�Ey insanoğulları!Ayıp yerlerinizi örtecek giyimlikle sizi süsleyecek elbiseler gönderdik.Takva örtüsü ise bunlardan daha hayırlıdır.Allah¬¬¬ ın bu ayetleri öğüt almanız içindir.(Araf S.26.ayet)
�Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye devri kadınları gibi,açılıp saçılmayın...�(Ahzap s.32-34.ayet).Bu ayetle ilgili bir müellif bu ayetlerin Peygamberimizin hanımlarının ayete konu alındığını belirtmiştir.(s.624 Kurandaki İslam,Yeni Boyut.İst 2000 Y.Nuri Öztürk) .Şu da bir gerçek ki; Eğer bu şekilde ise Müslüman hanımlardan da bu şekilde giyinmek isteyenlerin olabileceği açıktır.
Kuran ı Kerimde örtünme ile ilgili açık ayetler mevcuttur. Her ne kadar yorumdan yorum çıkaran birkaç istisna din cahili dışında aksini iddia eden din bilgini hemen hemen yoktur.Aslında bu başörtüsü-türban olayının birçok yönü vardır.Bu durum dini,sosyal,ekonomik,kültürel boyutları vardır.
Eğer sosyal boyuttan bakacak olursak bugün toplumumuzda çoğunluk bir şekilde başını örtmektedir. Olayın temelinde asıl sebep olarak dini nedenler olsa da bunun yanı sıra büyüklerden görme,çevrede insanların çoğunluğunun bu şekilde olması,aile baskısı da buna dahil edilebilir elbette.Ancak örtünmenin şekli yöreye göre de değişmektedir.Ancak tamamında ortak nokta başların başkaları tarafından görülmeyecek şekilde kapatılmasıdır.
Öncelikle yönetimin en alttan en üst birimine kadar insanların yaşayışlarını sorgulamadan olduğu gibi kabul etmesi saygı göstermesi gereklidir.�Hudutsuz şekilde açılabilmenin sınırsız hürriyetlerle serbest olduğu bir dünyada, inançları yahut zevkleri yüzünden vücudunu, saçını başını şöyle veya böyle örten insanlara kötü gözle bakmak,onları horlamak,her şeyden önce insan haklarına ve hürriyetlerine tasalluttur;insanın gelmiş bulunduğu bilgi ve aydınlık boyutuna hakarettir.Bundan daha acısı,bunu yapan anlayışın Batı�daki kabul ve standartları şaşmaz yaradılış ölçüleri gibi hareket noktası alarak onlara uymayanları ilkellikle suçlamasıdır.Şu veya falan medeniyetin ölçüleri neden insanlığın ve hayatın şaşmaz ölçüleri olsun.� (S.616-617,Kurandaki İslam, Yeni Boyut.İst 2000 Y.Nuri Öztürk)
Türkiye�de toplumsal hayatta dönemlere hayat tarzlarında giyim kuşam tarzında da elbette değişiklik olmuştur. Şöyle bir durumda mesela bindokuzyüzlü yılların başında �insanlar türban takmaya başladı� denilse idi herhalde bu durum insanların dinden ve örf ve adete aykırı tutum olarak değerlendilirdi. Çünkü toplumun tamamına yakını şu veya bu sebeple zaten çarşaf diye tabir edilen giyim tarzında idiler eğer böyle bir tabir kullanılırsa bunu ahlaksızlık olarak değerlendirirlerdi herhalde. Bugün insanların bir önceki döneme daha iyi dini eğitim aldıkları bir gerçektir. İnsanların daha dindar oldukları, ve dinlerini daha iyi yaşamak istedikleri bir vakıadır. �Türkiye�nin talihsizliği üretim biçiminden kaynaklanmaktadır.... sivil toplum geleneğinin olmaması, üretimin ve demokrasinin gelişmemesinin nedeni; Selçuklulardan bu yana üretim biçiminin hep tarıma dayanmasındandır. Siz o tarım toplumu niteliklerini değiştiremezsiniz. �Köylü efendimizdir� dersiniz: ama Çankaya�ya çıkan köylüleri dövdürtür veya kararname ile kılık kıyafet devrimi yaparsınız. Bundan yetmiş yıl sonra türban meselesi ortaya çıkar. Çünkü kılık kıyafet devrimi bir üretim biçimiyle topluma gelir yerleşir. Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçtiğiniz zaman kılık kıyafet değişir, çünkü tarla kıyafetiyle fabrikada çalışamazsınız. Bu bir süreçtir. O süreci dürtüklemek yerine bu işi kararnamelerle yaptığınızda toplum ona intibak edemez. Başlangıçta intibak etmiş görünür ama sonradan intibaksızlık ortaya çıkar. (Mehmet Altan)
Yani bu gerçekten değişimdir, değişikliktir, süreçtir. Dikkat edilirse kökten laikler kendilerine slogan yaptıkları �bizim yaşlı nenelerimiz böyle örtünmüyorlardı. Bu örtünme tarzı farklı ve başka bir olguyu simgeliyor, bunun altında başka nedenler olsa gerek� demeleri ya zorbalıklarını örtbas etme ya da bu zorbalıklarını meşrulaştırmaya çalışmaları olsa gerektir. Bu azılı azınlığın neye nasıl saldıracaklarını karıştırmaları işin ilgincidir. Mesela; Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Fikret Karaca imzasıyla gönderilen 2508-07-öğ.işl.-501/5006 sayılı .........tarihli yazıda, konu olan Nebiye Kahraman�a bildirilen şu metinler ibret vesikasıdır.�... öğretim kurumlarında başörtüsü yerine ancak modern bir şekilde �türban� kullanabilecekleri� bildirilmiştir.(Bütün Yönleriyle Başörtüsü Sorunu, MAZLUMDER, 2. Baskı
S.345). Galiba bu işte bir sorun var modern bir türban kullanabilirsiniz modern olmayanı nedir acaba? Var mı bir fikri olan? Onların modern dediklerine, şu an laisizmlerinin tehdidi algılayanlara ne denmeli acaba, bu ne lahana bu ne perhiz turşusudur. Yukarıdaki kararda imzası olan dekan özürlü gibi davranıyor ve yukarıda deve mi kuş mu belli olmayan kararın yanına bir hukuk adına facia bir karara imza atıyor karar aynen şöyle �Fakülte içinde başörtüsü örtmek halen yürürlükte bulunan yasa yönetmelik ve YÖK kararları açısından suçtur... Ayrıca yapılan gözlemler sonucu kurum içinde başörtüsü örtme suçunu işlemeye devam ettiğiniz anlaşılmıştır.(..........S.337) Buyrun kel başa şimşir tarak.. birileri suç da ihdas etti buyur buradan yakın.
Netice : kavram kargaşasına girmenin anlamı yok ister dini ister siyasi olsun isteyen istediğini giysin. Ne yapmalı siyasi diye Deniz Gezmiş türü kaban giyenleri okula devlet kurumlarına almayalım mı denecek ya daşu ideolojik gurubu andıran felan sakal ya da bıyık bilemediniz renk mi engellenecek bırakın renkler giysiler düşünceler özgür kalsın ya ben merak ediyorum bu şekilde kimi koruyoruz. İran da en azından (tasvip etmiyorum) çoğunluk azınlığı ezerken bizde azınlığın çoğunluğu ezme arzusu o biçim. Neyi ne adına koruduğumuz önemli beyler�����������.