Demek hafızlık için özel yetenek istiyor?
Siz hiçbir kuran kursunda yetenek testi gördünüz mü?
Demek belli bir yaştan sonra ezber olmuyor?
Miyonlarca tiyatrocu, solist vs. sanatçılar ne ezberliyor?
Niçin okula başlama yaşının 6 olduğunu hiç düşündünüz mü? Zira anatomi ve pedagoji bilimi bunu emrediyor. Bu yaştan önce kalem tutulamaz, parmaklardaki kaslar uygun değil. Pedagojik olarak da, zorunlu öğretmeye daha önce çocuk uygun değil.
Peki ezberin yaş sınırı var mı? yok. 20 yaşında da, 50 yaşında da(biraz zor olsa da) ezberlersin. Peki niye anlamını öğrenmek yerine ezber? Bunu düşündünüz mü?
Amaç başka tabi.
Tarikımız fukarasına, her birine beşer vukiyye üzüm ile taze incir verülüp, her biri yedikçe hayır dualar edeler”
Kıymet Nadir BİNDEBİR /
kiymetnadirbindebir@gmail.comBu mail adresi spam botlara karşı korumalıdır, görebilmek için Javascript açık olmalıdır
Hayır, ‘sülûk’u yanlış yazmadım. Sülük!
Kan emici, demokrat geçinen kleptokrat tarikat ehlini tarife ‘sülük’ de hafif kalıyor ya...
Bu Hamdullahların kendilerine neo-Osmanlı denilmesinden hoşlanması, Osmanlı dönemini özlemesi, Amerikalının, İngiliz’in Osmanlı gazına gelmesi; Osmanlı’nın 600 yıl boyunca, tarikatlara, seyhlere, dervişlere toprak ve vergi muafiyetiyle, -tarikatların- yeni yerleşim bölgeleri kurmalarını, tekke ve zaviyeler çevresinde örgütlenmelerini teşvik etmiş olmasındandır.
Tarikatlar, savaş zamanı devlete asker vermedikleri gibi kaçaklara da tekkelerde kol kanat germişler. ‘Ulema’ denilen ‘elit’, ayrıcalıklı sınıf oluşmuş. Özledikleri bu ayrıcalıklardır.
600 yıl vergi-askerlik-toprak muafiyetiyle yaşarken, Osmanlı’nın çöküşüyle bu ballı düzen tepelerine yıkılmış. Cumhuriyet’le birlikte gelir kaynakları kurumuş, vergi mükellefi haline gelmişler, üzerine bir de mecburi askerlik hizmeti binmiş.
Ehl-i tarik, erbab-ı sülük, ‘reaya’yla bu kadar eşitliği kaldıramaz. Dertleri budur.
600 yıl bu sorumluluklardan muaf yaşadıktan sonra, bugün ne vergi vermeye niyetleri, ne de askere gitmeye gönülleri olmaz haliyle.
600 yıllık gelir kaynaklarından (İslami vakıflara bağış, yardım adı altında para toplamak, toprak) vazgeçmeye asla yanaşmıyorlar. Yedi yıldır intikam alır gibi kamu arazisi gasp ediyor olmaları, Osmanlı dönemindeki ‘toprak’ ayrıcalığına alışmış olmalarındandır.
Atatürk’ün Cumhuriyeti, tarikatların vergisiz-askerliksiz-bedava topraklı tekerine çomak sokmuş. Osmanlı’nın ayrıcalıklı ‘ulema sınıfı’ 1925’ten sonra yer altına inmek zorunda kalmış.
Bu değişiklikleri kabullenmeleri 80 yıl mümkün olamamış.
80 yıl Ata’ya küfrederek vergi verip, askere gitmişler, fakat Osmanlı’nın kendilerine sağladığı üç ayrıcalığı (vergi-askerlik-toprak muafiyetleri) asla unutmamışlar. Dolayısıyla Osmanlı dönemini devr-i saadet olarak hasretle anıyorlar.
Tarikatlar, 80 yıl sonra arkalarından nodullayan AB-ABD emperyalizminin de desteğiyle iktidarı ele geçirince vergi-askerlik-toprak konusundaki Osmanlı dönemi muafiyetlerini söke söke geri almaya and içtiler.
17nci yüzyılın “Tarikımız fukarasına, her birine beşer vukiyye üzüm ile taze incir verülüp, her biri yedikçe hayır dualar edeler” cümlesi, 21nci yüzyılda karşımıza “Seçmenimiz fukarasına, her birine yirmişer kilo kömür ile üç kişilik kanape verile, her biri yaktıkça, oturdukça hayır dualar edeler” olarak çıktı.
Dejenere olmuş ulema’nın (!) 2009’daki görünümü ise: dinle diyanetle ilgisi kalmamış, Amerika’nın emrinde, tv’lerden halkı zehirleyen, yalılarda toplu orji seansları düzenleyen bilgisi kıt, gardrobu marka, zeka katsayısı 60, milyar dolarlarla oynayan bir grup şarlatan/yabancı istihbarat servisi piyonu.
Vergi
- (Eski) Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’a rabbi “Sen vergiden muaf olmalısın ya kulum!” diyor, Foça’da 15 bin YTL’ne aldığı araziyi 1 milyon 260 bin YTL’ne satıyor vergi ödemiyor.
-AKP’li belediyeler vergi borçlarını ödemiyorlar.
-Abdullah ibn-i Kemal Unakıtan en zengin 500’ün içinde fakat vergi ödemiyor.
-Bilal ibn-i Tayyip Erdoğan Türkiye’nin sayılı armatörleri arasında, fakat o da yüksek vergi ödeyenler listesinde yok.
-Hazine arazisi alan tarikat ehline 5 yıl vergi muafiyeti getiriliyor (Osmanlı’nın tanıdığı toprak talanı ve vergi muafiyeti ayrıcalığı birarada)
-Spekülatör vergi ödemiyor, tarikatlara yanaşan kimse vergi ödemiyor.
Bu vergi kaçağı listesi sayfalarca uzatılabilir. İş vergiye, askerliğe gelince tarikat ehlinin allerjisi var. Toprak gasp etmeye gelince hepsi erbab-ı sülük, hepsi anasının karnından emlakçı doğmuş adeta.
2008 itibariyle devletin vergi gelirinin % 91’i ‘kaynakta kesilen vergi’. Yani işçinin ücretinden, memurun, emeklinin maaşından kesilen vergi.
Uyanık tarikat ehli, 2004’te Vergi Yasası’nda değişikliklerle “gıda bankacılığı” denilen bir sistem başlatıyor.
''Fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara (Y.N. tarikat dernek ve vakıfları) bağışlanan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin maliyet bedelinin tamamının, gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerince gider olarak indirilebilmesi” sağlanıyor.
Tarikat vakıf ve derneklerine yapılan bağışların tamamı vergiden muaf hale getiriliyor.
Gıda bankacılığı dedikleri sahtekarlık, vergi kaçakçılığı emme basma tulumba şeklinde şöyle işliyor:
100 bin YTL gelir vergisi tahakkuk ettirilmiş bir esnaf bu vergiyi devlete ödemiyor. Onun yerine 50 bin YTL tarikat vakıflarına, derneklerine ‘gıda yardımı’ bağışı yapıyor. Vakıf ya da dernek 100 YTL bağışta bulunmuş gibi makbuz kesiyor. Makbuzu Maliye’ye beyan eden mükellef, vergi muafiyetinden yararlanıp 50 bin YTL’ne paçayı kurtardığı için tarikatlara hayır duacı oluyor.
Tarikat vakıfları, dernekleri de o 50 bin YTL’le kendi yandaşlarından gıda satın alıp “Tayyip baban gönderdi” diyerek fukaraya dağıtıyor, yüzde 22-25 arası oy potansiyelini tarikat partisine göbekten -ya da işkembeden- bağlı tutuyor.
Kurulacağı Mart ayında müjdelenen (!) ‘vergi güvenlik müesseseleri’nin bu emme basma tulumba mekanizmasının neresinde olacağını hep birlikte göreceğiz.
Şimdi; 600 yıl vergi ödemeden yaşamaya alışmış, 80 yıl da Ata’ya küfrederek mecburen vergi ödemiş ehl-i tarik ya da erbâb-ı sülük, 7 yıl önce yine vergisiz yaşadığı bir dönem başlatıyor.
Fakat ne oluyor, Türkiye’de ferah ferah at oynatırken, Almanya’da Amerika’da yaptıkları vergi kaçakçılığı dikkati çekiyor, yakalanıyorlar.
Deniz Feneri dosyasının sorumlu savcısı Kerstin Lotz, dolandırıcılığın nasıl ortaya çıkartıldığını yazar -sevgili- Safile Usul’a şöyle anlatıyor:
“Bir sene önce savcılığa, Alman Maliye Bakanlığı’na bağlı bir vergi dairesinden ihbar geldi. Deniz Feneri’nin mali hesaplarını denetleyen ilgili bölge vergi dairesi Deniz Feneri’nin mali hesaplarında usulsüzlükler tespit etmişti. Şöyle ki, Deniz Feneri Derneği’nin vergi dairesine ibraz ettiği faturaların önemli bir kısmı ya sonradan tanzim edilmişti ya da eksiklerle doluydu. Vergi Dairesi bu durumdan şüphelendiği için bunu Frankfurt Savcılığı’na bildirdi. Bunun üzerine Deniz Feneri’nin Alman bankalarındaki hesapları izlenmeye başlandı. Yürüyen çok büyük miktarlı para trafiği şüpheleri kuvvetlendirdi. Hemen soruşturma açılmadı. Bir seneye yakın süre Deniz Feneri Derneği izlendi. Şüpheler netlik kazandıktan sonra soruşturma açıldı.”
Dün odatv.com’un yazdığı (*) “ABD’nin Utah Eyaleti’nde Gülen Cemaati’yle bağlantılı The Beehive Academy’nin para kaynakları hakkında soruşturma açıldı” haberi kimseyi şaşırtmamalı. Bu soruşturmanın da arkasından mutlaka IRS (Internal Revenue Service-ABD Vergi Dairesi) çıkacaktır.
Tarikat ehli sülüğün derdi din-diyanet değil, vergi vermemek, askerlik yapmamak ve özgürce toprak gasp edebilmektir.
600 yıl bu düzende yaşamış tarikatların “Ya bölünürüz ya İslam cumhuriyetine razı olursunuz” dayatması, Türk halkıyla yaptığı vergi-askerlik-toprak pazarlığıdır.
‘Siyasi parti’ denilen sülük - kleptokrat tarikat ehlini ‘demokrat’ sanan liboş zevatın, neo-Osmanlı gazına gelirken hangi ayrıcalıktan faydalanmak istediğine bir karar vermesinin zamanı gelmiştir.
Remil atmıyorum, geçen gün yazdım yine yazıyorum:
Yakında türbanlılara vergi indirimi-muafiyeti getirilmesi gündeme gelecek.
Unakıtan döneminde, Maliye Bakanlığı’nın adının değiştirileceği söylentisi vardı. Onu da Pakistan’daki gibi Zekât Bakanlığı yaparlar herhalde.
Bütün derdi vergi ödemeden, askerlik yapmadan ve dilediğince Hazine arazisini zimmetine geçirerek yaşamak olan Penis Diktatoryası sülüklerini adam sanıp, dindar sanıp kıçına takılan kadın kısmı da tarikat ehlinin dördüncü derdini henüz anlamadıysa, kafasını kaldırıp minarenin şekline baksın.
(*)
http://odatv.com/Siyaset/utahta_cema...ldi-16966.html
Kıymet Nadir Bindebir