Alıntı:
esra42 rumuzlu üyeden alıntı
Hakkımda yapılan soruşturmada haksızlığa uğradığım ve yalan ifadeler olduğunu belirterek BİMER başvurusunda bulundum.Bu ifadeleri verenlerin ceza alması bir yana hakkımda soruşturma açıldı.Savunmamı istedikleri konu amirine hakarette bulunmak. Bimer başvurusundan dolayı memurlar ceza alırmı.Yapacagınız yorumlar için şimdiden teşekkür ederim.
Sayın esra42,
Bence bu soruşturma BİMER başvurunuzdan dolayı başlatılmamıştır. Bu tür yerlere başvurular sağlam gerekçelere sahip değil ise zaten işleme konmaz. İşleme konduğunda da kurumunuz böyle şeyleri yaparken daha temkinli olur.
Bence size bulunduğunuz yerde mobbing uygulama ve bıktırma amacıyla soruşturmalar açılıyor ve tahminim arkası da gelecek. Yalan yanlış, ipe sapa gelmez şeylerden hakkınızda soruşturmalar açılır. Kendilerine yakın kişiler veya makamlar soruşturmacı tayin edilir. Sizin ifadeleriniz ve delilleriniz çarpıtılır. Yalancı tanık beyanlarına göre kararlar verilir. Soruşturma sonunda soruşturma raporu ve eklerini son savunma yapmanız için resmi yazı ile istediğinizde(mutlaka evrak kayda girmiş resmi yazı ile isteyin. Mahkemeye gittiğinizde size büyük faydası olur) size eksik verilir veya hiç verilmez. Soruşturma raporlarının eklerinin hiç verilmemesi veya eksik verilmesi suçtur.
Bu noktadan sonra eğer yaptıklarınızın doğruluğundan emin iseniz tek yol yargıdır. Çünkü üst makama itirazlar kolay kolay birşeyi değiştirmez. Zaten herşey işbirliği içerisinde yapılır çoğunlukla.
Dikkat etmeniz gereken; kurum avukatınıza güvenmeyin çünkü o sizi değil yönetimi korur. İmkanınız var ise avukat tutun. Haklı iseniz geliriniz avukat tutmaya uygun değil ise; bulunduğunuz yerde avukat yardımı için baro ile görüşün. Bu da olmaz ise sizi ve mesajlarınızı burada çok göreceğiz demektir. Ama korkmayın ve yılmayın. Burada size destek olacak pek çok kişi eminim olacaktır. Ama bu arada siz de biraz uykudan feda ederek bu konular hakkında farklı araştırmalar yapar ve kendinizi geliştirirseniz çok iyi olur.
Kolaylıklar dilerim.
Aşağıda disiplin soruşturmalarında faydası olabilecek bir tanesi Danıştay birinci dairesine, bir tanesi de Danıştay İdari Dava Dairelerine ait olmak üzere 2 karar ekledim.
Dairesi BİRİNCİ DAİRE
Karar Yılı 2008
Karar No 800
Esas Yılı 2008
Esas No 721
Karar Tarihi 27/06/2008
KARAR METNİ
SORUŞTURMA RAPORUYLA, HAKKINDA DEVLET MEMURLUĞUNDAN ÇIKARILMA CEZASI ÖNERİSİ GETİRİLEN VE BU ÖNERİ UYARINCA SAVUNMASI İSTENEN KAMU GÖREVLİSİNE VE VEKİLİNE YAPILACAK SAVUNMAYA ESAS OLMAK ÜZERE, SORUŞTURMA RAPORU VE EKLERİNDEN İSTENEN BELGELERİN BİR ÖRNEĞİNİN VERİLMEMESİNİN, SAVUNMA HAKKININ HUKUKA AYKIRI OLARAK KISITLANMASI SONUCUNU DOĞURDUĞU HK.<KARAR
Hakkında Soruşturma İzni İstenenler :
1- ...- Maliye Bakanlığı Müsteşarı
2- ...- " Teftiş Kurulu Başkanı
3- ...- " Personel Genel Müdürü
İtiraz Edilen Karar : Hakkında soruşturma izni istenenlerin tümü için soruşturma izni verilmemesine ilişkin Maliye Bakanının 28.4.2008 günlü, 2170 sayılı kararı
Karara İtiraz Edenler : Şikayetçi ... vekili Av. ...
Soruşturulacak Eylem : Maliye Müfettişi olarak görev yapan ... hakkında yapılan disiplin soruşturması üzerine düzenlenen soruşturma raporuyla Devlet memurluğundan çıkarılma cezasıyla cezalandırılması istemiyle sevk edildiği Yüksek Disiplin Kurulunca istenen savunmasına esas olmak üzere talep edilen disiplin soruşturması ve eklerinden bir örneğini, savunma hakkını kısıtlayacak şekilde adı geçen vekili Av. ...'ya vermemek suretiyle görevlerini kötüye kullanmak,
Eylem Tarihi : 2007 Yılı
Maliye Bakanlığının 4.6.2008 günlü, 015625 sayılı yazısı ile gönderilen dosya, Maliye Bakanının 28.4.2008 günlü, 2170 sayılı soruşturma izni verilmemesine ilişkin kararı ve bu karara yapılan itiraz, Tetkik Hakimi Serkan Kızılyel'in açıklamaları dinlendikten sonra, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun uyarınca incelendi;
Gereği Görüşülüp Düşünüldü :
Anayasanın 139 uncu maddesinin 2 nci fıkrasında, memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemeyeceği hükmüne yer verilmek suretiyle savunma hakkı güvenceye bağlanmıştır.
Öte yandan, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 2 nci maddesinin 3 üncü fıkrasında; yargı organları, emniyet makamları, diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüsleri, özel ve kamuya ait bankalar, noterler, sigorta şirketleri ve vakıfların avukatlara görevlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olmak zorunda oldukları, kanunlarındaki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu kurumların avukatın gerek duyduğu bilgi ve belgeleri incelemesine sunmakla yükümlü oldukları, bu belgelerden örnek alınması vekaletname ibrazına bağlı olduğu ve derdest davalarda müzekkerelerin duruşma günü beklenmeksizin mahkemeden alınabileceği hükme bağlanmak suretiyle de avukatlık görevinin yerine getirilmesi bakımından gereken bilgi ve belgelerin avukatlara verilmesinin bir zorunluluk olduğu kuralına ver verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, amirleri hakkında yersiz iddialarda bulunmak ve iftira etmek iddiasıyla Hamza Kaçar hakkında yapılan disiplin soruşturması sonrasında düzenlenen 28.8.2007 günlü raporda, adı geçen hakkında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125 inci maddesinin (E-g) bendi uyarınca ve memurluk sıfatıyla bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunduğundan bahisle Devlet memurluğundan çıkarılma cezası ile cezalandırılmasının önerildiği, bu öneri hakkında karar verilmek üzere dosyanın Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edildiği, Kurulun 17.9.2007 günlü, 025374 sayılı yazısıyla adı geçenden savunmasını yedi gün içinde Kurula gönderilmesinin istendiği, bunun üzerine ... vekili Av. ...'nın 25.9.2007 günlü, 28699 sayılı dilekçesiyle savunma yapılabilmesi için yazılı belge ve diğer delillerin incelenmesi, inceleme sonrasında belgeye ihtiyaç duyulması halinde belge örneklerinin kendilerine verilmesinin Kuruldan talep edildiği, Kurulun 26.9.2007 günlü, 026018 sayılı yazısıyla belirlenen tarih ve saatte idarelerinde olmaları halinde soruşturma evrakının incelenebileceğini şikayetçi vekiline bildirildiği, belirlenen günde soruşturma raporu ve eklerinin inceleyen şikayetçi vekilinin 28.9.2007 günlü dilekçesiyle soruşturma raporu ve 3500-4000 sayfaya yakın rapor eki belgenin taranmış örneklerinin yüklü olduğu CD'nin incelendiği, ancak belgelerin sayısal çokluğu ve konuların farklılığı nedeniyle anılan soruşturma raporu ve CD'nin örneği olmadan savunma yapılmasının mümkün olmadığından bahisle, 28.8.2007 günlü, 6 sayılı soruşturma raporu ve ekli belgeleri içeren CD ve raporun işleme konulmasına ilişkin 28.8.2007 günlü, 115 sayılı onayın bir örneğinin kendilerine verilmesinin Kuruldan istendiği, bu istem üzerine Personel Genel Müdürlüğünün Teftiş Kurulu Başkanlığı ile Başhukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğünden görüş istendiği, her iki birim tarafından Personel Genel Müdürlüğüne verilen görüş yazılarında, inceleme dışında belge örneklerinin verilmesinin zorunlu olmadığı hukuki görüşüne yer verildiği, bunun üzerine Yüksek Disiplin Kurulunun 31.10.2007 günlü, 028448 sayılı yazısıyla belgelerin verilmesinin mümkün olmadığının şikayetçi vekiline bildirildiği görülmekte olup, soruşturma raporuyla hakkında Devlet memurluğundan çıkarılma cezası önerisi getirilen ve bu öneri uyarınca savunması istenen kamu görevlisine ve vekiline yapılacak savunmaya esas olmak üzere soruşturma raporu ve eklerinden istenen belgelerin bir örneğinin verilmemesinin savunma hakkının hukuka aykırı olarak kısıtlanması sonucunu doğurduğu, bu nedenle ilgililere isnat edilen eylemin, haklarında soruşturma yapılmasını gerektirecek nitelikte bulunduğu anlaşıldığından, itirazın kabulüyle, Maliye Bakanının 28.4.2008 günlü, 2170 sayılı soruşturma izni verilmemesine ilişkin kararının kaldırılmasına, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına, kararın birer örneğinin Maliye Bakanlığı ile itiraz eden vekiline gönderilmesine 27.6.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
(DAN-DER; SAYI: 120)
BŞ/ÖEK
Dairesi İDARİ DAVA DAİRELERİ
Karar Yılı 2008
Karar No 1633
Esas Yılı 2005
Esas No 3292
Karar Tarihi 12/06/2008
KARAR METNİ
2577 SAYILI YASA'NIN 20.MADDESİNDE ÖNGÖRÜLEN İSTİSNAİ DURUM DIŞINDA, DAVACILARA DAVA KONUSU İŞLEMİN DAYANAĞI OLAN HER TÜRLÜ BİLGİ VE BELGEYİ, BU BAĞLAMDA DİSİPLİN SORUŞTURMA RAPORLARINI İSTEMLERİ HALİNDE İNCELEYEBİLME OLANAĞININ TANINMASININ HUKUK DEVLETİNİN, ADİL YARGILANMA HAKKININ VE İYUK'NUN 20. MADDESİNİN GEREĞİ OLDUĞU, DAVACININ İSTEMESİNE KARŞIN SORUŞTURMA RAPORU İNCELETTİRİLMEDEN KARAR VERİLMESİNDE HUKUKA UYARLIK BULUNMADIĞI HK.<
Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : ?
Karşı Taraf (Davalı) : Diyanet İşleri Başkanlığı – ANKARA
İstemin Özeti : Danıştay Onikinci Dairesinin 14.3.2005 günlü, E:2002/5149, K:2005/765 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması davacı tarafından istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Danıştay Onikinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi Mustafa Karabulut'un Düşüncesi : Davacının görevine son verilmesi işleminin dayanağı olan soruşturma raporunun davacıya incelettirilmemesinin adil yargılanma hakkına aykırı olduğu sonucuna varılmaktadır. Bu nedenle, davacı temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Erkan Cantekin'in Düşüncesi :Danıştay dava dairelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Danıştay Onikinci Dairesince verilen kararın onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca gereği görüşüldü:
Dava; davacının, ? İli, ? İlçesi, ? Camii imam hatibi olarak görev yapmakta iken görevine son verilmesine ilişkin 27.5.2002 günlü, 657-3/91 sayılı işlem ile bu işleme dayanak olan Diyanet İşleri Başkanlığı Sınav, Atama ve Nakil Yönetmeliğinin ilgili maddesinin iptali, yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
Danıştay Onikinci Dairesi 14.3.2005 günlü, E:2002/5149, K:2005/765 sayılı kararıyla; 657 sayılı Yasanın Devlet memurluğuna alınmada özel şartları belirleyen 48. maddesinin B/2 bendinde; "Kurumların özel kanun veya diğer mevzuatlarında aranan şartları taşımak" hükmüne yer verildiği, aynı Kanunun 98/b. maddesinde ise; memurluğa alınma şartlarından herhangi birini taşımadığının sonradan anlaşılması veya memurlukları sırasında bu şartlardan herhangi birini kaybetmesi hallerinde Devlet memurlarının, memurluğunun sona ereceğinin belirtildiği, 657 sayılı Yasaya ve 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanuna dayanılarak hazırlanan ve 23.11.1999 gün ve 23885 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Diyanet İşleri Başkanlığı Sınav, Atama, Nakil ve Görevde Yükselme Yönetmeliğinin 13.9.2001 gün ve 24522 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Diyanet İşleri Başkanlığı Sınav, Atama, Nakil ve Görevde Yükselme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile değişik (uyuşmazlık konusu olay tarihinde yürürlükte bulunan şekliyle) 9. maddesinde; bu Yönetmelik kapsamına giren kadrolara ilk defa atanacaklarda 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun değişik 48. maddesinin (A) bendindeki şartlar ile atanmalarında dini eğitim yapmış olma niteliği arananlar için bu genel şartların yanında "İtikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin İslam törelerine uygunluğunun çevresinde bilinir olduğu" şeklindeki ortak nitelik şartının aranacağı hüküm altına alındığı, 25.8.2004 gün ve 25564 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği ile sözü edilen 23.11.1999 günlü Resmi Gazetede yayımlanan Yönetmelik yürürlükten kaldırılmış ise de 9. maddede öngörülen dava konusu hükmün yeni Yönetmeliğin 5. maddesinde eski şekliyle yer aldığı, Din Hizmetleri Sınıfında görev yapan din görevlilerinin kendilerinden toplumda örnek davranışlar içinde olmaları beklendiğinden aynı zamanda örnek kişilik özellikleri sergileme sorumluluğu taşıdıklarından ayrıca, toplumda kabul gören değerlere ters düşmek yerine inanç, ibadet ve davranış bütünlüğü içinde bu değerlere örnek olma görevini yüklendiklerinden, bu hizmet sınıfı için yukarıda sözü edilen ve iptali istenen nitelik şartının aranmasında hukuka ve 657 sayılı Yasanın 48/B-2. maddesine ve aynı zamanda hizmet gereklerine aykırılık bulunmadığı, olayda; hakkında yapılan soruşturma sonucunda davacının, ? Camii Lojmanında ikamet eden ? İlçesi ? Camiinde görev yapan müezzin-kayyımın eşi ile zina yaptığının tespit edildiği, bu eylemi nedeniyle Diyanet İşleri Başkanlığı Sınav, Atama, Nakil ve Görevde Yükselme Yönetmeliğinin 9. maddesinde yer alan ortak nitelik şartını kaybettiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle 657 sayılı Yasanın 48/B-2 ve 98/b maddeleri uyarınca görevine son verilmesi teklifinde bulunulduğu, bu teklif doğrultusunda dava konusu işlemle görevine son verildiğinin anlaşıldığı, dosyada bulunan bilgi ve belgeler ile soruşturma raporunun birlikte incelenmesinden; anılan Yönetmeliğin 9. maddesinde yer alan; "itikat ibadet, tavır ve hareketlerinin islam törelerine uygunluğunun çevresinde bilinir olduğu" şeklindeki ortak nitelik şartını kaybettiği açık olan davacı hakkında tesis edilen işlemde de hukuka aykırı bir durum görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
Davacı, hakkında hazırlanan soruşturma raporunu gerek işlemin tesisi aşamasında, gerekse yargılama aşamasında inceleyemediğini; işleme dayanak olarak alındığı belirtilen hususların gerçeği yansıtmadığını; soruşturmanın objektif olarak yapılmadığını ileri sürerek kararı temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.
Anayasa'nın 36. maddesinin 1. fıkrasında, "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." denilmektedir.
AİHM kararlarında belirtildiği üzere adil yargılamanın en önemli gereklerinden biri olarak, mahkeme önünde sahip olunan hak ve yükümlülükler bakımından davanın tarafları arasında tam bir eşitlik gözetilmeli (silahların eşitliği), buna bağlı olarak da toplanan deliller hakkında taraflara görüş bildirme olanağı tanınmalıdır.
2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 20. maddesinin olayla ilgili kısımlarında, Danıştay ile idare ve vergi mahkemelerinin bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yapacakları, mahkemelerin belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü belgenin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilecekleri; taraflardan biri ara kararın icaplarını yerine getirmediği takdirde, bu durumun verilecek karar üzerindeki etkisinin mahkemece önceden takdir edileceği ve ara kararında bu hususun ayrıca belirtileceği; ancak, istenen bilgi ve belgeler Devletin güvenliğine veya yüksek menfaatlerine .... ilişkin ise, Başbakan veya ilgili bakanın gerekçesini bildirmek suretiyle söz konusu bilgi ve belgeleri vermeyebileceği hükmü yer almaktadır. Anılan maddeye 10.6.1994 günlü, 4001 sayılı Yasayla "Verilmeyen bilgi ve belgelere dayanılarak ileri sürülen savunmaya göre karar verilemez" hükmü eklenmiş ve maddenin 4. fıkrasında yer alan "Getirtilen veya idarece gönderilen gizli belge ve dosyalar taraf ve vekillerine incelettirilemez" tümcesi ise yürürlükten kaldırılmıştır.
Anılan yasa değişikliğinin gerekçesinde, " Madde ile 2577 sayılı Kanunun 20. maddesinin 3. fıkrasının sonuna eklenen cümle ile bu fıkrada sayılan haller nedeniyle mahkemeye verilmeyen bilgi ve belgelere dayanılarak ileri sürülen savunmaya göre karar verilemeyeceği öngörülerek, adalete gölge düşürmesinin önüne geçilmesi ve yargılama hukukunun delil sistemi korunmak istenmiştir. Yargılama usulü hukukunda amaç, davaya dayanak yapılan tüm belge ve delillerin tarafların bilgisine sunulması suretiyle gerçeğin ortaya çıkması ve bu suretle hukukun üstünlüğünün sağlanmasıdır. Taraf ve vekillerine incelettirilmeyen belge ve dosyaya dayanılarak karar verilmesi, davacılara gerçek anlamda iddiasını kanıtlama hakkı tanınmadığını gösterdiği gibi adalete de gölge düşürmektedir. Kaldı ki, uygulamada gizlilik taşımayan belge ve dosyalara gizlilik damgası vurularak bunların ilgililere incelettirilmesi engellenmektedir. Bu nedenle de, Kanunun 20. maddesinin 4. fıkrası da yürürlükten kaldırılmaktadır." denilmiştir.
Diğer yandan, kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının faaliyetlerinde uygulanacak olan 4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu, demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmalarına ilişkin esas ve usulleri düzenlemek amacıyla çıkarılmış olup, Yasa'nın 4. maddesinde, herkesin bilgi edinme hakkına sahip olduğu, 5. maddesinde ise, kurum ve kuruluşların bu Kanunda yer alan istisnalar dışındaki her türlü bilgi veya belgeyi başvuranların yararlanmasına sunmak ve bilgi edinme başvurularını etkin, süratli ve doğru sonuçlandırmak üzere gerekli idari ve teknik tedbirleri almakla yükümlü oldukları hükümlerine yer verilmiştir.
4982 sayılı Yasa'nın anılan hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, idari aşamada dahi kişilerin bilgi ve belgelere erişmelerinin bir hak olarak kabul edilmek suretiyle yasal güvenceye kavuşturulduğu, bu hakkın ancak Yasada belirtilen hallerde sınırlanabileceği anlaşılmakta; bilgi edinme hakkı demokratik ve şeffaf bir yönetimin gereği olarak kabul edilmektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar, adil yargılanma hakkı, 2577 sayılı Yasa'nın 20. maddesi ve bu maddede yapılan değişiklik birlikte değerlendirildiğinde, maddede öngörülen istisnai durum haricinde davacılara işlemin dayanağı olan her türlü bilgi ve belgeye ulaşabilme ve bu belgeleri inceleyebilme olanağının tanınması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Davacılar ancak soruşturma raporunda yer verilen maddi olayı, tanık ifadelerini, inceleme yapanın görüş ve kanaatini, işlemin hukuki dayanağını, soruşturmacının önerilerini açık ve etraflı bir biçimde öğrenme suretiyle adil yargılanma hakkını kullanabilecektir. İncelenemeyen bir soruşturma raporuna karşı iddia ve savunmada bulunmak zor, hatta imkansızdır.
Dava ve temyiz dosyasının incelenmesinden, davacının görevine son verilmesine ilişkin işlemin dayanağı soruşturma raporunun davacı vekilinin talep etmesine karşın Dairesince incelettirilmediği, dava konusu işlemin hukuka uygunluğunun denetiminde ise soruşturma raporunda yer verilen hususlara değinildiği anlaşıldığından Daire kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Bu durumda, makul bir süre verilmek suretiyle, davacıya hakkında düzenlenen soruşturma raporunu incelemesi ve istemi halinde raporla ilgili görüşlerini dosyaya sunması olanağı sağlandıktan sonra işin esası hakkında yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, davacı temyiz isteminin kabulüne, Danıştay Onikinci Dairesinin 14.3.2005 günlü, E:2002/5149, K:2005/765 sayılı kararının BOZULMASINA, 12.6.2008 gününde, esasta ve gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.
K A R Ş I O Y
X- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden, Danıştay Onikinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, davacının temyiz isteminin reddi ile temyize konu kararın onanması oyuyla karara katılmıyoruz.
K A R Ş I O Y
XX- Dava, imam-hatip olan davacının görevine son verilmesine ilişkin işlem ile bu işlemin dayanağı Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 9. maddesinde yer alan ortak nitelik şartını düzenleyen tümcenin iptali istemiyle açılmıştır.
Danıştay Onikinci Dairesince davanın reddine karar verilmiş olup, davacı anılan kararı temyiz etmektedir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 124. maddesinde, disiplin suçlarının niteliğine ve ağırlık derecesine göre Yasanın 125. maddesinde sayılan disiplin cezalarından birinin verileceği belirtilmektedir.
Davacının görevine son verilmesine neden olarak gösterilen eylem disiplin suçu niteliğinde olup, yapılan disiplin soruşturması sonucunda davacıya 657 sayılı yasanın 125. maddesinin (B) bendinin (d) alt bendine göre kınama cezası verilmiştir. Dolayısıyla, idare, davacının eylemi karşılığında bir disiplin cezası uygulamış olup bu cezayla bağlıdır. Daha sonra farklı bir nitelendirme yapılarak ve ölçülülük ilkesine de aykırı olarak davacının Yönetmeliğin 9. maddesinde yer alan ortak nitelik şartını kaybettiğinden bahisle Yasanın 98/b maddesi uyarınca görevine son verilmesi işleminde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davacı temyiz isteminin kısmen kabulü ile Daire kararının davacının görevine son verilmesi işleminin iptali isteminin reddine ilişkin kısmının bozulması gerektiği oyuyla, karara gerekçe yönünden katılmıyoruz.
BŞ/AA