılabilmektedir. Yanlışım varsa lütfen düzeltin.
3-) 13.Hukuk Dairesinin kararını incelediğimde; Karar kısmında "(TMK m.2) Tüketici haklı bir sebep olamadan sözleşmeyi tek taraflı feshedemez, ifası yapılmış bedellerin iadesini istemeyemez, bu şekilde edimin tek taraflı geri istenmesi de hukuken himaye göremez." denilmektedir, bildiğiniz üzere. Sorum ise; İcra Müdürlüğü muvafakati, hiçbir ipotek gösterilmeden verilmiş ve maaş toplamlarının dahi 1,000,00 TL civarı fazlası olan aylık ödemeye sahip olunması ve yıllardır ödenmiş borçlara sadakat dolayısıyla ahde vefa ilkesine aykırılığın mevzu bahis dahi edilemeyeceğini düşünüldüğünde, ben mevcut durumumuz hakkında bu kanuna aykırı hiçbir durum göremiyorum çünkü mevcut durumda para istenmiş ancak bir sadece blokelerin kaldırılmasını ve doğru olmadığını düşünüp, istemekteyiz. Sizce durum böyle değerlendirilmemeli mi?
4-) "Bizi, İcra Müdürlüğünün keseceği para bağlamaz, para kesilir kalanını da biz, 13.Hukuk Dairesinin kararıyla tamamına blokeyi uygularız" denilmesi hukuken sizce vehametin dibine karışılmış bir durum değil midir? "TMK" kısaltmasının dahi ne demek olduğunu bilmeyen insanların, bize sadece bu verildi gösterin dediler diyerek, davalarda karar merci olarak görülen ve son noktayı koyma açısından önem arz eden Yargıtay adının peçete parçası markası gibi bankalarda kullanılması yargının kutsal ve tarafsız olunmasının üzerine çizilmiş bir kara leke imajı vermekte değil midir?
Affınıza sığınıyorum ama eminim bu konuda sırf 13..Hukuk Dairesi kararı altında ezilen ve bilerek ezdirilen binlerce belki de on bin hatta yüz binlerce emekli insan bulunmakta ülkemizde. Bu kararın böyle sokakta çiğnenen sakız gibi kullanılmasından ailesinin başına bu durumlar gelince vakıf olan biri olmak durumunda kaldım ve çok rahatsız oldum. Sanmayın ki; sadece başıma geldi diye rahatsız oldum. Haklı haksız birileri kendini savunurken dahi hukuku bu kadar çiğnememeli ve merdiven altı yemek tarifi gibi insanlara pazarlamaya çalışmamalı diye düşünmekteyim. Bir hukukçu adayı olarak; suça daima karşıyım ancak suçta içerisinde kalite barındırmalı diye düşünen bir bireyim.
Tüm bu anlattığım duruma istinaden bize uygulanan bu baskıyı üzerimizden atmak ve bu hukuksuzluğu ortadan kaldırıp, üzerinde İcra Müdürlüğü muvafakati olan emekli maaşlarının kalanını bankadan alabilmek adına izlenmesi gereken yol nedir? Eminim vereceğiniz cevabı okuyan ve kendisine bu bağlamda hukuki bir yol bulabilecek binlerce insan buradan okuyacaktır. Çünkü eminim onlarında 13.Hukuk Dairesinin kararının bu derece suistimal edilerek kullanılması midelerini bulandırmaktadır. Yönlendirmeleriniz ve belki de topluma ışık tutacak değerli bilgilerinizi paylaşacağınız için şimdiden çok teşekkür ederim. Anlattığım duruma istinaden alt kısma Yargıtayın farklı daireleri tarafından her yıl tekrarını verdiği bir içtihat kararı ekliyorum konuma. Sizce de bu tip durumlarda uygulanması gereken özellikle İcra Müdürlüğü muvafakati sonrası karar bu değil midir? Yönlendirmeleriniz sonrası sonuçları mutlaka elime geçtikçe paylaşacağım.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2014/15994
K. 2014/17253
T. 10.11.2014
* TÜKETİCİ KREDİSİ NEDENİYLE EMEKLİ MAAŞI ÜZERİNE KONULAN BLOKE (Banka İle İmzalanan Tüketici Kredi Sözleşmesi Sırasında Verilen Muvafakatın İİK. Md. 83/a Gereğince Geçersiz Olduğu - Haczi Caiz Olmayan ve Kısmen Caiz Olan Şeyler Bakımından Haczedilebileceğine Dair Önceden Yapılan Anlaşmaların Muteber Olmadığı)
* EMEKLİ MAAŞININ HACZİ (Mal ve Hakların Haczedilebileceğine Dair Önceden Yapılan Anlaşmaların Muteber Olmadığı - Davacı Davalı Banka İle İmzaladığı Kredi Sözleşmesi Sırasında Bloke İşlemine Muvafakat Vermiş Olsa da Bu Muvafakatın İİK'nın 83/A Md.si Gereğince Geçersiz Olduğu/Bloke İşleminin Kaldırılması Gerektiği)
* MAL VE HAKLARIN HACZEDİLEBİLECEĞİNE DAİR ÖNCEDEN YAPILAN ANLAŞMALAR (Emekli Maaşı Üzerindeki Bloke İşleminin Kaldırılması İsteminin Kabulü Gerektiği - Mal ve Hakların Haczedilebileceğine Dair Önceden Yapılan Anlaşmaların Muteber Olmadığı)
* HACZİ MÜMKÜN OLMAYAN ŞEYLER (Haczi Caiz Olmayan ve Kısmen Caiz Olan Şeyler Bakımından Haczedilebileceğine Dair Önceden Yapılan Anlaşmaların Muteber Olmadığı - Emekli Maaşı Üzerindeki Bloke İşleminin Kaldırılması İstemi/Davacının Davalı Banka İle İmzaladığı Kredi Sözleşmesi Sırasında Muvafakat Vermiş Olmasının Geçersiz Bulunduğu)
* EMEKLİ MAAŞI ÜZERİNDEKİ BLOKE İŞLEMİNİN KALDIRILMASI İSTEMİ (Haczi Mümkün Olmayan Şeyler - Davacı Davalı Banka İle İmzaladığı Kredi Sözleşmesi Sırasında Muvafakat Vermiş Olsa da Bu Muvafakat İİK'nın 83/A Md.si Gereğince Geçersiz Olduğu/Davalı Bankanın Davacının Emekli Maaşından Yaptığı Kesintilerin Haksız Olduğu)
5510/m.88,93
2004/m.82,83 ÖZET : Dava, bankadan kullanılan tüketici kredisi nedeniyle emekli maaşı üzerindeki bloke işleminin kaldırılması istemine ilişkindir. 5510 sayılı Yasa'nın 93. maddesi uyarınca gelir aylık ve ödeneklerin, 88. maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemeyeceği, bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine yönelik taleplerin, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedileceği öngörülmüştür. Yine İİK 83/a maddesi uyarınca haczi caiz olmayan mallar ve haklar ve kısmen haczi caiz olan şeyler bakımından aynı Yasa'nın 82-83 maddesinde yazılı mal ve hakların haczedilebileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir. Somut olayda da davacı davalı banka ile imzaladığı kredi sözleşmesi sırasında muvafakat vermiş olup, bu muvafakat İİK'nın 83/a maddesi gereğince geçersizdir. Bu itibarla, davalı bankanın davacının emekli maaşından yaptığı kesintiler haksız olduğu halde mahkemece aksi yöndeki yazılı gerekçe ile yapılan kesintilerin haklı olduğu, davacının dava açmakta haksız olduğu gerekçesiyle, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada İstanbul 4. Tüketici Mahkemesi’nce verilen 21/05/2013 tarih ve 2012/1443-2013/426 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Sevim Özcan tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalı bankadan tüketici kredisi kullandığını, kredi borcunun SGK'dan almakta olduğu emekli maaşından tahsil edildiğini, maaş hesabının bir başka bankaya aktarılması yönündeki talebinin ise davalı banka tarafından yerine getirilmediğini, tahsil işlemine ilişkin sözleşme hükmünün haksız şart teşkil ettiğini ileri sürerek, emekli maaşı üzerindeki bloke işleminin kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının davalı bankadan Erenköy ve Çemenzar şubeleri arasında 26/08/2010 tarihli 30.000,00 TL bedelli, 14/12/2010 tarihli 2.000,00 TL bedelli ve 17/03/2011 tarihli 2.500,00 TL bedelli üç adet bireysel kredi kullandığı kredilere ilişkin genel kredi sözleşmesi hükümleri uyarınca müvekkilinin, davacının hesabına yatırılan para üzerinde mahsup, hapis ve rehin hakkının bulunduğunu, müvekkilince bu hakkın kullanıldığını, savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davacıya ait emekli maşı üzerinde haciz yada bloke işleminin bulunmadığı, taraflar arasında düzenlenen bireysel kredi sözleşmelerine dayalı olarak davacının davalı bankadan üç kez kredi kullandıktan sonra maşına bloke konulduğu, davacının kredi kullanırken emekli maşı üzerine haciz konulmasına muvaffakat ettiği, ayrıca emekli maaşının başka banka hesabına aktarılması yönündeki tasarruf yetkisinin, SGK'ya ait olduğu ve talebin karşılanmasının sonuca etkili olmayacağı, bu haliyle davalı bankanın kredi alacaklarını tahsil amacı ile davacı borçlunun muvaffakatı doğrultusunda maaş hesabından kesinti yapması yönündeki işlemde sözleşme hükümleri ve yasal düzenlemelere aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacının sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Ancak mahkemece, 5510 sayılı Yasa'nın 93. maddesi gereğince muvafakat edilmesi halinde emekli maaşının haczinin mümkün olduğu, davacının davalı banka ile kredi sözleşmesi imzalarken kredi taksitlerinin, emekli maaşından tahsili konusunda davalı bankaya muvafakat verdiği bu nedenle yapılan kesintilerin haklı olduğu kabul edilerek, davanın reddine karar verilmişse de; 5510 sayılı Yasa'nın 93. maddesi uyarınca gelir aylık ve ödeneklerin, 88. maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemeyeceği, bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine yönelik taleplerin, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedileceği öngörülmüştür. Yine İİK 83/a maddesi uyarınca haczi caiz olmayan mallar ve haklar ve kısmen haczi caiz olan şeyler bakımından aynı Yasa'nın 82-83 maddesinde yazılı mal ve hakların haczedilebileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir. Somut olayda da davacı davalı banka ile imzaladığı kredi sözleşmesi sırasında muvafakat vermiş olup, bu muvafakat İİK'nın 83/a maddesi gereğince geçersizdir. Bu itibarla, davalı bankanın davacının emekli maaşından yaptığı kesintiler haksız olduğu halde mahkemece aksi yöndeki yazılı gerekçe ile yapılan kesintilerin haklı olduğu, davacının dava açmakta haksız olduğu gerekçesiyle, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, 10.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.